Bodrum Gündem

FEMİNİST YAZAR ERENDİZ ATASÜ, BODRUM’DA OKURLARIYLA BİRARAYA GELDİ

26.05.2015
0
A+
A-

ERENDİZ ATASÜ İNTHikaye, deneme ve öykü alanlarında eserler vermiş feminist yazar Erendiz Atasü, ÇYDD Bodrum şubesinin konuğu olarak bir söyleşi gerçekleştirdi.

Bodrum Gündem Haber buy Asacol sildenafil

Önceki gün Oasis Alışveriş Merkezi’nde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyeleri ve yazarın okurlarının katılımıyla yapılan söyleşide Atasü, Türk Edebiyatı’nın günümüzdeki durumu hakkında değerlendirmeler yaptı. Birçok eseri yabancı dile çevrilen yazar, son çıkan kitaplarıyla ilgili Bodrumlu okurlarının soruların da yanıtladı.

Mevcut iktidarın Ülkemizi bilimden ve sanattan adım adım uzaklaştırdığını savunan Erendiz Atasü, 2013’ün son zamanlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dil devrimini, Türkçeyi ve alfabeyi çok eleştirdiğini fakat Türk yazarlarından buna güçlü bir yanıt vermediğini anlatarak, “ purchase Viagra online Dil Derneği bir tepki verdi, bazı yazarlar mümkün olduğunca sesini yükseltmeye çalıştı. Ama şu gürültülü ortamda birkaç kişi sesini nasıl duyurabilir. Yazarlar ve yayımcılar bir araya gelip biz dilimize ve yazımıza sahibiz diyemediler” ifadelerini kullandı.

Osmanlıcanın müfredata girmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan yazar Atasü şöyle konuştu “Osmanlıcayı müfredata koyacaklar şimdi. Kim öğretecek Osmanlıcayı? Osmanlıca, Osmanlı bürokrasisinin kullandığı yapay bir dil. Osmanlıcayı Şehirli İstanbullu da bilmiyor eğer Darülfünun’a gitmemişse. Anadolu insanı hiç bilmiyor. Öğretilecek olan Osmanlıca değil, öğretilecek olan Arap Harfleridir. Bundan 10 yıl sonra Arap Alfabesini bilmeyen genç kalmayacak. Gençlerin Arapçayı öğrenmesinde bir mahsur yok. Gayet zengin bir dil. Keşke hepimiz öğrensek. Fakat bunun siyasi ve gizli bir amaçla yapılması çok sakıncalı. Biz, Türkiye’nin yazarları kendimizi bir anda saf dışı bulacağız. Bu dönüşümün yandaşa kazandıracağı ekonomik çıkarı düşünün” diye konuştu.

Erendiz Atasü, Türk Yazarları ve yayınevlerinin bu duruma sessiz kalmalarının sebeplerini ise şöyle sıraladı: “Milliyetçi olarak görünmekten korkuyorlar diye tahmin ediyorum. Birçok yazarın dahil olduğu edebiyat alemi kendilerini çıldırmış kapitalizmin kar çarkına kendilerini kaptırmış durumdalar. Başka bir şey düşünemiyorlar. Köklü bir yayınevi eskiden ayda dört veya beş kitap basardı, şimdi haftada dokuz kitap basıyor. Korkunç bir çark dönüyor. Kitapların birçoğu vitrine çıkmıyor, çıkması için belli yerlere parasal yardımlar yapılması gerekiyor. Kitapların raf ömrü ise birkaç hafta. Gelen kitaplar bir süre rafta durduktan sonra tekrar yayınevine götürülüyor ki yeni kitaplara yer açılsın. Yayınevleri çok miktarda kitap basıyor ki kendi adları raflarda görünsün. Yayınevleri rakiplerine göre az kitap basarsa adı unutulup gidecek, bunun telaşındalar. Bu kapitalizmin çarkından başlarını kaldırıp da, “bunlar bir gün kendi Arap Alfabeli yayınevlerini kurarlar biz bir anda dışarıda kalırız” diye düşünecek halde değiller. Bir neden de bizim uluslaşma sürecindeki eksikliklerimiz olabilir. Pek çok arkadaş dile karşı o sevgiyi, o sorumluluğu duymuyor” ifadelerini kullandı.

İki yıl önce yayımlanan romanı “Dün ve Ferda” ve ÇYDD’nin Seçici Kurul Ödülü’nü layık gördüğü öykü kitabı “Kızıl Kaya” ile ilgili de okurlarına bilgi veren Atasü şöyle konuştu: ” ‘Dün ve Ferda’ da dönek insanlara olan öfkemi dile getirdim. Her romanın arkasında duygusal bir güç olacak ki o romanı yazabilesiniz. Bu süreç aynı zamanda bir arınma süreci. Öfkenizden arınacaksınız. “Dün ve Ferda” soldan çark bir kadını karalamak değil, anlamaya çalışma çabasıydı. Bir insanın karakteri, kişiliği, zihin yapısı nasıl bu denli kendi kendine ters bir duruma gelebildi. Bunu anlama uğraşıydı. ÇYDD’nin ödül verdiği “Kızıl Kaya” kitabında ise muhtelif zamanlarda yazılmış, muhtelif öyküler var. Birkaç arkadaşım kitabımla ilgili yaptığı değerlendirmeler beni çok mutlu etti. Bu kitapta kadınlık bütün bir profili ortaya çıkıyor dediler. Yani tarih öncesi dönemlerden günümüz dünyasına kadar kadınlığın bir profilinin ortaya çıktığını söylediler. Ama kitabı yazarken benim böyle bir düşüncem yoktu. Kadın sorunu içimde yoğun olarak hissettiğim bir olgu. Meselelere ben ataerkilliği eleştirerek bakıyorum. Kadını edebiyatta ya da kültür ortamında yaşatmaktan anladığım; sadece kadınların acılarını dile getirmek ve bundan yakınmak değil, bu ataerkil düzeni zayıf noktalarıyla, zalim noktalarıyla eleştirmek. Benim kadın yazar olmaktan anladığım budur. Ama bunu edebiyatın inceliği içinde yapmaya çalışıyorum”. diye konuştu.

ETİKETLER: ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.