Bodrum Gündem

KÜLTÜRLERE SINIR OLUR MU? Reyhan Bayındır Gönenç yazdı…

kültürlere sınır olur mu reyhan bayındır gönenç yazıları (10)

Kos’a vardığınızda, feribottan inip gümrükten geçtikten sonra, bir kadın polis size kapıyı açar; adımınızı attığınızda  Türklerin İstanköy, Yunanlıların Ko dediği Kos adasındasınız artık.

Kapıdan çıkar çıkmaz elinize bir Spinalonga Market broşürü tutuşturulursa eğer, sakın atmayın! Katlayıp çantanıza koyun,  ve Ada’dan  bu markete-şarküteriye-bakkaliyeye-oporopantopolion’a (marketin Yunancası) uğramadan dönmeyin…

kültürlere sınır olur mu reyhan bayındır gönenç yazıları (1) Spinalonga marketin sahibi ve işletmecisi,  ataları Girit’in Spinalonga adasında gelmiş olan Mazlum Payzanoğlu ve eşi Nuriye. Markette Nuriye’nin annesi ve oğlu öğrenci Arman da çalışıyor. Tam bir aile işletmesi, ama profesyonelce işletilmekte… Nuriye çok çalışkan ve titiz; duruma acayip hakim. Mazlum bey  dış işleri yönetirken yemekleri de yapıyor. Aslında birlikte yapıyorlar. Bu çift gördüğüm kadarı ile her şeyi birlikte yapmakta, her an birlikteler. Eşlerin aynı işi paylaşması bana göre çok zor, ama onlar bunu keyfe dönüştürmeyi başarmış.  Esprinin, birbirine takılmanın bini bin para!

kültürlere sınır olur mu reyhan bayındır gönenç yazıları (11)Söylemesi ayıp biz üç arkadaş bu ailenin davetlisi olarak Ada’ya geldik. Ne şanslıyız!

Daha önceleri de bildiğim dükkanın raflarını gözlerimle tarıyorum. Neler var diyene, ne yok ki diyeceğim. Dükkanın girişinde meyveler ve sebzeler karşılıyor sizi, içeride çeşit çeşit peynirler var. Küçük tabaklara bu çeşitlerden konulmuş, tadım yapabiliyorsunuz. Benim favorilerim feta ve posa peyniri. Feta bizim teneke peyniri dediğimiz beyaz peynir. Ancak Spinalonga market’te satılanı yağ-tuz oranı ve lezzeti ile vazgeçilmezim. Posa peynirine gelince,  Mazlum bey posa peynirini kendisi yapıyor. Ada’da üretilen keçi peyniri şarap posasına yatırılarak üretilen bu peynir emek istiyor.

Dedim ya, davetliyiz. Marketin arkasına buyur ediliyoruz. Bir gece önce şerefimize sarılan yaprak sarması tenceresinin ortasına  mevsimin ilk enginarları yerleştirilmiş. Tencere değil, sanat eseri! Nuriye hanım üstüne bolca zeytinyağı boca ediyor ve de tuz serpiyor. Şaşkın bakışlarımı görünce bu yapraklar tuzlu değil diyor. Market alışverişime bu yaprakları da eklemeyi aklıma not ediyorum.

Mazlum bey gençlik yıllarında Ada’da Pera Palas isminde bir pavyon işletmiş.  Nişanlanınca babası bu işi bitirmesini söylemiş ve Mazlum yirmi iki sene aşçılık yapmış, O bir gurme. On yıldır da Spinalonga marketi işletiyor. İstanköy Müslüman Kültür Dayanışma Kardeşlik Derneği’nin kurucularından, Ada’da tanımayan yok. Taksiye binip, Spilalonga market- Mazlumi deyince şoför başka bir şey sormuyor.

Geceden sarılan sarma tenceresi ocağa kondu. Mazlum bey şimdi elinde koca kaşıkla bir başka tencerenin başında , bize kapama yapacak.  İrice doğranmış etler tencereye alındı,  etler kendi suyunu saldı ve çekti. Bir yandan sohbet sürerken; büyükçe doğranmış soğanları, bir-iki diş sarımsağı katıyor tencereye sevgiyle… Baharatlar el çabukluğu ile katılıverdi, hissediyorum ki işin püf noktası burada. Yine irice doğranmış yeşil biberler, bolca domates rendesi ve marketin en güzel domates salçası ile üstüne bastı basmadı su ilave edilerek tencerenin kapağı kapatıldı.  Yemekler pişe dursun, biz ünlü Kos meydanına kahve içmeğe gidelim. Çünkü Ada’da saat 14.00’den önce öğle yemeği yenmez!

‘Helenico cafe skate’ diyerek şekersiz Türk-Yunan kahvelerimizi sipariş ediyoruz. Burası bir zamanlar Muhittin abinin “Beyler Kahvesi” imiş.  O zamanlar önünde mangallar yanar, küllerine cezveler sürülür,  nargileler fokur fokur fokurdatılırmış. Şimdi de bu kahve,  Adalıların popüler uğrak noktası.

kültürlere sınır olur mu reyhan bayındır gönenç yazıları (12)Saat 14.00. Bizim için marketin arkasındaki mabette kurulan kuş sütü eksik sofraya oturuyor, bir yandan onlara Bodrum haberlerini aktarıyoruz. Mazlum, Ada’da yaşayan annesini geçen yıl kaybetmiş,  mevlüdü geçen hafta Bodrum’da okunmuş. Neden diye sorduğumda, ablaları Bodrum’da diyor Mazlum.  Biz burada okumalarını ayrıca yaptık.  Biz üç arkadaş, rahmetli annenin evinde kalacağız bu gece. Duvarlarda eski fotoğraflar…Dış kapının yanındaki pencere önünde saksıda iki çiçek var. Rahmetlinin karşıdaki Rum komşusu bir yıldır gelir, komşusunun anısına  bu çiçekleri sularmış! Mazlum’un evinde de sürekli bir kandil annesi için yanıyor…

Türklerin Kos’a neden İstanköy dediğini  merak eder dururdum. “Eis tin Ko”  Yunanca,  Kos Adası, Kos’a gidelim demekmiş. İstanköy isminin buradan geldiği düşünülüyor.

İstanköy ismi çocukluğumda Muğla ve Milas isminden daha yakındı bana.  Annemin büfesinde Ada’dan gelen fincan takımı hala baş köşededir. Bense unutamam Ada’dan gelen çocukluğumun papatyalı plaj terliklerini. O yıllar İzmir Bodrum’a sekiz saat uzaklıkta, ve de araç yok. Oysa İstanköy öyle mi?  Kefaluka’dan (Akyarlar) alınan, deniz yoluyla Bodrum’a gelen gelinler Ada’ya uğramadan gelmezdi .  Ada’dan Türkü-Yunanlısı el çırpar, uğurlardı gelini.

Mazlum da bizi feribota kadar uğurluyor, Bodrum’da tütün balığı dediğimiz tütsülenmiş ringa balığı, iri fasulye, Girit peksimetleri, feta peyniri, hediye çikudia (Girit rakısı) ile ellerimiz-kollarımız dolu biniyoruz feribota ama asıl yük yüreklerimizde…

İki ayrı yakada olsak da, biz bir aynıyız. Yemeklerimizle, müziğimizle, espri anlayışımızla, sevecenliğimizle…

Pasaportla gidip-gelsek de, ayrı iki ülke olsak da, bir aradayız.

Sınır nedir?

kültürlere sınır olur mu reyhan bayındır gönenç yazıları (9)Kültürlere sınır olur mu?

Sıkı hava var değil mi diye soruyorum Bodrumlu feribot kaptanlarına, onlar son derece sakin, yok bu “gelin havası ” diyorlar. Gelin havası deyimi güzel geliyorsa da kulağıma, ben insanımı tanıyorum. Hiç belli etmeseler de bıyık altından güldüklerini sezinliyorum. Nasıl yani diye dibine iniyorum ve öğreniyorum ki, “gelin havası” hem ağlarım hem giderim demekmiş. Yani sıkı dalga var ama gitmeye engel değil.  Gelin havasında demir alıyoruz Bodrum’a…

İki yakanın kadınları böyle havalarda bir kaba bal-yağ-süt koyar denize dökerlermiş. Denizdeki denizci eşlerini, babalarını, çocuklarını korumak için…

Ege’miz bal gibi tatlı, yağ gibi durgun, süt gibi sakin olsun…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.