Bodrum Gündem

Mizantropi ve Özeleştiri…

generic Premarin generic Retin-A fast delivery professional Viagra serdar_anlagan_bodrum_gundem

Mizantropinin Allahı şeytandır. Sözcüğü satanist heavy-metal gruplarının şarkı sözlerinin içeriği olarak buluyoruz. Yunancadan geliyor, insandan nefret etmek, insandan tiksinmek anlamında. Türkçede mizantropinin tam karşılığı yok ancak “mizantrop”un karşılığı olarak “merdümgiriz” sözcüğü öneriliyor. Merdüm insan demek, merdümgiriz insandan-kaçan demek. Merdümgiriz kişi insandan nefret ettiği, tiksindiği için uzak duruyor, kimsenin olmadığı dağbaşında, çölde yaşıyor.

Hümanizmin tam karşıtı mizantropi.

Mizantropiyi insana, insancıllığa karşı işlenen tüm suçların altında görüyoruz. Propagandanın özünde görüyoruz. Propaganda, “Möbius Şeriti” gibidir, örneğin sevgi propagandası yaparken sevgi kavramının içini boşalttığınız için aslında nefreti yaymış oluyorsunuz. Nasıl ölümü, yokoluşu karşıtı ile tarif ettiğimizde doğumu ve yaşamı buluyorsak, propagandanın karşısında sanatı buluyoruz. Yine “Möbius Şeriti” çıkıyor karşımıza. Bu yüzden büyük Amerikan şairi Emily Elizabeth Dickinson “Tell all the truth but tell it slant” diyor. “Tüm gerçeği söyle ama eğip bükerek söyle” diye anlıyoruz. Buradan kimisi “Gerçeği mi istiyorsun? Ama gerçeği kaldıramazsın!” anlamını çıkarıyorken kimisi de Dickinson’ın şiirinde sanatı tarif ettiğini anlıyor. Şiirin içindeki gerçeğin propagandalaştırılamaması üzerine bir iddia bu. Gerçek şu ki aslında sanat hiç bir zaman propagandalaşmaz, süblimedir. Burada sanatın tek tek ögeler değil bütün olduğunu hatırlatmaya çalışıyoruz. Örneğin : Nazım’ın şu şiiri bu şiiri değildir sanat, Nazım’dır. O yüzden insanı esas alıyor, sanatı incelerken insanı sanattan ayıramıyoruz.

Avusturyalı nörolojist Sigismund Scholomo Freud’un etkisiyle gelişen ve akıl hastalıklarının tedavisi için insan dimağındaki bilinçli ve bilinçsiz elementlerin ilişkisini araştırarak bastırılmış korku ve çatışmaları bilinçli zihine taşıyan, psikanaliz denilen psikolojik teori  ve terapi özellikle insan davranışında cinselliğin önemi üzerinde durmaktadır.

“Cennetten Kovuluş”da görüyoruz mizantropiyi. Suç cinselliktir.

İktisat teorisinde yalnızca akılcı kararlar alarak kendi çıkarını, kârını düşünerek eylemde bulunan insana “Homo Economicus – Ekonomik İnsan” deniyor. Adam Smith’in “The Wealth of Nations” yani “Milletlerin Serveti” kitabından çıkıyor bu kavram. Buna göre ekonomik insan, örneğin 2005’te Afrika’daki ikibuçuk milyon çocuğun sıtmadan ölmemesi için beş milyar dolar ayırmıyor ama evcil hayvan maması endüstrisi yalnızca ABD’de altmışbeş milyar dolar ciro yapıyor.

Kapitalizmde ana edim mizantropidir. Pragmatik bir egoizm esastır. Kapitalizm insanın yaradılış olarak, doğuştan tembel, sömürücü ve kötü olduğu kabulü üzerine kurulu bir önermedir.

Faşizmi bin kere yazdım…

Düşünceyi kafa yağı olarak gören “Kaba Maddeci”lerin, kendi enstrümanları olan diyalektiği keserek, nokta koyarak, dogmalaştırdıkları bir toplumculuk, propagandalaştırılarak baskıya dönüştüğünde, soldan da faşizme gidildiğini görüyoruz. Rus futuristlerini hiç çalışmıyoruz.

Aralık  2014 tarihi itibarıyla İngilizce Wikipedia’daki ölüm oranlarına göre listelenmiş soykırımlar listesindeki ilk dördü şunlar :

1.Holokost, Yahudi Soykırımı, Avrupa Halkı, Nazi Almanyası tarafından 1941-1945, 4 milyon ile 6 milyon arası insan öldürüldü.

2.Japon Savaş Suçları, Asya Halkı, Japon İmparatorluğu tarafından 1937-1945, 3 milyon ile 10 milyon arası insan öldürüldü.

3.Holomodor-Sovyet kıtlığı, Ukrayna Halkı, Stalin Sovyeti tarafından 1932-1933, 2.4 milyon ile 7.5 milyon arası insan bilerek aç bırakılarak öldürüldü.

4.Ermeni Soykırımı, Anadolu Halkı, İttihat ve Terakki Partisi yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1915-1923, 1.5 milyon insan öldürüldü.

Faşizm salt bir ideoloji değildir. Faşizm “mediocrity”*dir. “Mediocrity” kendinden üstün hiç birşey tanımaz. “Mediocrity” “Bilmiyorum o zaman yanlıştır!” der. Amacı herkesin ve herşeyin üniforma giymesini zorla sağlamaktır. Evren “üniform”a gitmektedir. Yani birliğe. Ancak faşizm bu gidişte doğaya aykırı davranarak “bastard”**laşır. Doğa “bastard”ları yok eder. Bu tabiat biliminin kuralıdır. İnsan “bastard”laştığında bu kural gereği doğa onu da yok eder. Toplumculuk insanın insanı sömürmeden dayanışmayla doğayı sömürmesi ise toplumculuk da doğaya aykırıdır. Sömürünün her türlüsü insanı asalaklaştırır.

Milyonların ölümünü istatistik bir veri olarak gören Stalinizm’de görüyoruz mizantropiyi. Gerçekten, Orwell gülümsüyor, “Soluksuz Zaman”ın yazarı, asit akan Sarı Irmak’taki yansısında, Çin’de.

Şengal’de direniş sürerken, ağabeyleri, babaları öldürülüp anneleri, ablaları tecavüze uğrayıp, köleleştirilen sekiz yaşındaki sığınmacı küçük kız çocuğunun soğukta titremesini görmeyip, içinden, dışından “Gebertsinler birbirlerini pis kürtler” diyen “Beyaz Türkler”in aşırı hayvan ve ağaç sevgisinde görüyoruz mizantropiyi.

Irkçılığı tartışmaya gerek var mı?

Mizantrop, insanın yaradılıştan kötü olduğuna inanıyor. Hrant Dink’in muhterem eşi Rakel Hanım’ın çığlığı yükseliyor : “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim!”

Ve en önemlisi yüksek zekâ ortalama zekâdan nefret ediyor. Bu nefret Aleister Crowley’leri, Ayn Rand’ları yaratıyor. Şeytan Adem’den tiksiniyor.

Peki ne yapacağız?

Özeleştiri yapacağız.

Bunun için üç aşamadan geçmemiz gerekli.

Önce gerçeklerle yüzleşeceğiz. Çocukluğumuzdan beri yaşadığımız tüm haksızlıklar, istismarlar, bize zorla dayatılan tüm dogmalarla yüzleşeceğiz. İnsanı insan olarak kabul edeceğiz, öyle göreceğiz. Bu bize büyük bir ferahlama, hafiflik, özgürlük hissettirecek.

İkinci aşama özeleştiri. Burada çok dikkatli olmalıyız. Özeleştiri “confession” yani “günah çıkarma” değildir. Günah çıkarma bencilce, ilkel bir zihinsel sömürüdür çünkü gerçeklerle yüzleşme aşamasından geçilmemiştir. Özeleştiri insanın kendisiyle hesaplaşmasıdır, burada papaz ya da komüntern, hulâsa insanın kendisinin üzerinde hiçbir otorite yoktur. Özeleştiride aşırıya gitmek, kişiliği yıkmak, intihara kadar gidecek korkunç sonuçlar getirir, özeleştiride kendimize merhamet etmeliyiz.

Son aşamaya self-reasürans deniyor. Türkçesini bulamadım. Reasürans burada anlam olarak insanın “bir bardak suyun temiz, sağlıklı, içilebilir olduğuna inanarak” onu içine çekmesi gibi, kaybettiği erdemi, değeri, özgüveni, yaşama ve yaşatmaya karşı sevincini yeniden edinmesi demek.

Bireysel devrimimizi yapmak demek özeleştiri. Kendimizi bilmemiz, kendimizi mizantropiden kurtarmamızın tek yoludur bu devrim.

İnsanın tek kurtuluşu doğayla uyum içinde, insanın insanı, insanın doğayı sömürmeden yaşamasıdır. Gerçek toplumculuk budur. Çocuklarınızı düşünün, sadece kendi çocuklarınızı değil, bugüne değin yaşamış, yaşayan ve yaşayacak tüm çocukları düşünün. Mizantropiyi ayıklamak için, propagandayı sökün. İçinizdeki propagandayı…

Kişisel gelişim yazısı mı oldu bu ya la?

*Vedat Özdemiroğlu “mediocrity” sözcüğüne “vasatingo” diyor, hoşuma gidiyor.

**“Bastard” türkçe piç demek. Ancak buradaki anlamı babası belli olmayan bîçare çocuğa takılan aşağılayıcı terim değil, doğaya aykırı giden organizma demek.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. kamuran malatyali dedi ki:

    Sevgili dostumun insanlığa davet eden, bugün tam da ihtiyacımız olanı bize hatırlatan yazısını okurken hem aydınlığın yansımasını duyumsadim hem de çok özlediğim sohbetini yeniden tattım. Sevgiler Serdarcigim.

  2. Mert dedi ki:

    Gerçekten açıklayıcı düşündürücü bir metin olmuş teşekkürler

  3. Mert dedi ki:

    Ermeni soykırımı kısmı tamamen ideolojik bir propaganda.Tarih bilgisinden yoksun ve mizantropik bir bakışla yazılmış.

    1. Serdar Anlağan dedi ki:

      Şimdi senin adın Mert…Soyadını yazamıyorsun…Neden?

      Soyadını yazsan kim olduğun anında belli olur. O zaman benim gibi “tehlikeli” bir yazarı okuduğun ve yazdıkları üzerine düşündüğün de belli olur…Ve tabi bu senin için hiç iyi olmaz.

      Takma ad ve soyad da kullanabilirdin. Ama kullanmadığını düşünüyorum, kendine yakıştıramamışsın.

      Genç birisi olduğun anlaşılıyor. Düşüncelerin kemikleşmemiş, arayış içindesin, kafan karışık.

      Yazıyı birden çok kez okumuşsun. İlk okuduğunda çok beğenmişsin…Taa 2017’nin 15 Ocağında yorum yazıp teşekkür etmişsin.

      Sonra bir şeyler olmuş…

      2018’in 1 Mayısında fikrini değiştirip, yazıdaki tarihsel bir gerçeği inkâr ederek ve yansıtma mekanizması kullanarak yazarı “propaganda” ve “mizantropi” yapmakla suçlamışsın (…ki nedense üzerinde düşündüğün ama çözemediğin bir çok sorunun anahtarı olabilecek bu “mizantropi” sözcüğü ile ilk kez burada karşılaştığını zannediyorum).

      Neden fikrini değiştirdin Mert? N’oldu?

      Yazıdaki kavramlar üzerine düşündün, belki araştırdın, sonra bazı arkadaşlarına ve belki bazı “Abi”lerine bahsettin sonra döndü dolaştı mevzu, “Ermeni Soykırımı” üzerine takıldı kaldı, aradan geçen bir buçuk yıla rağmen geri dönüp, bu “hain”in yazısını beğenmediğini kanıtlamak gereği mi duydun?

      Korktun mu mahalle baskısından?

      Bak Mert, “Afedersin Ermeni” bir dilbilimci, sevgilisini, memleketini terk edip kaçmak zorunda kalan bir münevver, Sevan Nişanyan senin adınla ilgili etimolojik sözlüğünde neler yazıyor:

      Mert:

      “erkek” [ Aşık Paşa, Garib-name, 1330]
      şādī χoştur ister anı merd ü zen [sevinç iyidir, erkek kadın onu ister]
      “… maço erkek” [ Ahmed b. Kadı-i Manyas, Gülistan tercümesi, 1429]
      şimdi sen şīr merd yigitsin ben karıyam didi [sen aslan gibi yiğit gençsin, ben yaşlıyım dedi]
      ~ Fa/OFa mard مَرد adam, insan, erkek << EFa martiya- ölümlü varlık, insan (≈ Sans mārtyá मार्त्य a.a. ) << HAvr *mór-to- a.a. < HAvr *mer-2 ölmek

      Not: Karş. EYun mortós μορτός, İng mortal "ölümlü". • Aynı HAvr kökten Fa/OFa murdan, Sans marati, mriyatē, Kürd mirin, Erm meŗan- մեռան-, Lat mori "ölmek", Fa marg "ölüm", Fa/OFa murd, Lat mortuus "ölü", İng murder "öldürmek".

      Benzer sözcükler: merd-i kıpti, merdan, merdümgiriz, mertlik

      Mert,

      Elbette fikrini değiştirmekte özgürsün ama bu değişim geriye değil ileriye olmalı ki tekâmül edebil.

      Eğer genç biriysen, inşallah iyi bir adam olursun.

      Yaşlıysan yapacak bir şey yok, unut gitsin.