Bodrum Gündem

HİÇ DEVE GÜREŞİNE GİTTİN Mİ? Reyhan Bayındır Gönenç Yazıları…

reyhan bayındır gönenç bodrum gündem yazıları sen hiç deve güreşine gittin mi (1)

Deve güreşine gidenler bilir, nasıldır. Benim yazım gitmeyenlere, bilmeyenlere…

“Deve güreşine gittin mi hiç?” Soru bana sorulmuştu sorulmasına da, nedense yanıtı “hayır” olan soruyu biraz tereddütlü ve gecikmeli yanıtlamıştım. Soru bir teklifti aynı zamanda. Doğrusu bir günlük hafta sonu tatilim için hiç mi hiç cazip değildi.

İki hayvanın dövüşünü seyretmek mi?

Sonradan tutkunu olacağımı söyleseler gülerdim o gün. Oysa bugün yalnızca yaşadığım Bodrum’da yapılan güreşlere gitmekle kalmıyor, diğer beldelerde yapılan güreşlere de gidiyorum. Hepsine gidemesem de “gitmesek de, görmesek de o güreş bizim güreşimizdir” diyorum.

Bodrum Ortakent deve güreşindeydim. Gidenler bilir, nasıldır. Benim yazım gitmeyenlere, bilmeyenlere.
Girişte satıcılar karşıladılar biletçiden önce. İncirler, bademler, poşular. Biletler 10 TL. Elde edilen gelir bu yıl Ortakent atık su projesine, ne güzel! Biletlerimizi alıp giriyoruz. İçeride satıcılar daha düzenli ve daha girişken. Çerezci, baloncu, kağıt helvacı, elma şekeri bile var! Tabii Bodrum mandalini de (mandalinanın Bodrumlucası). Sucuk tezgahları kurulmuş yanyana. Izgaralarda pişiyor sucuklar, dumanı üzerinde. İsterseniz ekmek arası alıp yiyorsunuz, isterseniz satın alıp evinize götürüyorsunuz. Tabii söylemeye gerek yok hepsi deve sucuğu! Sucuk içeceksiz olur mu? İçeceklerde dizilmiş kutu kolalar, biralar ve rakı. Masalar kurulmuş. Bazılarında yalnız peynir, zeytin ve rakı, bazıları donatılmış sucuklar, köfteler, tavuk kanatlarıyla. İsterseniz bu seyyar lokantalarda yiyip içiyorsunuz ve güreşi seyrediyorsunuz. İsterseniz kendiniz mangalınızı yakıp pişiriyorsunuz. Tam bir panayır yeri, çoluk çocuk kadınlar…

Hem piknik, hem güreş.
Deve sahipleri heyecanlı, özellikle güreş sırası yaklaşanlar hemen belli oluyor. Sırasını bekleyenlerin arasında dolaşıp fotoğraf çekiyorum. Rahatsız etmemeye çalışarak. Ama onlar rahatsız olmuyor, konuksever. Üç genç develerinin yanında taburelere oturmuş, börek yiyor. Afiyet olsun diyorum geçerken. Hemen biri kalkıp buyur ediyor. Kısa bir tereddütten sonra (bakıyorum börekler hepimize yeter) oturuyorum. Milas’tan gelmişler. Börek ise otlu, bol zeytinyağlı ve nefis!

Börekleri yerken gençlerden en büyük olduğunu düşündüğüm uzun boylusuna soruyorum:

“Güreşten önce iyi dilekte bulunmak için deve sahibine ne denir? Rastgelsin mi?”

Yüzüme bakıyor, gayet ciddi;

-“Tabanı düz bassın denir abla” diyor.
Börekler yeniyor, tam titizlik yapmayayım şu yağlanan parmağımı yalayayım bari derken, gençlerden biri steril ıslak mendil uzatıyor.

Önce hijyen” diyor gülerek.

Fotoğraflarını istiyorlar. Milaslı deveci dostlarımız Dalarlara göndermeğe söz veriyorum. Artık e-mail var! Kolay! Böreklere teşekkür etmeden kalkıyorum.

“Tabanı düz bassın efeler!” diyorum. Sanki kardeşimin sofrasından kalkmış gibi rahat diğer develere doğru yürüyorum.

TÜLÜ VE MAYA…

Güreşen erkek develere “tülü” denir. Dişiye “maya”. Güreş alanlarında tek tük tülüyü kızıştırmak için getirilen mayaları da görebilirsiniz. Bunlar havutsuzdur.

-Havut mu?

-Havut deve semeridir.

Semer deyip geçmeyin, havutun güreşlerde önemi büyük. Çünkü deve rakibini bununla ittirir, güç alır. Havutsuz deve güreşemez. Havutlar bir süslüdür sormayın. Rengarenk çiçek tarlası gibidir her biri. Havutların üstünde develerin ve sahiplerinin isimleri yazılıdır. Bazı develer sahibi ailenin soyadını, lakabını taşırken, bazıları Karyabeyi, Çakırefe, Sarızeybek gibi yöresel izler taşır. Bazıları da var ki unutulmaz! Örnek mi? Alex, Conti, Polat Alemdar ama benim bugünkü favori ismim Manken!

Gelelim güreşlerde görev alanlara. Güreş komitesi, hakem heyeti, cazgır, urgancılar ve bağcı.
Güreş komitesi, bu işe gönül vermiş kişilerden oluşur. Güreş öncesini organize ederler. Güreşler kazanç amaçlı yapılmaz. Giderler karşılandıktan sonra para kalmışsa komite bu parayı okul, hastane, yol, spor tesisleri yapımı-bakımı gibi sosyal amaçlı dağıtır. Hakem heyeti, güreşin organizasyonundan ve develerinden eşleştirilmesinden sorumludur. Güreşlerin en renkli kişisi ise cazgırlardır. Güreşecek develer cazgır tarafından manilerle isimleri, sahipleri, geldikleri bölge anons edilerek alana davet edilir. Cazgır, güreşi yöneten ve olaya coşkuyu veren “cazgır” kişidir. Deve güreşine gidince cazgırı duyunca anlarsınız “cazgır gibi” ne demek! Urgancılar, hakem ayır komutu verdiğinde hayvanları ayırmakla görevlendirilmiş kişilerdir. Tüm güreş süresince önemli olan hayvanların birbirine zarar vermesini engellemektir. Burada da urgancılara çok iş düşer.

Ağız bağcılar da gene aynı amaçla, devenin ısırmasını engellemek için güreşten önce develerin ağzını bağlayan kişiler.
Resmen görevli olmasalar da davulcu ve zurnacıyı anmadan geçemeyiz. Çünkü onlar ortalığı şenlik alanına çevirmekle kalmazlar, aynı zamanda develeri de coştururlar. Bir de perde arkası kahramanlar olan savranlar var. Savran devenin tüm bakımı ile ilgilenen bakıcılardır. Deve sahiplerini ve savranları güreş alanlarında hemen fark ederdiniz. Poşuyu onlar takarlardı. Ben bu raconu bilmediğimden ilk deve güreşine gittiğimde (Aydın/Nazilli) poşu alıp omzuma koymuş, sonra da en ön sıradaki sandalyelerden birine kurulmuştum. Yanımda oturan kadın “Hangi deve sizin?” diye sormuştu. Şimdilerde ise bu kültüre yürekleri ile destek verenler de poşulu güreşlerde. Yine de poşuluların içinde deve sahiplerini ve savranları hemen ayırt ediveriyorsunuz. Çünkü onlar bir başka gururla taşıyor Ege’nin sarıdan turuncuya çalan poşusunu. Bu kadar bilgi yeter, dolaşmaya devam.

Keyifli bir rakı masasının arkasından geçerken (bu bir entel masası) “Abi” diyor bir İstanbullu  “Bu ne acayip, ne güzel bi kültür”. Gururlanıyorum ben bir goca Bodrumlu olarak! Evet diyorum içimden bu bir kültür. Bu bir Ege kültürü. İçkiler kadehlere dolup boşalıyor. Fakat hiçbir taşkınlık yaşanmıyor. Bu kadar çok içki içilen ve erkeklerin sayı olarak fazla olduğu bir ortamda, bir kadın olarak rahatsız edilmeden yalnız dolaşmanın lüksünü yaşıyorum. Sonra birden, “Deve güreşine gittin mi hiç?” sorusuna hemen yanıt veremememin nedenini kavrıyorum: Bugünkü Viktorya pastanesinin olduğu alan, eski toprak futbol sahası… Yukarıdan, Turgutreis İlkokulu’nun bahçesinden, uzun saçlı küçük bir kız, dili biraz dışarıda deve güreşini seyrediyor…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.