Bodrum Gündem

ZEUS -A İLE CENNETE YOLCULUK / Nuran Yüksel Bodrum Gündem yazıları…

nuran yüksel gökova notları (2)

Zeus -A Bodrumlu bir kaptanın teknesi. Kaptan Selahattin Cura, nam-ı diğer Papaz. Çocukluğundan beri sevdalı denize. Balıkçılık ve süngercilik de biten gelir kapılarından sonra 1974 yılında birçok Bodrumlu gibi yat turizmi ile ilgilenmeye başlamış. Üniversite mezunu olan oğlu Mehmet’in ayrıca gastronomi ve mutfak özel hobisi. Baba-oğul bizleri dört günlük, sanki rüya gibi bir “mavi yolculuk” yaşattılar. Ama ne yolculuk. Mehmet in muhteşem yemekleri ve sunumuyla beraber Kaptanın çizdiği seyir rotası birleşince, tadı damağımızda kalan adeta Cennette geçirdiğimiz dört gün.

ilk gün Bodrum limanında, 29 yıldır başarıyla sürdürülen “BODRUM CUP” (ULUSLARARASI DENİZ FESTİVALİ VE YELKEN YARIŞI) heyecanına tanık olduk. Bodrum Cup, sevgili Erman Aras’ın Bodrum’a kazandırdığı en önemli projelerden biri. Özünde gönüllülük olan projeye genç Bodrum sevdalılarının ve yöneticilerin gereken özeni göstermeleri ve geleceğe geliştirerek taşımalarını çok önemsiyor ve diliyorum.

nuran yüksel gökova notları (4)Cennete yolculuğa Bodrum Limanından çıkış yaparak başladık. Günlerdir kamuoyunu yakından ilgilendiren ve isyan ettiren Bodrum Kalesinin tadilatının dış duvarlara kurulan iskelelerden tüm hızıyla başladığını gördük. Kalemizin tadilatına sözümüz yok. Ancak kalenin iki yıl kapatılarak ve hiçbir uyarı dikkate alınmadan yapılacak olmasından ürküyoruz. Tadilat haricindeki ek projelerin DÜNYA KÜLTÜR MİRASI kalemize, Bodrum’a ve esnafımıza ciddi zararlar vermesinden kuşku duyuyoruz. Haklı olarak da Bodrum sevdalıları olarak soruyoruz, direniyoruz.

Muğla kıyıları ve doğal güzellikleriyle dünyanın gözdesi olan yaşadığımız coğrafya özellikle son birkaç yıldır iktidarın oldu bittilerin saldırısı altındadır. Doğal sit alanlarımızın koruma derecelerini düşüren imara açma planları ile kıyılarımız ve koylarımız ciddi anlamda tehdit altına girmiştir. Bu konuda STK’lar ve Kent Konseyi olarak örgütlenilerek “Muğla Çevre Platformu” oluşturulmuştur. Kıyılarımızın, koylarımızın betonlaşmasına yol açacak talan projeleri tekrar aklıma geldiğinde içime kor ateş düştü adeta.nuran yüksel gökova notları (3)

Arkası Datça olan Haruplu Koyundan geçerken, tepelere kurulan RES’lerin kanatlarının dönüşünün sesleri motorun sesiyle karışmıştı. Armonika Koyunda denize girdiğimizde sular adeta içimdeki ateşi ve kaygıları biraz olsun dindirmişti. Son bir aydır düğün, dernek işleri derken denize girememiştik. Acısını çıkartmak ister gibi sudan çıkmak istemiyorduk.

Gecenin sessizliği ve karanlığı çöktüğünde bile bizi çağırıyordu sular. Ama mevsim sonbahar. Biz Bodrumlular “Sarı Yaz” deriz bu mevsimdeki günlere. Sarı Yazlarda gündüz deniz limonata gibidir. Ama geceler ayaz olur. Koylarda gece yağan çiğ yağmur gibi ıslatır insanı. Hasta olmamak için çok dikkat etmek gerekir.

İkinci günümüze, Küçük Çatı ve Büyük Çatıya giderek başlıyoruz. Buraları Tanrının Dünyalılara sunduğu muhteşem yerler. karşımızda Mordibek, Amozon Koyu, Doğal Balıkçı Barınakları. Alargada bağlı olan teknedeki erkekler bol bol Kupez, Isparoz, Kerpe balığı tutmanın keyfi ve heyecanı içindeler. Ama tekne yol alırken attıkları sırtıdan tık yok. Kısmetlerini beklemekten de vazgeçmiyorlar. Artık denizlerimizde eskisi gibi balık da olmadığı konuşuluyor. Gün sonunda ZEUS-A ile Yedi Adalara doğru yol alıyoruz ve muhteşem Küfre Koyundayız. Henüz iki günde olsa ayağımız topraktan kesildiği için olsa gerek toprağı özlemişiz.

Tekneden inip yeni açılan toprak orman yolunda; günlük ağaçlarının yeşilliği ve mis kokulu mersin çalıları, defne ağaçları arasında yürürken ciğerlerimizin ve ruhumuzun bayram ettiğini fark etmememiz mümkün değildi. Dağın zirvesine ulaştığımızda artık söylenecek söz yoktu. Muhteşem doğanın, manzaranın karşısında sadece şükrediyorduk. Görebildiklerimize ve sahip olduğumuz değerlere.

Gece Küfre Koyunda bir başkaydı sanki. Adeta yıldızlar galaksisinin içine dalmıştık. Elimi uzatsam yıldızlar avucumun içinde olacak gibiydi. Gecenin soğuğu ve karanlığı içinde yüreklerimiz kuş gibiydi. Bir sonraki günü karşılamanın heyecanıyla türkülerle, şarkılarla coşarak geçiriyorduk geceleri.

Üçüncü gün İngiliz Limanına doğru yola çıktığımızda Livaneli’nin Huzursuzluk kitabını bitirmeye kararlıydım (mutlaka okunması gereken bir kitap). Koy aslında Değirmendere Bükü diye adlandırılıyor. İkinci Dünya savaşında, geceleri Alman gemilerini bombalayıp, sabahın ilk ışıkları ile koya saklanan İngiliz Muhriplerinden dolayı bu isim verilmiş.

nuran yüksel gökova notları (5)Limana girdiğimizde önce Sadun Bora’nın Deniz Kızı heykeli biz karşıladı. Yıllarca Kısmeti ve O’nu en güzel koylarında misafir eden Gökova’ya bir şükran borcu olarak armağan etmişti denizkızını 1995 yılında. Yaklaştığımızda kayanın üzerine yazılmış deniz kızının hikayesini okuduk.

“Bu denizkızı düşlerini süsleyen cennete erişebilmek için nice engin denizler, ufuklar aştı. Kıtalar, adalar, koylar dolaştı. Taki Gökova’ya ulaşana kadar…”

Sadun Boro

nuran yüksel gökova notları (6)Zeus -A limana yaklaştıkça, denizin içinde şimdiye kadar hiç görmediğim garip deniz yaratıkları etrafımızı sarmıştı. Şaşkınlık içindeydik. Duymuştum, ama bu kadarı fazlaydı. Sürü halinde gezen koyu sarı renkli denizanalarının altında minik küçük yavru balıklar. Avlama yasağından dolayı kıyıya yakın yüzen irileşmiş kefal balıkları.

Gözlerimi denizden ayırıp karşı dağa baktığımda, kıyıdan başlayıp günlük ve çam ağaçlarını ikiye ayırarak tepelere doğru uzanan, dört metre yüksekliğinde kilometrelerce uzunluğunda adeta Çin Settini görüyorum. İş makinaları büyük bir gürültüyle 24 saat denizi dolduruyor. İçim de kopan öfke fırtınaları. Adeta Okluk koyunun kalbine bir hançer saplanmış. Büyülüğü, şiddeti henüz bilinmeyen bir yara açılmış Değirmendere Bükünde…

Livaneli Huzursuzluk kitabından;

“Herese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca, bu devenin çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz. Orta Doğu’nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür. Ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olmuştur…”

Sadece duvarlar için kesilen binlerce ağaç. AKP Genel Başkanı Erdoğan için koyda; 300 odalı olduğu söylenen Yazlık Saray oy veren, vermeyen herkesin gözü önünde tüm hızıyla kaçak olarak yapılmaya devam ediyor. Koy balık avlamaya kapatılmış. Koy halka da kapatılmış. Koy Çin setti gibi bir duvarla adeta ikiye ayrılmış. İçerde neler oluyor? Proje nasıldır? Kimse bilmiyor. Okluk koyunu garip denizanaları sarmış. Okluk koyunda denize girmek yasak değil, ama denize değil girmek, ayağını sokmak bile tehlikeli.

Koydaki tekneler de keyif yapanlar, günbatımı viskilerini rakılarını yudumlayanlar, bugüne kadar Gökova’nın havasından suyundan geçinenler, daha ne zaman ayağa kalkıp ses verecekler acaba? Ses veren seslere ne zaman güç verecekler acaba?

Yine aklıma düştü Huzursuzluk;

“Merhamet, zulmün merhemi olamaz!”

İnsanların da heresesi olur mu acaba? İnsanlar Türkiye’de henüz birbirini öldürmüyorlar, ama doğayı, cennetleri, değerlerimizi birer birer yok ediyorlar. Kimileri elleriyle, kimileri de aldıkları kararlarla yok ediyor. Kimileri ise yapılanlara sessiz kalarak yok ediyor.

Karaya çıkıp orman yolunda yürürken, ıslak toprak kokusuyla karışık defnelerin kokusunu içimize çekerek tepelere vardığımızda, Değirmendere Bükü yürüyüşünün muhteşemliğini hissederken, doyumsuz manzaranın sarhoşluğu içindeyken, içimi derin bir hüzün kapladı, ürperdim. Sadun Bora’nın Gökova’ya emanet ettiği denizkızı, acaba bu vahşete daha ne kadar dayanabilecek diye, düşünmeden edemedim.

Cennet Gökova körfezi çok büyük bir tehlike altında! Böyle giderse Mavi Yolculuk da, yat turizmi de biter. Muğla’nın dünya mirası kabul edilen doğal yapısı asla rant kapısı olarak görülmemelidir. Bu bakışa ve anlayışa asla göz yummamalı, sessiz kalmamalıyız.

Dönüş yolunda, Kisebükü, Oraklar, Tavşan Burnu ve her şeye rağmen muhteşem Cennet Bodrum.

2017 yılında, sarı yaz günlerinde ailem ve dostlarla beraber rüya gibi kısa bir mavi yolculuk yaşadım.

Dilerim; Sadun Bora’nın emaneti denizkızı sularımızdan hiç ayrılmak zorunda kalmasın.

Dilerim; Torunlarımız özgürce yüzebildikleri cennet koylarımıza mavi yolculuklar yapabilsinler.

Dilerim; Cumhuriyet’in 94.yılını kutlayacağımız bugünlerde değerlerimize sahip çıkmayı artık öğrenelim ve görelim.

Dilerim; Yüreğimizdeki Cumhuriyet sevdası, doğa aşkı hiç kurumasın…

nuran yüksel gökova notları (1)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.