Bodrum Gündem

SANATTA İKTİDAR OLMAZ! / Serdar Anlağan yazıları…

bedrettin-comert_Lampedusa’nın son prensi Giuseppe Tomasi di Lampedusa‘nın romanı “Leopar” (Il Gattopardo – 1958) İtalya’daki aristokrat iktidarın burjuvazi tarafından ele geçirilmesini anlatır.

Yönetmen Luchino Visconti‘nin 1963’te romana dayanarak aynı adla çektiği filmde, bir sahnede başrolde Salina Prensi Don Fabrizio Corbera‘yı canlandıran Burt Lancaster, kendi sınıfının çöküşünü yıkılarak itiraf ederken “…çocuklarımıza bakıyorum, maymunlara benziyorlar, kendi içimizde evlendiğimiz için kendimizi tükettik” manâsında konuşur.

Bu sınıfın yıkımı kendindedir.

Burjuvazinin yıkımı da kendindedir.

“…Burjuvazi, tarihte son derece devrimci bir rol oynamıştır.

İktidara geldiği her yerde burjuvazi, tüm feodal, ataerkil, kırsal ilişkileri darmadağın etmiştir. İnsanları doğal efendilerine düğümleyen cicili bicili feodal kordonları acımasızca koparıp atmış ve insan ile insan arasında kupkuru çıkar dışında, duygusuz “nakit ödeme” dışında, hiçbir bağ bırakmamıştır. Dindar esrikliğin kutsal ürpertilerini de, şövalyece yüksek heyecanları da, dar kafalı burjuva duygusallığını da bencil hesapçılığın buz gibi suyunda boğmuştur. Kişisel saygınlığı değişim değerine indirgemiş, sayısız belgeli ve kazanılmış özgürlüklerin tümünün yerine tek bir özgürlüğü, vicdansız ticaret özgürlüğünü koymuştur. Kısacası burjuvazi, dinsel ve siyasal gözbağlarıyla üstü örtülü sömürünün yerine, apaçık, utanmaz, dolaysız, çıplak sömürüyü geçirmiştir.

Bugüne dek üstün değer verilen ve sofuca bir ürküntüyle bakılan ne kadar eylem varsa burjuvazi bunların hepsinin üstündeki kutsallık örtüsünü çekip atmıştır. Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de, iktisatçıyı da, kendi ücretli emekçisi haline getirmiştir.”*

Demek ki burjuvazi sanat yapıtı üretemez, sanatçı yetiştiremez. Burjuvazinin sanatı olamaz.

Burjuvazinin ücretli emekçisi haline getirdiği “sanatçı” büyük harfle “Sanatçı” değildir.**

Burjuvazi yalnızca hakikati arayış ve sömürüye başkaldırı ile harekete geçen sanatı yozlaştırır, metalaştırır, sömürüye araç haline getirerek satar.

Burjuvazinin ve onun sömürü sistemi olan kapitalizmin de tıpkı aristokrasi ve feodalite gibi hem zihinsel hem bedensel yıkımı kaçınılmazdır. Teoride yıkılmıştır, pratikteki yıkımın eli kulağındadır.

Kazuratı Höstmodernizmdir.

Güzel Sanatlar Akademilerinde İç Mimarlık öğrencilerine, modernizmin temel sanat ilkeleri doğrultusunda mesleğin teknik yönü yani yakın ölçekte, ince yapı detaylarına hakim olarak, dengeli ve sağlıklı, ışık, hava alan iç mekânların sirkülasyon problemlerini çözme ve sanatsal yönü yani oranlı ve dengeli, melânkoli değil sevinç veren yaşama alanları  tasarlama metodu yani analitik, eleştirel, diyalektik, yaratıcı düşünme metodu öğretileceğine, piyasaya yönelik dekorasyon dergilerini taklit etmeleri, TV’deki Amerikan dizilerini izleyip, o mekânları kopyalamaları öğretildi.

Faşist Darbe ile ilerici öğretmenler kovulduğu, pasifize edildiği ve düşünce özgürlüğü yasaklandığı için elde kalan ev kadını teyzeler ve kifayetsiz muhteris batı yalakası, kopyacı cahiller ile İç Mimarlık Anasanat Dalı bitirildi.

Sonra ülke çapında meslek bitirildi.

Bilim? Felsefe?

Doğan Avcıoğlu “Türklerin Tarihi”ni uydurdu mu? “Milli Kurtuluş Tarihi”ni kafadan mı attı?

Orhan Kurmuş “Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi”ni işkembeden mi salladı?

Orhan Hançerlioğlu‘nun “Felsefe Sözlüğü” palavra mı? “Felsefe Ansiklopedisi” hezeyan mı?

Orhan Yavuz, Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Bedri Karafakioğlu,  Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul,  Ümit Yaşar Doğanay, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Sevinç Özgüner, Kemal Türkler, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Musa Anter, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve daha bir çok aydın, düşünür, siyasetçi, gazeteci, bilim insanı, araştırmacı neden öldürüldü?

Kim öldürdü? Kimler öldürdü?

Bu ülkenin hayat damarlarını kim kesti?

Sağdan sanat gelmez. Bırak yüzyılı, binyıla ters, gerici, oransız, taklit, kitsch gelir…Höstmodern gelir…Rezillik gelir…

Çocukken yavru kedileri süt içtikleri kapta boğduğunu anlatan, her şiirinde ölüm, kan, kemikten, yakılan Türk kadınlarının süt ve tereyağ koktuğundan bahseden “üstatlar” gelir…

Sağ “sanatta” ölüm satar…Kurbanlık satar…

Sağın “sanatı” budur…Ölmek ve öldürmek üzerine histeri…

Sanat özgürdür, sanat yaşamdan yanadır, sanat Çukurambar’dan çıkmaz!

Sanat orjinaldir, iktidar taklittir.

Sanat düzensizdir, iktidar düzeni sürdürür.

Sanat iktidarı sürdürmez, devrim yapar, yeni bir düzen kurar.

Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir.

Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir.

Sanatta iktidar olmaz!

İktidarda sanat olmaz!

Bedrettinler Ölmez!

*Karl Marx ve Friedrich Engels  – Komünist Parti Manifestosu (1848)

**Sanatın Öyküsü (Bedrettin Cömert çevirisi) – E. H. Gombrich

sanatta-iktidar-olmaz-bedrettin-cömert

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.