Bodrum Gündem

YASAKLI KELİMELER: HELA, DON VE HIYAR / Dr.Metin Aycıl yazıları…

Herşeyin adını doğru koymaya dikkat etmelisin.

Aksi takdirde ne olur biliyor musun?

Söylediklerin, söylemek istediklerin olmaz.

Söylediklerin, söylemek istediklerin olmazsa,

İyi eserler meydana gelmez.

                       KONFÜÇYÜS

Her nedendir bilinmez, bazı kelimeleri kullanmaktan utanır olduk. Örneğin; hela, lavabo oldu, hıyar salatalık, don ise kilot. Oysa benim çocukluğumda ve öğrencilik yıllarımda rahatlıkla kullanılırdı bu kelimeler. Şimdi çoğumuz neden kullanmaz ve hatta utanır olduk bilinmez.

Öncelikle heladan lavaboya giden yolculuğa değinmek istiyorum. Lavaboya varıncaya kadar hangi kelimeleri kullanmışız da sonunda lavaboda karar kılmışız?

Hela kelimesinin karşılığı şu şekilde: İnsanın dışkısını ve idrarını boşalttığı yer.

Aynı anlamda kullanılan kelimeler ise şunlar:  Abdesthane, kenef, ayakyolu, yüz numara ve WC.

WC, İngilizce ismindeki ‘Water Closet’in baş harfleridir.

Yüznumaranın hikâyesi ise biraz farklı: Eskiden Fransa’da otellerde tuvaletler koridorların sonundaymış. Odaların her birine birer numara verirken, tuvaletlere numarasız demişler ve ’00’ olarak işaretlemişler. Fransızca’daki ‘numarasız’ kelimesi ile ‘ 100 numara’ kelimesi benzer bir biçinmde telaffuz edildiğinden, Fransızca yetersizliği nedeniyle, çevirinin ‘yüznumara’ numara olarak yapıldığı ve öyle yerleştiği yaygın kanısı mevcuttur.

Tuvalet kelimesi ise şu anlama gelmektedir: Yıkanıp taranma, süslenme; Tuvalet eşyası konulan ve önüne oturularak tuvalet yapılan masa; Dikilmiş kadın elbisesi; Tuvaletlerin içinde hela ve pisuar da bulunabilir. Dolayısı ile ‘tuvalet’ yanlış bir kelime değil; ancak daha kapsamlı.

Helanın vardığı son nokta olan ‘lavabo’ ise şu anlama geliyor: duvara tutturulmuş ya da ayaklı, el, yüz, bulaşık vb. yıkamaya yarayan, üzerinde soğuk ve sıcak su muslukları bulunan, dökülen suları aşağıdan atık su yoluna veren porselen, sac ya da emaye küvet.

Fransızca’da el yıkama leğeni anlamına gelen “lavabo” kelimesinden geliyor. Lavabo ise Latince’de yıkamak anlamına gelen lavare fiilinden geliyor. Lavanta ve Alüvyon kelimeleri de aynı kökten geliyor.

Heladan lavaboya uzanan yolculuğumuzu burada bitirelim.

Gelelim Don ile ‘kilot’ kelimelerine. Don kelimesini Türk Dil Kurum şu şekilde açıklıyor: Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi.

Kilot diye bir kelime ise yoktur. Türk Dil Kurumu tarafından da kabul edilen ‘külot’ kelimesi Fransızca kökenlidir. Fransızca ‘culotte’ olarak yazılan kelime, ‘cul’ (Türkçe kıç demektir) kelimesinden türetilmiştir.

Don kısa olduğu için hikâyesi de o kadar uzun sürmedi.

Son yasaklı kelimemiz ise ‘hıyar’. Hıyara neden salatalık diyoruz? Başta da söylediğim gibi, Annem beni manava gönderirken “hıyar al oğlum” derdi. Yabancı dillerde de hıyara hıyar denir. Almanca karşılığı ‘Gurke’, İngilizcesi ‘cucumber’, Fransızca ise ‘aucun’ kelimeleridir.

Neden kendi dilimizde, kendi kelimeleri doğru kullanmıyoruz ya da kullanamıyoruz? Geçen yazımın sonunda seslendiğim gibi seslenmek geliyor içimden.

Böyle yapmakla çok mu terbiyeli, çok mu uygar oluyoruz acaba? Yoksa öyle olduğumuzu mu zannediyoruz acaba?

Bu sorulara cevap ararken, ben yazımı Mark Twain’in çok hoşuma giden bir söylemi ile sonlandırmak istiyorum:

“Doğru sözle, hemen hemen doğru söz arasındaki fark;

Ateşle, ateş böceği arasındaki fark kadardır”

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Suat özgül dedi ki:

    Harika bir konu . Hela , don , hıyar kelimelerini hakaret ve küfür anlamında kullanan halkımız kibar olmak için yerine yabancı kelimeler kullanarak durumu idare ediyor..Dilimizi dejenere etme çabası ise , günümüzde PLAZA TÜRKÇESİ denilen bir akımın etkisinde günden güne yayılıyor.