Bodrum Gündem

CHP NEDEN İKTİDAR OLAMAZ – 3

24.04.2011
0
A+
A-

Çok partili hayata geçişimiz yaklaşık olarak 60 yıllık bir süreç.

Çok partili hayata geçişimiz yaklaşık olarak 60 yıllık bir süreç. Sürece baktığımız zaman tek başına, güçlü olarak iktidara gelebilmiş 3 parti görürüz; DP, ANAP ve AKP. Bu üç partinin seçilme ve güçlenme dönemlerine bakarsak ilginç bazı tespitlerde bulunabiliriz.


 


DP, aslen CHP’nin Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren uyguladığı sisteme, yeniliklere ve devrimlere ve ikinci dünya savaşı sırasında İnönü’nün dünya şartları düşünüldüğünde anlayışla karşılanabilecek sıkı politikasına bir tepki olarak güçlü bir şekilde geldi. Ancak CHP’nin son dönemlerinde uyguladığı sıkı politikayı o da benimsedi (ki DP’yi kuranlar da eski CHP’lilerdir) ve “Vatan Cephesi” saçmalığı ile iyiden iyiye “özgürlük” karşıtı bir tutuma girdi. Şimdilerde DP’den bahsedenler “özgürlük” ile DP’yi eş tutarlar ama bu uygulamalarını görmek istemezler nedense. Ne yazık ki DP’nin sonu CHP gibi olmadı, askeri bir darbe ile hayatına son verdi.


  buy Accutane


ANAP ise 12 Eylül askeri darbesinin ardından T.Özal’ın liderliğinde “yapıştırma” metodu ile kurulmuş, T.Özal’ın partiyi bırakması ve darbe öncesi partilerin açılması ile misyonunu tamamlayarak tarihe karışmıştır. Buy Orlistat


 


AKP’nin ise müteşekkir olacağı birden fazla şey vardır. Kendilerini yetiştiren ve muhtıra yiyerek kendilerine ortam hazırlayan N.Erbakan, R.Tayyip Erdoğan’ı hedef aldığını iddia eden ama en büyük iyiliği yapıp Türk siyaset hayatını hallaç pamuğuna çeviren Cem Uzan ve kendilerine harika bir yol haritası çizen Adolf Hitler ve o sistematiği okuyup uygulamayı başaran R.Tayyip Erdoğan. (A.Hitler ismini zikretmem tamamen sistematiğine atıfta yapmamdan ileri gelmektedir. Objektif olarak A.Hitler’in iktidara gelişini inceleyen birinin, iktidar kazanmak için uyguladığı sistematiğe hayran kalmaması mümkün değildir. Her ne kadar isim tüyleri diken diken etse de, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir.) order Albendazole online


 


Ecevit, CHP’nin Atatürk dönemindeki şekli ile kaldığı takdirde seçim kazanamayacağını iyi analiz edebilmiş bir liderdi. Bunun için partinin sola çekilmesinde, bazı çevrelerde hafif tebessüm ile karşılansa da, Köy-kent gibi projeler yaratılmasında önemli rolü oldu. Deniz Baykal ise Ecevit sonrası devraldığı CHP’nin erimesini belki engelledi, ancak CHP’nin oy tabanını “birşeyler yapmak isteyen, heyecanlı” kitleden “korumacı, muhafazakâr ve heyecanlı” kitleye dayadı. Bir nevi 30’larda yapılmış Kemalist devrimin 2000’li yıllardaki savunmasını yaptı. Savunma yapılması gerekiyordu, ama Atatürk’ün izinden giden bir topluluğun, onun en önemli hasleti, 6 oktan da biri olan “inkîlapçılık/devrimcilik” ruhunu da yabana atmamak gerekiyordu.


 


Yazı dizisinin adını “CHP neden iktidar olamaz?” koydum. Biraz da ironik bir başlık elbette. AKP’den sonra, sayısal olarak bakıldığında, iktidara en yakın parti CHP. Ancak partinin en büyük çıkmazı, yapmak istediklerini halka anlatma. İlk dönemde Atatürk tek başına bir halkla ilişkiler merkezi gibi çalışıyor ve yapılan icraatların halk tarafından benimsenmesini sağlıyordu. İnönü ise halkla ilişkilere pek önem vermedi. 1938 yılının Kasım ayında yapılmış bir yorumdur: “Türkiye ateşli sevgilisini kaybetti, şimdi mazbut kocası ile evde oturma vakti geldi.”


 


Ecevit ve Baykal ise kendilerine Atatürk’ü örnek alarak halkla ilişkileri kendi üstlerine aldılar. Ancak ikisinin de en büyük eksikliği, vatanı düşman işgalinden kurtarmamış olmalarıydı. M.Kemal’in gerek Çanakkale savaşı döneminde gerekse İstiklal savaşı döneminde oluşmuş halk üzerinde büyük bir sevgisi vardı. Ayrıca kendisine muhalefet edenleri kolaylıkla eski dönem ile ilişkilendirebiliyordu. Dolayısı ile icraatın reklamını yaparak destek almak, kendi çerçevesinde başarılı oluyordu. Ancak ne Ecevit ne de Baykal bu konuda başarılı olabilecek donanıma sahip değildiler. Bu bakımdan hem lider karizması hem de örgüt çalışması, desteğine ihtiyaç duyulmaktaydı. Maalesef lider karizması her iki liderde de olmasına rağmen örgüt eski CHP mantığında gitmeye devam etti. Son dönemde Bodrum ölçeğinde yaşananlar bile buna kanıttır. Bodrum milletvekili adayları delegelerin nabzını iyi tutamamış, “halka rağmen halk için” söyleminden “halka rağmen” mottosuna sıkı sıkıya yapışmış ve sonucuna katlanmışlardır.


 


Bu tespitlerimden sonra, çıkış yolu ile ilgili düşüncelerimi bir sonraki yazımda belirteceğim.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.