Bodrum Gündem

BİZİM KUTLAYACAK 8 MARTIMIZ YOK

21.03.2011
0
A+
A-

Üretimde makineleşmenin ve teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği daha çok kadın ve çocuk emeğinin sanayide istihdam edildiği 19. yüzyılda kadın işçiler 8 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret ve örgütlenme taleplerini dile getirmek için…


 

 

 

BİZİM KUTLAYACAK 8 MART’IMIZ YOK!

 


cheap Prozac

 Eylemler yapıyorlardı.


 

Bu eylemlerin ilki 8 Mart 1857’de ABD’nin New York’ta bir grup dokuma işçisi kadını 12 saatlik iş günü ve aldıkları düşük ücretleri protesto etmek için yaptıkları grevdir. Sonuç alınamaz, aradan uzun yıllar geçer. 8 Mart 1908’de yine ABD Manhatten’da yine dokuma işçisi bir grup kadın bu sefer 8 saatlik iş günü ve oy hakları için grev yaparlar. Bu greve polis müdahale eder. 8 Mart 1909’da ise ABD’nin yine New York kentinde işlerinden atılan kadınlar çalıştıkları fabrikayı işgal ederler. İşgal sırasında fabrikada yangın çıkar ve 129 kadın yaşamını yitirir. İkinci Enternasyonalin 1910 yılındaki Kopenhag kongresinde Clara ZETKİN’in önerisiyle 8 Mart “Kadınların Uluslararası Dayanışma Ve Mücadele Günü”, 1975 yılında ise Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edilir. Yukarıda anlatılanlar 8 Mart’ın tarihçesi.

     İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ikinci maddesi “herkes ırk, renk, CİNSİYET, dil, din, siyasal veya diğer bir inanç, ulusal ya da toplumsal köken, servet, doğuştan ya da herhangi başka bir durumdan dolayı ayrıma uğramadan bu bildiride ilan olunan bütün hak ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir.” Der. Ama ne yazık ki özellikle bizim yakın tarihimiz bütün bu hak özgürlüklerin yüzlerce kez ayaklar altına alındığı ve hatta yüzlerce kadının öldürüldüğü olaylarla doludur. Son yıllarda kadın cinayetleri hızla artmıştır. Adana’dan Nilüfer, Diyarbakır’dan Kadriye, Mersin’den Şemse ve Duygu Yelci, Bodrum’dan Hülya Yolcubal, Ankara’dan Ayşe Paşalı, Tekirdağ Çorlu’dan Ünzile Çalışkan ve daha yüzlerce kişi sayılabilir. Bunlar medyaya yansıyanlar ve benim aklımda kalanlar… Anımsayamadıklarım için özür diliyorum. Bu kadınların pek çoğu töre-namus ya da aşk cinayetine verdiğimiz canlar. Duygu Yelci gencecik pırıl pırıl bir müzik öğretmeni. Yaşamındaki tek ideali sanıyorum öğrencilerine iyi bir müzik eğitimi vermekti ama ne oldu? Erkek arkadaşına hayır dediği için boğularak öldürüldü. Hülya Yolcubal benzer bir şekilde yine erkek arkadaşına hayır dediği için evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Ünzile Çalışkan boşandığı eşinden çocuklarına düzenli nafaka almak istediği için, Ayşe Paşalı boşandığı eşi tarafından, Güldünya Tören ise aile meclisinin aldığı karar doğrultusunda görevlendirilen erkek kardeşi tarafından namus adına öldürülmüştür. Son aylarda nerede ise günde 3-4 kadın sokak ortasında, evde, vb yerlerde öldürülüyorlar. Kadına uygulanan şiddetin %1400 arttığı söyleniyor ama “sayın başbakan bu rakamları medyanın abarttığını söylüyor”. Kanıtı son 7 ayda 746 kadın; eşi, sevgili, babası ve abisi tarafından öldürülmüşlerdir.


     06.03.20011 tarihinde yapılan ESİAD(Egeli Sanayici Ve İşadamları Derneği) toplantısında kürüyse çıkan sayın başbakan ne diyor: bekara karı boşamak kolaydır beyler…Ankara’daki Türk Patent Enstitüsünde çalışan çok sayıda kadının 8 Mart 2011 tarihinde işlerine son veriliyor.


Order Natrexone      8 Mart tarihinde tüm Türkiye’de kadınlar alanlara çıkıp haklı taleplerini haykırdılar. Neydi bu haklı talepleri? Siyasette kadınların eksikliği, aile içi şiddet, cinsel taciz, bir adım ilerisi tecavüz daha da ötesi öldürülme, okuma yazma oranının düşüklüğü, zoraki evlilikler, çalışan kadın nüfusunun azlığı, işten atılmalarda önceliğin kadınlarda değil de eşit şartlarda olması gerektiği ve çalışan kadın nüfusunun giderek azalması ve en önemlisi de artık can güvenliklerinin olmadıkları yönündeki kaygıları idi.


     Peki bütün bu yaşanan olumsuz koşulların giderilmesi mümkün değil mi? Pekala mümkün. En önemli eksiklik eğitimin yetersizliği. Türkiye’de 4 milyon kadın okuma yazma bilmiyor. Ama genel anlamda eğitimin kalitesinin düşüklüğü göz önünde bulundurulursa yaşananların hiç de anormal olmadığını göreceksiniz. Cinsler arası eşitsizlik büyük boyutlarda. Ataerkil toplum oluşumuzdan dolayı kadının edilgen yapısı var. Ülke ekonomisinin çok kötü oluşu aileye ve direkt olarak kadına yansıyor. Mecliste yeterli temsil oranı olmadığı için kadının sorunları siyaset arenasına taşınamıyor. Kadın evinde önce babasından-abisinden evlendikten sonra eşinden eğer çalışıyorsa bütün bunların üstüne bir de iş yerinden şiddet görüyor. Ve bir şiddet sarmalının içinde boğuşuyor. Sonra da kendi içinde şiddeti içselleştiriyor. Yani çocuklarına şiddet uyguluyor ve bu böylece devam ediyor.


     Bütün bu yaşadığımız sorunlardan kurtulmanın tek yolu toplumu iyi yönde eğitmek, kadın eğitimine daha özen göstermek, okuma yazma oranını yükseltmek, şiddet, taciz, tecavüz suçu işleyenlerin cezai yaptırımlara çarptırılması gerekir. En önemli görev ülkeyi yöneten siyasi idarenin bu sorunların giderilmesi için acil önlemler alması. Bu ülkenin aydınlarının ileri gelenlerinin bir araya gelerek ortak akıl oluşturarak sadece kadınları değil, ülkenin tamamını ilgilendiren bu sorunlarla ciddi mücadele edilmesi gerektiğidir. Şiddetsiz günler…


Sevgiyle kalın…


     Bu kadar olumsuzlukların yanında 13.03.2011 tarihinde aramıza katılan Alper Efe’ye hoş geldin diyorum. Evet, hoş geldin bebek yaşamak sırası sende. Dolayısıyla mücadele sırası bizden sana geçiyor.


 


 


 


generic Retin-A

                                                                         HATİCE PEHLİVAN


 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.