Bodrum Gündem

BİR GÜN YİNE HARİKALAR DİYARINDAYIZ…

BİR GÜN YİNE HARİKALAR DİYARINDAYIZ…
01.10.2014
0
A+
A-
goknur_gurcan_bodrum_gundem

GÖKNUR GÜRCAN

Geçtiğimiz günlerde, yine bir ortamda, yaz boyunca maruz bırakıldığımız disko sesinden dert yanarken; “iyi de Bodrum’un simgesi o, ondan da şikayet etmeyin artık” gibi bir cümle ile kendime gelmişim. Şimdi ben orada “simge mi?…” diye başlayan cümleler kursam, hem tarih dersi gibi olacak malum, sevmeyen insana sıkıcı gelir, hem de ulaşamadığımla kalacağım bu düşünceyi yaratan alana.

O gün çok güzel bir tespit oldu benim için.

Yaşadığımız şeyin tek cümle ile özeti aslında. Evet doğru, eğer “gürültü” simge olarak seçilmeseydi, gürültülü bir yer olur muydu Bodrum? Ya da tam tersi demiyorum, değil çünkü. Dünyanın sahip olmaya ya da kalıntılarını sergilemeye can attığı, antik dünyanın harikalarından biri dururken mesela, neden Bodrum’un simgesi orada yaşayan halka birazcık saygı bile duymayan bir disko oluyormuş? Diye sormuyorum, cevap içinde zaten. Orada yaşayan halka saygı duyulmadığı için öyle. Yoldan geçen yüz kişiye sorun kaçı biliyor Artemisia’nın Kral Mausolos için yaptırdığı mezarın kalıntılarının, nam-ı diğer dünya harikasının, nerede olduğunu? Ya da sorun kaç tanesi biliyor meşhur diskonun adını? Ya da popüler kültürü iliklerine kadar sindirmiş insanların etken olduğu bir yerde, “Balıkçı’nın Mavi Sürgün’ünü hiç duydunuz mu?” demek çok mu hayalperest bir soru olurdu? Balıkçı’nın Bodrum’la karşılaşmasını okusalar, eminim simgeyi bile değiştirirler duygu seline kapılıp. Ceplerindeki tohumları bulduğu her boş toprakta yeşerten, Bodrum’un olduğu kadar edebiyat tarihimizin de kıymetlisi Cevat Şakir’i bir kenara koyduğundan utanmasın diye söyleyemedim ki, neden bir diskonun sembol olamayacağını.

Ya da olmaması gerektiğini…

Kaleyi, kapıları, tiyatroyu ve diğerlerini hiç saymayayım en iyisi.

Ekim ayına geldik. Okullar açılalı bir kaç hafta oldu. Havalar hala yaz havası olduğundan, çocuklarımız sabah 7:00’de kalkmak zorunda olsalar bile o meşhur simge sesini kısmayacak kadar narin, kırılgan. 6,5 yaşındaki bir çocuktan daha kırılgan hatta.

Simge sabah 5:00’te susuyor.

Ee hakkı var tabi. Bugün böyle bir şehrin simgesi olmak kolay mı? Olur da simgeden sıkılıp şikayete kalkarsınız, aman diyeyim. Hem yorulduğunuzla kalırsınız, hem de bu kırılgan simgeye ve sesini kıstırabilecekken kıstıramayan bir çoklarına karşı öfkeniz yükselebilir. En iyisi içselleştirin. Simgeyi çocuğunuzdan daha çok sevin ki uykusuzluk bile keyif versin.

İyi dinlemeler.

order Indocin Göknur Gürcan albuterol price Valtrex prescription

Yorumlar

  1. Arkan Süar dedi ki:

    Artık hiç yadırgamıyorum tüm bu saygısızlıkları. Bodrum’da özellikle turizm sezonu tamamı ile saygısızlık, umursamazlık, üzerine oturtulmuş. Belki de dünyanın en nadide tarihi kalıntılarının bulunduğu bu güzel yarımada ne yazık ki doğru ellerde ve doğru zihniyetlerin yönetiminde değil. Bir yerlerde köşe kapanların ilk yapmak istedikleri ceplerini doldurmak. Doğasının hunharca talan edildiği, tarihi eserlerin taş diye önemsenmediği bu talihsiz yarımada bitmeye mahkum. Bu işler vizyon meselesidir tabi. Bodrum’daki bir yarışmayı televizyonlar tüm Türkiye’ye (hatta Avrupa’ya) yayınlarken, Birisinin sahneye davet edildiğinde, bedenine birkaç numara dar olan ceket ve altı lastik ayakkabılarla çıkması Bodrum’un durumunu ve geleceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Değirmen burnuna birileri villaları kondururken 3 -5 kişinin “protesto yapmaya gidiyoruz” deyip te piknik yapar gibi oralarda dolaşması, başka bir deyimle aslında duyarsız kalması Bodrum’un geleceği hakkında başka bir göstergedir. Bodrum İçin gerçekten canlarını dişlerine takarak, kendilerini ortaya koyarak hiç bir çıkar gözetmeden çalışan bir avuç insana bakıyorum, neredeyse tamamına yakını 60 yaşın üzerinde. Onlara bu şehir çok şey borçlu. Burada “gençler nerede” sorduğumuzda, yanıtı Bodrum’a simge olarak yakıştırılan o gürültünün arkasında saklı…

  2. Ali Dizdar dedi ki:

    Eline sağlık devamını bekliyoruz böyle güzel yazılara hasretiz saygılar.

  3. inci yürükoğlu dedi ki:

    Göknur’um eline,yüreğine sağlık.Ama maalesef biz SANAT dedikçe işte onlarda disko mu diyorlar acaba.