Bodrum Gündem

PUH ALLAH KAHRETSİN!.. BÖYLE KARDEŞ OLMAZ OLSUN!..

PUH ALLAH KAHRETSİN!.. BÖYLE KARDEŞ OLMAZ OLSUN!..
05.02.2012
0
A+
A-

Yazan : Serdar ANLAĞAN

 Güçman ve Uçman iki kardeştirler. Güçman, büyük olanı nasıl böyle kapı gibi, koç gibi bir oğlandır. Öbürki, Uçman, böyle ufak tefek tıfıl bir oğlan, gözü de bir acayip bakıyor ha.

Güçman okur, işletme mühendisi olur. Evlenir, ev bark sahibi olur, düzenini kurar. Küçük olan, Uçman, üniversiteyi okumaya İstanbul’a gider.

Aradan yıllar geçer.

Bir gün Güçman’ın kapısı çalınır. Uçman gelmiştir. Gelmiştir amma, nasıl böyle bir garip olmuştur. Allaaaah, saç sakal, gözler az pişmiş koyun kellesi gözü, ayakta bir şalvar, üstünde yeşil cepken, elinde doksandokuzluk tespih, tamam, yani dindar olmak tabi iyi bir şey, Allaha inanandan, tabi bir zarar gelmez ama belli bişi bu oğlan orada tarikata ney girmiş arkadaş.

Neyse tabi, kardeş bir yerde kovamazsın, alır evine Güçman, Uçman’ı “Ulan” der “bu oğlan” der “orada kafayı yemiş, herhalde” der “büyük kent psikozuna mı girdi nooldu” der. “Neyse” der “toparlar zamanla, akıllı çocuktur” der.

Ama Uçman bir türlü düzelmez. Hayır, evde bir de yeni evli genç kadın var. Bu kadın aydın fikirli filan. Yani evde hani, ne biliim dolaşmak ister, böyle, rahat, yani nasıl desem, tabi kayınbiraderi de olsa bir mahremiyet filan var. Kadıncağız rahatsız olur haliyle.

Uçman desen, ne iş ne güç. Altı ay olur abisinin evine yerleşeli, hani anlatiim de yani, tamam günde beş vakit namaz tabi iyi bişey de, fısır fısır dua okur da bir acaip, dua okurken gözler fıldır fıldır dönüyor, namaz biter, oturur bir köşeye şakır şakır tesbih çeker, başka iş yok. Bir de durmadan evde yengesini kesiyor. Genç kadın tabi, o da, ne biliim göğsü açık elbise filan giyiyor. İşte bir acaip durum. Güçman desen işten eve yorgun argın geliyor, bir de evde bunlarla uğraş.

Bir gün bardak taşar. Bir haftasonu, Uçman, pazar eklerini okuyan Güçman’ın yanına gelir. “Bak” der “abi” der “ben” der “dikkat ettim” der “banyonun anahtar deliğinden baktım” der “yenge, hani, mahrem yerinin kıllarını hiç kesmiyor, sonra sen de niye hiç namaz kılmıyorsun” der. Güçman önce şaşırır, “ulan” der, sonra gözü döner, tabi kapı gibi çocuk, bir tane vurur kardeşine ama pişman olur.

Uçman hastaneden çıkınca yine eve döner. Bu sefer     abisi ve yengesi ile hiç konuşmamakta, evde yalnızca yemek yiyip, namaz kılmaktadır. Sonra nerden çıktığı belli olmayan böyle, kara kara sakallı, cüppeli, takkeli bir acaip adamlar eve gelip gitmeye başlarlar. Bunlar, eve gelmekte, Uçman ile bir odada saatlerce kapalı kalmakta, gittikleri zaman da evi yoğun bir sigara dumanı, hacıyağı ve ayak kokusu sarmaktadır.

En nihayet yenge, dayanamaz, “Güçman, ya o ya ben” der. Eee, ne de olsa, kardeş de olsa, ulan bir adam bu kadar da istismar edilmez ki arkadaş…Güçman, Uçman’la konuşmaya karar verir “bak kardeşim, eve geleli bir yıl oldu ya adam gibi işe gir çalış bırak bu tarikat marikat ayaklarını ya da bu diyardan gideceksin” diyecektir ki, Uçman ortadan kaybolur.

Altı ay ne haber ne bişey.

Güçman ile karısı tam rahatlamıken bir akşam kapı çalınır.        Açar Güçman kapıyı…Uçman.

Bu sefer bir değişmiş, bıyık bırakmış, saç uzatmış, üstünde parlak bir takım elbise, ipek gömlek, ağzı da nasıl leş gibi içki kokuyor.

“Ağbi” der Uçman, iki gözü iki çeşme, kocca adam çocuk gibi ağlıyor. “Ağbi” der “ben yanlışımı anladım. Senden ve yengemden özür dilemeye geldim, affet ağbim, büyüğümsünüz, can ağbim, can yengem, güzel insanlarım benim” der, içeri girer.

Tabi ağbi yüreği, aynı kandan aynı candan iki kardeş, kovamazsın bişey yapamazsın. Hem sevinir de Güçman kardeşi o cendereden kurtuldu diye.

Ama bu sefer de bu herif, her gün her gün içiyor, gece yarılarına kadar nerde olduğu belli değil, o pavyon senin bu pavyon…hani ulan…insanda Hazreti Eyüp sabrı olsa dayanamazsın. Bir de saat gecenin ikisi üçü kapıya dayanır, ama her akşam ağlar “ağbi, ben yaramaz adamım, çok hatalıyım, sana, altın kalpli yengeme karşı çok mahçubum” diye kafa ütüler. Bir de hediye diye, eve yok kuyruğu kırık, yok hortumu kırık cam fil bibloları getiriyor. “Al yenge, hani, sana aldım, sana layık değil ama, güzel yengem, annem benim” diye şapır şupur yengesini öpüyor. Kadıncağız gecelikle filan odasına zor kaçıyor.

İşte böyle bir rezillik…sorma gitsin.

Tabi bu iş böyle yürümez. En sonunda evde şiddetli bir kavga olur. Uçman, abisi ve yengesiyle bozuşur. Evi terk eder. Gittikten sonra, abisinin bir milyon altıyüzbin lirasını, üçbin mark dövizini, yengesinin mücevheratı ile evdeki büyük guguklu duvar saati, duvar piyanosu ile el işi Isparta halısını ve kediyi beraberinde götürdüğü anlaşılır.

“Nalet olsun” der Güçman. “Defolsun gitsin de ne alırsa alsın” der.

Uçman ne yapıyor ne ediyor bilinmez. Bir ara otobüs şoförlüğü yapmış Yozgat-İstanbul hattında galiba, sonra, şimdi galiba Kuşadası’nda bir barda barmen miymiş neymiş, her ne haltsa puh…

Allah kahretsin, böyle kardeş olmaz olsun!

SON

Pişmiş Kelle – Hunharca Güldüren Hain Dergi – Sayı 23 cheap Aciclovir Buy Strattera online Prozac price

3 Ağustos 1990

Editörler : Behiç Pek – Engin Ergönültaş

ETİKETLER: ,
Yorumlar

  1. alyel dedi ki:

    SONUNU MERAK ETİM? MÜKEMMEL Bİ YAZI!!!