Bodrum Gündem

Güle Güle Yiğit İnsan..Işıklar İçinde Uyu İlhan Ağabey..

İlhan Selçuku Kaybettik…

Güle Güle Yiğit İnsan..Işıklar İçinde Uyu İlhan Ağabey..
21.06.2010
0
A+
A-

Cumhuriyet Gazetesi Haber Merkezi


Selçuk’un ölümü Cumhuriyet ailesini yasa boğdu. Cumhuriyet çalışanları gruplar halinde Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’ne gittiler. Yarım asırdır  Cumhuriyet’te köşe yazarlığını sürdüren Selçuk, aynı zamanda gazetenin Yayın Kurulu Başkanı′ydı. Berin Nadi′nin 2001 yılında  ölümünün ardından Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz sahipliği görevini üstlenmiş, gazetesinin yaşatılabilmesi için yıllarca mücadele  vermişti.
Cumhuriyet okuru ona “Aydınlanmanın Bilgesi” adını takmıştı. İlhan Selçuk Atatürk ilkelerinin savunucusu bir devrimci ve yurtseverdi. Adı Cumhuriyet Gazetesi′yle özdeşleşen İlhan Selçuk Cumhuriyet okurunun her sabah bir pusula gibi doğru yönü gösterdiği inancıyla izlediği bir yazardı. İlhan Selçuk 11 Mart 1925′te İzmir′de doğdu (Nüfusunda Aydın yazılı). Babası subaydı. Bu nedenle Aydın′da başlayan, Yıldızeli ve Keskin’de süren, Şişli 43. İlkokul’da tamamlanan ilköğreniminin ardından, ortaokul ve liseyi İstanbul Taksim, Silifke ve Adana’da okudu.
1950′de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kısa bir süre avukatlık yaptı. Ardından ağabeyi Turhan Selçuk’la birlikte 41 Buçuk ve Dolmuş mizah dergilerini yayımladı. İlk yazıları bu dergilerde yayımlandı. 1958’de Karikatür, 1959’da Taş_Karikatür dergilerinin yayıncıları arasına katıldı. Semih Balcıoğlu ile birlikte Ulus’un mizah sayfasını düzenledi.

1961’de Akşam Gazetesi’nde yazarlığa başladı. Aynı yıl Tanin’e oradan da Vatan’a geçti. 1962’de Doğan Avıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu’yla birlikte Yön’ün kurucuları arasında yer aldı ve burada da yazılar yazdı.
1962’de Nadir Nadi’nin çağrısı üzerine Cumhuriyet’te köşe yazarlığına başladı.
12 Mart 1971 öncesinde Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim dergisinde de yazan İlhan Selçuk, bu tarihlerde, geniş bir kesimin büyük ilgi duyarak okuduğu bir yazardı.
12 Mart sonrasında “Hoş Geldin Tanzimat Kafası” başlıklı yazısı nedeniyle Cumhuriyet kapatıldı. İlhan Selçuk tutuklandı. Açılan davada aklandı.


Ziverbey’de İşkence


Çok geçmeden sıkıyönetimce yeniden gözaltına alındı. “Ziverbey Köşkü”nde işkence gördü. “Madanoğlu Davası”ndan Sıkıyönetim mahkemesinde yargılandı ve aklandı. Yazdığı “Ziverbey Köşkü” kitabıyla, Ziverbey’deki işkence iddiaları ilk kez anlatılmış oldu. İlhan Selçuk, Ziverbey’de işkence altındayken verdiği ifadede akrostiş yöntemini kullanmıştı. İfadesinde, her tümcenin sondan ikinci sözcüğünün baş harfi yukarıdan aşağı sıralandığında “işkence altındayım” tümcesi çıkıyordu.


Demokrasi Ödülü


1991’de Nadir Nadi′nin ölümünden sonra gazetenin iflasa sürüklendiği, yazarlarının uzaklaşmak zorunda kaldıkları dönemde İlhan Selçuk, Berin Nadi ile birlikte Cumhuriyet yazarlarının bir arada tutulmasında önemli rol üstlendi. Ardından Berrin Nadi ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi’nin bağımsızlığını koruyarak sürdürebilmesi için Cumhuriyet Vakfı’nı kurdu.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesi olan İlhan Selçuk, “Türk basınında demokrasi için verdiği savaşımdan” ötürü 1997’de Sertel Demokrasi Ödülü’ne değer görüldü. 1989’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin “Onur Ödülü”ne, 1994’te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Özgürlüğü Ödülü”nü aldı. Yaklaşık yarım asırdır Cumhuriyet Gazetesi′nde köşe yazarlığı yapan İlhan Selçuk′un 15 kitabı bulunuyor.


Ergenekon’dan Gözaltı


21 Mart 2008 günü saat sabah 04:30 sıralarında Ergenekon davası operasyonları kapsamında gözaltına alınan Selçuk, iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
30 Mart akşamı, göğüs ağrısıyla Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’ne getirildi. 15 Nisan’da yaklaşık 6 saat süren bir by-pass ameliyatı geçirdi. Selçuk’un ameliyatını gerçekleştiren ekibin başı Doç. Dr. Atıf Akçevin, ameliyatın ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, İlhan Selçuk’un 1978 ve 1984 yıllarında kalp krizi geçirdiği belirterek, hastalığın son seneye kadar tıbbi tedaviyle sabit seyrettiğini söylemişti. İlhan Selçuk’un doktorlarından Oryal Gökdemir ise gazetecilerin “İlhan Selçuk’un şu anki durumunda gözaltına alınmasının bir etkisi var mıdır?” sorusuna “Etkilememiş diyemeyiz, ama ‘tek neden budur’ demek de yanlış olur” karşılığını vermişti.


25 Mayıs’ta hastaneden taburcu olan Selçuk, 14 Ağustos 2009 günü yeniden rahatsızlanarak Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı. Selçuk’a ilk müdahaleyi daha önce kalp rahatsızlığı sırasında da tedavisini yapan ekipteki doktorlar Doç. Dr. Atıf Akçevin, Dr. Genco Yücel ve Dr. Zekiye Kural yaptı. İncelemeler sonucunda, Selçuk’un beyninin sağ tarafına bir kan pıhtısı gittiği ve bunun damarlarda beslenme bozukluğuna neden olduğu saptandı.


vardenfil online

İlhan Selçuk, hastanede kaldığı süreçte okurlarıyla bağını sürdürdü. Hikmet Çetinkaya, 26 Kasım’dan başlayarak her hafta “Pazar Sohbetleriyle” Selçuk’un görüşlerini Cumhuriyet okurlarına aktardı.


Selçuk’u Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde tedavi gördüğü süreçte kardeşi Ülfet
Ertel hiç yanından ayrılmadı. Ağabeyi Turhan Selçuk ve Cumhuriyet çalışanlarının yanı sıra, aralarında politikacı, gazeteci, yazar, sanatçıların da olduğu pek çok kişi ve sivil toplum örgütü Selçuk’un ziyaretine geldi. Tarık Akan, Rutkay Aziz’in yanı sıra 14 Şubat’ta CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal da Selçuk’u ziyaret edenler arasında yer
aldı. Selçuk hastanede kaldığı sürede sıkça gazeteye gelmek istediğini söylüyordu. Hikmet Çetinkaya ile sohbetinde, “Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim… Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.” diyordu.


Selçuk, son olarak 23 Mart Salı günü Cumhuriyet Gazetesi’ni ziyaret etti. Yedişer sekizer kişilik gruplar halinde Selçuk’un odasına gelen Cumhuriyet çalışanlarıyla sohbet etti, şakalaştı. Bu “Aydınlanma Bilgesi”nin Cumhuriyet’i son ziyareti oldu.


Amerikan Hastanesi′nin açıklaması


Vehbi Koç Vakfı (VKV) Amerikan Hastanesi, İlhan Selçuk′un, uygulanan tüm tedavi ve girişimlere karşın ′′çoklu organ yetmezliği′′ nedeniyle vefat ettiğini bildirdi. Amerikan Hastanesinden yapılan yazılı açıklamada, ′′24 Ocak tarihinde ′iskemik beyin hastalığı′ nedeni ile yoğun bakım ünitesine yatırılan gazeteci yazar İlhan Selçuk, uygulanan tüm tedavi ve girişimlere karşın çoklu organ yetmezliği nedeni bugün saat 13.15′te vefat etmiştir′′ denildi. Plavix buy online


Hacıbektaş′ta defnedilecek; İlhan Selçuk için Çarşamba günü 11.00-15.00 saatleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Salonu′nda bir veda töreni yapılacak. Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi önünde bir tören gerçekleştirilecek. Selçuk′un cenazesi daha sonra Hacıbektaş′a götürülecek. Selçuk, perşembe günü saat 13.00′de Hacıbektaş′ta Mahsuni Şerif ve ağabeyi Turhan Selçuk′un mezarları ile Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre′nin heykellerinin bulunduğu Çilehane bölgesindeki Yıldızlar Mezarlığı′nda toprağa verilecek.


İlk yazısı “Başlangıç”


İlhan Selçuk, 8 Nisan 1962’de Cumhuriyet’in ikinci sayfasında yer alan “Başlangıç” adlı yazısında dünyadaki teknolojik gelişmelerin evrimine atıfta bulunarak, Türkiye’de yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlara dikkat çeker.


“Başlangıçta herşey kelm idi” der, Mukaddes Kitaplardan birinin ilk cümlesi… Kelam… yani söz. Önce söz vardı. Evren, söz üstüne bina edildi. Her binada pencere vardır. Penceresiz bina, ya mezardır ya sığınak! İkisi de hayatın değil, ölümün komşusu.
Evren, söz üstüne bina edildi. Ve insanlar bu binada yeni binalar kurup, yeni pencereler açtılar kendilerine… Pencereler önce küçüktü. Sonra büyüdüler, büyüdüler… ve büyüdüler. Pencereler büyüdükçe aydınlık çoğaldı. Bu, aklın aydınlığıdır.


İnsan aklının aydınlığı gittikçe aydınlattı dünyayı… Ve hangi ülkede akıl varsa, orada ışık arttı. Ve gün ışığı yetmedi insanlara… mum ışığı dediler. Ve mum ışığı yetmedi insanlara… Lamba ışığı dediler. Ve lamba ışığı yetmedi insanlara… Elektrik ışığı dediler.

Ve elektirik ışığı yetmedi insanlara…


Daha ışık… dediler, biraz daha ışık!


Bu yetmezliğin özleminde yeni pencereler açtılar evrende..


Ve insanlar son pencereyi bir füzenin kapsülünde açtılar.


Bu pencereden evreni seyretti insan gözü:


Ve evren masmavi, yeryüzü yuvarlağı turuncu idi.


Yıldızlar güneş gibi parlıyorlar idi.”Böylece insan, gökyüzünde bir pencere açtı. Ve gökyüzünden yeryüzüne baktı. Yeryüzü yuvarlağının, öküzün boynuzlarında durmadığını gözleriyle gördü.


Ve insan, öküzün boynuzlarında durmayan dünyada, öküzün boynuzlarında duran dünyalar gördü… İnsan, bin yıllık karasaban önünde bir çift öküzün boynuzlarında duran dünyalar gördü.


Her insanın penceresi kendine benzer. Deli Petro, Rusya’ya Batı’nın penceresini açmıştı. Einstein, fiziğe atom devrinin penceresini açtı. Freud, psikolojiye şuur-altı’nın penceresini açtı. Rönesansın penceresinde hümanizmanın ışıkları yankılandı.


Her insanın penceresi kendine benzer. Bizim pencerelerimiz de kendimize benziyordu, kafes kafes…


Kafesli pencere, bakmak ve görmek için değil, gizlenmek ve saklanmak içindi… Işıktan, aydınlıktan saklanmak…


Ve kafeslerin odundan örgüleri altıyüz yıldanberi bu pencereden bakan insanların beyinlerinde çapraz dokusunu örüyordu.


Atatürk ihtilali, aklın ışığına engel olan bu tahtaperdeleri kaldırmıştır bizim penceremizden… Artık Atatürk, ihtilalinin ilkeleri çizmektedir bizim penceremizin çerçevesini…

Bu pencerenin çerçevesinden baktığımz zaman artık gerçekler görünmektedir. Ve bu pencereden baktığımız zaman görünen gerçekler nelerdir?


İtiraf etmeliyiz ki bu pencereden görünen manzara, her Türk vatandaşının ve her insanın yüzünü kızartacak kadar geridir.


Geri de değildir, ilkeldir. Çünkü Türkiye’nin geriliği, sosyal yapısının ilkel oluşundan doğmaktadır. Türkiye’nin sosyal yapısı ile hukuki yapısı arasında ayrılık vardır. Çok kadınlı evlilik, ağalık, seyyitlik, toprak köleliği, kabile hayatı, irtica okulları, göçebelik, Türkiye’nin yarısına yakın düzeyinde sürüp gitmektedir. order metoclopramide online


Anayasa’nın temeli sayılan sosyal devlet anlayışı ve vatandaşın sosyal hakları kağıt üzerinden toplum yaşayışımıza doğru henüz yürümemiştir.


Ve binlerce yıl öncesi gibi, hala karasabanın peşinde ve bir çift kara öküzün himmetinde ekmeğini derlemeğe çalışan köylümüzün acıklı hali, gerçeklerin penceresinden bakan vatandaşların yüreklerini yakmaktadır.


Her insanın penceresi kendine benzer. Atatürkçülerin penceresindeki mimaride devrimlerin çizgileri vardır. Atatürk devrimlerinin Türkiye’ye açtığı penecerede ne ahşap ev pencerelerindeki kafesler, ne saray pencerelerindeki ağır perdeler, ne konak pencerelerindeki pancurlar, ne tapınak pencerelerindeki vitraylar vardır…


Atatürk’ün Türkiye’ye açtığı pencereden ışık düpedüz girer… Aklın ışığı! 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.