Bodrum Gündem

Demet Dankı Erken BG Yazıları  /  KADIN…

Demet Dankı Erken BG Yazıları  /  KADIN…

demet dankı erken bg yazılarıCeyda uyandığında güneş neredeyse tepedeydi. Gerine gerine yatağından kalktı. Üzerindeki, yavruağzı rengi ipek pijamalarının kol kısımlarını okşadı. Çok seviyordu ipeği. Ebeveyn banyosuna yöneldi. Tuvaletini esneyerek yaptı, hemen ayılmalıydı, soyunup jakuzili, kristal ışıltılı duş kabinine girdi. Güne böyle başlamak iyi geliyordu. Geceden kalmaydı, ne kadar çok eğlenmişti partide. Kurtlarını dökmüştü bir bir. Musluğu açtı. Tepeden su akıtan devasa büyüklükteki duş başlığının altına girmek, ona balayını anımsatıyordu her seferinde, Niagara Şelaleri. Bülent’le geçirdikleri gerçek dışı bir hafta. Bülent’in cep telefonunu tamamen kapattığı ilk ve tek zaman dilimi. Birbirlerinin farkına vardıkları, öpüştükleri, seviştikleri, konuştukları, paylaştıkları o büyülü bir hafta.

Bugün hangi şampuanını ve kremini kullanacaktı.

Argan yağlı olanı mı, organik bitki özlü olanı mı?

Hatırlayamadı. Hayriş’e gidince sorardı.

Gerçi sorarsa Hayriş iyi bir fırça atardı ona ya, neyse.

“Aaa Ceydoş, sana kaç kere söyleyeceğim. Saç bakımın çok önemli şekerim. Saç bir kadının en önemli güzellik ve sağlık göstergesi. Bak yaşın da kırkı geçti. Sakın bir daha sıralarını karıştırayım deme,” diyecekti mutlaka.

Hayriş’i düşününce gülümsedi Ceyda, bitki özlü olanla saçını şampuanlarken. Hayriş, Bülent’in arkadaşlarının eşleri ile tanıştığı dönem, onların ilk önerdikleri isimlerden biriydi, ünlülerin kuaförü Hayriş. Vücut sütünü, peelingini, nemlendiricisini de uyguladı her zamanki gibi. Saç kremi olarak da Argan yağlısını aldı.

“Yüzde elli yanlış , yüzde yüz yanlış riskinden iyidir…” diye fısıldadı kendi kendine.
Duştan çıkıp saçlarını yarım yamalak kuruttu, ne de olsa spordan sonra yine yıkanacaktı. Aynada kendisine bakarken kaz ayaklarının tekrar belirmeye başladığını fark etti. Canı sıkıldı, botoks yolları görünmüştü yine. Hışımla çıktı banyodan. İç çamaşırlarını giydi, yoga kıyafetlerini seçme aşamasına geldi. Fosforlu pembe, fosforlu sarı, mor? Bugünün rengi ne olsun acaba? Pembe olsun bari. Yoga sonrası 8 Mart için bir etkinliğe katılacaktı. Bülent de orkide gönderirdi kesin akşama. İçerden Songül Hanım’ın varlığı duyuluyordu. Muhtemelen Ceyda’nın uyandığını anlamış, elektrik süpürgesini çalıştırmaya başlamıştı. Üff, yine de sevmiyordu bu sesi. En sessizini aldırmıştı Bülent’e ama nafile. Spor çantasını da hazırladı ve çıktı odadan.
Songül Hanım, her zamanki gibi kaptırmış çalışıyordu. Başındaki yazmaya, yıpranmış gri eşofman altı ve koltuk altları çoktan koyulaşmış lacivert penye bluzu ile vızıldayan arı gibiydi.

Ter kokusu çarptı Ceyda’nın suratına. Yüzünü buruşturdu.

Ter kokusu hep annesini hatırlatırdı ona, çalışan, didinen annesi. Ne oldu? Sonunda pes etti vücudu. Sinek kovalar gibi eliyle havayı yelledi. Songül’le hemen hemen aynı yaşlarda olmalıydılar ama Ceyda’nın annesi gibi duruyordu. Yüzünde bir gülümse belirdi Ceyda’nın, genç görünmekle ölümden uzak kalmak aynı şeylerdi onun için. Bunca sene yanlarında çalıştığı hâlde Songül hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediği aklına düştü. Ceyda’yı fark edince çıplak ayağına giymiş olduğu plastik terliği ile süpürgenin düğmesine bastı Songül.
-“Günaydın Ceyda Hanım…”
-“Günaydın Songül, nasılsın?”
-“Sağ olun. Seni sormalı…”
Ceyda bir yandan konuşurken bir yandan mutfağa doğru yöneliyordu.
-“Teşekkür ederim. Filtre kahvem ve sigarama kavuşursam daha iyi olacağım. Hazır mı kahve? Demlendi mi?”
-“Demlendi Ceyda Hanım…”
-“Belki yersiniz diye avakado ve haşlanmış yumurta da hazırladım…”
-“Dur bakayım, kahvemi bir içeyim de. Sen de ister misin?”
-“Yok sağ olun, ben işime devam edeyim…”
-“Hadi kolay gelsin…”
Kahvesini ve sigarasını alıp, oldukça geniş bahçesinin içinde bir inci gibi parıldayan verandaya geçti. Cookie de hemen peşinden gelmişti. Sevdi, okşadı kedisini. Cookie, biricik evladı. Bülent’in ilk eşinden olan çocuklarını da seviyordu ama onlarla neredeyse yaşıttılar. Cookie farklıydı. Biriciği idi onun. Yemeğini bile kimseye elletmez özel olarak kendisi verirdi. Kahvesi, sigarası, Cookie’si, arkadaşları ve muhteşem evi. “Hayat güzel…” diye geçirdi içinden, Bülent pek yanında olmasa da olurdu.

demet dankı resim yazı için

****

Cep telefonunun alarmı ile uyandı Songül. Karanlıktı henüz. Kalktı hemen. Murat’la Esma’ya baktı, mışıl mışıl uyuyorlardı. Yavaşça yanlarına gidip kaldırdı onları. Bir yandan da elektrikli ısıtıcıyı kapattı.
-“Hadi, sabah oldu!”
-“Tamam anneee!”

Mutfağa gitti. Hızlıca çayı demledi, sahanda yumurta yaptı. Siyah zeytin, köyden gelen tandır ekmeği ve peyniri masaya dizdi. Çocuklar çantalarını almış, giyinik sandalyelere oturdular. Esma,
-“Anne, bana yeni spor ayakkabısı alacağız, değil mi? Delindi ucu…”
-“Alacağız yavrum. Pazar günü alırız…”
-“Bana da kazak alacaktık anne, kollarım iyice uzadı…”
-“Tamam, pazar alalım…”

Esma birden atıldı.
-“Ceyda Hanım nasıl biri anne?”
-“Nereden çıktı bu soru? İyi kadın işte. Sağ olsun, ekmek kapımız…”
-“Babam eve geri dönse yine çalışır mıydın?”
-“Ne biçim sorular bunlar Esma? Ne bileyim ben? Hem baban gitmedi, biz kaçtık ondan. Buralara geldik. Unuttun mu?”
-“Ne bileyim, hani olur da dönerse diyorum…”
-“Aman aman, iyiyim ben böyle çok şükür…”
-“Çok yoruluyorsun be annem…”
-“Babanla olduğumdan daha iyiyim şimdi Esma, hiç kafanı yorma. Unuttunuz mu o dayak günlerini?”
-“Ama çalışmıyordun, evindeydin…”
-“Nereden çıktı bu sorular sabah sabah? Hadi yiyin, geç kalacaksınız…”
-“Okulda Emekçi Kadınlar Günü konuşuldu da…”
-“Kadınlar günü mü?”
Gülümsedi Songül,
-“O da ne?”
-“Bugünmüş, kadınların hakları…”
-“Ne hakkı ne emeği, yaşıyoruz gidiyoruz yavrum. Kafanı bunlarla karıştırma. Hadi kalkın artık, valla geç olacak…”
Çocuklar hızla kalktılar masadan, Esma biraz mahzun.
-“Annem, yine de kendini çok yorma olur mu?”
-“Olur, olur tamam…”
Çocukları yolculadı, her zamanki gibi kapıyı kapar kapamaz gözleri doldu. “İyi ki varlar, en büyük kuvvetlerim, canlarım…” Hızla geceliğini çıkardı, üşüye üşüye sandalye üstünde asılı olan gri eşofman altı ve lacivert penyesini giyindi, Ceyda Hanım’ların anahtarı çantasında mı diye kontrol etti. Kabanını giydi, yazmasını geçirdi başına. İyice ilikledi düğmelerini. Bayağı yol yürüyecekti. Tam kapıdan çıkarken yandaki duvarda asılı olan fotoğrafa takıldı gözleri. Sol gözünün çevresi hafif mor, gencecik, güzeller güzeli bir Songül, her iki kolunun altında minik iki çocuk. Gülümsedi. Kapıyı açıp tam çıkarken “Hayat güzel, çok şükür…” diye fısıldadı kendi kendine…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.