Bodrum Gündem

SEVGİLİLER GÜNÜNDE?

13.02.2012
0
A+
A-

RİSK TOPLUMU AKREP MİSALİ! metoclopramide without prescription

Sevginin, aşkın, sevdanın; bir güne özel anılmasını, ?yüce? duygunun ticaretinin yapılmasını, kapitalist sistemin tüketim araçlarından biri olarak kutlanmasını, oldum olası itici bulmuşumdur. ?Tükenen? ihtişam gösterisi çarkının sevdaya dair kutlaması olur mu, olabilir mi? 

Ama adetten olmuş bir kere ?sevgililer günü?nü kutlamak, cafcaflı, büyük laflar etmek! Kırmızıya bürünmek, güllerden medet ummak, tek taş pırlantadan yola çıkmak…  

Bugün bu köşeden, sevgililer gününde, en değerlimiz olan ?vatan?ımıza duyduğumuz sevdayı kutlayalım derim!

Pırlanta: vatanımız; kırmızı: bayrağımız; gülümüz: tüm Türkiye insanımız? 

Sevdalıyız ya hepimiz, her birimiz; gelin anlamsız ideolojilerle, yersiz çekişmelerle, kıymetsiz güç savaşlarıyla soldurmayalım gülümüzü, insanımızı. Yolumuz sevda yolu olsun. Sevdamıza; aklımız, vicdanımız, insanlığımız kılavuzluk etsin; hırslarımız, korkularımız, karanlıklarımız değil. Sevdamız, gökyüzündeki ay-yıldız gibi aydınlık olsun. Tüketmeyelim, tükenmeyelim; gülümüzü soldurmayalım?

Bir ömür olsun, renkleriyle, farklılıklarıyla, kalıplarla sınırlamadan, kardeş olsun değerlerimiz, lisanımız, inancımız?.Gerçek ?SEVDA TOPLUMU? olalım, ?RİSK TOPLUMU? olmaktansa?

Kısacası, özlemim var böylesi aşka, sevdaya benim, Lucis Vitae?me, bir diğer ifade ile yaşam ışığına? 

Bir başka pencereden bakacak, sevgiyi fazla romantik bulacak olursak, kısacası rasyonel cümlelerle anlatacak olursak: Dünya ve ülke gündemini dikkate aldığımızda; mevcut toplum yapısını, en basit ifade ile ? Fluoxetine online Prozac price risk toplumu? olarak tanımlayabiliriz. Bu tanımı ben icat etmiş değilim! Bu tanım, 1944 doğumlu ünlü Alman sosyolog Prof.Ulrich Beck tarafından adlandırılıp tartışmaya açılmıştır. 

Ben, bu köşeden haddim olmayan bilimsel-sosyolojik bir tartışmanın içine girip, ?Risk Toplumu? tanımını çok havalı! bulduğumdan, kavramla ilgili değerlendirmeler yapmayacağım. Sadece; önce yerelimizde, sonra ülkemizde, dünyada ve en nihayetinde tüm bunların bütününde hepimizin, her birimizin, insanoğlunun içinde bulunduğu döneme dikkat çekerek içimdeki, yüreğimdeki huzursuzluğu hafifletmeye çalışacağım.

AB içinde yaşanan ekonomik, siyasi gelişmelere;

ABD?de önümüzdeki süreç içinde gerçekleşecek seçimlere;

Arap ülkelerinde yaşanmakta olan ?bahar? sürecine (artık ilkbahar mı yoksa sonbahar mı zaman gösterecek);

Afrika ülkelerinde süregelen açlık, sefalet, geri kalmışlık, siyasi ve kabile çatışmaları ile henüz tam olarak emperyaller tarafından tüketilememiş doğal zenginliklerin paylaşımına;

Afganistan?da, Pakistan?da yaşananlara;

Orta Doğuda ki gelişmelere ve yakın coğrafyada yaşanmakta olan gerilim, çatışma ve ayrışma dönemine baktığımızda, Prof.Beck?in ?risk toplumu? öznesinden hareketle, gerçekten günümüz insanı risk altındadır. Diyeceksiniz ki, ?hep öyleydi; öyleydik, yeni bir şey değil ki!? Doğru, ama artık cahiliyenin değil tam tersi ?sözde? modernitenin! öngörülebilir ve görülemez sonuçlarıyla, farklı bir çatışma, ayrışma, dönüşme ile karşı karşıyayız. Böylesi bir ortamda sevdalardan bahsetmek mümkün mü?

 İnsan; tabiata, güzele, iyiye, sadeliğe, dürüstlüğe inat, fazlasına öykündükçe, hırslarının egemenliğinde eylemlerini aklandırmak için her türlü karanlığa göz yumdukça, risklerin giderek büyümesi kaçınılmazdır. Büyüyen sorunları ise; her hangi bir ?aşırı? ihtiyacın, ideolojinin, gerekliliğin, tutsaklığın çatısı altında raptı zapt altına almak söz konusu değildir. Sorunlar kartopu sarmalından çıkar çığ haline gelir, nitekim gelmiştir? 

Şimdi gelelim kendimize! Risk toplumunun birer ferdi olarak, mevcudiyetimizin anlamı üzerine gerçekten kafa yoruyor muyuz? Varlığımızdan yana taraf mıyız? Demek istediğim sadece ?bir? düşüncenin, bir ideolojinin ya da bir siyasi partinin, bir birliğin, bir gurubun vs?nin tarafı olarak ?var? olmak değil? Kast ettiğim: insan olarak varlığımızdan yana taraf olmak, gerçek aşkı yaşamak? Tarafsızlığın tarafgirliğini yaparken, sınırlarları kaldırmaktan, paylaşımları arttırmaktan, sevgiyi tek hâkim kılmaktan, mümkünse tüm hırslarımızdan arınmaktan bahsediyorum. Olacaksa bir çabamız: yerelimizin, ülkemizin, dünyanın tüm insanlarının mutluluğunu, refahını, varlığını hâkim kılmak adına tek ve bir olmayı, özgür olmayı başarabilmeliyiz. Yapabilir miyiz? Bizler, böyle bir riski göze alıp sevgi toplumu olabilir miyiz? Çok mu hayalî geldi bu yazım, o zaman Nazım Hikmet?ten bir şiir ile sonlandırayım? 

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
? demeğe de dilim varmıyor ama ?
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!  

NAZIM HİKMET RAN?

 Sevgililer gününüz kutlu olsun!

Didem Öneş Nacak

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. bulent kayali dedi ki:

    “insan olarak varlığımızdan yana taraf olmak, gerçek aşkı yaşamak”

    Sevgili Didem,

    “Taraf” olmayı geçtim, artık farkıdalığımızı dahi kayebttiğimizi düşünüyorum…

    Bir kere daha bu değerleri hatırlattığın için teşekkürler… / Bulent

    1. Didem Öneş Nacak dedi ki:

      Sevgili Bülent, Kayalı :-)) Mesafeye, zamana ve mekana rağmen sevgili Dost!

      Ne güzel demişsin, bu köşede ne güzel dertleşmişiz. Sen her nekadar farkındalığımızı kaybettik desen de, sevgiden taraf olduğunu ifade ediyorsun. Keşke bu yazıyı, bilip bilmeden, yerelini, ülkesini, insan oğlunu gemsiz ve gamsız üslubu ile sevgisizlikden yana tarafgirliğe çağıranlar, dilin yarasının ağır olduğunu bilmeyenler de okusa ve düşünse. Alaycılığın sevgiden dem verması mümkün mü? Keşke herkes senin gibi farkında olsa, önce gönülleri fethetmek gerekir, bu da ne siyasetden ne de kinayeden geçer…
      Teşekkür ederim dürüst olduğun için, destek verdiğin için, en öenmlisi insanlıkdan yana taraf olduğun için, sevgi insnı olduğun için…
      Hoş geldin, köşeye, hoş geldin Bodruma…
      Hoş geldin farkında olanlarla yol almaya…
      Sevgi ve Saygılarımla
      Didem

  2. Ata Can dedi ki:

    Her ne kadar ?yüce? duygunun ticaretinin yapılmasını, kapitalist sistemin tüketim araçlarından biri olarak kutlanmasını, oldum olası “ben de” itici bulsam da, buna benzer birçok “kaybolan” “yiten” değerimizin de bu sistem olgusundan nasibini aldığını bilsem de, ben sevdiceğimin gününü kutlayacağım. Artık “yerleşmiş” bir şekilde “bunu olsun unutmayalım” diyerek pelesenklerle dolu dünyamızda bir minik heyecan yaşamak, yaşatmak isteyeceğim.
    Ama sevgi toplumu olmak adına birşeyler yapabilecek miyim onu bilemiyorum zira yaptıklarım, yapacaklarımın bir garantisi olamıyor bu noktada. 🙂 Yorgunluk, bezmişlik, çaresizlik çok daha ağır geliyor şu son zamanlarda. Ben mi yaşlandım, hayat mı çok daha zor artık kesitremiyorum ama bir gerçek var ki; çok uzağım, çok uzağız “sevgi toplumu” olmaya… Hatırlattığın için teşekkürler… Keşke elle tutulur birşeyler yapabilsek… Bak binlerce insan ölüverdi bir gecede Van’da ve biz hala… çok uzağız… Umarsızca… Daha benzer neler var neler…
    Kızma ama ben “sevgililer günü”nü kutlayacağım… “Sevgi toplumu olmak adına”, kızım da öğrensin diye… Ha yoksa bana her gün sevgililer günü… Yaşlandım ama “delilik” de hala aynı seviyede… Delicesine sevince…
    🙂

    Kal sağlıcakla….

    Bodruuuuuummmm. Senin de sevgililer günün olsa keşke…
    Bodrum Aşıkları Günü?….

    Didooo! Sen bunun altını bir doldur istersen ha?

    1. Didem Öneş Nacak dedi ki:

      Adı gibi Can!

      Teşekkür ederim, her katkına, kelimene…

      Ama kendine haksızlık etme derim. Bilirim çabalarını, umutlarını, insana dair her güzel hayalinde gerçekten yüreklice attığın adımları, yazmalarını, müziğini, uzakları yakın edişlerini, farklılıkları buluşturmanı, bir yapmalarını…

      Sen kutla sevgililer gününü çünkü sevgiyi bir gün değil her gün yaşayanlardansın! Asyamın gözlerinden öperim, öğret ona kendi düşüncelerini başkalarını kırmadan da ifade edebileceğini, dalga geçmeden, kimseyi küçük görmeden, bilip bilmeden konuşmaması gerektiğini, cümlelerine sevgiyle başlamasını, zaten başka türlüsü mümkün değil çünkü o iki sevgi insanının ürünü…
      Güzellikler, sevgiler, saygılar

      Didem

  3. Mehmet Nacak dedi ki:

    Sevgililer gününü kutlamak zorunluluğunu hissedenlerin okumasını isterim.Yazarı kutluyorum.Didemciğim, anlaşılan “Gündem Bodrum”Bizim gündemimize de girdi,Sevgiler ve başarılar.

  4. sevgi dedi ki:

    Didemciğim enfes bir yazı olmuş, kutluyorum… Eline, yüreğine, gönlüne sağlık…
    Sevgiyle…
    Sevgi