Bodrum Gündem

Selahattin Turan öğretmen, Nam-ı Diğer “KAŞGARLI…”

Selahattin Turan Hocamız ''Kaşgarlı'' lakabını aldığı Kaşgar'da Kaşgarlı Mahmut'un Türbesinde

(kaşgarlı mahmutmıza Saygılarımla )

            Bazı insanların sevenleri tarafından kendisine verilen unvan veya lakâpları adının önüne geçermiş ya ; Bodrum Lisesi’nin karizmatik edebiyat öğretmeni Selahattin Turan hocamız da böyle değerli insanlardan biridir.

Peki hepimizin çok sevdiği Selahattin Turan hocamızın  ‘’Kaşgarlı ‘’ lakabını aldığı kişi kimdir? Biraz da onu tanıyalım.Hocamız lakabını Kaşgarlı Mahmut’tan almıştır.Kaşgarlı Mahmut 1008-1105 yılları arasında yaşamış,Türkçenin Arapça kadar zengin bir olduğunu kanıtlamak için Türk Dili’nin ilk ansiklopedik sözlüğü olan Divan-ı Lügat-ı Türk adlı eseri yazmış olan Türk dili sözcük bilimcisi ilk Türkoloğumuzdur.

Edebiyat derslerinde Kaşgarlı Mahmut’tan bahsetmesinden dolayı, kendisini çok seven öğrencileri  Selahattin Turan hocamızı  yüceltmek amacıyla hocamıza ‘’Kaşgarlı’’ lakabını uygun görmüşlerdi.

Günümüzde değerli hocamız edebi kişiliğinin yanında modern Evliya Çelebi olarak seyyah kişiliğiyle de ön plana çıkmakta.Dünyanın büyük bölümünü dolaşmış olduğundan anılarını ve fotoğraflarını http://kasgarliseyyah.blogspot.com.tr/‘da toplamıştır.

Bodrum Lisesi’nde Selahattin Turan öğretmenimizin öğrencileri olan Selçuk ile Yasin en son 27 Yıl önce Tuzla Piyade Okulu’nda bir araya gelmişlerdi.Ortak yönleri olarak ikisinin de Bodrum Lisesi’nin ilk öğrencileri arasında yer almalarıydı.Lisedeyken çok samimi olan ve yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki arkadaşın yolları Üniversite de ayrıldı.Yasin iki yıl gecikmeli olarak gittiği Ankara Üniversitesi’nde okurken,Selçuk orta okul ve lisede  hayranı olduğu adeta taparcasına sevdiği edebiyat öğretmeni Selahattin Turan hocamızın mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştı.

Selçuk için hayranı olduğu hocasının okuduğu okulda okumak,onun oturduğu sıraları paylaşmak,aynı koridorlarda,yürümek,Beyazıt’taki sahaflar çarşısını dolaşmak ona büyük bir keyif vermekteydi.Selçuk’u Selahattin Turan Hocamıza bu denli bağlanması orta okul birinci sınıfta İngilizce dersine girdiği dönemde olmuştu.

Selçuk ve ailesi aslen Çorum’un Alaca ilçesinin köylüklerindendi.Ama aile 1960’ların ortasında Ankara’ya göç edip Mamak’ta bir gecekondu yapıp oraya yerleşmişlerdi.Selçuk’un babası İnşaat ustasıydı.Yapıcılık,kalıpçılık ve sıvacılık ve fayansçılık olmak üzere elinden her iş gelirdi. Ankara’da çalıştığı Müteahhit Bodrum’da bir site inşaatı ihalesi alınca ,babası Müteahhit ve ekibiyle birlikte Bodrum’a gelmişlerdi.Bir süre ailesinden ayrı olarak çalışan babası,1972 yazında Konacık’ta bir ev kiralayarak ailecek oraya yerleşmişlerdi.

İlkokulu Ankara’da okuyan Selçuk kitap ve okuma sevdalısıydı.Yakın arkadaşı Yasin ile tanışması da kitap sayesinde olmuştu.İki arkadaş Bodrum Lisesi’nin kütüphanesinde kitap ararken tesadüfen karşılaşıp tanışmışlardı.İkisi de orta okul birinci sınıfta olmalarına rağmen farklı sınıftaydılar.

Yasin Bodrum öğrenci Yurdu’nda kalıyordu.Bodrum Öğrenci Yurdu Bodrum’un Batı çıkışında yer aldığı için Konacık’a yakındı.İki arkadaş hafta sonları da bir araya gelerek birbirlerine okumuş oldukları kitapları anlatırlardı.

Henüz Ankara’dan yeni gelmiş olan ve arkadaş çevresi olmadığından dolayı son derece sessiz ve içine kapanık olan Selçuk ,İngilizce Derslerine giren Selahattin Turan öğretmenimizin dikkatini çekmiş olmalı ki ders sonrasında onu koridoro davet ederek konuşması ve ona ailesi ve memleketiyle ilgili bazı sorular sorması Selçuk’u Selahattin Hocamıza bağlamıştı.

Lisedeyken üç yıl edebiyat derslerine girmesi Selçuk’u tam anlamıyla Selahattin Turan hocamızın fanı yapmıştı.Sık sık hocamıza sorular sorar ileride aynen onun gibi olmak isterdi.En büyük hayali ,kahramanı olan öğretmeninin mesleği olan Edebiyat Öğretmenliğiydi.Bu yüzden Lise II.sınıfta edebiyat bölümünü seçmişti.

Lise bittiği yıl Selçuk’un babasının birlikte çalıştığı Müteahhit Antalya Manavgat taraflarında büyük bir otel inşaatı ihalesini alınca aile Bodrum’dan ayrılarak Manavgat’a göç etmiş,ardından selçuk’un babası oradan bir ev alarak Manavgat’a yerleşmişlerdi.

İki arkadaş tesadüfen Yedek Subay okulu’nda öğretmen bölüğü olarak adlandırılan 8.bölükte karşılaşmışlar,hemen birbirlerine sarılarak hasret gidermişlerdi.Aynı koğuşa düşmeleri de büyük şanstı.Artık bütün boş zamanlarda iki arkadaş birbirinden ayrılmaz olmuşlardı.

Selçuk’un tayini okul bittikten sonra  Safranbolu’ya çıkmıştı.Oradayken Eskişehirli bir Kimya öğretmeniyle evlenmişti.üç yaşında bir oğlu vardı.Oğluna ön ad olarak edebiyat öğretmeninin adını vermek istemişse de eşinin modası geçmiş  eski isim diye karşı çıkmasından dolayı gençlik yıllarının  idolü olan Deniz Gezmiş’in adını koymuştu.

Selçuk ve Yasin Tuzla’da yemin merasimini iple çekmekteydi.Selçuk liseden bu yana 12 yıldır görmediği arkadaşına karış karış bildiği İstanbul’u gezdirecekti.Nitekim ilk çarşı izinlerine çıktıklarında Trenle Tuzla İstasyonu’ndan Haydarpaşa Garı’na gelmişlerdi.Oradan karşıya geçmek için vapura bindiklerinde gördüğü manzara Yasin’i adeta büyülemişti.

Modern Eviliya Çelebi ,Seyyah KaşgarlıTarihçi olmasından dolayı hemen aklına Mondros Ateşkes Antlaşması  hükümleri gereği Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı ‘ndan ayrılarak İstanbul’a  gelen Mustafa Kemal Paşa’nın , Haydarpaşa garında inmesinden sonra bindiği vapurda yaverinin İtilaf Devletleri’nin  işgal gemilerini göstermesi üzerine vermiş olduğu  ‘’ Geldikleri giderler ‘’ sözü geldi.

Karşıya ulaştıklarında Galata Köprüsü’nü,Yeni cami ve Eminönü’nü geçip önce Sultan Ahmet’e oradan da Beyazit Meydanı,Sahaflar çarşısını gezdirip Selahattin hocamızla mezunu oldukları Edebiyat fakültesini gösterdikten sonra Topkapı ve Dolma Bahçe Saraylarını ertesi güne bırakıp otobüsle Rumeli Hisarı’nın yolunu tuttular.

Rumeli Hisarı’na çıktıktan sonra bir burcun üzerinde oturup bir yandan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü,Bir yanda Anadolu Hisarı ve Boğaz’ın eşsiz manzarası karşısında büyülenen iki arkadaş Lise yıllarına dalıp eski anıları bahsetmeye başladılar.Yıllarca birlikte okumanın biriktirmiş olduğu anıların ortak öznesi Kaşgarlı lakaplı Selahattin Turan hocamızdı.

‘’Hatırlıyor musun ‘’ diye söze başlayan Selçuk’’ Edebiyat öğretmenimiz bize son sınıfta bir anısını anlatmıştı.Hocamız Erzurum Endüstri meslek Lisesi Yapı-Meslek Bölümü Ortaokul kısmında okurken Erzurum’dan kamyon kasasında pamuk çuvallarının üstünde Adana’ya geldiğini,cebinde sadece trene yetecek 23 Lira parası olduğu için ertesi günü kalkacak treni beklemek için istasyonda kanepenin üstünde uyuduğunu bu esnada da parasını çaldırdığını

anlatmıştı.’’ Dedikten sonra ‘’ Asıl ilginç olanı bir gün aç kaldığı için yerde bulduğu küflü ekmeği yediğini ,ardından bakkala gidip bir ekmek istediğini ve parası varmış gibi ceplerini karıştırırken defalarca baktığı arka cebinde hiç katlanmamış  5TL.bulması üzerine şoke olduğunu sölemişti‘’ diye tamamladı.

Yasin ‘’ Bu anısını çok iyi hatırlıyorum.Ben de bu anıdan esinlenip 1980 kışında Mersin’de trol balıkçılığı yaptığım dönemde elime ilk geçen yeni 10 TL kağıt parayı uğur parası olarak saklıyorum.Bu parayı her gördüğümde hocamı görmüş gibi oluyorum ‘’diye ekledi.

Ardından Yasin ‘’Bizim köyden komşumuz olan bir öğretmen Siirt’te görev yapıyordu.Bodrumlu olduklarını öğrenince Selahattin Hocamıza verilmek üzere Siirt Petrol Turizm aracılığıyla nar yollamışlar.Aradan çok zaman geçtiği için bazıları bozulan bu narları hocamıza teslim etmiştim ‘’ diye devam etti.

İki arkadaşın okuduğu dönem 12 Eylül öncesinin kardeş kavgasının yaşandığı sürekli çatışmalarda can kayıplarının yaşandığı dönemdi.İki arkadaş da sol hareketi benimsemiş,sosyalizm ile ilgili olan bir çok kitapları okumuşlardı.Bu kitapları okuduklarını Selahattin hocalarına söylediklerinde Selahattin Hoca gülerek onlara ‘’ Siz sosyalist olmuşsunuz ‘’ demişti.

Selçuk ailesi ile birlikte kaldığı için hareketlerinde kısıtlıydı.Özellikle gece Bodrum’a gelmesi çok zordu.Oysa Yasin son sınıfta köyden iki öğrenci ile birlikte hemen okulun yanında kiraladıkları evde kaldığından çok rahattı.

Lise de olmasına rağmen legal sınırda bütün örgüt çalışmalarını yürütüyor,yayınların dağıtımı ve gazetelerin satılmasını sınıf sorumlularına paylaştırıyordu.O dönem Bodrum’un nüfusu  6-7 bin kişi kadardı.Nüfusun büyük çoğunluğu  Bodrum yerlisi olduğu için hemen herkes birbirini tanırdı.O yüzden siyasi hareket çok keskin değildi.Genel siyasette sağ görüş egemen olmasına rağmen gençlik düzeyinde sol hareket egemendi.

Farklı görüşte olan birkaç arkadaşla fikir tartışmasının dışında en ufak bir çatışma yaşanmadan derslere girilirdi.

Gerek Selçuk gerekse Yasin en temel ortak özellikleri ikisinin de tutku derecesinde okuma sevdalısı olmalarıydı.İkisi de her hafta ortalama iki-üç kitap bitirirden sonra bunları karşılıklı değişirlerdi.Sonrada birlikte kişiler ve olaylar hakkında  yorumlar yaparlardı.

İki arkadaş da Edebiyat öğretmelerinin hayranıydı.Selahattin Hocanın kendine has tane tane son derece açık ve anlaşılır konuşma üslubu,yine konuşurken kendine has tatlı bir tebessümle insanın gözlerinin  içine bakarak konuşması ,öğrenci karşısında  kendinden son derece emin dik duruşu .Öğrencilerini kendine hayran bırakırdı.Yasin öğretmenlik hayatındaki öğrenci karşısında,onlarla dikleşmeden ,kendinden emin bir şekilde  dik durmayı Selahattin Turan öğretmeninden almıştı.

İki arkadaş kısa süren bir sessizlik ve dalıp gitmeden Boğaz’dan geçen vapurun düdük sesiyle uyanmışlardı.Bu esnada Yasin bulunduğu mekandan dolayı İstanbul Kuşatması’nı ve İstanbul’un fethini hayal ediyordu.

Yasin ‘’Sen şanslısın.istediğin bölümde okudun. Ben ise Cem Karaca’nın Parka şarkısının

“Küçük kardeş bu yıl Siyasal’a gidecek ,                                                                                                                        

paltoya para yok ki o da parka giyecek ,                                                                                                                              

ananın gözü yaşlı delikleri dikecek…”  

mısralarında geçen olaydan  etkilenmiştim .Ayrıca annenin parkasıyla kurşunlanarak öldürülen ağabeyin parkasındaki kurşun deliklerini dikmesi de beni çok etkilemişti .

Bunun sonucunda  ben iki yıl boyunca hep Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni istemiştim.Olmayınca üçüncü yıl girebileceğim yerleri tercih ettim.Tercih Sıralamasındaki hatadan dolayı tarih okumak zorunda kaldım ‘’ diye serzenişte bulununca konuyu değiştirmek isteyen Selçuk, “Lisede edebiyat derslerinde en sevdiğimiz anlardan biri Selahattin hocamızın anılarını anlatmasıydı.Kendisi pek anlatmak istemese de bizim ısrarımız karşısında dayanamaz hemen bir anısını anlatırdı.’’ Dedikten sonra zamanın daralmasından dolayı iki arkadaş Tuzla Piyade Okulu’nun yolunu tuttular.

Üç ay boyunca iki arkadaş her hafta sonu İstanbul gezisi yaptıktan sonra dağıldılar.Selçuk Ağrı Doğubayazit  Lisesi’ne ’,Yasin de Amasra  Lisesi’ne Yedek Subay Öğretmen olarak gitti.

İki arkadaş birbirleriyle bağlantılarını hiç koparmadılar.Önceleri mektupla,sonraları telefon ve sosyal medya aracılığıyla sürekli iletişim sağladıktan sonra 2017 yazında Mazı’da buluşmaya kara verdiler.

27 yıl aradan sonra çoluk çocuğa kavuşan iki arkadaş sarmaş dolaş oldular.Yasin de evlenmiş ve ikisinin de  kız ve oğlan olmak üzere her biri üniversite ve lise çağında olan iki çocukları olmuştu. Hanımlar da kısa sürede kaynaşmıştı.İki arkadaş denizin kıyısında dalgaların sesinde gecenin ikisine kadar öznesi çoğunlukla Kaşgarlı Selahattin Turan hocamız olan sohbetlerin ardından yatmışlardı.

Ertesi sabah, sosyal medya aracılığıyla bağlantı kurup telefon numarasını aldıkları Selahattin Turan hocalarıyla buluşmak üzere Bodrum’un yolunu tutmuşlardı.38 Yıldır görmediği  çok sevdiği öğretmenini görecek olmanın verdiği sevinçten Selçuk yerinde duramıyor.Bir an önce Bodrum’a varmak için can atıyordu.Selçuk Yokuşbaşı’ndan gördüğü manzara karşısında kendisini yabancı bir şehre gelmiş gibi hissetti.

Hayalindeki Bodrum’dan kalan tek bağlantı Kale,Karada, değirmenlerdi. Cama yapılmış hayalindeki Bodrum resmi  elinden düşmüş tuzla buz olmuştu.Hem hayal,hem de kalp kırıklığı içinde  beton denizinin merkezine doğru yol alarak hocalarıyla buluşacakları Belediye Parkı’nın önüne geldiler.38 Yıl önce orada bıraktığı palmiyeler biraz daha büyümüş olsalar da sanki Selçuk’u tanımışlar da hoş geldin dercesine dallarını sallıyorlardı.

kaşgarlı kaşgar'da deve sırtında.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.