BU NASIL İŞTİR…
28 Şubatın tartışıldığı bu günlerden geriye doğru baktığımda Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki bir ileri bir geri ilerleyen çağdaşlaşma serüvenine takılıp duruyorum. Hürriyet coşkularını baskı yönetim dönemleri durdurmuş. Huzur umutlarını, bitmeyen savaşlar izlemiş. İsyanlar kanla sıvanmış. Devrimlere karşı, darbeler yapılmış, muhtıralar verilmiş. Halk, kendi korku dünyasına çekilirken ne vatandaş olabilmiş ne de birey! Cemal Süreya?nın ?Kısa Türkiye Tarihi? şiiri vardır. Ben Yapı kredi yayınlarının ?Sevda Sözleri? kitabında okumuştum.
Durumu şöyle özetler;
I
Şelaleye düşmüştür
Zeytinin dali;
Celaliyim
Celalisin
Celali.
Üç anayasa ortasında büyüdün;
Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum
III
Türkiye?nin adı,
Soyadı yasasından beri Atatürk adından soyutlanamadı;
1930?lu yıllarda Etitürkiye
1940?lı yıllarda Atetürkiye
1950?li yıllarda Uditürkiye
1960?lı yıllarda Ötetürkiye
1970?li yıllarda Atatürkiye
1980?li yıllarda Adıtürkiye
Mavi yolculuklar var bir de,
O yunani o güzel yolculuklarda,
Hemen her zaman;
Adatürkiye.
O yıllarda ülkemizde
Çeşitli hükümlerle
Yetmiş iki dilden
İkisi yasaklanmıştı:
İkincisi Türkçe.
Kahvede subay yok,
Bu nasıl iştir!
Bugün de subay yok kahvelerde ama korku var.
Ses yok!
Bu nasıl iştir!