Bodrum Gündem

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜN ARDINDAN..

07.12.2010
0
A+
A-

24 Kasım 1928de Bakanlar Kurulunda Millet Mektepleri Talimnamesinin 4. Maddesi uyarınca Gazi Mustafa Kemal Atatürke BAŞÖĞRETMEN ünvanının veriliş günü olan 24 Kasım Öğretmenler günü olarak kutlanıyor.


Bu günü bir buket çiçek,bir yemekle geçiştirmekten ziyade,sorunların tartışıldığı,çözüm önerilerinin  sunulduğu eğitim ve öğretmen adına önemli kararların alındığı bir dönüm noktası olarak idrak etmenin daha anlamlı olacağını düşünüyorum. buy Topamax


    


Dünyanın en kutsal mesleği olan öğretmenlik meslekten öte yaşam tarzıdır,bir gönül işidir.Öğretmenliği bir geçim tarzı olarak gören anlayışların ülkeye ve çocuklarımıza vereceği hiçbir şey yoktur.Atatürk ;” Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.Öğretmenden,eğitimciden yoksun bir millet,henüz bir millet namını almak hakkını  kazanmamıştır.” demekle tarih boyunca milletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarında,milli kültürlerin yaşatılmasında,milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında en büyük payın  öğretmenlere ait olduğunu ne güzel açıklamış. Atatürk bakınız “Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir.Milletime öğretmenlik yapabiliyorsam beni onunla anlatın.Yoksa kazandığım zaferler,yaptığım diğer  işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir.” diyerek bir başka açıdan öğretmenlik mesleğinin önemini vurgulamıştır.

     


Öğretmenler Allah’ın yeryüzündeki vekil öğretmenleridir. Öğretmen insan mimarıdır.Eğer mimar projeyi yanlış çizer,mühendis statiği yanlış hesaplarsa o bina hafif şiddetli depremde bile çökmeye mahkumdur.Sonuçta çöken sadece o bina ve zarar  gören sadece o binanın içindekilerdir.Ama insan mimarı dediğimiz öğretmenin yaptığı bina çökerse,sistem ve toplum çökmüş demektir.Eğer bugün milli amaçlar etrafında birleşmekte acılar çekiyorsak,kardeş kardeşe düşman ediliyorsa ,hala demokratikleşme sancılarımız varsa,darbelerden,yasa dışı oluşumlardan başımızı kaldıramıyorsak bunun sebebini “dış güçler” deyip sakın kimse topu taca atmasın.Gerçek sorun,eğitim sorunudur,ruhsuz,köksüz,öykünmeci ve idealsiz eğitim politikalarıdır.Eğer topyekün bir iyileşme istiyorsak ,21.asra damgamızı vurmak,gelişmiş milletler seviyesinin  üstünde adam gibi tarihe geçmek istiyorsak panik yapmadan,işe eğitimden başlamak zorundayız.Çünkü eğitim millet binasının temel harcıdır,insanca yaşamanın ilk koşuludur.

    


Tarihte bunun örnekleri saymakla bitmez.29 mayıs 1453 sabahı Fatih Sultan Mehmet   İstanbul’a girerken hocası Akşemsettin en öndeydi.İstanbul halkı Akşemsettin’i  padişah sanarak ellerindeki çiçekleri  ona uzattılar.Akşemsettin kalabalığın gerisindeki genç padişahı göstererek

-“Sultan Mehmet odur,ona gidiniz”demişti.Fatih mahçup bir gülümsemeyle;


-“Gidiniz gene ona gidiniz.Evet ben Sultan Mehmet’im.Ama beni yetiştiren hocam o’dur.”diyerek öğretmenine olan saygısını göstererek bir milletin yükselişinde öğretmenin rolünü işaret  etmiştir. buy Aciclovir


    


Ayrıca Bizans İmparatoru Diyojen’in “Öğretmenlikten başka meslek tanımıyorum”,Pers İmparatoru Büyük İskender’in “Babam beni gökten yere indirdi,hocam yerden göğe çıkardı.” Sözlerinden de anlaşılıyor ki,büyük liderlerin büyük medeniyetlerin arkasındaki güç öğretmendir.

    


Hal böyle iken,kaymakamı,hakimi,subayı,doktoru,mühendisi,işadamını,sanatçıyı yetiştiren öğretmen,yaşam standardı olarak bu meslek gruplarının altında kalırsa bu eğitimde” küçük kıyametin koptuğunun ilk belirtisidir.

    


Öğretmenlik mesleği hiçbir zaman işsiz kalma endişesi taşıyan biçare gençlerin sığınağı olmamalıdır.Çünkü öğretmen olunmaz,öğretmen doğulur.Eğitimin görevi milyonlarca çocuk içerisinden öğretmen doğanları seçip yüksek ideallerle teçhiz etmektir.Eğitimde “toplam kaliteyi” yakalamak istiyorsak işe buradan başlamalıyız.Dolayısıyla öğretmen olma kriterleri yeniden gözden geçirilmeli,elek daha da sıklaştırılmalıdır.

    


Artık modern çağda fütüroloji diye bir ilim dalı var.Eldeki verilerle geleceği okuyabiliyoruz.Eğer geleceği okuyamıyorsak,o gelecek bizim geleceğimiz olamaz,başkaları bizim adımıza geleceği dizayn ederler.

    


Ülkemizde TUBİTAK var,üniversiteler var,TUİK diye bir kurum var.Eldeki istatistiki veriler doğrultusunda 50 yıl sonra Türkiye nufusunun ne olacağı,ilköğretim ve lise çağında öğrenci mevcudu,ihtiyaç duyulan derslik sayısı,öğretmen,doktor,hakim vs. ihtiyacını bilmek veya öngörmek artık bilgisayar düğmesine basmak kadar kolay. cheap Baclofen 10 mg

    


İşte bu veriler doğrultusunda aynen turizmde olduğu gibi Vizyon 2023,Vizyon 2050  Stratejik Plan neden hazırlanmaz anlamıyorum.

    


Bu bağlamda 10 binlerce öğretmen adayı niçin kapılarda süründürülür?Madem ihtiyaç yoktu da ,niçin üniversitelere kontenjan verildi? Arz-talep dengesi niçin hala kurulamıyor?Öğretmen olabilmek için yıllarca tayin bekleyen bu gencecik insanların şevkini kırmaya ne hakkımız var?

    


Özetle, gelecek 50 yılı kapsayacak Eğitimde Master- Stratejik Plan,İstihdam Kapasite,Arz-Talep Dengesi ve Eğitimde Toplam Kalite Kriterleri gibi çalışmaların Eğitimde Vizyon 2023-2050 ana başlık adı altında hemen başlatılması gerekmez mi?

    


Yüzeysel şuralarla,palyatif-lokal müdahalelerle hastalıklı yapı ıslah edilemez.Çünkü eğitim tümörünün boyutu grade-4 olmuş.Onun için rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu’nun dediği gibi “SİL BAŞTAN” köklü reformlara,radikal kararlara ve yeniden yapılanmaya acil ihtiya var. Hükumetin dış politika ve ekonomik krizi atlatmada gösterdiği direnç ve kararlılığını EĞİTİM’de de bekliyoruz.

    


Günümüz Türkiye’sinde eğitimin geldiği noktayı  görmezden gelip,çöpü halının altına süpürmeyi tercih edenlere Ziya Paşa’nın meşhur sözünü hatırlatmak  isterim; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz…”

 

Hoşça kalın…
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.