Bodrum Gündem

Bodrumda ve Türkiyenin birçok yerinde Yerel Yaşam turizmi ve sorunları

29.03.2010
0
A+
A-

Hep Çomakdağı köy gezisini anlatayım dedim, hep ayak sürüdüm.


Çomakdağ Milas′ın bir dağ köyü. Burası, mimarisi, adetleriyle belgesellere konu olacak kadar ilginç bir yerleşim yeri. Karadeniz dağlarını andıran epeyce sarp ve yeşil bir doğa içinden varılan bir köy. Daha yolda el eden çocuklar, hep güler yüzlü olan kadınlar karşılıyor bizi. Burada kadınların her şartta süslü olmaları bir gelenek. Saçlarını bağlayışları çok değişik, Alınlarında altın paralar, başbağının içinde taze koparılmış çiçekler. Köyün en yaşlı kadınları bile allı, morlu entariler ve ′′yaneş′′ dedikleri şalvarlar içinde pak bir alımlılar.


 


Robaxin online Tarlaya da, inek sağmaya da bu kıyafetle koşarlarmış. Köye sürekli eklenmekte olan bildiğimiz çirkin beton evlerin arasında sıkışıp kalmış oldukları için köyün o çok ünlü geleneksel mimarisi hemen göze çarpmıyor. Buna  ′′vah vah′′lanmadan geçemeyeceğim. Dünyanın her yerinde öncelik artık eskiden kalanlara veriliyor. Hele ki turizm yapacağız denmişse. Valtrex no prescription   Eski mimari ve yaşamsal doku Çomakdağında olduğu gibi arka planda bırakılmıyor tam tersine gurur unsuru olarak öne çıkarılıp gözlere sokuluyor. Oysa Çomakdağında bizi karşılayan düzenli bir eski köy değil, dağınık, özen gösterilmemiş, sıradan bir köy. O kadar sıradan ki köy meydanı denilen camiinin yanındaki yerde bile meydanlara özgü herhangi bir özellik yok. Beton dökülmüş düz bir alan. Köyün kahvesi büyük bir hapishane koğuşuna benziyor. Hiçbir albenisi yok. Kimsenin aklına köyün merkezindeki bu yeri yaparken eskiden esinlenmek gelmemiş. Keza yeni yapılan binalar da da öyle.  Bugün üzerinden para kazanmayı umdukları bir mimari miras kalmış onlara dedelerinden, atalarından. Ancak torunlar anlaşılan başkaları beğense de kendileri beğenmiyor bu mirası ki yeni yaptıkları evlerinde bu gelenekten eser yok! Oysa belki de evlerini beton yerine taştan ama o evlere benzer evler yapsalar, köyün yollarını eskilerin yaptıkları gibi taş gömerek döşeselermiş. purchase Paxil


 


Gelelim geleneklere. Bu köyün eski adetlerini bilemem ama kadınların böyle süslü, albenili olduğu bir yerde kaç göç olamayacağı akla geliyor. Ama köyde iki ayrı dünyanın varlığı gözüme çarptı. Kadınlar bir yanda, erkekler diğer yanda. Kadınlar güler yüzlü ve gayretli. Erkekler gülmez ve ilgisiz. Bu erkek ilgisizliği ve lakaytlığı bence zaten Türkiye′nin en vahim sorunu. Güzellikler yaratabilecekleri çoğu değerli zamanlarını kahve köşelerinde oyunla yok ediyor, sıradanlaşıyorlar. Kadınlar koştur koştur bir yere kadar: Her yere de yetişemiyorlar. Bu köyde bu o kadar belirgin ki! Kadın eli değen her yer çiçek açmış. Erkek eli değen ve değmeyen yerler ise özelliksiz, ya da şişirilmiş. Bu acımasız sözlerime neden olanlar: Yağmur yağdığı için köy meydanında verecekleri yemeği kahvehaneye aldılar. O hangar gibi yerin yarısına upuzun bir masa hazırlamışlar. Kahveye girdik, orada oturan erkeklerden ne bir memnuniyet havası, ne güleryüz, ne selam ne sabah, karışmıyorlar, ne haliniz varsa görün havasındalar. Muhatabımız muhtar. Tamam bazı yörelerde gösterilen yapış yapış aşırı ilgi de güzel değil ama içtenlik, Allahın bir selamı nerede? Oysa kahve dışındaki kadınlar öyle değil, el işlerini dökmüşler ortalığa, utangaç utangaç gülümsüyorlar, bakışları pırıl pırıl insan sevgisi dolu. Kadınların evlerinde hazırladığı yemekler geliyor tepsi tepsi. Ellerine sağlık ama bunlara da eleştirim var. Onca emek sunum zaafı yüzünden değerini bulmuyor. Çok lezzetli nohutlu tavuk yemeği örneğin. Tavukları doğramak yerine satırla biçmişler yemek ufak ufak keskin kemik taneleriyle dolu yenmiyor. Nitekim insanlar ucundan tadına baktı çoğu ziyan oldu. Sonra hamam tasına benzeyen o metal çukur kaplarda yemek kusuruma bakmasınlar ama köpek maması hissi verdi. Anlaşılan emek kadınlardan, organizasyon erkeklerden! Madem bu işten para kazanacaksınız bir işletme gibi düşünmek zorundasınız. İnsanlar farklı bir şey göreceğiz diye heyecanla sizin oralara geliyorlarsa sadece paralarını almak yaklaşımı içinde olmamalısınız. Bütün dünyada sunum giderek önem kazanıyor. Bir şeyleri temiz, düzenli ve hoş görünümlü yapmak o kadar da zor olmasa gerek. Kızmayın!


 


İşte bir örnek. Köyün atadan, dededen kalma eski evlerinin mutlaka görülmesi gezilmesi gerek. Gerçekten de her biri ayrı bir güzellik. İnsan şaşkınlıktan, hayranlığa geçiyor. Bu taş evlerin mimarisi zaten çok özgün, özellikli bir taş doku. Ev içlerindeki kapı, kiriş, denizlikler, ocak gibi ayrıntılar da ince ince işlenmiş, süslenmiş. Oymalı, nakışlı, resimli olmayan tek bir detay yok. Dedeler boş durmamış, oyun moyun düşünmemiş, ruhlarının, muhayilelerinin tüm enerjisini, yaratıcılığı akıtmışlar evlerine, köylerine. Eskilerin kullanılmış olduğu gündelik eşyalar da öyle hep nakışlı, oymalı, özene bezene yapılmış. Bu köyde ipek böcekçiliği yapılır, ipek üretilir ezelden beri. O nedenle her yer dut ağacı. İncecik el dokuması ipekler görülmeye değer. Kadınlar hala sürdürüyorlar bu geleneği. Yaptıkları işlemeler artık eskiden yapılmış olanlar kadar kadar özenli, ince iş değilse de, rengarenk iğne oyaları, boncuk işlemeler görülmeye değer. Bu evlerin içini bir görelim dedik ama çoğumuz göremedi. Görenler memnun göremeyenler üzgün! Neden? Bu köye para kazandıran bu ata yadigarı evler zamanla eskiyor, çürüyor. Çirkin beton evlerin arasında sıkışmış bu evlerin bakımını, onarımını yapıyorlardır umarım ama bizi gezdirmeye kalktıkları evin merdiveni çürümüş dağılmış herhalde ki yerinde yoktu. İki tahta arasına basamaklar çakılmış bir taşıma merdiven dayayarak tırmandırdılar yukarıdaki rüya gibi odayı göstermek için. Eee! tırmanan kazandı, tırmanamayan, ayağı, beli sakat olan üzüldü.


Bu evlerin her biri bir halk sanatları müzesi,   koruma altına alınması gereken milli miras! Ama canlarından, ciğerlerinden, dedeleri, ninelerinden kalan bu evlerin kıymetini kendilerinin bilmesini ister gönlüm.


 


Yani,′′hergün de turist gelmiyor, baba evi, ata evi ama şu merdiveni  de ayağımıza dolaşıyor, avluyu daraltıyor, kaldıralım şunu turist gelince bir yolunu buluruz!′′ mantığı yanlış. Eskiyi korumanın ne denli zahmetli ve zor, titizlik isteyen birşey olduğunu bilmez değilim, ama o sizin ölmüşlerinizin kültürü, size akıttıkları bilgelik. Başınızın üzerinde taşımanız gerek, gösterirken  de gerekçelere sığınmak yerine başınızı dik tutmanız. Sevgili Çomakdağlılar! acı söyleyen dosttur. Bir günlük gelip, görüp iltifat yağdıranlar gönlünü sadece eğleyenlerdir. Varın gelin bundan böyle köyünüzde attığınız her adımda teraziniz birilerinin dedikleri olmasın. Sizler köyünüzün her taşının altından atalarınızın size fısıldadıklarını dinleyin. Dönün bakın onlar evlerini, yollarını, çevrelerini nasıl emekle, severek, neredeyse okşayarak yapmışlar, onları anlamaya çalışın, aynı yaşam tarzına, aynı zevk düzeyine ulaşmaya uğraşın. Önce o kahveyi biraz geleneksel mimariye benzetin. Nakışlayın her yanını, acık süsleyiverin canım!


 


Son sözüm yerel özelliklerini sergileyerek turizm yapmaya uğraşan yörelere. Standart değerlerden kaçının. Başkalarına benzemeyen özel yönlerinizi ortaya çıkarın. Turistten gelir sağlamayı umuyorsanız gerçekten değişik olmak,  farklılığınızın altını çizmek zorundasınız. Ana kural özgün yanınızı ferahlık, temizlik, içtenlikli davranışlarla sunmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.