Bodrum Gündem

HRANT Bodrumda Anılıyor..

19 Ocak 2007de Şişli Halaskargazi caddesi üzerindeki Agos Gazetesinin çıkışında, saat 14.54de yakın mesafeden yapılan, 3 el silah atışıyla öldürülen gazeteci yazar Hrant Dink Bodrumda anılacak.

HRANT Bodrumda Anılıyor..
14.01.2011
0
A+
A-


  

 

“HRANT” Bodrumda Anılıyor…

19 Ocak 2007′de Şişli Halaskargazi caddesi üzerindeki Agos Gazetesi‘nin çıkışında, saat 14.54′de yakın mesafeden yapılan, 3 el silah atışıyla öldürülen gazeteci yazar Hrant Dink Bodrum’da anılacak.


Fatih Bozoğlu/Bodrum Gündem


Hrant Dink 19 Ocak Çarşamba günü 14,30’da Bodrum Belediyesi önünde toplanılarak bir basın açıklaması yapılacağı bildirildi. 15:30’da da Bülent Arınlı’nın yönettiği “Kırlangıç Yuvası” adlı belgesel gösterlecek, ardından da 16:00 da Markar Eseyan söyleşisi olacak.



HRANT DİNK KİMDİR…

Hrant Dink (15 Eylül 1954, Malatya), Ermeni asıllı Türkiye yurttaşı gazeteci. Babası Malatya‘nın Gürün ilçesinde, annesi Fluconazole no prescription Gülvart ise Sivas‘ın Kangal ilçesinde doğup büyümüştür. Anne ve babası 1961 yılında İstanbul‘a taşınmalarının ardından boşanır. Hrant ve iki kardeşi ailenin bölünmesi ardından Gedikpaşa’daki Ermeni Yetimhanesi’ne yerleştirilirler. Bir yandan içinde yaşadıkları Türkiye toplumundan olabildiğince uzaklaşır, Ermenice konuşmadıkları zaman cezalandırılırken, bir yandan da yetimhaneden ayrıldıktan sonra kolaylıkla topluma uyum göstermesi için yetiştirilir.


Dink bu sırada Türkiye’de gelişmekte olan sol siyasetten etkilenir. İllegal Türkiye Komünist Partisi / Marksist-Leninist (TKP-ML TİKKO) çizgisinde siyaset yapmaya başlar. Yakalandığı durumda örgüt ile Ermeni cemaati ilişkilendirilmesin diye ismini mahkeme kanalı ile Fırat olarak değiştirir.


Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Zooloji eğitimi alır. Bir süre sonra yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile evlenir.


Kardeşleriyle birlikte açtıkları yayınevi, kırtasiye işini sürdürürken, eşi Rakel’le birlikte, kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başlar. Açılışından 21 yıl sonra kampa devlet el koyar. Denizli Piyade Alayı‘nda sekiz ay yaptığı askerliğinde, bütün arkadaşları çavuş olduğu halde çavuş yapılmaz ve askerliğini er olarak tamamlar.


Bazı cemaat gazetelerinde kitap eleştirileri ile başlayan yazı hayatı, basında çıkan yalan haberlere gönderdiği düzeltmeler ile duyulmaya başlar. Patrikhane’ye, ‘Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır’ diyerek bu amaçla Türkçe bir gazete çıkarmayı önerir. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos Gazetesi’nin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlenir. Agos dışında Zaman Gazetesi‘nde yazar. Yazılarında Türkiye’deki her etnik toplumun ortak ve barış içerisinde yaşaması gerektiğinin altını çizen Dink, aynı zamanda Ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini söyler. Ermeni Diasporasına 1915 olayları için soykırım kelimesini içermeyen daha yumuşak muhalefet yürütmeleri çağrısında bulunan Dink, Ekim 2005′te “Türklüğe hakaret”ten 6 ay hapis cezası aldı.


19 Ocak 2007′de Şişli Halaskargazi caddesi üzerindeki Agos Gazetesi‘nin çıkışında, 14.54′de yakın mesafeden yapılan 3 el silah atışıyla öldürüldü.


Hrant Dink cinayetini izleyen saatlerde, cinayete tepki duyan yurttaşların başlattığı Taksim’den Agos Gazetesi’ne doğru yürüyüş kendiliğinden kitle gösterisine dönüştü. Agos gazetesinin önünde on bin kişiyi bulan topluluk, Agos Gazetesiyle ve Ermeni cemaatiyle dayanışma duygularını “Hepimiz Hrant’ız”, “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganlarıyla ifade ediyordu.


Katil zanlısı olarak, 17 yaşındaki Ogün Samast adlı bir kişi, güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin yayınlanmasından sonra, zanlının babası tarafından polise ihbar edilerek, Samsun otogarında sivil giyimli jandarma ve polis ekipleri tarafından yakalandı.


Hrant Dink, Türkiye’de 1909 yılından bu yana, suikast sonucu öldürülen 62. gazeteci oldu.


Hrant Dink’in cenazesi, 23 Ocak 2007 Salı günü Agos Gazetesi ve Meryem Ana Kilisesi‘ndeki törenlerin ardından Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze törenine toplumun her kesiminden katılanların 120 bin ile 200 bin kişi arasında olduğu tahmin edilen bir kalabalık katıldı.


Ermeni diasporasının önde gelen isimlerinden Isabelle Kortian “Türklerin Dink’i kucaklaması bizde ‘deprem etkisi’ yaptı!” dedi.


 


Gazetci Yazar Hrant Dink’in son yazızı “Güvercinin Tedirginliği” ölümünün ardından çok tartışılmıştı… cheap Valtrex


 


Hrant Dink/19 Ocak 2007 buy Accutane online


Başlangıcında, “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla Şişli Cumhuriyet Savcılığı′nca hakkımda başlatılan soruşturmadan tedirginlik duymadım. Bu ilk değildi. (…)
Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muratlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink′i artık “Türklüğü aşağılayan” biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular. (…)


Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence. (…)
Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.
Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.
Tıpkı bir güvercin gibiyim…
Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli… Ve anında dönecek denli de süratli.
Ne diyordu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül? Ne diyordu Adalet Bakanı Cemil Çiçek?
“Canım, 301′in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkûm olmuş, hapse girmiş biri var mı?”
Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş gibi… İşte size bedel… İşte size bedel…
İnsanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey Bakanlar?.. Bilir misiniz?..
Siz, hiç mi güvercin izlemezsiniz?
Kolay bir süreç değil yaşadıklarım… Ve ailece yaşadıklarımız.
Ciddi ciddi, ülkeyi terk edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu. Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında… (…)
Rahat bana batardı!
“Kaynayan cehennemler”i bırakıp, “hazır cennetler”e kaçmak her şeyden önce benim yapıma uygun değildi.
Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık.
Türkiye′de kalıp yaşamak, hem bizim gerçek arzumuz, hem de Türkiye′de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.
Kalacaktık ve direnecektik.
Bir gün gitmek mecburiyetinde kalırsak ama… Tıpkı 1915′teki gibi çıkacaktık yola… Atalarımız gibi… Nereye gideceğimizi bilmeden… Yürüyerek yürüdükleri yollardan… Duyarak çileyi, yaşayarak ıstırabı…
Öylesi bir serzenişle işte, terk edecektik yurdumuzu. Ve gidecektik yüreğimizin değil, ama ayaklarımızın götürdüğü yere… Her neresiyse.
Dilerim böylesi bir terk edişi hiç ama hiç yaşamak mecburiyetinde kalmayız. Yaşamamak için fazlasıyla umudumuz, fazlasıyla da nedenimiz var zaten.
Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi′ne başvuruyorum. Bu dava kaç yıl sürer, bilemem… Hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye′de yaşamaya devam edeceğim.
Mahkemeden lehime bir karar çıkarsa kuşkusuz çok daha sevineceğim ve bu da demektir ki artık ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım.
Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?
Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.