Bodrum Gündem

KAPIMIZI ÇALACAK BAYRAM ÇOCUKLARI İÇİN ŞEKERLERİ HAZIR EDELİM…

Annem gittiğinde elli yaşındaydı, kalan ben dokuzbuçuk… İlk günler, aylar ve yıllarda bendeki etkisi neydi bu gidişin, inanın hatırlamıyorum; belki farkında bile değildim. Dört kişilik hayatımız üçe düşmüştü; bu kadardı…

**********

Ortaokulun ilk yaz tatilinin birinci haftasında, “… karşıdan karşıya geçerken, bir aracın çarpması sonucu öldü” haberi geldi, tanışalı henüz sekiz ay olan ortaokul birdeki sıra arkadaşımın!.. Ölüm, bizden büyüklerin başına gelen bir şeydi; oysa arkadaşım, ay farkıyla benden bile küçüktü!!! Onbir yaşındaydı.

Yıllar içinde anladım; ölüm yaşla ilgili değilmiş. Geldin mi, gidiyormuşsun… Eyvallah…

**********

Güneşin altında, tarlanın ortasında doğan da var, yoğun kar nedeniyle, hastaneye yetiştirilemeyip at arabasında da; poposuna ilk şaplağı, şehrin en özel hastanesinin doğumhanesinin, film platosuna çevrildiği yerde yiyenler de… Geldin mi, gidiyorsun da… Nasıl geliyorsan, öyle gidemeyebiliyorsun…

Elbette, kimilerinin gelişi yurdun dört bir yanında, havai fişeklerle kutlanmış, ana haber bültenlerine konu olmuşsa ve hayatları bu minvalde sürmüşse, ölüm muhtemel ki, o kişiyi yaşatmak için uğraşanların çaresiz ve üzgün bakışlarıyla olabiliyor…

**********

Bugün, Sevgili Fatih Bozoğlu, “… biliyor musun 28 kişi öldü..” dedi. Aklım İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki olaya gitti; tam da verdiği sayıya şaşırmak üzereyken; “… trafik kazalarında, kurban bayramı!” dedi. Ardından haberlere baktığımda, ölenlerin elli, yaralıların ikiyüzelli olduğunu öğrendim.

İçimden geçen: Bizi zaten öldürüyorlar… Bâri biz, trafikte dikkatli olalım…

Ben, hiçbir motorlu taşıtı kullanmayı bilmeyen, buna hiçbir zaman da heves etmemiş biriyim. Ben, ya arka koltukta “devam edelim şoför bey”, ya da ön sağ koltukta “hşşşşştttttt!” diyenimdir. Karşıdan karşıya geçmem meseledir. Otomobillerin sol ön koltuğunda oturanların, hiç birine güvenmem. Bu nedenle, bir yaya olarak, trafikte benim için güvenli, başkaları için aptalca olan hareketler yaparım. Üst geçitleri kullanırım, yol tamamen boş değilse adımımı atmam… Bu hâlim, bir trafik kazasında ölmeyeceğim anlamına gelmez elbette.

**********

Bir gün önce, evinde sevgiyle yemeğini yiyen, belki çocuğuyla oyun oynayan, sevgilisi ya da eşiyle hoş zamanlar geçiren kişilerin, aracın sol ön koltuğunda, direksiyonun başında, ayağının altındaki pedallarla, vites koluyla birlikte; başına ne geliyor da, bu saat itibariyle sırf “bayram tatili”nde ölenler elli kişi ve içlerinde bu kazalar yüzünden yaralanarak, ölebilecek insanlar  ikiyüzelli olabiliyor? (Üstelik tatilin başındayız) Nasıl ve neden oluyor da, Bodrum gibi bir yerde, bir servis aracına ya da bir motorsikletliye, tır çarpabiliyor? Nasıl ve neden oluyor da, bir çocuğa, evinin önünde bir araç, ölümcül bir şekilde çarpabiliyor?

**********

Geldiysek… Gideceğiz… Eyvallah…

Son onüç aydır, ülkenin dört yanından ölüm haberleri geliyor… Korkarak yaşayalım istiyorlar…

İşte sırf bu yüzden, bizler, evde, sokakta, trafikte dikkatli olalım. APTAL desinler bize… Ama YAŞAYALIM…

Korkmadan yaşamakla, şuursuzca yaşamak arasındaki farkı, FARK edelim…

Son derece basit; yere sağlam basalım… yazarken kalemimize, elma keserken bıçağımıza sahip olalım…

Ve kapımızı çalacak bayram çocukları için şekerleri hazır edelim…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.