Bodrum Gündem

BODRUM’DA DİK DURUŞUN SEMBOLÜ “HÜLYA KOCADON…”

BODRUM’DA DİK DURUŞUN SEMBOLÜ “HÜLYA KOCADON…”

hülya-kocadon-bg-dergi-röportajı Hülya Kocadon söyleşisine, sevenlerinden ona gelen bir mektupla başlıyoruz…

“Çağdaş bir Türk kadını tarifi ve özlemi, Hülya Kocadon’un şahsında bize önemli ipuçları veriyor, demek çok abartılı olmayacaktır. Bugüne kadarki yaşam tarzını dikkate aldığımızda, aldığı aile terbiyesi ve kültürü, eğitimi, birikimi, birikimini yaşadığı toplumun gelişimi ve ihtiyaçlarına katkı sağlamak için verdiği mücadelesi, Hülya Hanım’ı toplumumuzun öne çıkan bireylerinden biri haline getirmiştir. Gerek aile, gerek bir eğitimci olarak mesleki çalışma alanı ve gerekse birlikte yaşadığı çevre içinde kurduğu ilişkiler aydın, yurtsever, demokrat bir insanın ne denli ve nasıl yararlı bir yurttaş olarak toplumun değerli bir öznesi olduğunun göstergesidir. Her şeyden önce iyi bir anne ve iyi bir eş olarak çocuklarının ve eşinin kendi yaşam anlayışına paralel sevgi ve uyum içerisinde hayat sürmeleri, onun yolunda aile bireylerinin de kendisinin bir izdüşümü gibi onu takip ettiğini göstermektedir. Toplumun ve kentin kültür ve sanat etkinliklerinin katkı koyanı ve önemli bir izleyicisi olarak da karşımıza çıkan Hülya Kocadon, aynı zamanda birçok sivil toplum kuruluşunun da içinde hem üye hem de bir destek veren olarak sosyal projelerin hayata geçmesi için çalışmaktadır. Tüm mesleki yaşamı boyunca olduğu gibi özellikle eğitim alanında da normal okuma hayatına devam eden öğrencilerimizin yanında, engelli çocuklarımızın da eşit şartlarda çağdaş bir eğitim alabilmeleri ve özgür, engelsiz bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri için yaptığı çalışmalara tanık olmaktayız. Sadece Bodrum’un değil, ülkemiz siyasetinin de önemli bir aktörü diye nitelendirebileceğimiz Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’un eşi olarak, onun siyasetinde ve bu sorumluluğun her aşamasında kendisine verdiği önemli destek ve emeğin yanında, eleştirel bakış açısı ile başkanın başarılarında önemli bir pay sahibidir demek yanlış olmaz. Kısacası Hülya Kocadon ailesini, kentini, ülkesini seven bir insan olmakla birlikte, hiç tanımadığı bilmediği insanlar ve canlılar için de üzülebilen, endişe duyan ve onların mutlu olmaları için yapabileceği şeyler varsa bunları da yapmaktan geri durmayacak kadar insani yanı güçlü, içten, alçak gönüllü ve nezaket dolu çağdaş bir Cumhuriyet Kadınıdır…”

BG Dergi Çiçek Bozoğlu Söyleşileri

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (6)Yaşlı-genç, zengin-fakir, kadın-erkek ayırımı yapmadan, davet edildiği her kapıya giden, kendi kapısı da güler yüzü ve hoş sohbeti ile herkese açık biri. Bodrum ve Türkiye onu en çok Mehmet Kocadon’un 90 gün hapis yattığı günlerde tanıdı. Eşinin haksız yere özgürlüğünden, ailesinden, sevenlerinden ve Bodrum’undan koparıldığına inandığı için dimdik durdu. Kimseye öke kusmadı, kin gütmedi ve hiç kimse onu ağlarken görmedi. Güçlü kişiliği her kesimin takdirini topladı. Hülya Kocadon ile dünü, bugünü ve geleceği konuştuk. Anne tarafı Turgutreis, baba tarafı  Ortakent’li (Müsgebi’ li). Tabiri caiz ise yedi göbek Bodrum’lu  olan Hülya Kocadon, ailenin tek çocuğu olarak Ortakent’te doğmuş. Dört yaşında iken İzmir’e taşınmışlar. İlkokula İzmir’de başlamış Almanya’da tamamlamış.  Ortaokul, liseIMG_8597 ve üniversite hayatı hep İzmir’de geçmiş. Yaz tatilleri ise Bodrum’da geçmiş.

Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde son sınıf öğrencisi iken babasının yaşadığı sağlık sorunu hayatının gidişatını tümden değiştirmiş.

“Üniversite son sınıfta iken babam  BY-PASS ameliyatı oldu ve doktorunun daha az stresli, doğal bir yede bir yaşaması önerisi ile burada yazları kullandığımız evimize temelli yerleştik. Izmir üzerine kurulu bir dünyam vardı o zamanlar. Üniversitede okutman olarak kalmayı düşünmüştüm. Konu sağlık olunca annemden babamdan ayrılıp onları buraya yalnız göndermeyi hiçbir zaman düşünmedim. Onlar benim, ben de onların dünyasıydım…”

Üniversiteden yeni mezun olmuş bir genç kız olarak, 1987 yılında Yahşi’ye yerleştiğinizde İzmir’in sosyal yaşamından sonra zorlandınız mı?

“O zamanın Bodrum’u ile şimdiki arasında dünya kadar fark var. Bodrum’da otobüsten indiğinde bütün ahali bilirdi ki Ortakent’te birisi gelmiş. Babamın sağlığı ile ilgili başka telaşlarım olduğu için kendimi bir boşlukta hissetmedim.  Gelir gelmez  ERA Tur’da işe başladım ve bir yıl çalıştım. İngiliz turist furyası vardı Bodrum’da 80’li yılların başında  ben de aynı yıl esnaftan gelen talep üzerine  Ortakent’te yetişkinler için İngilizce kursu açtım . Böylece eğitim ve öğretime ilk adımımı atmış oldum. Çok hareketli,  sürekli bir şeylerle uğraşma ihtiyacı duyan bir insanın boş oturup boş durması mümkün değil. Takip eden yılda ise amcam Mustafa Şahbaz’ın yanında otel işletmeciliğini deneyimledim.”

 Bodrum’a geldiğinin ikinci yılı Mehmet Kocadon’la nişanlanmış. Evliliğe giden bu süreçte Hülya Hanım’ın yaz tatillerini Bodrum’da geçirmesinin payı büyük olsa gerek.

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (15)“Yazları geliş gidişten dolayı herkes birbirini biliyor. Ailelerimiz, büyüklerimiz  birbirini tanıyor. 1988 yılında nişanlandık ve 89’da da geleneksel yerli  Bodrum düğünüyle  evlendik, malum Bodrum’da düğünün başlaması ve bitmesi bir hafta.   Bizde çok önemsenir böyle şeyler. Herkes  eksiksiz bir düğün yapmak ister. Düğün zamanı misafir ağırlamanın sınırı yoktur. Her gelene sofra kurulur. Düğün hazırlıkları imece usulüyle yapılır zaten . O bir hafta boyunca tüm eş dost akraba her daim beraberdirler ve herkes bir sorumluluk üstlenir. Ev sahibi gibi birbirini yedekler, kol kanat gererler. Hala da öyle, düğün hazırlıklarında kimse yoruldum demez. Girişimci kadınlarımız bu gün sadece düğün yemeği üzerine işletme açıyorlar ve çok da başarılı oluyorlar.  Çünkü bizim düğünlerin standart yemekleri vardır ve onlar illa ki konulur menüye. Bugün artık o kadar çok düğüne gidiyoruz ki o menüyü evde yapmama gerek kalmıyor.  Bir gecede 5 düğüne gittiğimiz oluyor.”

 Henüz nişanlıyken Milli Eğitim Bakanlığına öğretmen olmak için başvurduğunda ilk tayin yerinin Gaziantep olacağını ummamış; zira kendi bölgesinde de öğretmen açığı vardır.

“Yapmak istediğim en son iş, en sevdiğim mesleğim oldu. Öğretmen olmak için sınava girdiğimde nişanlıydım. İlk Anadolu’ya gidişim Gaziantep’le oldu. Orada bir süre görev yaptıktan sonra evlilik hazırlıkları nedeniyle Bodrum’a geldim ve Gaziantep’e bir daha geri dönmedim. Evlendikten sonra ilk ücretli olarak başladığım ORTAKENT Ortaokulu’nda  iken tekrar sınava girdim ve Tokat’ Anadolu Lisesi’ ne atandım bu sefer.  O günkü şartlarda eş durumundan Bodrum’a atanmak zor olmadı. Üstelik tayinim Ortakent’te yapıldı. Şimdi olsa olmazdı. Hem nüfus hem de buraya talep arttı. Bir de o zaman Bodrum’a gelmek isteyen de o kadar çok aday yoktu. Ben orada 5 yıl görev yaptım…”

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kadrolu öğretmen olarak atandığında büyük kızı Zeynep’e hamile ve anne olma telaşı içindedir.

“90 yılında kadrolu öğretmen olarak atandığımda aynı yıl Zeynep dünyaya geldi. Zeynep Ağustos ortasında doğdu, ben Eylül sonu  işe  başladım. Her şey çok hızlı gelişti. Memuriyetten de hiç anlamıyorum, haklarımı bilmiyorum henüz. Zeynep’e  annem bakıyordu. Okul evime çok yakın olduğu için teneffüslerde bir koşu eve gidip geliyordum. “

Aile büyükleri çoğu zaman yeni anne olan gençlerin eli ayağı olmuştur. Hülya Kocadon da annesinin bu konudaki emeğine minnettar olanlardan.

“Annem ve rahmetli babam Zeynep’le ilgilendikleri için ben gönül rahatlığıyla çalışabiliyordum. O dönemde kayınvalidem Dilek’in Üniversite eğitimi için İzmir’de bulunuyordu. Annem olmasaydı bu kadar kolay çocuklarımı büyütemezdim. Okul, aile hepsi bir arada yürüdü. Babam o dönem hayattaydı ve elim ayağımdı. Anne olmak hayatımda açılan en güzel ve özel sayfa oldu.”

1989 yılında Bodrum’un sağlık alanındaki olanakları çok da yeterli olmadığı için  kızı Zeynep’i İzmir’de doğurur.

O günkü şartlara göre, Merkezde bir Sağlık Ocağı, bir tane devlet hastanesi, köylerde beldelerde sadece sağlık ocakları vardı. Mevcut sağlık personel elbette ki ellerinden gelen en iyisini yapıyorlardı . Bizim ihtiyaç duyduğumuz branşta tek hekimin olması nedeniyle her ay İzmir’e gidiyorduk. Doğumu da İzmir’de yapmaya karar verdik. Doğumdan 1 ay önce Izmir’e yerleştik. Zeynep doğduğunda her iki ailenin de ilk torunu oldu.”

Hülya Hanım, mesleğe ilk adım attığı yıllarda Bodrum’da ki okulların içinde bulunduğu şartların Anadolu şartlarından daha iyi olmadığını belirtti.

16683886_10155039954329105_7623460986478979214_n“Bodrum’a bir Anadolu lisesi açılması gündemdeydi. Bunun için en başta Ortaöğretim Genel Müdürü sayın Hüseyin Atılgan, Süleyman Kambur, Bodrum’da DYP ilçe örgütü olmak üzere Mehmet Kocadon ve arkadaşları çok çaba gösterdiler. Anadolu liselerinin Anadolu Lisesi olduğu zamanlardan bahsediyorum. Sonradan bu isim çoğaldı ama düzen yok ortada. Bodrum’da kağıt üzerinde açılmış binası olmayan  bir Bodrum Anadolu Lisesi haricinde Bodrum Lisesi ile bir de kız meslek lisesi vardı hatırladığım kadarıyla .  Ortakent Dr. Hüseyin Mümtaz Ataman ortaokulunun boş olan bir binasında eğitim ve öğretime başladık. 1995 yılında benim Anadolu Lisesine önce görevlendirme sonra da atamam yapıldı. Okul açıldı ama hiçbir şey yok okul namına. Sadece 3 sınıf, bir sekreter odası, öğretmen ve bir de küçücük müdür odası. Sınıflar o kadar küçük ki en öndeki öğrenci ile tahta arasındaki mesafe 50 santim. Kalorifer zaten yok ama soba kuracak alan da yok. Çatısı akan, buz gibi bir okul, Anadolu lisesi açıldı mı, açıldı. Hiçbir teçhizat, alet edevat ,laboratuvar, hiçbir şey yoktu.  Sekreterimizin küçük odasında odun sobası vardı. Teneffüslerde o odun sobasının başında çay içiyorduk. Görsel, işitsel sistemde ders yapıyoruz diye o zamanın tek müzik aleti olan teyp getiriyorum okula. Allahtan ev yakın. Evden sözlükler, ders ile ilgili materyaller hazırlayıp götürüyordum. O Şartlar İçinde yeni kurulan Anadolu lisesini yaşatmak ve çocuklarımıza yabancı dil öğretmeye çalışıyorduk. Bu röportajı okuduklarında öğrencilerimiz de  o günleri  hatırlayacaktır. Bodrum’a damgasını vuran pırıl pırıl çocuklarımız oldu. Hepsi güzel yerlere geldiler. İyi anneler, babalar, iş insanı, meslek sahibi oldular. Her şeyden önce iyi insan oldular. Ben öğrencilerimi hiçbir zaman sahip oldukları kariyerlerine göre değerlendirmedim. O yokluk günlerinde hem maddi hem de manevi olarak kendilerini hiç yalnız bırakmayan okul aile birliği üyesi velileri anmadan geçemeyeceğim. Bizim Anadolu Lisesindeki serüvenimiz anlat anlat bitecek gibi bir şey değil. Ortakent’ten sonra Umurça’ya, sonra Turgutreis’e ve en sonunda bugün Konacık’ta bulunan yere geldik. Yani her 2-3 yılda bir taşınıyorduk. Bu yıllar içinde gönderildiğimiz tüm okullar yeni yapılmış binalardı her birinde tefrişata ihtiyaç duyuluyordu. Cevval bir okul aile birliklerimiz  vardı. Her gittiğimiz yer için sil baştan perde, korneş, fotokopi makinesi, kağıt, temizlik malzemesi, yakıt parası ve benzer ihtiyaçlar için velilerle koordineli bir biçimde eksiklerini tamamlama gayreti içine girdik. Biz de şöyle bir gelenek vardı; öğretmenler yöneticileriyle her zaman omuz omuza çalışır. Çocuklar, veliler, öğretmenler ve yöneticiler üzerlerine düşen sorumluluktan hiçbir zaman kaçmadı. Hep kendi evimiz, çocuğumuz için bir şey yapıyormuşuz gibi hareket ettik. Eşimizi, dostumuzu, çevremizi, kendi imkanlarımızla olabildiğince kullandık. Müdürümüz İsmet Aydemir, okul aile birliği başkanlarımız, müdür yardımcımız Hatice Orman ve isimlerini sayamadığım nice öğretmen ve velilerimizin inanılmaz katkıları olmuştur. Bizler sorunun değil hep çözümün bir parçası olduk. Bodrumlular olarak çocuklarımız için hep tek yürektik. Emekli olduğumda bana geçmişini özetlesen ne demek isterdin diye sormuşlardı. Okulda çalıştığım süre boyunca hep okulum için bir şeyler istedim. Batının en batısındayız ama okullarda eksiklikler yaşamışız. Emekli olduktan sonra bile hep elim eğitim camiasının üstünde oldu. Hiçbir zaman kendimi emekli etmedim. Milli eğitimin ödeneği belli ve bu hiçbir zaman yeterli olmadı, sanırım hala da öyle.”

Bodrum’daki okulları ve eğitimin geldiği noktayı dinlemek istedik.

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (20)“Anadolu ilçelerinde nüfus oradaki doğurganlık oranına bağlı olarak değişir. Bodrum’da gelinen noktaya bakıyorsun, sürekli okul yapılıyor. Birbirinden büyük ve şık binalar yapılıyor ama asla yetmiyor. İnanılmaz bir göç var. Neticede herkesin memleketidir. Nerede yaşamak isterse orada yaşama hakkına sahiptir, saygı duyuyorum ama sürekli değişen bir profilden bahsediyoruz. Diğer ilçelerde insan profili, beklentileri, talepleri, ihtiyaçları üç aşağı beş yukarı aynıdır. Hizmet de ona göre belirlenir. Bodrum’daki her bölge insanının alışkanlıkları, beklentileri farklı. Ülkemizdeki eğitim alanında ciddi bir fırsat eşitsizliği var biz bu çocukları nasıl eşit olanaklarla hazırlayacağız geleceğe? O kadar çok yeni çocuk geliyor ki, sivil toplum örgütlerinin eğitim için daha çok çalışması gerekiyor. Bu çocukların yeni yaşadıkları yere uyum süreçleri var. Eğer bu çocuklara uyum süreçlerinde destek olamazsak sorunlar büyüyerek devam eder. O da mahalleye, sokağa, dolayısıyla bölgeye yansıyacaktır.  O yüzden aklı selim bireyler olarak vakti olan vaktini, nakdi olan nakdini koyacak, sevgisi olan yüreğini koyacak ve çocuklar için seferber olacağız.  Oturup bunları bir başkasının yapmasını beklemekle olmaz. . Unutmayalım ki yüksek öğrenimine devam edebilmek için Bodrum’da da  desteğe ihtiyacı olan pek çok gencimiz var.  Biri yapsın, sonra da onu eleştirelim, beğenmeyelim, ile olmaz.”

Dışarıdan bakanlar Bodrum’da yaşayanları hep elleri havada yaşıyor zannediyorlar.

“Evet, cennet gibi bir yerde yaşıyoruz ama o cennetin bir de arka bahçesi var. Onlar bu halkı görmüyorlar? Basına yansıyan parti cenneti Bodrum. Burada caddenin arka tarafında sıradan bir hayat var. Ülkemde  Devletin sundukları mevcut nüfus artışında yetersiz kalınca eğitim artık paraya dayalı hale geldi. Özel öğretim kurumları tabii ki bu konuda arayış içinde olan insanlara farklı seçenekler, çok güzel imkanlar sunuyorlar. Ben biliyorum ki Bodrum’daki devlet okulları da başarılı. Çok da büyük özveri ve özenle çalışan eğitimcilerimiz var.”

Ülkemizdeki çocuklarımızın en büyük kangrenidir İngilizce öğrenememek. Siz bunu nasıl aştınız? “

Anadolu liselerine öğrenciler eskiden 11-12 yaşında gelirlerdi. Hazırlık sınıflarının olması ise büyük avantajdı.  Lisede  öğrencinin birinci önceliği üniversite sınavıdır. Bizler Çocuklarımızın doğru eğitim alabilmesi için gece-gündüz evlerimizde hazırlık yapıyorduk. Oğretmen ne kadar çok çalışıp hazırlık yaparsa öğrencinin başarısı o kadar yüksek olurdu. Gerektiğinde sınıfta oynayacaksın, zıplayacaksın, çocukların dikkatini çekebilecek onları uyutmayacak canlı tutabilecek her türlü şekle girecek öğretmen. Sen yaz, o okusun, dinlesinle olmaz yabancı dil. Bana bile biri 40 dakika bir şey okusa ilk 15 dakikadan sonra uykum geliyor. Hayatta yapmak isteyeceğim son iş belki öğretmenlikti ama iyi ki de bu işi yapmışım diyorum, çok sevdim. Mehmet ayağı alçıda olduğu halde işime gittiğim için epey bir serzenişte bulunmuştu.

1380370_10151980611219105_1306893193_nEşinin siyasete giriş serüvenini şöyle açıklıyor Hülya Kocadon…

Bir gece kapımız çalındı, Ortakent’te  otomatik telefon dahi yok o dönemde. İnsanların çat kapı girip çıkabileceği bir Bodrum vardı ve hala belli ailelerde bu böyle devam eder. Mehmet’in arkadaşları ertesi gün yapılacak Doğru Yol Partisi’nin ilçe seçimlerinde onun da adını listeye yazmak istiyorlarmış. Gecenin 12 si. Ne olduğumuzla kaldık. Mehmet’in adını ertesi gün seçimi kazanan listede yer alınca  Mehmet de bir anda kendini siyasetin içine girmiş oldu. Mehmet bir yandan ailenin devam eden ticari işleri ile uğraşırken bir yandan da siyasi bir koşuşturmanın içine daldı.

Eşi 1999 yılında Ortakent Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda, bu kadar aktif birinin masa başında nasıl çalışacağını merak etmiş haliyle.

“Mehmet de ben de son derece hareketli insanlarız. Kızımız ve işlerimiz zaten oldukça zamanımızı alıyordu. Kesin kararını söylediğinde oturdum kara kara, ‘Mehmet masa başında nasıl o kadar uzun saat oturacak,’ diye düşündüm. Mehmet’in bu işi yapabileceğine emindim. Dürüstlüğünden, enerjisinden, çalışkanlığından hiç şüphem yoktu.  Yıllar geçtikçe olgunlaşıyorsun. Yaşın ve olgunluğun getirdiği bir sabır doluyor insanda. Herkes tercihleriyle yaşar. Bu kadar çok işin altına gireceğini ve Bodrum’un  bu kadar çok değişim göstereceğini düşünemezdim. Mehmet Ortakent’tin ilk belediyesini kurup ilk belediye başkanı oldu. Ortakent köy statüsünden belediyeye geçti. Bir muhtar masası ve sandalyesinden başka hiçbir şey yoktu. Belediye olmak demek, hizmet birimlerinin kurulması, araç gereç, imkan, kadro ve defter düzenin kurulması demekti. Sevgiyle, istekle sarıldı ve çok başarılı oldu. Karşılıklı meşgul olduğumuz için birbirimizi daha iyi anladık, saygı gösterip ortak paydalarda buluştuk.  Biz birbirimizin işle ilgili kendi kararına saygı duyarız…”

2004 yılında tekrar belediye başkanlığına aday olmasının ardından Hülya Kocadon eşine tam destek olamaya devam eder.

“4 yılda gözle görülür, elle tutulur çok iş yaptı ekibiyle Ortakent’te. Çehresi değişti Ortakent’in. Doğa dostu bir belediye başkanı olarak bu günkü korunurluğuna çok katkı koydu. Yapacak daha çok işi vardı, o yüzden itiraz etmedim. O kararını vermişti . Birdenbire kendini zorun içinde bulmuyorsun, alışa  alışa  oluyor bu işler siyasette; bunu şimdi geriye baktığımda anlıyorum. Gittiğim yerde insanları dinlerim, insanlar beni dinlerler. Çok uzun bir dönem aynı bölgede öğretmen olarak çalışınca bölgeye ve insan profiline hakim oluyorsun. Sürekli yeni şeyler öğrenmek peşindeyimdir. Uzaktan da olsa olayları takip ederim. İçine girmem ama ne var ne yok bilirim, konuya vakıf olurum. İnsanları hiç kırmadım, kırmamaya da çalışırım. Onların penceresinden dünyaya bakmaya gayret ederim.

Başkan eşi olmak bir anlamda bölgenin de e10929011_10153034576429105_8305638017729037415_nv sahibi olmak demek.

“Bodrum’a Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden misafir gelir. Misafiri severim bilirsin. Bugüne kadar elimden geldiğince ev sahipliği yaptım hep.  Biz doğal haliyle insanlara hitap eden bir aileyiz, başka türlü olmaya da gerek yok. İnsanlar bizi böyle olduğumuz için seviyor.”

Kızlarınız sürekli dışarda olmak zorunda olan babalarına “Keşke hiç belediye başkanı olmasaydın,” diye bir serzenişte bulundular mı hiç?

“Elbette ki zaman sorunumuz oluyor ama, onlar bu düzenin içinde büyüdüler. Zamanla alıştılar. Ipek 1998’de doğdu. Ilkokul 1.sınıfta öğretmen herkese babaların mesleğini sormuş. “Babam belediye başkanı,” demiş. Öğretmeni . “O işi, mesleği ne babanın,” diye sorduğunda Ipek de “Ben bildim bileli babam hep belediye başkanı öğretmenim,” demiş. Çocuklarımızla zaman geçirmek konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Fakat ben her zaman orada güçlüydüm, hep orta yolu bulduk bir şekilde. Siyasetin içinde, böyle bir sorumluluğun altına girdiğinde gözünün her yerde olması gerekiyor.  Şöyle dönüp baktığımda bizim konumuz da olan bütün ailelerde esasen durum aynı. Bizde herkes var olan düzeni kabullendi. Mehmet yaptığı işte mutlu mu? Mutlu. Başarılı mı? Başarılı. Bodrum için iyi şeyler yapıyor mu? Yapıyor. Biz de onu manevi olarak destekledik…”

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (1)2009 yılında Mehmet Kocadon’un Demokrat Parti’den Bodrum Belediye Başkan Adaylığı sürecinde sizin de sahada, siyasetin içerisinde aktif rol almaya başladığınızı gördük.

“2009 öncesi kamu görevinde olmam nedeniyle uzaktan takip etmeyi yeğlemiştim çalışmaları. Mehmet, arkadaşlarının ön ayak olması ile Cumhuriyet Halk Partili bir ailenin evladı olarak Demokrat Parti’de siyasete devam kararı almıştı. Hala o dönemden kalan çok iyi arkadaşlıkları devam eder. Çok sevdiğimiz, kıymetli insanlardır. Bodrum merkezde  Cumhuriyet Halk Partisi’nin  güçlü olduğu, siyasi gücü elinde bulundurduğu bir dönemden bahsediyoruz. Marina’daki aile restoranımızı boşaltıp seçim ofisi haline getirdik. Mehmet akşamları geziyor ama daha kampanyaya başlanmadı. Önemli kararlar alacağım zaman oturur  sakin kalıp sükûnetle düşünüp iyi bir planlama yaparım. Ben toplumun her kesimi ile barışık bir insanım.  Bir gün oturdum elime bir defter aldım. Yine aynı mantık, kimlere nazım geçer? Bu memleketin sevilen, sayılan, aktif, bizimle çalışabilecek kadınları kimlerdir, kimleri arayabilirim?  Yaptığım listedeki kadınları tek tek aradım ve siyasi niyetimizden bahsedip kendilerini de aramızda görmek istediğimi belirttim . Kendilerini seçim ofisimize davet ettim. O gün oraya gelenlere bir konuşma yaptım, bu yola öyle  çıktık. Bu toplantıda  onlarla olmayı arzu ettiğimizi tüm samimiyetimle ifade ettik ve o gün mahalle sorumlularını, çalışma gruplarını oluşturmuş olduk. O gün biz esasında gayri resmi olarak Mehmet Kocadon’un çalışma arkadaşlarından oluşan ekibini kurmuş olduk.

Bu çalışmalar profesyonel yapılmadı, bu 149247_486357799104_6963496_nişe büyük bütçeler ayrılmadı. Biz bu işi bize gönül veren, bizim gönül verdiğimiz Bodrum’u seven, iyiliklere vesile olmak isteyen insanlarla yaptık.  Herkes kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi.  Biz evde hiç belediye işlerini  konuşmayız. Ben sormamayı Mehmet de söylememeyi tercih etti. Sanırım fazla da konuşmamak en doğrusu, herkes bildiği ve mutlu olduğu işi yapsın. Bizim mottomuz bu. Yoksa bunca yıl hem evliliği, hem çocukları, hem sistemi ayakta tutmak zor olurdu.  Birbirimize fikir  sorduğumuzda da fikir beyan ederiz hepsi bu…”

Eşiniz Ortakent’te olduğu gibi Bodrum Belediyesi’ne de ikinci kez başkan adayı oldu.

“Büyükşehir Belediyesi yasası ile 10 tane belde belediyesi kapatıldı ve 11 belediyenin tüm yükü Mehmet’in omuzlarına bindi. Yine sıfırdan bir sistem oturtması gerekiyordu. Yeni bir sistemi kurmak, böylesine değişken bir nüfusu olan, taleplerin fazla imkanların kısıtlı, beklentilerinin çok yüksek olduğu bir yerde kolay bir geçiş olmadı. Onun için de bir zor dönemdi. Birbirimizin hayatını zorlaştırmak yerine yine çözümün bir parçası olmayı tercih ettik . Her insanın dünyaya bakış açısı ve düşünceleri farklıdır. Ben onun kadar aktif siyasette sorumluluk almadığım için benim düşüncelerim de farklı olabilir. Bu sebeple fazla işin içine girmemeyi tercih ettim…”

Hem sizi hem de Bodrum’u sarsan bir olay yaşadınız.

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (18)“Araba kullanıyordum. Telefon etti, “Beni adliyeye götürüyorlar, oraya gel,” dedi. Bu cümleyi duyduğumda “Şimdi ne yapmam gerekiyor,” dedim. Doğrudan  adliyeye geçtim, Mehmet’i getirmişler. Kıyamet gibi kalabalık toplanmaya başlamış adliyenin etrafında. Partililerimiz, eşimiz dostumuz, diğer partilerden insanlar.  Siyasi olarak karşısında olan da sever Mehmet’i. Halk adamıdır. İşin siyasi boyutuna girmek istemiyorum ama oldukça zor bir süreç yaşadık. Yapacak bir şey yoktu. Büyük kızım Zeynep Istanbul’da üniversiteyi bitiriyor, küçük kızım Ipek 8. Sınıfı bitirmek üzere liseye giriş sınavlarına hazırlanıyor. Mehmet, Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece tutuklandı. İçimiz kan ağlayarak teslim ettik ama dik duruşumuzdan asla taviz vermedik; çünkü bunun bir haksızlık olduğunu biliyorduk. Bodrum biliyor, Türkiye inandı bunun yanlış bir şey olduğuna. Tabii büyük bir tramvaydı yaşadığımız. Bodrum ayağa kalktı. Benibaskan-kocadon-un-esi-rotary-baskani-oldu-3768433_om evim miting alanı gibi eş dost, akraba uzunca bir süre   hiç yalnız bırakmadı…”

 Zor günlerin üstesinden nasıl geldiniz?

“Mehmet’in tutuklanmasından bir hafta sonra küçük kızımın lise giriş sınavı vardı. Benim yıkılmam demek kızlarımın da  yıkılması demekti. Arkadaşlarımdan rica ettim,  sağ olsunlar İpek’le ilgilendiler. Çocuklara şunu anlattım; “Babanız kötü, yanlış ve sizi utandıracak bir şey yapmadı. Onu götürenler bunu anlayacak. Babanız bir gün geri gelecek, ama siz kendinizi salıverirseniz babanız döndükten sonra bir takım şeyler için geç kalmış olacaksınız, geri dönüşü olmayacak. Aklınızı başınıza toplayın. Ben buradayım ve hayat devam ediyor!“. Zeynep panik halde İstanbul’dan alelacele geldi. O da üniversiteden mezun olacak. Cumartesi gününe kadar inanılmaz bir hengame de yaşadık ve Ipek’i sınava götürdüm. Her şeye rağmen çok başarılı bir sınav geçirdi ve istediği sonucu  aldı…”

Küçük kızınızın mezuniyet törenindeki tablo hala bendeki canlılığını koruyor. Sizdeki yansımaları nasıl oldu?

“Sınavdan bir hafta sonra kızımın diploma töreni var. Ipek günler öncesinden “Baba şu gün, şu saatte benim kep törenim var. Bana diplomamı sen vereceksin belediye başkanı olarak. Baba bak sakın Ankara-İstanbul programı yapma. Toplantılarını, randevularını ona göre ayarla,” diye ültimatom vermişti, ama kısmet olmadı, babası tutuklanmıştı. Herkesin annesi babası okuldaki kep töreninde hazırlar. Her evden 2 kişi katılırken kep törenine, bizim bütün arkadaşlarımız, ailemiz oradaydı. Herkes İpek’in onlarca baba temsilcisi vardı orada. Duygusal anlar tabii ki. Lise müdürümüz Ömer Çekmeceligil, mezuniyet balosu ve büyük kızımızın üniversite mezuniyet kep törenlerinde yanımızda olarak büyük destek verdi.

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (3)Kızlarınızın geleceğine damga vuran en önemli zamanlarda kararları yalnız almak durumunda kalmışsınız.

“Mehmet’i hapiste ziyaret ettiğimizde gelişmeleri anlatıyorduk. İçi yanıyor tabii ama, hiç kimse programını bozmayacak dedik. Bizim zaten kararımız bu yöndeydi. Kızlarımın hayatındaki ilkler yetmezmiş gibi benim de Rotary Kulübü’nde başkanlık dönemim gelmişti. Devir teslim töreni ile başkanlık bana geçecek, 2 yıl önceden belli olan bir durum. Bu arada İpek’in sınav sonucunu beklerken Zeynep’in de yurtdışından  yükseği için kabulü geldi. İpek Izmir’de okumak istiyor ama ben Mehmet’in durumundan kaynaklı Bodrum’u bırakamam. Olabildiğince kaotik bir ortamdı anlayacağınız. Yine mantığım devreye girdi, oturdum sakin sakin düşündüm, “Ben bu işlerin hepsinin üstesinden gelirim” dedim. “Hayatımızın akışı planlandığı üzere devam edecek,” dedim. Çocuklarımın emek vererek kazandığı hiçbir hakkının heba olmasına göz yumamazdım. Bu işlerin içerisinden alnımızın akıyla çıkacaktık, öyle de oldu. Zeynep yurtdışına gitti, İpek o çok istediği İzmir ‘de yatılı liseye kayıt yaptırdı. Karia Rotary Derneği dönem başkanı olarak görevimin başında oldum…”

Türk toplumu böylesi kritik zamanlarda az sayıdaki örneği dışında sizin gibi hareket eden kadınlara çok da alışık değil aslında.

HÜLYA KOCADON BG DERGİ RÖPORTAJI (16)“Toplumun bu duruma nasıl bakacağını da düşündüm. Neticede babası tutuklu ama anne bir kızını Izmir’e liseye kaydediyor, diğerini yurtdışına  gönderiyor, kendi de dernek başkanı oluyor. İnsanlar senin ne kadar dürüst olduğunu, haksızlığa uğradığını bilemezler ki? Perşembe günü,  Bodrum  halkının refakatinde Muğla’da heyecanlı bekleyiş devam ediyordu. . Bodrum’dan yüzlerce insan gelmişti bize destek olmak için.  Duruşmanın Cuma’ya kalması kalabalığı ve katılımı da artırmıştı. Tüm gün süren duruşmanın ardından nihayet karar açıklandı ve  Mehmet tahliye oldu.  Cumartesi gününü Bodrum’da geçirdik ve Pazar günü İpek’i Izmir’de okula yerleştirmeye gittik. Herkes için rutin sıradan bir olay bizim için ne kadar anlamlı ve özel bir hale büründü. Şimdi herkes kendi düzeninde. Allah haksızlığa uğramış olan herkesin yanında olsun. İzmir’den döndüğümüzde her gün yüzlerce kişi ağırladık. Sevenlerimiz bizi iyi ve kötü günümüzde yalnız bırakmadılar.

Ben dünyaya bardağın hep dolu tarafından bakmayı seçtim hayatta . Eğer, sürekli boş tarafından bakarsan hasta olursun. Sürekli negatif düşünmek insanı hasta eder. Benim hafızam yaşadığım kötü olayları siliyor. İnsan olan yerde her şey olur deyip geçiyorum. Yıllardır bu işin içindeyiz. Nice olaylar yaşadık, nice dertler dinledik, nice insanların sorunlara şahit olduk. Olabiliyormuş, diyorsun. İnsanlara iyi gözle bakıp şüpheci olmayacaksın. Dünyada herkes kötü değil. Kötü gözle bakar, şüpheci olursan sadece kendi dünyanı daraltırsın. Kendi başınıza bir şey geldiğinde şunu tavsiye ediyorum; önce durun, sakin olun, düşünün ve kendinize bir yol haritası çizin. Duygusal davranmayı bir kenara bırakmak lazım. Dizlerini dövmekle bir şey değişmez, mantıklı olak gerekiyor. Ancak o zaman birşeyleri değiştirebilirsin…”

Bu kadar ciddi sıkıntılar yaşamış biri olarak kadınlara ne öneriyorsunuz?

“Her şeyi başkalarından beklemesinler. Hayatta bir şeylerin değişmesini istiyorsan, bunun için önce sen çaba göstermelisin. Dünyada kaç kişiye her şey altın tepsiyle sunuluyor  ki?  Girişimci olsunlar; her kadının içinde gizli bir yetenek, bir beceri, yapabileceği özel bir şey vardır. Bunları ortaya çıkarsınlar. Vakitleri ayırabiliyorlarsa  mutlaka bir sivil toplum örgütünde/ dernekte toplum ve yaşadığı çevre  yararına  gönüllü olmalarını öneririm. Sağlıklarına dikkat etsinler, hedef koysunlar kendilerine ve onlara doğru gitsinler diyorum. Televizyon ekranlarına kilitli kalmasınlar. Kendilerine bir hobi edinsinler.Ve tabii ki  imkanları elverdiğince ama evde ama dışarıda spor yapsınlar…”

ad16fe8f92f051afbf656271afd7872d14-04-17_1492185091846566Son dönemlerde sizi kış ortasında da denize girerken görüyoruz.

Son 3 yıldır denizin insan sağlığı üzeri üzerindeki faydalarını keşfettim ve kendimim yavaş yavaş alıştırdım. Deniz suyunun şifa olduğunu yaşıyorum. Beyninizin kabullendiğine bedeniniz itiraz etmiyor.

Sanata olan merakınız nedeniyle Bodrum’da yapılan pek çok sanatsal etkinliğe de destek veriyorsunuz.

“Sanat, spor, kültürel faaliyetler ve projeler içerisinde çok desteğim var  ve vermeye de devam edeceğim. Bodrum’un bir sanat şehri olması için hem ben hem de Mehmet bütün imkanlarımızı seferber ediyoruz. Sanatın dünyayı güzelleştireceğine, Bodrum’un Türkiye’de ve dünyada hak ettiği yere sanat sayesinde geleceğine inanıyorum. Sanat Bodrum’un vazgeçilmezi, çok önemli bir parçasıdır. Her geçen gün birbirinden güzel aktivitelerle bu amacımıza adım adım ilerliyoruz. Bu konuda emek harcayan kişi, kurum ve sivil toplum örgütlerinin hepsine her daim kapımız açık…”

 

Yorumlar

  1. Ömer Salih Çıplak dedi ki:

    Kalbinde cennet taşıyan insanlar var. Bulundukları her yere huzur veren; İçten, samimi, Yüreği güzel insanlar.Hülya ablamda öyle işte. Beraber çalışma fırsatı bulduğum ,iyi ki şu hayatta tanıdığım bir ablamsın.Rabbim yüzünü hep güldürsün.