Bodrum Gündem

Bodrum gönülden ?Bodrumluyum? diyenlerindir

Bodrum gönülden ?Bodrumluyum? diyenlerindir
18.10.2011
0
A+
A-

Fatih Bozoğlu/Bodrum Gündem Özel

Bodrum’da yıllardan beri süregelen ?yerli ve yabancı? çatışması Bodrum’un rant değerinin yükselmesi ile daha da hızlanıyor. Bu konuda bazen açık bazen de gizli bir tartışma her zaman var. Bazen o kadar sınırlar aşılıyor ki ?Bodrum’u Bodrumlular mı yönetmeli, yoksa dışarıdan gelenler mi yönetmeli?? tartışmaları sokaklarda, meyhanelerde, dost meclislerinde konuşuluyor.

Politikada, özellikle de Yerel seçimler ve sivil toplum kurumları başkanlık ve yönetim seçimlerinde bu yarış, bu tartışma en üst seviyelere çıkıyor. Bodrum’un köklü ve en eski gazetesi olan ?Bodrum Ekspres? gazetesinin arşivlerini karıştırırken, Mehmet Özalın’ın bir yazısı dikkatimizi çekti. 16 Ocak 2001 tarihli başyazı aslında bu tartışmalara nokta koyacak nitelikte bir yazı idi. Lakin tartışmalar ?Bodrum Rantı? o günden bu yana artarak devam ediyor. Özalın yazısında durum tespitini yapmış ve çözümü de göstermiş olmasına karşın, ne yazık ders çıkartan olmamış görünüyor.

Bodrum Kimliği’ni tartışmaya açmak tehlikeli bir konu. Bu konuda bize uyarılar da geldi. Lakin çok eskilere dayanan ve her memlekette olan bu tartışmalar Bodrum’da doğanlara büyüyenlere ve başka başka yerlerden gelseler de kendini Bodrumlu sayanlara, buranın kültürüne, örf ve adetlerine bağlanan, birazda şivesini kaparak, mezarının Bodrum’da olmasını isteyenlere biraz haksızlık yapılıyor diye yorumladık. Mübadele ile Bodrum’a gelerek yerleşen Girit’lilerden bu yana bu yerli-yabancı tartışmasını incelemeye karar verdik. Bu konudaki tartışmayı da eski milletvekillerinden ve sivri dilli, gözünü budaktan sakınmayan bir isim ile başlatmak doğrusu bizi heyecanlandırdı. Bu konuyu bir eski deyimi ile ?tefrika? yani dizi haline getirerek, her sayımızda sözü olanlara, düşünenlere bir platform olalım istiyoruz. Bu nedenle Gazeteci Mehmet Özalın’ın 16 Ocak 2001 tarihli yazısını da baş yazı olarak tekrar yayına koyduk. Mehmet Özalın 10 yıl önceki yazısında hiçbir değişiklik yapmadı. Sadece bir başlangıç paragrafı yazdı…

Musa Gökbel’e konuyu açtığımızda söyleyecek çok sözü vardı. Söylediklerine, düşündüklerine katıldıklarınızda olacaktır,  karşı durduklarınızda elbette. Musa Gökbel ile yaptığımız sohbeti soluksuz dinledik. Birçoğumuz bilir, iyi hatiptir. Lakin öyle çarpıcı değerlendirmeler var ki sözlerinde, anlattıklarında. Çok geniş açıdan bakarak değerlendirmek gerekir.

Bodrum ilk değişimini yaşadı?

buy Retin-A online Şimdi konu Bodrum olduğu için ben kendi yaşadığım dönemi yani ikinci değişim dönemini anlatabilirim. Birinci dönemde biz çocuktuk. Ne var ki birinci dünya savaşı sonrasında özellikle kurtuluş savaşı sonrasında mübadele kanunuyla, Bodrum ilk değişimini yaşadı. İlk değişim içerisinde buralarda oturan yunan asıllı arkadaşları gönderdiler, adalarda oturanları da buraya getirdiler. Genel olarak Girit adasından gelenler yerleştirildiği için Giritli mahallesi kavramı Bodrum’un toplumsal hafızasında gavurluk, düşmanlık şeklinde yansımaz. Ama düşünün ki kurtuluş savaşı birinci dünya savaşının sonucunda paylaşım bu Türkiye’deki Osmanlı Devleti’nin çöküşünün sonuçlarını yaratırken Yunan adalarında başka sarsıntılar yaşadı. Girit’den gelenler buraya oradaki sosyal durumlarına bakmadılar. Mallarını mülklerini kaçırabilenler hariç, gerisi yoksuldu. Onlar orda yoksul olduğu için değil savaştan kaçıyordu. Mübadele ile geliyorsun. Bu ilişkinin sonucudur, Kumbahçe’deki son 20 yıldır Bodrum’un hakim insanları şimdi birinci değişim budur.

Giritli mahallesinin delikanlıları da bizden baskın?

Bu birinci değişim içindeki şimdiki turizmdeki değişiklikleri o dönemde de yaşadık. Girit göçmenlerinin yaşadığı mahalledeki çocuklarla, Yokuşbaşı ve Türkkuyusu, Tepecik mahallesi gençleri aynı sınıflarda okudular. Ama gençliğin getirdiği rekabetler yaşadı. Girit göçmenleri Bodrum’un o dönem sakinlerinden daha sosyal, daha atak, daha sanata düşkün örneğin Sakallı lokantası. Sakallı restoran diye gördüğünüz 100 küsür yıllık şeyi o ilişkidir. Mesela o sakaklı restoranı ki ben bunu hatırlamam büyüklerimden dinlediklerimle kendi yaşadıklarımı birleştiriyorum. Hasan Akçaalan’ın babası lokantada alkol içiyorlar falan filan diye lokantayı bıraktı. Yapıcı ustası oldu. Şimdi Giritli mahallesiyle kentin ortak buluşması bu dönem biraz kakara kikiri biraz rekabet ederek, biraz biz onların kızlarına aşık olarak, biraz onlar bizlere. Kavgalar en çok o nedenle çıkardı. Giritli mahallesinde oturan kızlar şen şakrak neşeli, Türk tarafındakiler daha tarlada toprakta. Orda ki evler buradan göç edenlerin evleri, şartları müsait, hayat sokakta geçiyor.  Bu alan içerisinde de işte genç kızlar sokakta oturuyor bide Bodrum’un bütün delikanlıları o kızlar derken biz onların etrafında dolanırdık. Giritli mahallesinin delikanlıları da bizden baskın. Denizi bizden iyi kullanıyorlar. Bizden çok yüzüyorlar bizden çok dalıyorlar. Biz kendimizi bir şey zannederken onlar bizden fazla bu seferde bizim mahallenin kızları Giritli mahallesinin delikanlılarına âşık oluyor.

O tarihlerde Perşembe günlerinde turistler inerdi iskeleye ?

Blood Pressure buy Promethasin Altmıştan sonra giderek bu turizm başladı. Buradaki turizm Cevat Şakir’e bağlanıyor. Hayır, Cevat Şakir’in yaptıklarını kimse küçümseyemez, bizde küçümseyemeyiz. Ama Cevat Şakir Bodrum’u terk etmiştir 1962 1963 yıllarında ondan sonra bir defa ziyaret etmiş. Ama Bodrum’daki turizm 60’dan sonraki süreçte istikralı bir çabayla, kademeli kademeli büyüdü. Bu büyüyüşte öncülük, rehberlik, önderlik Kumbahçe mahallesindeydi. Şahıs olarak bazı bu bölgedeki insanların mesela kurumsal çalışıyorlar. Kimdi geçenlerde ölen Erdoğan Mermer’in kayınpederi Süleyman Kocaoğlan Çarşı mahallesi muhtarıydı ama aynı zamanda turizm derneği üyesiydi. Mesela gazeteci Cingözler turizm kartı satardı. Rahmetli Fahri kaptan, Erman Aras’ın babası. Yani Bodrum’daki turizmin önderliklerini, rehberliklerini rasatçı Faik vardı yönetim kurullarında çalışan. O tarihlerde Perşembe günlerinde turistler inerdi iskeleye şairlerin söylediği gibi her Perşembe bir gemi demir alır bu limandan, iskele bu kişilerin ayakları altından çiğnenir yeniden, bu dizenin Bodrum turizmindeki Perşembe gelen gemilere oradan inen, akça pakça, ellerinde fotoğraf makinesi olan insanlar. 60 lı yılların başı okuldan bizi nöbetçi gönderirlerdi iskeleye. Elimize birer çiçek verirlerdi, hoş geldin derdik. Hiçbir şey görmemiş gibi her fotoğraf makinesine yandan bir poz veririz, sınıfa döner arkadaşlarımıza ben bugün elli poz fotoğraf çektirdim, sen yetmiş beş tane çektirdin diye konuşurduk. Turizmi ateşlenmesi o dönemdir.  Mesela rahmetlik İsmail Uslu, işte babam. Bunlar şeker, kurban bayramlarında Türkiye’nin Bodrum’u yeni yeni tanımaya başladığı yıllarda Bodrum, orta Avrupa ülkelerinin hepsi tarafından biliniyordu. İnsanlar buraya geliyorlardı, uzun yıllar Bodrum’a gelen yabancı sayısı Türkiye’den gelen yerli sayısının hep 2 kat üstündeydi. Ama bu sayı çok değildi. İşte beş bin tane yerli geliyorsa bütün yaz boyunca sekiz bin tane yabancı turist geliyordu.

 

Bodrum kalıcı ve uzun süreli kullanılmaya başladı kim tarafından?

Turizm Kumbahce mahallesini tetiklemeye başladı. Pansiyon gelirleriyle, restoran gelirleriyle bunun dışında deniz ürünlerinin, süngerin, deniz böceklerinin ekonomik sonuçlara ulaşmasıyla kartpostal ticaretiyle başka bir şey yok bizim zamanımız deniz böceklerini delip kolye tespih yaparak geçiyordu. Yani bu perakende turizmin dışında, Bodrum kalıcı ve uzun süreli kullanılmaya başladı kim tarafından?

 

Onlar bizim müşterimiz değildi misafirdi?

Türkiye?deki bu sanat dünyası, yazar, çizer bir günlük, iki günlük değil kalmaya geldiler. Bodrum’da  hiçbir sorun yaşamadılar. Bodrum bir çok şeyin önceliğini, önderliğini yaptılar. Mesela Güzin Özipek restoran açtı, Bodrum’da kimseyle sorun yaşamadı, Çünkü gelene gidene davranışlarıyla tırmalayıcı hiçbir şey yoktu. Tiyatrocu Lale Oraloğlu restoran açtı. Fikret Hakan hep buralarda dolaştı. Cem Özer bar açtı, battı. Bu arada da bizim olaylara bakışımız onların bakışı tabi ki farklıydı. Onlar İstanbul un düşünsel alanından geliyorlar ve bunlar bir günlüğüne gelmiyorlardı. Doğal olarak yerleşim ve pansiyonculuk Kumbahçe mahallesinde öne çıkıp geliştiği için, mesela ilk pansiyon Artemis pansiyondur. Geriye kalanı herkesin 2 odadan bir tanesine kendisinin tıkışması yada evini derleyip toplayıp turizme hazırlaması. Bizim için büyük paralardı 5 liraya pansiyonda kalınır, 2 yatak 10 lira evimizde bütün kış en güzel şeyler pansiyon olarak gelecek olan misafirlere hazırlanırdı. Onlar bizim müşterimiz değildi misafirdi. Bütün kış aile kendisinde çoluğundan sakladığı incir recelini, bergamut recelini onların önüne çıkarırdı. O insanlar hem rahatı ,hem güzelliği hem birlikteliği gördü. Onlar içinde ekonomik bir şeydi. Turizmi besleyen bu insanlar Kumbahçe mahallesiyle birlikte gelişmesi büyümesi kasabanın diğer yerlerinde Giritlileri Giritlilikten çıkarttı, Bodrumlularla Girit’ten gelen göçmenleri el ele tutuşturdu. Bu bir sosyal olaydır. Bunu pekiştiren ekonomik ilişkilerdir. Bodrumda bir değiş var ?Tarlana Giritli gireceğine keçi girsin? diye. Niçin? Bakın şimdi Bodrum neyle övünüyor, baharda çıkan ot yemekleriyle. Bizim böyle kültür yoktu. Ama yunan adalarında üretim o kadar az ve öylesine ilginç şeyleri yemek olarak sofralarına getirme geleneği var ki biz Bodrumlular onlardan öğrendik. Ama Bodrum’da Girit göçmenlerinin Bodrum’a yerleşmesiyle ortak bir Bodrum Paydasından olanlar, turizmde birlikte oldu. O dönemde kendilerini gelenekten sofra düzeninden, rakı masasında ot kültürünün çoğalmasında onların etkisi vardır. Kenger o günkü Bodrum’un yerli sofrasında yok. Bugün senin ?Çökertmeden çıktımda Halilim türküsü? o dönemin ekonomik ilişkilerinin getirdiği bir türküdür.

Sevgilisini Çerkez kaymakama kaptıran deyustan efsane olmaz?

O dönem turizm ile birlikte iki kitlenin, tek kitle haline gelmesinin başlangıcıdır. Şimdi Bodrum’un yeni türküler yazma zamanı. Turizmin belirlediği şeyler yeni bir kitle kaynaşımını bir araya getirmiştir. Her kaynaşma öncesi bir kabulleniş dönemi vardır. Bodrum’un bu dönemi, o ilk döneminden daha sarsıntılı geçmektedir. Girit ile Bodrum kaynaşmasını o dönemde yaşayamayan, şimdiki kaynaşmanın süreçlerinden kaygıda duyabilir. Şimdi Bodrum’un eski türkülerinde ne vardı? Deniz var, süngercilik var, iki ada arasındaki kaçakçılık ilişkileri var. Nerdeyse Türkiye’nin türküsü haline gelen Çökertme türküsünü bir sosyal inceleme gözüyle baktınız mı? Yerleşik kültürün hindi gibi kabardığını, ama her yerinin döküldüğünü görürsünüz. Sevgilisini Çerkez kaymakama kaptıran deyustan efsane olmaz.

Bodrumda barlar sokağı denilen bir yer yok, neresidir?

O hangi meclis kararıyla alınmıştır? İlginç hikayeler anlatayım. Meyhaneler sokağı diye bir şey var, meyhane kavramı ve turizm öylesine insanları kendi düşüncesinden yozlaştırdı ki, nerdeyse Cumhuriyet caddesinin adı meyhaneler sokağı oldu, barlar sokağı oldu. Kim demiş? Bodrumda barlar sokağı denilen bir yer yok, neresidir? O hangi meclis kararıyla alınmıştır? Bu sokağa ilk meyhane ?No7?açıldı No 7’nin açılımını ne biliyor musunuz? Nevra diye çok güzel bir kadın, Orhan diye bir milli basketcimiz vardı o zamanlar. Basketciye aşık olmuş bir Nevra, Orhan’da parasız kalmış biri. Orhan da para yok, pul yok. Orhan hepimizin arkadaşı en sonunda, o yeri kiraladık. Kapı numarası da 7 idi. No 7 onun diğer açılımı ?NEVRA ORHANI YEDİ?dir. Bir müddet geçti Orhan güzel para kazanmaya başladı. Biz hepimizde arkadaşlarıyız. Oranın yapımında, her aşamasında, inşaatında itibarımız var, emeğimiz var, çabamız var. Biz kendi mekanımız gibi görüyoruz. Ama bizim bir meyhaneye ödeyeceğimiz para limitli ve küçüktü. Ama bir müddet sonra oradan para kazanmaya başladı. İkinci yazında ben yerli sokmam buraya dedi. Siz bu kasabanın yaşayan insanları olarak elinizle ayağınızla getirdiğiniz, arkadaş yaptığınız bir yerde, yerlisin diye kovulmayı yaşadınız mı? Artık oraya alınmamaya başladık. Ben buna hiç muhatap olmadım, ama muhatap olanlarda benim arkadaşımdı. Ben onun acısını paylaşmayacak mıyım? İşte bu yerleşme ve kaynaşma dönemiydi.

Türkiye’nin en iyi eğitilmiş insan kadrosu dışarıdan gelenlerle oluşmadı burada?

Bodrum’un ırzına önce İstanbul’dan gelenler geçmiştir. Şimdi İstanbul Türkiye’nin her noktasını sömüren bir alandır. İstanbul sermayenin başkentidir. Orada ilişkiler dostluk arkadaşlık çerçevesi içinde gelişmez hep çıkar. Buradaki güneydoğudan gelenler onların belirlediği ve koyduğu limitlere teslim olmayıp da zor yoluyla şu yada bu yolla onların limitlerini delenlerdir. Bodrum onlardan çok önce onların eline geçti. Ben bugünden bahsetmiyorum 25 yıl öncenin 30 yıl öncenin siz kendinizi gazeteci sorumluluğuyla görmeyin.  Ama benim lütfen dediklerime dikkat edin. Bodrumun o zamanki nüfusu 35 bin 40 bin mülkler bizim. Türkiye’nin en iyi eğitilmiş insan kadrosu dışarıdan gelenlerle oluşmadı burada. Burada zaten eğitilmiş insanlar vardı. Bizim mimarımız var mühendisimiz var, projemiz var iyi kötü kendimizi idare edecek kadar paramız var ve bütün yerler bizim. Peki başka? Belediyeler hepsi bizden, peki ne oldu ki 30 bin kişinin içerisinden biri iki yapan, bir kişi çıkmadı. Bunun içerisindeki gizli sır nedir ki ben bizden sonraki kuşak olarak sana soruyorum oturun size bir hafta izin Yalıkavak’tan Turgutreis’e, Karovaya kadar Bodrum merkezinin bütün insanlarını gözden geçirin. Aileleri zenginini paralısını parasızını bunların içerisinden birken iki olmuş bir kişi getirsinler karşıma. Bir istisna var oda Orhan Kılıç. Onunda buradan Milas’a çıkıp gitmesi bugün ki başarısının sırrıdır. Eğer kazayla burada olsaydı onu da bura tüketirdi.

 

Şimdi onun karşısına kaçak yapanların hepsi, kalkıp platformda ne diye bağırıyor?

Şimdi biz şeylerimizi satmışızdır. Niçin sattık önce biz bir şey yapamadığımız için sattık. Üst idareler alt idareler bizi yasaklarla kuşattı. Burası sit alan koruyalım dedi. Korumaya uymayanlar partiyi kazandı. Kaçak yapanlar yaptıkları yerlere yerleştiler. Şimdi Torba’dan çıkarken sağ taraftaki benzin istasyonunda babamdan onun babasından kalmış 1,800 dönümlük yer var. Şimdi onun karşısına kaçak yapanların hepsi, kalkıp platformda ne diye bağırıyor? Orası doğal oraya dokundurtmayız. Kendisi buraya dokunmuşta ben bir yerime bir şey yaparsam onun manzarasını bozuyorum. Yasaklar hep Bodrumlulara çalıştı. Peki yasakları çözen güç neydi? Kürtlük, Türklük değil. Biz hep kuralların içerisinde kalmaya kendimizi mecbur hissettik, ama kuralları aşmayı gelenek haline getirenler, parasını cebine soktu. İskele yapmak yasakken Türkbükü körfezini dolduran bunca iskele? Bunu yapan ve göz yumanların hepsi cezalandırılacaktı. Nerde o savcılar, nerde o mahkemeler, kaymakamlar? Nerde? Buraya gelen yöneticilerin yarısı emlak yolsuzluğu yaptı. Ne yapsın buradaki gariban belediye başkanı.

Biz burada Afrika’nın yerlilerine döndük?

Bodrum Türkiye’nin arsız sermayesinin rantlarına cevap verme bunları tamamlama gibi bir misyonu kendinde görmeyecek. Türkiye yoğun işsizlik problemi içinde yaşayan bir ülke. Türkiye’nin işsizlerine de iş bulma sorumluluğunu kendinde görmeyecek. Bu kasaba önce kendine sorumluluk duyacak. Devam ettirebilir kalıcı kalabilir şekilde. Biz yaptırılmamaya mahkûmuz. Şu andaki belediye başkanı, ya da ondan öncekin bir şey demiyorum. Emniyetin karşısı imara kapalıydı, Denizli’den geldiler metrekaresini 1 liraya aldılar. Çünkü imarsız yeri kim alacak? Aşağı yukarı 150-200 dönüm yeri, o zaman planlama yapan adını söylemek istemiyorum, bir bayanla kurulla kurdukları ( Paranın üzerine bakınız) 1211 sayılı kanununun kapsamı içerisindeki bir ilişkiyle, bir yıl içerisinde İricik dağları 4’er yüz metre karelik imarlı parsele dönüştü. Bodrum belediyesine soranda yok yapanda. Bodrumlulara da soran yok. Şimdi oranın sahibi olan çocuklar, taksi duraklarında. Hep imar sonradan, arkadan geldi. Biz satmaya mahkûm edilen kasaba insanıyız. Esnaflarımız için daha şey yapamadık ki hiç bir gün. Böyle bir şeyi sen ben ayrımı da yapmadık. Ben bunu size defalarca söyledim. Değişik tekneler değişik şeyler şuradan gelmiş buradan gelmiş onların hepsi benim insanım. Onlara gidin bakalım Bodrum’un belediyenin işlettiği liman işletmesi var, orada çalışan insanlar var belediye kadrolarında bugünden bahsetmiyorum. 10 yıl geriden geliyorum. Hiçbir tane tekneyi sen yerleşik, öteki yabancı diye bir ayrıma tabi tutuyorlar mıydı? Varsa gidin örneğini gösterin. Peki ben buradaki herkesi Rize limanına davet ediyorum hadi gelsinler de Bodrum tekneleri Rize limanından bir yolcu alsınlar. Yük taşısınlar, bir defalık, iki defalık bir yük çuvalını kaldır. Mümkün değil. Çünkü Rizeli limanını korur, ekmeğini korur, aşını korur. Buradakiler Çerkez kaymakamdan sevgilisini koruyamayanlar. Şimdi de buranın insanı büyük bir tevazu ve özveriyle bugün ki Bodrum’u yaratmaya adadı. Kendini yaratırken bir baktı ki yaratmışız. Biz burada Afrika’nın yerlilerine döndük. Şimdi buraya gelenler Bodrum’a karşı hiçbir sorumluluk duymadı onların duyduğu sorumluluk kendilerine karşı. Kendi yatırımları sermayeye aitti, karlılıklarına aitti.

Burada bir virgül ile ara veriyoruz, Musa Gökbel’in sözlerine. Nokta koymak mümkün değil. Hele konu Bodrum ise. Şimdi farklı bakış açısı olan Bodrum’da doğup büyüyen yaşayanlar, sonradan gelseler de buranın dokusuna, kültürüne uyum sağlayan Bodrumlular ve kendini hala yabancı görenler ile de konuşacağız düşüncelerini, Bodrum’u anlattıracağız kendi bakış açıları ile. Kimbilir? Beklide Bodrum’un sadece rantı için geldim diyenler de konuşur anlatır.

ETİKETLER: , ,
Yorumlar

  1. ümit dedi ki:

    bodrum bodrumu sevenleri ile başarılara gitmesi için rantcılara karşı işbirlik yapması gerekirken birçoğuda çanak tuttu.. acentacılar çığlık çığlığa doğa derken emlakcılarla iş birliği yaptı bunlarıda unutmayalım …
    güzel söylemiş gokbel bey
    ama dünya değişiyor masallarıyla hala hayal peşinde koşan belediye başkanları var ..
    bu dünyayı dünyayı sevenler kurtaracak .. dünyanın yalan yaşamını sevenler değil..
    lütfen gaflet uykuusndan uyanın artık… izmirde ksk de ..ankaradada aynı otlar vs ler var .. biizm geleneğimizde herşey var … biz herşeyi başkalrından almışız masalları ile uyumayalım artık .. iş üretelim diyoruz ama mani olunuyor..