Bodrum Gündem

DARBECİ KONFİÇYUS…

21.12.2010
0
A+
A-

Yaklaşık iki yıl önce de dil tartışmaları alevlenmiş, her kafadan bir ses çıkmış, yine TSK suçlanmış, yine bazılarından hiç ses çıkmamış, yine bazıları avazı çıktığı kadar bağırmış, kraldan çok kralcılar ise daha çok avazını yükseltmişti.


Dil çatallandı. İki dil tartışmaları, nereden nerelere kaydı.


Genel Kurmay Başkanlığı 17 Aralık günü dil konusunda bir değerlendirme yayınladı. Asker neredeyse düşman ilan edilecek. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye’nin en önemli tartışmalarından biri hakkında bir açıklama yapması, neden rahatsızlık veriyor, anlaşılır gibi değil.


Üstelik gazete manşetlerine baktığınızda “iki dil” konuşulurken hemen arkasından özerklik geliveriyor, terörist başının değerlendirmeleri irdeleniyor, çıkarımlar yapılıyor.


Böyle hassas bir ortamda, herkesin söz hakkı varken, terörist başının bile üstelik, Silahlı Kuvvetlerin açıklaması “darbecilik” olacak, öyle mi?


Hadi oradan derler adama… (ben derim)


Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı açıklamayı gözden geçirelim beraber. Açıklamanın neresinden rahatsız olacaksınız bakalım; Büyük Önder Atatürk′ün Türk ulusuna armağan ettiği en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayalı, kuruluş felsefesinin temelinde, “Üniter devlet” ve “Ulus devlet” olgusunun yer aldığı, demokratik bir yapı ve sağlam hukuki temeller üzerinde yükselerek bugünlere ulaşmıştır.” Demişler ilk maddede buraya kadar bir sorun var mı? Darbe filan mı yaparız diyorlar?


2.   Türkiye Cumhuriyeti Anayasası′nın değiştirilmeyecek hükümleri arasında yer alan 3′üncü maddesi; “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” hükmünü amirdir.


Sorun var mı?


3.   Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir. Dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir.


Bilimsel ve tarihi bilgileri hatırlatmak kimi rahatsız eder acaba?


4.   Son günlerde “Dilimiz” üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir.


Gazetelere göz attığınızda birileri Cumhuriyetin ve Anayasamızın temel kurallarına aykırı sözler edecek. Şakşaklar arasında, yaşa var ol denilecek. Sonrada TSK, tu kaka olacak, öyle mi? Hadi ordan… Son madde 5.   Türk Silahlı Kuvvetleri; Devletin, Anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; Ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir.” Son maddede TSK nerede olduğunu ve tarafını tekrar hatırlatıyor. Aslında hatırlatmasına gerek yok, lakin anlamayanlar hala o kadar çok ki.


Yine de Türk Silahlı Kuvvetlerinin açıklamalarına kızdınız mı?.


Eyvallah… Peki Atatürk’ün şu sözüne bir bakınız; “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Bir diğer açıklaması “Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır. Bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin kurduğu Dil Kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların millî tarihlerini yazıp millî şuurlarını uyandırdığı zaman biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik.” Buy cheap Lasix Mustafa Kemal 930 yılında ise; “Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen tabiî gerçekler şunlardır: a) Siyasî varlıkta birlik. B) Dil birliği. C) Yurt birliği. D) Irk ve menşe birliği. E) Tarihî karabet. F) Ahlâkî karabet.” demiş Ulu Önder Mustafa Kemal.


Şimdi bazıları ona da kızacaklar ya, neyse…


Bin beş yüz yıl öncesinden dil birliği için, cevap verebilecek bir diyalektik var. Bence mantık hala değişmedi;


Konfüçyüs’e:


  misoprostol tablets Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?diye sordular. “Kuşkusuz ilk iş olarak dili düzeltirdim.” cheap Toradol Diye karşılık verdi Dinleyiciler şaşırdılar: “Niçin?” dediler.


Konfüçyüs’ün karşılığı şöyle oldu: “Çünkü; eğer dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen istenen anlamı yansıtmazsa, yapılması istenen şey yapılmaz; eğer istenen yapılmazsa, ahlak ve sanat bozulmaya uğrar; eğer ahlak ve sanat bozulursa, adalet doğru yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa, halk çaresiz bir bunalıma sürüklenir. Sonunda söylenen söz hakkında doğru karar verme fırsatı kalmaz. Böyle bir durumu önlemek, her şeyden önemlidir.”


 


Hepsini geçtim de, Konfiçyus’ta mı darbeciydi?


Evet darbeciydi, diyenler mutlaka çıkacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.