Bodrum Gündem

KEDİ SEVİYORUM… ELLERİM GÜZELLEŞİYOR…

Aramaz beni, şaşırdım telefonumun ekranında adını görünce. Nasılsın, iyi misin tatlım? dedi, hafiften heyecanlı bir sesle. İyiyim, ya sen? dedim. Süperim canım, küçücük bir durum anlatmak istiyorum sana, vaktin varsa dedi, cıvıl cıvıl. Sen, ne zaman bir şey anlatmak istedin de, bende vakit olmadı; merakla bekliyorum anlatacaklarını, hadi başla, dedim.

Çocukluğu pek çok evcil hayvanla geçmiş biri olarak, prensip olarak hayvanları severim.

Ama, bir sabah kapımın önündeki paspasın üzerinde yatan minicik, sarı beyaz tüylü, yelpaze kuyruklu kız kediyle gerçek hayvan sevgisini yaşadım. Hayvan sevgisi hafif kalır aslında, bayağı ilişkiydi bizimkisi! O zamanlar evcilik oyunu oynadığım sevgili insan, adını kıymetlilerimden birinin koyduğu “Boncuk” kedi ve ben, iki yıl yaşadık birlikte. Oyun arkadaşımın yaptıkları ya da yapmadıkları beni rahatsız ederken, Boncuk’un her hali kabûlümdü. O dökebilir, kırabilir, yırtabilir, dağıtabilirdi. O uyurken, herkes sessiz olmalıydı. Zaman içinde, mutfak balkonunda ilk aşkını buldu ve ben O’na bir şey olacak kaygısıyla, tanıklık ettim bu duruma; sessizce!..

Gebeliğinin sonlarına doğru, O’na da çok iyi geleceğini düşündüğümüz, Küçükyalı’da bahçeli bir eve tanıştık. Mutluydu başlarda; toprağa basıyor, rahatlamak için arada ot yiyor, börtü böcek yakalıyordu. Ama bir akşam üstü çıktı evin bahçesinden ve saatlerce gelmedi. Oyun arkadaşımla, gündüz gece, sokak sokak aradım O’nu. Günler sürdü gözyaşları içinde arayışım; gebeydi ve anlaşılan o ki, ne kadar mutlu gibi görünse de, yavrulamak için güvenmemişti yeni eve. Gelmedi ya da gelemedi… Benim evcilik oyunum da, bir süre sonra bitti.

Yıllar içinde bir kaç kedi girdi hayatıma ama, hiç biri Boncuk olamadı benim için. 

………………………….

Şimdi büyük, bol tüylü, bal gözlü bir kedi var. Bırakıyor kendini kucağıma güvenle; keyif ve huzur beklentisiyle, uzun uzun sevdiriyor kendini; Boncuk gibi. Mırıldanıyor, şefkatli dokunuşlarımda. Yumuşacık gezinirken ellerim kafasında, gıdığında, kulaklarında, karnında, sırtında, patilerinde, ben “insan, dokunabildiği için mi sever, yoksa sevdiği için mi dokunabilir?” diye düşünüyorum. Benim, dokunabildiğimi sevdiğim aşikâr. Sonuç olarak, O sevildiği, ben yeniden bir kediyi sevebildiğim için memnun oluyoruz. Ellerim güzelleşiyor O’na dokunurken; ama hiç unutmuyorum, özel ve özgür olduğunu. Gider mi bir gün? Belki… Ben, günler ve gecelerce ağlayarak arar mıyım sokak sokak? Belki… Bilmiyorum…

Uzunca bir süre sustu. Derin bir nefes aldığını duydum sonra ve senin kedin var mı? diye sordu. Yok, dedim. Dilerim, kendini sevdirmeyi bilen bir kedin olur; öpüyorum seni kocaman, iyi uykular güzelcim dedi ve kapattı telefonu.

………………………….

İlk defa O’nu, gözlerine ellerine bakmadan dinledim. Bana verdiği his, yüz yüze olduğumuz zamanlardan farklı değildi. Ben de bir kediyle yaşayabilir miyim? Yoksa O’ndan, hep kedi hikâyeleri dinlemeyi mi tercih ederim, bilemedim…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.