Bodrum Gündem

Yunanca Konuşan Barbar…

Yunanca Konuşan Barbar…
05.12.2011
0
A+
A-

“Rekabette hünerli, hükümde hünersiz Hellenler arasında şayanı hayretti.”

buy valacyclovir
buy Lithium online

Diogenes Laertius

cheap Zithromax
Anacharsis, Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki anavatanından, eski adıyla Kimmer Boğazı, ya da Kırım Tatarca’sı ile Keriç Boğazı’ndan, İ.Ö. VI.yy başlarında Atina’ya gelen bir İskit (1)* filozoftur ve sözünü sakınmayan, doğrudan üslubu ile açıksözlü “barbar”(2)* olarak büyük etki yaratmıştır. Kimileri Kinik’lerin öncüsüdür der.

(1)*Sevgili Okur,

İşte böyle araya giricem. Şu İskit meselesi! Doğan Avcıoğlu’nun Türklerin Tarihi adlı eserinde incelediği İskitler bakın Wikipedia’nın Türkçe versiyonunda nasıl anlatılıyor:

“İskitler, M.Ö. 7. yüzyılda Avrupa ile Asya’nın batı kesiminde, Tanrı Dağları ve Fergana Vadisi arasındaki bölgede yaşamış Sakalar diye de anılan İranî bir kavimdir. Ancak Türk Tarih Kurumu tarafından Türk olarak belirtilmektedir.”

Bak şimdi!…

Frenk tarihçiler yıllardır Doğu’ya oynadıkları oyuna devam ediyor ve kendilerini aşıyorlar. Aynı sanal ansiklopedi’nin İngilizce maddesinin İskitlerin Türk olmadıkları dezenformasyonu ve misenformasyonu ile bulamaca dönüştürüldüğünü anlamak için sadece göz atmak yeter. Sömürülen ülkemizin beyni yıkanmış, sorgulamayan, araştırmayan, şüphe duymayan, Avrupa ve Amerika’dan gelen her türlü bilgiyi, vahiy kabul edip, Doğu aydınını yok sayan ve bu hizmetinin maddi karşılığını da fazlası ile alan uşaklara aydın mı denir? Ağır mı oldu? Olsun… durun bakın daha neler neler yazacak bu fakir kardeşiniz.

(2)*Sevgili Okur,

Barbar sözcüğünün etimolojisi bilinmeyen bir dildendir. İsmet Zeki Eyuboğlu bunu Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü adlı eserinde BAR BAR BAĞIRMAK (Türkçe) bar (yansıma ses)dan, BAR BAR bağırmak (yüksek sesle bağırmak. Bar bar sözcükleri burada Pekiştirme önekidir, bağımsız birer nesne değildir) diye açıklar. İskitler göçebedir. Bütün göçebeler gibi geniş otlaklarda yüksek sesle iletişim kurarlar. Vahşidirler, kıyıcıdırlar, gerçekten barbardırlar. Aynı soydan gelen ve bugün Anadolu Türkçesi konuşan halkımız da bar bar bağırarak konuşuyor. Bu yüzden sağırlar ama gözleri keskindir. Oysa Yunan… Dikkat edin kardeşlerim, Hellen demiyorum, Yunan diyorum, Anadolu’nun otokton halkı olan İonlar’dan bahsediyorum… çok iyi duyar.

İyi görmek göçebenin hayatta kalmasının gereğidir, onlar kadar iyi göremeyen ama iyi duyanlar ise uygarlık kurar, kent kurar. Hala uygarlaşamadık çünkü dinlemeyi öğrenemedik. Dinlemeyi öğrenemedik çünkü susmayı bilmiyoruz.

Anacharsis Britannica’ya göre efsanevi bir İskit prensidir, Pre-Sokrat’lar arasında, “Yedi Büyük Bilge”(3)*den biri olarak türetilmemiş erdemin timsali olarak yüceltilmiştir. Platon Devlet’te “erdemli adama yakışan, sanatlar ve bilimlerde, icatlar, keşifler, tasarımlar geliştirenlerden” biri olarak Miletos’lu Thales ile beraber Anacharsis’i de anar.

(3)*Sevgili Okur,

Artık bu dezenformasyon ve misenformasyondan da ileri bişey. Aralarında Pitagoras ve Tales’in de bulunduğu “Yedi Büyük Bilge”den biri barbar İskit Anakarsis’tir. Oysa Wikipedia’ya bakarsanız bu da bulanıktır. Ortaçağ Avrupa metinlerinde temsili resimleri ile açıkça betimlenen “Yedi Büyük Bilge” arasında İskit yoktur artık. Neden? Türkçe ve İbranice konuşanların sanıldığından daha çok ortak yanı vardır. Soykırım ve ırkçılık her iki grubun da sorunudur. Antisemitizm dünyada başı çekse de hemen ardından Antitürkizm ikinci gelir. Ezbere dayalı lineer eğitimle akılları iğdiş edilmiş Türk çocukları, faşist yönetimler altında asker olarak yetiştirilirken, aralarındaki üstün zekâlılar biçilmiştir. Davalarını takip edecek beyin azdır. Bu yüzden Türkler hala barbardır. Bu yüzden ülkemiz sömürülmektedir.

Diogenes Laertius, Anacharsis’in annesinin Hellen-Yunan(4)*, babasının Gnurus adında bir İskit Bey’i olduğunu ve bu yüzden iki dili de konuşabildiğini yazar. Kardeşi Caduides ise İskit Kaanı olmuş.

(4)*Sevgili Okur,

Bu İon, Yauna, Yunan meselesini hep kurcalıyorum. Frenk baskısı altındaki arkeologlarımız, uygarlık tarihçilerimiz gizlice, kulislerde fısıldaşıyorlar. Bu deniz kavimlerinin göçü masalı fena kokuyor. Anadolu’nun bir uygarlık merkezi olduğu, Ana Tanrıça Kültü’nün Birleşmiş Milletler tarafından Mezopotamya’yı da kapsayan Anadolu-İran Platosu olarak adlandırılan iklimde yeşerdiği gerçeği yadsınamıyor. Güneş Kültü’nün Anadolu’dan kaynaklandığı tezi gündemdedir. Prof.Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, Arykanda kazılarına dayanarak Lykia’lılarda Güneş Kültü olduğunu kulağıma fısıldadığı gibi sempozyumlarda da dile getiriyor. İonlar Hellen değildir. Girit ve Eski Tunç Çağı iyi çalışılmalıdır. Akdeniz’deki tufan iyi çalışılmalıdır.

Herodot’a göre: “İskit Kaanı Idanthyrsus’un amcası olan İskit gezgin Anacharsis’in, babası Gnurus, dedesi Lycus, büyük dedesi Spargapithes(5)*tir. Eğer bu soylama doğruysa, Anacharsis, öz kardeşi tarafından öldürülmüştür. Çünkü yeğeni Idanthyrsus, Saulius’un oğludur ve Anacharsis’in katili Saulius’tur. Buraya tekrar döneceğiz.

(5)*Sevgili Okur,

Bu hikâye ustasına ihanet eden, gücü erdeme üstün tutan İskender ile başlar. İsimlerin Hellenleştirilmesi ise belki daha da eskidir. Kadim Anadolu’yu yok sayanlar, tarihi Malazgirt’ten başlatanlar, kendilerini dinlerinden dolayı Arapça veya Farsça konuşanlara yakın hissedenler, Anadoludaki binlerce uygarlık arasında Luvice’ye de, Likçe’ye de, Karca’ya da, Lidçe’ye de “bunların hepsi Yunanca!” der geçerler. Kültür devrimi de böyle güme gider.

Symirna’lı Hermippus’a göre, Anacharsis Atina’ya, Solon’un kanunlarını hazırladığı dönemde gelmiş ve evine gidip “seninle dost olmak için çok uzaklardan geldim” demiştir. Solon, “kendi evinde dostlar edinsen daha iyi olur” diye yanıtlayınca İskit, ” bu durumda dost edinmek için senin de benimle eve gelmen gerekecek” demiş. Solon gülmüş ve onu dost saymış.(6)*

(6)*Sevgili Okur,

Bu zekânın evrenselliğidir. Bilginin, erdemin ve güzelliğin peşinde olan her zekâya açıktır bu kapı. İster Hellen ister İskit.Çok önemli bir detay olduğunu düşünüyorum.

Solon bu yabancının alışılmış şeylerdeki mantıksızlığı görerek, ezberi bozmaktaki hünerini geliştirdi. Hitabeti esprili ve samimiydi. Solon ve Atinalılar onu bir filozof ve bilge olarak kabul ettiler. Kaba ve hür belagati Atinalılar arasında “İskit Söylevi” olarak ünlendi.(7)*

(7)*Sevgili Okur,

Antoine de Saint Exupéry Küçük Prens adlı eserinde Küçük Prens’in geldiği astereodi bir Türk gökbilimcinin keşfettiğini, bunu uluslararası bir kongrede başında fes, altında şalvarla anlattığında küçümsenip alay edildiğini yazar. Türk gökbilimci sonradan dediğim dedik bir liderin emri ile frak giyer bu sefer alkışlanır. Çok değil on yıl önce “proper english” bilmiyorsanız eğer, isterseniz ET gibi evrenin en derin sırlarını anlatın, farketmezdi. Snobe edilir, aşağılanır, düzeltilirdiniz. Geçti o devir. Tıpkı Roma’daki Vülger Latin gibi artık Vülger İngilizce geçerlidir. Ne dediğiniz önemlidir, nasıl dediğinizden çok. Doğrusu Turgut Özal’ı hatırlamadan geçemiyorum. Şu Ege’de petrol arama konusunda CNN’e çıkıp Vülger İngilizcesi ile:

“İf dey sörç den vi sörç, if dey muv den vi muv” demesi unutulmazdır.

Anakarsis bir de Tristan Tzara’yı hatırlatıyor.

Dada manifestosunu Fransızca yazan hırçın Romen’i.

Anacharsis Atina vatandaşlığına kabul edilen ilk yabancı oldu. Derler ki, akıcı Yunanca konuşamadığı halde Ana Tanrıça’nın Eleusis Gizemleri’nde inisiye edilme ayrıcalığına da kavuşmuştur.

Herodot’a göre Anacharsis İskitlerin arasına döndüğünde özkardeşi tarafından öldürülmüştür. Nedeni, Ana Tanrıça Kybele’ye tapmasıdır. Bu ataerkil İskitler arasında sapkınlık olarak görülmüştür.(8)*

(8)*Sevgili Okur,

Hiçbir şey değişmedi o zamandan bu zamana. Hala eril bir Demiurgus’a tapan savaşçılar, döngüsel ahengi simgeleyen Ana Tanrıça’ya tapan barışçıları öldürüyor. Yaşamımı Mitos çalışmakla geçirdim. Dünyanın her yerinden mitos çalıştım. Karşılaştırdım. Ama en çok Türk Mitolojisi çalışırken zorlandım. Neden biliyor musunuz? Hangi kaynağa el atsam altından ırkçılık ve savaş propagandası çıktı. Küfür çıktı, maçoluk çıktı, homofobizm çıktı. Neden? Tekrar ediyorum, Türkler çocuklarını asker olarak yetiştirmekten vazgeçmedikçe uygarlaşamazlar. Faşizm çocuklara kötü davranmaktır. Yoksa sevgi, erdem, barış diyenler öz kardeşlerince öldürülmeye devam eder.

Yazmış olsa dahi Antik Çağ’da Anacharsis’e atfedilen çalışmaların hiçbiri elde değildir. Hellenler’in kanunları ile İskitler’in kanunlarını karşılaştırdığı kadar savaş sanatını da işlediği söylenen bir kitabından bahsedilir. Düşününden kalan, yalnızca sonraları dilden dile aktarılarak ona atfedilen söylentilerdir. Yaşamındaki yalınlık ve Hellen kurumları ile adetleri üzerine yaptığı keskin izlenimleri ile ünlü olmuştur. Denir ki, kanunları, küçük sinekleri yakalayan ama yaban arılarınca delik deşik edilen örümcek ağlarına benzetirmiş. Her şeyde ılımlı olmayı öğütler, üç tür üzüm salkımından şarap olduğunu; birincisinin haz, ikincisinin sarhoşluk, üçüncüsünün tiksinti verdiğini söylermiş. Böylece Atinalılar için heykellerine kazıdıkları şu yazı ile bir simge haline gelmiştir:

“Dilini, iştahını ve arzularını dizginle”

Biri Cicero tarafından da anılan on mektubu günümüze ulaşmıştır:

“Anakarsis’ten Hanno’ya selamlar,

Kuşamım İskit pelerini,

Ayakkabılarım,

Çıplak tabanımın sert derisi,

Yatağım toprak,

Öğünüm salt açlıkla çeşnilenir,

Süt, peynir ve etten başka bişey yemem,

Gel ve beni yokla,

Huzur içinde bulacaksın.

Bana bişey vermek istiyorsun,

Ama onu benim yerime,

Eşit vatandaşlarına ver,

Ya da,

Bırak ölümsüz tanrılar sahip olsun.”

Tüm bu mektuplar düzmecedir. İlk dokuzu İ.Ö. III. yy’a ait olabilir, çoğunlukla “Kinik Risaleler” arasına katılır ve Kinik filozofların onu birçok fikirlerinin öncüsü olarak görmelerinin yansısıdır. Diogenes Laertius tarafından anılan ve Lydia’nın masallara geçen zengin kralı Croesus’a yazılmış onuncu mektup da düzmecedir:

“Anakarsis’ten Krezüs’a,

Ey Lidyalılar’ın kralı,

Kanunlarından ve geleneklerinden haberdar olmak için,

Hellenler’in ülkesine geldim,

Ama altın gerekmez bana,

Ve İskitya’ya onu terkettiğimden,

Daha iyi bir adam olarak döneceğim için hoşnutum,

Yine de,

Senin dostun olmayı dileyerek,

Sart’a geleceğim.”

Strabo onu iki kollu çapanın efsanevi mucidi, diğer bazıları ise dönen çömlekçi tezgahının tasarımcısı olduğunu söyler.

Anacharsis 1788’de Jean Jacques Barthelemy (171695) adlı hayli saygın bir klasik araştırmacı ve bir Cizvitin(9)* “Anacharsis’in Gezileri: Hellas’taki Genç” adlı kitabını yayımlamasıyla yeniden keşfedilir. Bu hayali bir seyahatnamedir ve XVIII. yy’ın ilk tarihi romanlarından biridir. Fransa’da Hellenizm hayranlığının yükseldiği dönemde oldukça ilgi görür. Birçok baskı gören kitap, Amerika’da da yayınlanır, Almanca ve başka dillere çevirisi yapılır. Sonradan Avrupa’nın Hellen bağımsızlık mücadelesine sempati duymasına ilham verir ve devam kitapları, taklitleri XIX .yy boyunca üretilir. Örneğin Ch.H. de Mirval kalem adıyla yazan Jean-Baptiste Joseph Champagnac (1796-1858) İskit Anacharsis’i Hintli yapar. Amerikan TV dizisi “Savaşçı Prenses Zeyna” ise Anacharsis’in kadın mirasçısı olarak popüler kültüre girer.

(9)*Sevgili Okur,

Herakles’in oniki işinden birini, Nemea Aslanı’nı bilir misiniz? Bu aslanın derisine silah işlemez, Herakles boğarak öldürür. Ama işi aslanı öldürmek değil, postunu teslim etmektir. Sonunda Athena’nın yardımıyla çözümü bulur. Derisini aslanın kendi tırnaklarıyla yüzer. Hiç Cizvit tanıyanınız var mı? Eric Arthur Blair ya da kalem adıyla George Orwell’in, Bindokuzyüzseksendört adlı eserinde, kitabın ana karakteri Winston Smith’e işkence yapan iç parti üyesine işlerin içyüzünü anlattırdığı bölümde,

“Bize en çok yaklaşanlar Cizvitler’di, Naziler değil” dedirtmesi hatırımdadır.

ETİKETLER:
Yorumlar

  1. Selçuk İnaç dedi ki:

    Yazınızı ilgiyle ve heyecanla okudum… İki kez de düşüncelerimi yazdım. Ancak Sayfa iki kez tekrar kayda girdiği için yorumlarım kayboldu… Bu konularda hepimiz daha çok araştırmalı ve farklı bilgilere ulaşmalıyız. Dilinize ve yüreğinize sağlık…

  2. Varol Tümer dedi ki:

    Muazzam! Teşekkürler! Uyuyan milletler ya yok olur ya da köle olarak uyanırlar (K. Atatürk). Yok olmayacağız, çünkü uyumuyoruz; şükür ki sizler varsınız! İnsan insandır nihayetinde; Türklüğümüzle böbürlenmiyor, başkalarını da aşağılamıyoruz: Ancak tarihi çarpıtan, böyle dünyayı harekete getirmiş, tarihe şekil vermiş büyük bir milleti, asırlardır aşağılamak için yarışan dünün pagan, bugünün emperyalist güçlerine YETER demenin ve üstünü örttükleri gerçekleri birer birer ortaya dökerek tarihi çarpıklıkları düzeltmenin zamanı gelmiştir. İncelemeleriniz doğru yönü aydınlatmaktadır; çalışmalarınızda başarılar dilerim. (Murat Adji’nin Türklerin Saklı Tarihi adlı eseri mutlaka gözden geçirmelisiniz… orada yabana atılmayacak ip uçları bulacaksınız [iki yıl önce Rusça aslından ben çevirdim.]