Bodrum Gündem

BURGAZ’IN BALIKÇI’SINDAN BODRUM’UN BALIKÇI’SINA MERHABA…

BURGAZ’IN BALIKÇI’SINDAN BODRUM’UN BALIKÇI’SINA MERHABA…

Burgaz’ın Balıkçısından Bodrum’un Balıkçısına hüzünlü bir merhaba_meral_saraçbaşı (2)

Meral Saraçbaşı /Bodrum Gündem

Yolu İstanbul’a düşenlerin çoğu adaları görmek ister. En bilineni Büyükada’dır. Özellikle yazın Arap turist akınına uğrayan Büyükada, çarpık gelişen turizm yüzünden giderek kimliğini yitirme noktasına gelmiştir. Kınalı ve Heybeliada nasıldır çok iyi bilmem ama Burgazada sevenlerince sessiz sedasız ziyaret edilen bir ada olarak özgün güzelliğini korumakta hala. Hep düşünmüşümdür; keşke, Bodrum’da sevenlerinin koruyup, gözü gibi baktığı sakin bir sahil kasabası olarak kalabilseydi…

Burgazada ve Bodrum’u buluşturan bir ortak özellik de “Balıkçıları”. Burgaz’ın balıkçısı Sait Faik bu adayla anılır, Bodrum’un balıkçısı ise bugünlerde 43. Ölüm yıldönümünde andığımız Cevat Şakir ya da öteki adıyla Halikarnas Balıkçısı. Sait Faik, sıradan insanların, balıkçıların, denizcilerin, doğanın, kuşların, küçük dünyaların öykülerini yazmış. Benzer öyküleri Halikarnas Balıkçısı’nda da görürüz.

Burgazada’ da vapurdan iner inmez Sait Faik karşılar sizi. Öyle devasa değil, küçük, anlattığı insanlar gibi alçakgönüllü bir heykel.  Yürürken oklar sizi yönlendirir adını taşıyan sokağın sonunda bahçe içinde iki katlı bir eve doğru. Bahçe kapısından girer girmez bu kez oturan bir Sait Faik görürsünüz. En çok da küçükleri sevindirir onun bir koltukta oturan ve elini tutup “merhaba “ diyebileceğiniz küçük heykeli.  8 ve 10 yaşlarındaki yeğenlerim de Sait’in elini tutup fotoğraf çektirenlere katıldılar neşeyle.  Evin iki katı da Sait Faik’e ait eşyalar, fotoğraflar, kitaplar, mektuplarla dolu. Her şey, onun anılarda yaşaması için, yalın ama özenle düzenlenmiş. Önceleri sadece yazlarını geçirdiği, 48 yıllık kısacık yaşamının son yıllarında neredeyse sürekli kaldığı evde Sait Faik hala yaşıyor, yaşatılıyor.

Burgaz’ın Balıkçısından Bodrum’un Balıkçısına hüzünlü bir merhaba_meral_saraçbaşı (3)“Ölümünden  bir yıl önce, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın davetiyle, Darüşşafaka Lisesi’nde düzenlenen bir edebiyat toplantısına katılan ve okulu gezdiğinde çok etkilenen,  duygulanan Sait Faik, eve döndüğünde mallarını, babasını kaybetmiş çocuklar için  Darüşşafaka’ya bağışlamak ister.Yazarın annesi Makbule Hanım  , 1954 yılında Sait Faik’in ölümünden hemen sonra onun vasiyetine uyar , müzeye dönüştürülen köşk   22 Ağustos 1959’da ücretsiz olarak halka açılır”. Girişte aldığımız broşürden bu bilgiler dışında . 1964’ten beri Darüşşafaka’da okuyan her çocuğun aldığı eğitimde Sait Faik’in öykülerinden gelen telifin katkısı olduğunu, 1955’te annesinin başlattığı “Sait Faik Hikâye Armağanı”nın  da müze gibi Darüşşafaka tarafından yaşatıldığını  öğreniyoruz .

Bir camekan içinde sergilenen şapka, Sait Faik dendiğinde çoğumuzun gözünün önüne gelen o  meşhur fotoğrafı hatırlatıyor. Müzenin bir başka köşesinde ise, topladığı deniz kabukları var. O kabuklar denize bakan sandalye üzerinde kurguladığı deniz esintili öykülerin bir parçası adeta.

Müzede en güzel bölümlerden biri de Sait Faik’e yazılan mektuplardan örneklerin sergilendiği, isteyenlerin de ona mektup yazabileceği oda. Odadaki masada yazdıklarınızı masanın hemen yanında şeffaf bir sandığa atıyorsunuz.  Lise yıllarında öykü yazmaya başlayan Sait Faik, ölümünden sonra da yazarlığa özendirmeyi sürdürüyor çocukları, gençleri. Küçük yeğenlerim de büyük bir hevesle Sait Faik’e mektup yazdılar.

Müzeden çıkarken Bodrum’un Balıkçısını düşündüm ister istemez. İnsana, doğaya sevgiyle bakışları, küçük insanların dünyalarını duyarlılıkla anlatışları ne çok benzerlik taşır.

“Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi. “

Yukarıda, bir öyküden alınmış bölüm Sait Faik’e mi Cevat Şakir’e mi, hangisine ait desem ayıramazsınız.

Düşündüm Halikarnas Balıkçısının da bir evi olsaydı onu gelecek kuşaklara aktaracak, eşyalarının, kitaplarının sergilendiği, onu Bodrum’a, Bodrum’u ona bağlayan güzelliklerin, yaptıklarının anlatıldığı bir ev. Cevat Şakir’in annesi Sare İsmet Hanım,  oğlundan önce öldüğünden, Sait Faik’in annesinin yaptığını yapamazdı. Ailesi onun anısını yaşatacak bir ev bağışlayabilir mi? bilinmez ama Bodrum’un Halikarnas Balıkçısı’na borcu olduğunu düşünüyorum. Mavi Yolculuk’un 70. Yılında Mavi yolculuğa çıkanlar,  ilk mavi yolcuların öyküsünü bilmezse olur mu? Süngercisiyle, balıkçısıyla, denizcisiyle, başı mimozalı kızları, börtü böceğiyle, ağacı çiçeğiyle geçmişin güzel Bodrum’unu anlattığı öyküler gençlere aktarılmazsa olur mu?

Her 13 Ekim’de mezarı başında, ya da bir iki etkinlikle bir avuç insan onu anmaya, yaşatmaya çalışıyor. Oysa Bodrum’dan ekmek yiyen herkesin ona bir vefa borcu yok mu?

Burgaz’ın Balıkçısından Bodrum’un Balıkçısına  hüzünlü bir merhaba getirmek istedim…Burgaz’ın Balıkçısından Bodrum’un Balıkçısına hüzünlü bir merhaba_meral_saraçbaşı (1)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.