Bodrum Gündem

Hamdi Topçuoğlu: CAN ÇEKİŞEN BİR MESLEK ÜZERİNE

HAMDİ TOPÇUOĞLU/Eğitimci-Yazar

Prof. Dr. Haluk Şahin, Türk iletişim biliminin duayenlerindendir. Kendisi, mesleğinin gereklerini yıllardır hem yazılı hem de sözlü olarak, hakkını vererek yapar. Bundan iki ay önce Bodrum’da “Medyanın Dünü, Bugünü, Yarını” konulu oldukça yararlı bir konferans vermişti. O gün söyledikleri, katılımcılarca ilgiyle dinlenmişti.  Haluk Bey, o konferansında anlattığı konuları,  “Can Çekişen Bir Meslek Üzerine- Son Notlar” kitaplaştırmış.

Haluk Şahin  kitabına  15 yıldır yazdığı  Radikal gazetesinden uzaklaştırılma sürecini anlatarak başlamış. Ancak okur,  daha ilk sayfalarda bireysel bir sorundan çok medyadaki hızla çöküşe giden kırılmaların izlediğini, hemen fark ediyor

Kitabı okurken yıllar önce Nilgün Cerrahoğlu’nun Batılı bir iletişimciyle yaptığı röportajı anımsadım. Yanlış anımsamıyorsam röportajın başlığı,  ?Gazetecilik ölüyor mu?? gibi bir şeydi.  O zamanlar İnternet bu kadar gelişmemişti. Buna karşın o iletişimde 21. Yüzyılda çok az gazetenin ayakta kalacağını, gazeteciliğin devam edeceğini; ama bu gazeteciliğin başka türlü bir gazetecilik olacağını ileri sürüyordu. Bu kez Haluk Şahin aynı konuya daha yakından bakıyor. Ben Cerrahoğlu?nun röportajındaki savları o yıllarda biraz düşsel bulmuştum. Oysa geçen zaman içinde, bunun bir bir gerçekleştiğini gördüm. Bu yüzden, Haluk Şahin?in saptamalarının ve öngörülerinin son derece gerçekçi olduğunu düşünüyorum.

Bizim eve daha birkaç yıl önce birkaç gazete birden girerdi. Şimdi ay boyunca eve gazete girmediği bile oluyor.  Bu,  dünyadaki gelişmelerden uzak olmamdan değil. Aksine dünyada olan biten her şeyi çalışma masamdan anında izleyebiliyorum. Hatta konuyla ilgili düşüncelerimi,  birkaç satırla, resimle şiirle, müzikle veya karikatürle dile getirip dostlarımla paylaşabiliyorum.

1980’li yıllarda Belçika’da, basın yayın kurum ve kuruluşları üzerine bir araştırma yaparken ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekmişti:

1968’li yıllarda Avrupa’da ve ülkemizde hızla gelişen egemen düzene tepki hareketleri Avrupa’da da  şiddete başvurarak bastırılmaya çalışılmış. Ancak Avrupa Yayın Birliği, bir karar alarak bu gösterileri ve tepkileri yönetimlerin baskıları doğrultusunda değil de tarafsız bir şekilde vermeyi kararlaştırınca, yönetimler baskılardan vazgeçip bu tepki gruplarıyla diyalog geliştirme yoluna girmişler. Ülkemizi de iyi tanıyan bir dostum: “Avrupa o tepki gruplarının dinamizmini kalkınmasında bir itici güç olarak kullanmayı becerdi, oysa Türkiye tepki gruplarını tırpanlamayı seçti.” demişti.

Bu son derece doğru bir saptamaydı. O dönemlerde biz de toplumsal muhalefeti anlamaya çalışan dürüst bir medyaya sahip olsaydık, bugün, ne iktidarların çanak yalayıcısı gazeteciler baş tacı edilir ne de bunca gazetecimiz en verimli yıllarını tutukevlerinde geçirirdi.

Haluk Şahin,  kitabında,  iktidarın ve artık ülkenin yeni egemen güçleri olduğunu kabul etmemiz gereken cemaatlerin medyaya hakim olmak için yaptıkları oyunlara da değiniyor. Bence bu güçlerin gazeteleri ele geçirmeleri uzun sürede bir anlam taşımayacaktır. Okumayan bir toplumu gazetelerle yönlendirmek olanaksızdır. 74 milyonluk bir ülkede,   20 -30 bin, bilemediniz 100 bin tirajlı gazetelerin kamuoyu oluşturma güçleri son derece sınırlıdır.  Türkiye?de halk,  gazeteler aracılığıyla değil, televizyonlar aracılığıyla yönlendirilmektedir. Çünkü bu toplum, hâlâ sözsel iletişim toplumudur.

Haluk Şahin’in belirttiği gibi bu toplumda da yükselen medya İnternet medyasıdır. Şimdilerde  Facebook, Twitter gibi sosyal iletişim araçlarında yayımlanan bir haber bir saat içinde kar topu binlere on binler ulaşabilmektedir. Bunun şu aşamada engellenebilmesi de kolay gözükmemektedir.

Haluk Şahin, basının demokrasinin gelişimindeki rolünü açık açık anlatmış. Bugün medyayı avuçlarına almaya çalışanlar, toplumumuzda internet kullanıcılığı yaygınlaştıkça varlıklarını korumada oldukça zorlanacaklardır. Yönetilenlerin ?Cam bir fanusta çırılçıplak? olduğu bir dünyada, yönetenlerin   çarşaflara da girseler, sinyal kesicilerle de dolaşsalar çıplak olduklarını anlamaları uzun sürmeyecektir.

Bizim ilk mizahi sözlüğümüzün adı Lehçet’ül Hakayık’tır. Direktör Âli Bey hazırlamıştır. Orada  “cüce”  sözcüğü “Büyük adamların yakından görünüşü” diye açıklanır. Ben bu kitapta birçok cüce gördüm.  Ziya Paşa’nın;

“Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde”

“Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler. Onların evlerine gidip bakın, hanelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz,”  demesinin ne kadar da yerinde olduğunu bir kez daha anladım.

Anlatımının sıcaklığından mı, en zor konuları bile en kolay anlaşılır biçimde anlatmasından mı,  ele aldığı konuların bugünden yarına bilim adamlığı tarafsızlığıyla ışık tutmasından mı bilmiyorum. Ben,  Haluk Şahin’in kitabını bir gecede okudum.  Herhangi bir egemen gücün, tek sesli bir toplum yaratmasının yarın,  bugünden daha zor olacağını anladım, demokrasi ve insanlık adına mutlu oldum.

 * Can Çekişen Bir Meslek Üzerine Son Notlar,  Haluk Şahin, Say Yayınları 2011

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.