Bodrum Gündem

YAŞAMI NEDEN ANLAYAMADIK? Ronald Karel yazıları…

Ronald Karel/Bodrum-25 Şubat 2013 

Dünya kurulduğundan Bu yana bütün kıtalarda meydana gelen savaşlar, toplu katliamlar, ırk ve din ayrımları yüzünden dökülen kanlar, aile içerisinde işlenen cinayetler, kıskançlıklar vs..
Acaba neden ? Neden insanoğlu yaşamayı bilemedi ve hala bilememekte?  Hepimiz biliyoruz ki, şiddet cahilin silahıdır.

O zaman neden cahil kaldık ?

İster ?big-bang? deyin, ister Allah yarattı deyin, isterseniz muazzam kutsal bir ışık kainatı yarattı deyin, ancak bilinçsiz insan yaşamı ile güneş sistemimizin matematiksel olarak muazzam bir mekanizma ile işlemesi arasındaki fark inanılmaz derecede göze çarpıcı.

Bu kadar tezatlık olabilir mi?

Bu derece muazzam bir sistem içerisinde yaşam da aynı şekilde muazzam olmamalı mıydı? İnsanların birbirlerini sevmesi, ırk ve din ayrımı yapılmadan ülkelerin barış içerisinde yaşamaları gerekmiyor muydu ?

Neden bu fark?

Biz neyi anlayamadık?

Bazen hayvanları gıpta ediyorum. Tabiatın kendilerine verdiği hayatı insanlardan daha doğru değerlendirdiklerini gördüğümde imreniyorum ve onları çok seviyorum. Örnekleri burada yazmakla bitmez. Yırtıcı hayvanlar dışında evcil hayvanların sevgi ile dolu oldukları, sevilmek istediklerini, sahipleri için canlarını vermeye hazır olan köpekleri gördüğümde bazen ibret almamız lazım diye düşünüyorum. Yırtıcı hayvanlar sadece yaşam mücadelesi vermekle meşguller, önlerine ne gelirse gelsin lop diye yutmak hayatlarının en önemli parçası.

Şimdi bir beyin cimnastiği yapmaya başlayalım.
?Yaşam ? Ölümden sonra yaşam devam ediyor mu ?? konularını ele almaya başlayalım.

Yaşam bir continium dur. Yani bir devamdır.

Bakın ne demiş Lavoisier?

Her şey değişir, hiçbir şey kaybolmaz. Bizim ruhumuz gibi, bizim ?Ben? imiz gibi. Araştırmacıların ?üniversel atom? dedikleri ölmeyen, yok olmayan, ancak vücuttan vücuda giren ?Ben? imiz..

Ve dünya kurulduğundan beri, bir türlü sırrını çözemediğimiz ?Ben? imiz…

Tıp ta Nobel ödülü almış Nörologlardan, Eccles ve Eddelman da bizin üniversal atomumuzun maddesini araştırmaya kalkmışlar?

Nafile, olmuyor, bulunmuyor. Yeryüzünde hiçbir bilim dalında yer almayan bir madde olmalı bizim ruhumuz, bizim ?Ben? imiz. Olaya teolojik olarak, yani dini açıdan baktığımızda ?Ruh Allah?ın bir parçasıdır? diyenlerin çoğunlukta olduğunu görürüz. Yani bu ?ölümsüz ruh? bir enerji kaynağı olup bizim kabuğumuz içerisinde yaşamamızı sağlar. Fiziki vücudumuz günlük yaşamda yorulduğu zaman ruh bazen kabuğundan dışarıya çıkar, veya beyindeki düşünceleri görür, veya bazen de olabilecek olayları görür?

Herkesin anladığı gibi burada insan uykusundan bahsediyorum.

Şimdi soracaksınız bana, ?sen nereden biliyorsun bütün bunları ?? diye. Vereceğim ilk cevap bazılarınıza bir şey ifade etmeyecek. ?Ben böyle doğdum, bunun bilinciyle doğdum, ölümün olmadığını bilerek doğdum?

30 sene sonra öğrendim ki ben ?Ruhum yüksek? olarak doğmuşum.

Ruh yüksekliği ne demektir?

Ölçüsü nedir?

Her insanın 7 çakrası vardır. Asya ülkelerinde buna Chakra diyorlar. Ben 7 çakradan 4?ncü çakra seviyesinde doğmuşum ve benim gibiler bazen çakralarını 6?ya kadar yükseltirlermiş. Esas ismi Chakra olan bu kelime, Türkçeye Çakra olarak çevrilmiştir.

Onlarca açıklamanın birisini inceleyelim.

Çakra Nedir?
Çakralar, bedenimizde bulunan enerji merkezleridir.  7 adet çakra vardır ve sağlıklı bir insanda bu çakralar hızlı olarak dönerler. Ancak çakralardan herhangi birinin yavaşlaması ya da hiç çalışmaması sonucunda enerji akışı engellenir ve çeşitli sorunlar ortaya çıkar.
Tepe Çakra
Yeri: Kafatasının üst noktası.
Alın Çakrası
Yeri: İki kaşın ortası.
Boğaz Çakrası
Yeri: Boğazın ortası.
Kalp Çakrası
Yeri: Kalp merkezli bölge.

Güneş Sinirağı Çakrası
Yeri: Göbeğin iki parmak üstü.
Alt Karın Çakrası
Yeri: Göbeğin alt kısmı.
Kök Çakra
Yeri: Üreme organları bölgesi.

Hindu ve daha değişik inançlarda Çakra?nın özelliği çok önemlidir. Bir insanın spiritüelliği çakrasının yüksekliğiyle orantılıdır. Örneğin, en basit insan sadece yemek içmek ve seks düşünür, yani tabiatın kendisine sunduğu baz elemanları tatbik eder. Bu kişi en alt tabakadaki çakranın seviyesindedir.

Yani kök çakra.

Bazı insanlar çok hassas olurlar, sadece beyinleriyle değil ayrıca ruhlarıyla da hareket ederler. Karşısındakilerin kendilerine söyledikleri en küçük negatif söz karşısında incinirler. Bu kişiler genellikle, daha yüksek çakralara sahip olan kişilerdir. Daha doğrusu kalp çakraları son derece aktif olan kişilerdir.

Buradan ne çıkarabiliriz?

Büyük yazarların, artistlerin, ressamların, opera sanatçıların ve Beethoven, Mozart gibi ölmeyen sanatçıların çakralarının yüksek olduğunu çıkarabiliriz.

Neden mi?

Çünkü bu sanatçılar çakraları yüksek olduğu için  ölümsüz ruhlarındaki yani kendi üniversal atomlarındaki cevherlerini aynen müziğe, resme aktarabiliyorlar. Diğer bir açıdan baktığımızda bu artist ve kompozitörlerin eserleri, yüzyıllar boyu anılıyor ve seviliyor. Çünkü küçük de olsa, her insanın bir çakrası var ve bu tür müzik dinledikleri zaman, gayrı ihtiyari de olsa ruhtan gelen sesleri hissedebiliyorlar?

Bir sonraki yazımızda, bu konuyu daha da derinden inceleyip devam edeceğiz ve bu konuda sizlere hekimler, hemşireler ve teologlar tarafından kurulmuş olan dünyanın en önemli organizasyonunu tanıtacağım.
Sağlıcakla kalınız…

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.