Bodrum Gündem

KADIN HAKLARINA SALDIRININ SON HAMLESİ: ARABULUCULUK

KADIN HAKLARINA SALDIRININ SON HAMLESİ: ARABULUCULUK
22.01.2012
0
A+
A-

                Türkiye?de kadın hareketi, kazandığı deneyimle, birikimiyle, ulaştığı kitlesellikle, örgütlülüğüyle çok cesur ve etkin bir mücadele vermekte. Buna karşın kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz artıyor, kadın istihdamı azalıyor, kadınların insan haklarının ihlaline her gün yenileri ekleniyor.

                Neden?

                Bazan sinsi ve damıtılmış, bazan açıktan ve fütursuzca yürütülen bir saldırıyla karşı karşıyayız çünkü. Erkek egemen anlayışın, kadına ortaçağ kafasıyla bakışın, eşitlik düşüncesinden ürken zihniyetin saldırısıyla? AKP İktidarından ve uygulamalarından söz ediyoruz elbette?

                Bu yazının konusu, son bir saldırı girişimiyle ilgili: ?Arabuluculuk Yasa Tasarısı?

                Yasa tasarısının hukuksal eleştirisini hukukçulara bırakıp, biz burada kadınlara ilişkin yönünü irdeleyeceğiz.

                Özellikle; Miras hukuku ve  Aile hukuku gibi alanlarda ve mirasın paylaşımı, boşanma, mal paylaşımı rejimleri gibi pek çok  konuda kadınları ? eşit yurttaş? durumuna getiren Medeni Kanun rafa kaldırılacaktır. Erkeğin egemen, güçlü ve muktedir olduğu toplumumuzda ?gizlilik? içinde yürütülen bir uzlaşma sürecinde kadının, zorla rızasının sağlanacağı, tüm haklarını yitireceği, sözleşme yapmaya boyun eğdirileceği apaçıktır.

                Arabuluculukta hangi usulde olursa olsun ve sonucu ne olursa olsun uzlaşma sağlanması öngörülüyor. Yani, töreye, şeriat hükümlerine ya da  tarikat adabına uygun sözleşmeler yapılabilir. Arabuluculuk için gizlilik ilkesi kabul edildiğinden de kamu düzenine aykırı bu sözleşmelerin denetlenme imkanı olmayacaktır.

                Yapılacak uzlaşmada ?hak ve haklı? aranmayacak, tam tersine ?iş bitiricilik? esas olacağından ?güçlünün haklılığı? geçerli olacaktır.

                Arabuluculuk parayla yapılacağından, erkeğin ekonomik gücü nedeniyle ?parayı veren düdüğü çalacaktır.?

                Arabuluculuk kurumunun, düzenlenmesi, işleyişi denetimi  doğrudan Adalet Bakanlığına bağlı olacaktır. Bunun anlamı; siyasal iktidarın zihniyetinin bir kezde hukuksal uyuşmazlıkların çözümü üzerinden topluma egemen kılınacağıdır.

                Arabuluculuk uygulamasında Yargıç ve Savunma güvencesi bulunmadığı için; kadın arabulucu karşısında yapayalnız kalacak, ?mahalle baskısının? yanına birde bizzat kendi ailesinin baskısının eklenmesiyle  hakkı olanı almak yerine, verilene razı olmak zorunda olacaktır. Dünyanın her yerinde buna rızanın imal edilmesi denir ve sinsi fakat ağır bir ahlaksızlıktır.

                Hukuksal uyuşmazlıkların çözümünde Arabuluculuk , varolan eşitsizliklerin  daha da derinleşmesine giden bir uygulama olacaktır. Kadına yönelik birinci sonuç budur.

                Farklı durumlarda, farklı yerlerde, farklı kişilere, farklı uygulamalar ortaya çıkacak bu ise ?çok hukukluluğa? kapı açacak , toplumun çimentosu görevi gören ?medeni yasa?nın kadına sağladığı genel koruma işlevi ortadan kalkacaktır.  İkinci önemli sonuç budur.

                Adalet olan güven duygusunun aldığı bu onarılamaz yara,  kadınların insan hakları için mücadeleye  büyük zarar verecek? Kadınlar, ellerinde olanı da yitirme korkusuyla, asla bir hak elde edemeyeceği inancıyla şiddete, ezilmeye ve onurlarının çiğnenmesine daha çok boyun eğmeye devam edeceklerdir. Kadınlar ve kadın hareketi açısından üçüncü önemli sonuç budur.

                Arabuluculuk yasa tasarısını hazırlayanlar;  Yasa tasarısının gerekçesi olarak ?yargının hızlandırılması ve iş yükünün azaltılmasını ? öne sürüyorlar. Oysa bu iktidar, tapuda ?aile konutu? şerhi koydurmayı yalnızca beyana bağlı olmaktan çıkarıp, mahkeme kararı isteyen yasa değişikliğini yaparken mahkemelere yeni bir yük getirmekten kaçınmamıştı.   

Malatya?da yaşanan bir ?arabuluculuk? olayını yeniden hatırlatayalım.              
Malatya?nın Kuluncak ilçesinin İlisuluk köyünde 25 Kasım 2005 günü yaşanan olayda, imam

nikâhlı eşinden şiddet gören Fatma Akça isimli kadın, babasının evine dönmüş; ancak eşi Cabbar Seven tarafından babasının evinde silahla rehin alınmıştı. 46 saat süren pazarlık sonucu teslim olan Cabbar Seven, dönemin Kuluncak Kaymakamı İbrahim Cenet?in de aralarında bulunduğu çok sayıda ?arabulucu? tarafından imam nikâhlı eşi Fatma Akça ile Jandarma Karakolu?ndaki nikâh töreniyle resmen evlendirilmişti. Cabbar Seven, nikâh masasında eşini çok sevdiğini belirterek: ?Her şey eşim için!? demişti. Ve toplum bu ?uzlaştırmayı? ?takdirle ? karşılamıştı. Ama bu yanlıştı? Yanlış olduğu da bir yıl sonra ortaya çıktı. Nikâhtan bir yıl sonra, 25 Aralık 2006?da Cabbar Seven, eşi Fatma Seven ve 4 çocuğunu evde iple boğarak öldürmüştü.

                Safiyane ?beyanlara?, ?temennilere?, ?iyi niyetli girişimlere? değil yasal güvencelere dayanmak gerekir? Yanlışlarımız öğretmenlerimizdir? Cumhuriyet Kadınları toplumu uyarıyor

                Bu yasa tasarısı, kadınların, Cumhuriyet Devrimleri?yle ve Medeni Kanun?la kazandığı eşitlikçi insan hakları alanında ciddi bir geri dönüş demektir.

Tüm kadınlar ve tüm kadın örgütleri bu tasarının durdurulması için etkili ve kararlı bir mücadele vermelidirler.

DR. BEDRİYE GÜRKAN

CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ

BODRUM HALİKARNAS ŞUBE BAŞKANI Accutane online Paxil online Order Lamisil

 

 

ETİKETLER: ,
Yorumlar

  1. Ayla Gürpınar dedi ki:

    Kadınlarımız ve hakları, erkekler ve bu erkeklere koşulsuz itaat eden başka kadınlar tarafından, yasalar da içine katılarak, eşitliğin tersine programlanır ise o ülkede gelişim olur mu hiç!
    Atatürk’ümüz 1923 yılında ;
    ” Başarısızlığın nedeni kadınlara ilgisizliktir – yaratıcı güç, insanları iki tür olarak yaratmıştır…..buna rağmen bir sosyal topluluk , iki türden yalnız birinin çağdaş gereklere sahip olmasıyla yetinirse, o topluluk yarıdan çoğu ile zayıf kalır. Bir ulus ilerlemek ve uygarlaşma isterse özellikle bu noktayı temel olarak kabul etmek zorundadır.” demiş.
    Bu her gün önümüze katmerli, katmerli konulan bu tasarılar bizi nereye götürmektedir!
    Bazı erkeklerin ne düşündüğü ortada, üstelikte yönetim kadrosundakilerin ama bu zihniyete ayak uyduran kadınlarımıza ne diyeceğiz! Ve özellikle Bodrum Yarımadasında bulunan ve bu zihniyeti benimseyen bir iktidar partisine katılan kadınlarımıza ne diyeceğiz!!!!!