Bodrum Gündem

BODRUM?LU KİMLİĞİ KONUSUNDA BİR ANALİZ…

BODRUM?LU KİMLİĞİ KONUSUNDA BİR ANALİZ…
08.02.2012
0
A+
A-

Sabahattin Efe buying Viagra online cheap Ventolin
buy Accutane online Hukukcu-Araştırmacı Yazar

          Bugün gelinen noktaya Bodrum?lu kendi arzusuyla mı geldi? Daha doğrusu tek başına Bodrum?u, Bodrumlu?yu mercek altına alarak değil, son otuz yılda Türkiye?de yaşanan toplumsal ve ekonomik değişimin irdelenmesi ile açıklanabilir ki Bodrum Türkiye?nin bir aynasıdır. Tüm Türkiye?de Bodrum gibi ilgi çeken bir ilçe bulunamaz, burada tatil yapmak, on beş günlük dahi devre mülk sahibi olmak bir prestij haline geldi,Bodrum dünya piyasasında tanınan bir tatil yeri oldu. Bodrum?u Bodrum yapan faktörler, iklimi, ilk çağlardan beri Akdeniz?e açık bir liman oluşu ve bunun getirdiği yaşam kültürü yanında halkının oldukça cana yakın ve hoşgörü sahibi olması sayılabilir.

Bodrum halkı kadar uysal, ensesine vurup ekmeği alınacak bir halk az bulunur. Bu halk Antalya?dan kaçarak gelen Zeki Müren?i baş tacı etmiştir, düğünlerine davet ederek baş köşelere oturtmuştur, daha nice sanatçıları bağrına basmıştır. Bir zamanlar İzmir fuarına gezmeye gidenler,  ?İzmir?de su da parayla? diye kahvede anlatırken, o zamanda çok kullanılan deyimiyle Yokuşbaşı?ndan yukarı çıkmamış insanlar ? -Öyle şey mi olurmuş ? diye inanmazlardı.

Bodrum turizme 1970?lerde ev pansiyonculuğu ile başladı. Bodrum?a ilk gelenler eskiden beri ahbap oldukları ailelerde misafir kalırlardı. Daha sonra gelen gidenin artması ile yazın evinin bir odasına taşınan ev halkı diğer odaları kiraya vermeye başladı. Evin geniş avlusunda yemekler hep beraber yenir, günlük geziye birlikte gidilirdi. Böylesine bir sıcaklık içinde seneler süren dostlukta, gelenler her sene aynı pansiyonda kalırdı. Balık, rakı muhabbetlerinde parayı bitirenler, ? sonra gönderirsin, seneye ödersin?  diye otobüse kadar uğurlanırdı, 1980 sonrası film kopmaya başladı. Artan dinlenme ve eğlence talebine uygun mekanları yapmaya, Bodrumlunun tavşan hapşırığı kadar az sermayesi, mevcut binası yetmeyince altına hücum devrini yaşayan bir vahşi batı kasabası  oldu.

1980 sonrası yaşanan kayıt dışı ekonomi ve demokrasiyi rafa kaldırma girişimlerinde palazlanan ve gurur duyulduğu söylenen işadamı, mafya, siyasetçi işbirliğinin getirdiği kara para yatırımcıları alemin yeni kralları oldular. İç dinamikleri olmayan Bodrum?lu en ezilen kesim oldu. Yerel dayanışma duygusuna ve hep birlikte hareket  etme alışkanlığına da sahip olmamak eklenince ekonomik direksiyon dışarıdan gelenlerin  eline  geçti. Kenan Evren?in bile susturamadığı iddia edilen diskoteklerin gürültüsü içinde uyumaya çalışarak yeni ekonomik düzeni sessizce kabullendiler.

Bir Cumhuriyet meydanı vardı, (şimdiki PTT karşısı)  çocukluğumuzda bayram günlerinde kiralık bisikletlere binerken dizlerimizi kanattığımız, yatılı okula giderken otobüse bindiğimiz, Cumhuriyet bayramları törenlerinde trompetlerin çaldığı, deve güreşlerinde yamacına kaçtığımız meydan bir baktık ki bir gün kat karşılığı bir bankaya verildi, etrafı tahta perde kaplandı. Toprağını da kazıyıp götürdüler,  bu meydana yapılan binalar, bildiğimiz kadarıyla senelerdir davalık, müteahhit firması, mimarı, belediye ile davalaşıyorlar. Kente karşı işlenen suçların ibret belgesi gibi duruyor.

En kötüsü de Ankara?dan alınan imar izinleri ile tüm Türkiye?nin ikinci konut ihtiyacını karşılama rolünün Bodrum?a verilmesi oldu. Geleneksel tarımdan geçinebilen köylü,  yer altı suyunun artezyenlerle çekilmesi sonucu tarımdan para kazanamaz oldu. Şimdi gelen Milas suyu otuz sene önce yarımadaya getirilmeliydi, artezyen kuyuları yeraltının jeolojik yapısını bozdu, toprak tuzlandı, çölleşme başladı, hiçbir alt yapı yapılmadan bu kadar büyük alanı imara açmak, kalitesiz inşaatla doldurmak, denizlerin kirletilmesi devletin suçudur, otuz senedir yapılan doğa katliamı için devlet Bodrum?dan da özür dilemelidir.

Hele kooperatifler, hiç yerel belediyelere uğramadan Ankara?dan alınan izinlerle, mevzii imarlarla şehirlilerin ikinci konut ihtiyacını fazlasıyla karşıladılar, yaptılar sattılar, memleketin bir başka köşesini yağmalamak için gittiler. Ankara kökenli merkezi idare,  kıyı şehirlerinde yaşayan halkın geleceğini düşünmeden köylünün geçim kaynaklarını, tarım alanlarını kurutacak imzalar attı.

Otuz yıl öncesinde yaz gününde bahçe aralarında akan azmaklar vardı, su tavukları, ördekler yüzerdi. Tarlalarda teneke büyüklüğünde karpuzlar,  ballı incirler, üzümler yer altı suyunun yakınlığı sayesinde yetişiyordu. Kış mevsiminde çakıllı derelerde diz boyunda suda burnundan buhar fışkıran eşekler mandalin kasalarını taşıyorlardı. Bahçelerde mağaza denilen çinko örtülü evlerde mandalin işlenirdi.

Benim babam aynı anda beş çocuğunu birden okutuyordu, tarımdan, hayvancılıktan elli odalı bir otelin kazancı kadar para kazanıyordu. Köylünün o güne kadar hiçbir arada görmediği kadar parayla tapuda yüzlerce dönüm tarlaları dağlık yerleri alanlar, kurdukları kooperatiflerle kalitesiz inşaatlarla doldurdular, bu evlerin çoğu deniz kumu ve tuzlu su ile inşa edildi, şimdi yeni alanlar bu evleri yıkıp yeniden yapıyorlar.

1970?lerde siteler ve turistik tesislerin artezyenleri, köylünün ve doğanın yaşamını sağlayan suya ortak oldular. Köylü, bahçe kuyularını otuz metreye kadar kazdı, ama kaya çıkınca sonunda havlu atmak zorunda kaldı,  Orhan Veli?nin dediği gibi ?baka kaldı  giden gemilerin ardından ?.

Geliri azalan köylü, toprağını satarak yaşamını sürdürmeye çalıştı, tarla satarak kızını evlendirmeye, oğluna ev yapmaya başladı, satacak tarlası olmayanlar işçilik, bekçi, şoför, kaptan gibi meslekler yöneldiler. Bir tekneye kaptan olmak, minibüs şoförlüğü yapmak üniversite okumaktan daha iyi kazandırınca okuma isteği olmayan ikinci bir nesil ortaya çıktı. Milas, Yatağan?a kadar köylerden minibüsler sabahın köründe temizlikçi, kat hizmetçisi işçileri topluyor gecenin yarısında bırakıyor, sigortasız ücretler en dipte geziyor, köleleştirmeye doğru bir gidiş var.

Her şehrin bir geçmişi ve hafızası vardır. Bodrum?a bakınca hızlı bir değişimin yarattığı baş dönmesinden, kent bilincinin dumura uğradığı görülüyor. Bir halının hızla altınızdan çekilmesi, bulutların yere sürtünerek hızla akması gibi etki yaratacak bir değişimden bu zamanların Bodrum ?u ortaya çıktı.

Acemi bir kasabın kestiği kurbanlık kuzuya benzeyen Bodrum?un,  derisi delik deşik, ciğerleri sağa sola savrulmuş, sakatatından rant çorbası yapılmış, herkes

seyrediyor.                      

Bodrum?da yerli yabancı ayrımı gibi bir şey söz konusu değildir, isteyenin istediği gibi davranabilme ve yaşayabilme özgürlüğü bulunan bir yerde bunu söylemek abestir. Artık Bodrum?lu diye bir şey de yok, birlikte yaşamak var, burada doğan büyüyen yüzde yirmi civarında kalmış, kağıt üzerinde Bodrum?lu olmaksa olacağına hiç olmasın daha iyi, gerçek Bodrum?lu Bodrum?u gönülden sevmek, onu koruyabilmek, onu soyanlara, yağmaya,  yolsuzluğa karşı çıkabilmek, güzel doğru işleri, yatırımları desteklemektir.

Bodrum?u bu şehirde yaşayanların geliştireceği kent bilincinin gelecek kuşaklara  taşıyacağı unutulmamalıdır.

ETİKETLER: ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.