Bodrum Gündem

MEL’UN ve SEZGİ / Serdar Anlağan Yazıları…

Sezgi – “intuituon” üzerine ve bebeğin “Tabula Rasa” doğduğundan hareketle :
Zekâlar tür türdür ve bu türlü zekâlar kendi aralarında eşit değildir…Bununla beraber insan beyninin sırları henüz çözülmediğinden, hangi insanın hangi yaşta nasıl ve ne türde zekâya erişebileceği bilinmemektedir…
Sezgiyi bilim kabul etmez, ama bilim insanı kabul etmektedir…Sezgi nedenini bilmeden gerçeği idrak etmektir, bu hal insanın kendinden şüpheye düşmesine yol açar…İnsan sezgi ile idrak ettiği gerçekliği sınamak ister…Çoğunlukla ömür buna yetmez…Burada eğer, insan sezgisine güvenir, inanırsa metafizik başlar…Metafizik bilim dışıdır…
İnsanlığın ve hayatın başına bela olan her şey dogmadan gelir…Dogma idealizm (felsefe terimi olarak) ile doğar…İdealizm sezgiden…
Dogma doğaya aykırıdır çünkü evrimselleşme, dönüşme, değişme ilkelerine karşı sabit bir görüşü dayatır…
Sezgi vardır…Sanatta vardır…Sanat ölçülemez…Sanat mitostur, mitos yazmaktır…Kaba Maddecilik aslında idealist bir görüştür…
İnsanlık tarihi sürecinde tüm dogmatik görüşler sanatı yasaklamış ya da kısıtlamıştır…
Bu dogmatik görüşlerin dayandığı “Söz” de mitostur ve o mitosu yazan da sanatçıdır…
Yani sanatçı “Homo homini lupus” tur…
Kendi yarattığı ile kendini ve yarattığını yok eder…
Modernizm ile, Anti-Art ve Dada ile başlayarak, kavramsal sanatın yükselmesiyle sanat (craft)-sanat yapıtı meselesi bitmiş, sanat yapıtı-sanatçı meselesi başlamıştır…Artık sanat yapıtı-sanatçı ayrılmaz bir bütünlükte analiz edilmektedir…İkinci Savaş sonrası propaganda tekniklerinin sömürüyü kemikleştirmesiyle, sanatçı yok sayılmış, sanat “business” haline getirilmiştir…”Mükemmel olmuyorsa yapma” ilkesini benimseyen Eski Okul, “Yap” ilkesini benimseyen Yeni Okul’a karşı mağlup görünmektedir…Bu sanatı-yaratıcı düşünceyi-sezgiyi sömüren kapitalizmin işine gelmektedir…Yeni Okul sanat yapıtı-sanatçı bağıntısını koparmak için çok daha zayıf bir hedeftir çünkü…
Dolayısıyla…Sezgi azalmış, kirlenmiş, çürümüştür…
Uygarlık geriye gitmiştir…
Burada sömürü yine doğaya aykırıdır…Mitosu tükenen sömürünün, halkları güden propagandası da tükenmiştir…Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve 1992’den beri internetin devreye girmesiyle, sömürü, “Altın Çağı”nda elindeki tüm mitosu kullanmıştır (…doğası budur çünkü)…2012 Kıyamet mitosu ile tüm milenyalist mitoslar tüketilmiş artık yazılacak yeni bir mitos kalmamıştır…Post-modernizm bir palavradır…Post-modernizm, arkaik-klasik-barok çizgide giden modernizmin eklektiğidir, kitsch’idir, bayağılıktır, maniyerizmdir…Sanat tarihinde ancak Geç-Roma, taşra sanatı gibi-kadar yeri olacaktır, Romanesk’ten bile değersiz ve kısa süren bir yozlaşma dönemi olarak anılacak, bu dönemin “sanatçı”ları ileride sanat öğrencilerine “kötü-bayağı örnek” olarak anlatılacaktır…
Sömürü burada şiddete-savaşa başvurarak, kötülüğü-bayağılığı-suçu arttırarak, yıkarak, her zamanki gibi kuyu kazdırıp-doldurup artı-değer yaratarak, iktidarını sürdürmekten başka bir yöntem izleyemez…Ancak hangi mitos ile insanları kitlesel yıkıma sürükleyecektir? Ne kadar süre daha dayanacaktır? Dünya tarihinin daha önceki dönemleri ile kıyaslandığında, sömürünün karşısındaki “hayalet” daha mı zayıftır?
Son söz :
Mel’un lanetlenmiş demektir…
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.