Bodrum Gündem

Ben Evlatlarımı Bu Cumhuriyet’in Ekmeği İle Büyüttüm…

23.05.2012
0
A+
A-

mehmet_şerif_fatma_mahmut_kocadon_ailesiBunca zaman herkes oğullarını konuştu, merak etti. Bense annelerini.  Kimdir Mahmut ve Mehmet Kocadon?un annesi, Fatma Kocadon? Kimlerin kızıdır, nasıl bir çocukluk geçirmiştir, neler görüp yaşamıştır? Bugün Bodrum?a hatta Türkiye?ye mal olmuş olan iki oğlunu ve başarılı iş kadını olan kızını nasıl yetiştirmiştir? Ne yedirmiştir, ne içirmiştir de bu iki evladı bu kadar başarılı olmuştur? Aslında bunu en çok kendim için öğrenmek istiyorum. Sonuçta benim de iki oğlum var. Bakarsınız bu sohbet sırasında Fatma Kocadon?dan bu işin sırrını öğreniveririz.

Çiçek Bozoğlu/Bodrum Gündem ÖZEL RÖPORTAJ

Fatma Kocadon, Ortakent?te doğmuş, hala doğduğu ve çocuklarını doğurduğu evde yaşıyor. Kendi düzenini, arkadaşlarını yaşamını hiç değiştirmemiş.  Ona sokakta, pazarda, cenaze veya düğün evinde açıkça her yerde rastlarsınız ve yanından geçip gidersiniz.  İnanılmaz mütevazi biri, törelerine ve anılarına sıkı sıkıya bağlı. ?Ben Cumhuriyet Kadınıyım?  cümlesini dilinden düşürmeyen,  küçük oğlunun deyimiyle Kuva-i  Milliye?ci  Fatma anne, ?O?.  

Küçük oğlu Mehmet 13 yıldır Bodrum Yarımadasının, Türkiye?nin bir şekilde gündeminde hep oldu ve görünen o ki hep de olacak. Büyük oğlu Mahmut,  Bodrum Ticaret Odası Başkanı olunca herkes şaşırdı kaldı.   Bir aileden 2 oğul ve her biri Bodrum?da ki önemli iki koltukta.  Bu ailenin bir de üçüncü çocuğu var Dilek. Onu pek kimse bilmez, tanımaz. Kim bilir bakarsınız Dilek de yarın, öbür gün ağabeylerinin izinden gidiverir.  Ama şimdilik Mahmut ve Mehmet Kocadon?un Bodrum?a hizmet yarışından dolayı zaman ayıramadıkları, aile işlerinin çekip çevirmekle meşgul .

Fatma Kocadon 1934 yılında Ortakent?te doğmuş. Mahmut ve Abide Özbey?in tek evladı. Babası Ortakent?in varlıklı ailelerinden Fatma annenin. Bağ, bahçe, arazi alabildiğine büyükmüş. Babası ziraat işi ile uğraşırmış. Önceleri Tütün, incir, daha sonra tütün yasaklanınca mandalina yetiştirmişler.  Aile şu an oturdukları evi kışlık, Müskebi otelin olduğu yerdeki evi de yazlık olarak kullanıyorlarmış.  Bodrum?da ki berber Çetin?in hanımı ve görümcesi onun çocukluk arkadaşlarıymış. Seksekler, beş taşlar oynanan çocukluk yıllarından genç kızlığa geçerken el işi öğrenmiş, şimdi torunlarına çeyizler hazırlıyor.

Bu gün evlenseler hepsinin de sandıkları ayrı ayrı hazır.  İlkokulu bitirdikten sonra Ortaokul o dönemde sadece Milas?ta olduğu için babası göndermek istememiş.  Fatma Kocadon, eski öğretmenlerin şimdikilerden daha üstün olduğunu şöyle dile getiriyor ?Yani ben bu yaşımda daha keratımı (çarpım tablosu) unutmuş değilim.  Sonra da kendi kendimizi geliştirdik. Çok okurdum, okumayı severdim? diyor.

Bu Kuva-i Milliye ruhunu nereden aldığını sorduk Fatma Kocadon?a;

?Babam İstiklal Harbinde askerdi. Bu toprakları ne zorluklarla aldıklarını her akşam masal dinler gibi dinlerdik.  İzmir?in kurtuluşunda şehre giren ilk atlı birliği onlarınmış. İstiklal Madalyası da var. O madalya şimdi Mahmut?ta.  Ölülerin üstünden atlayarak ilerliyorlarmış. Böyle zorluklarla alınan bu toprakların şimdi kıymeti bilinmiyor.  Ben Cumhuriyet Kadınıyım ve bundan gurur duyuyorum. Ben evlatlarımı bu Cumhuriyetin ekmeği ile büyüttüm.?

Gözleri dalıyor bunları anlatırken, gençliğindeki anılarını aktarsın istedik kendisinden.

?O zaman genç kızlar erkekler hep beraber zaman geçirirdik.  Fakat cümbür cemaat birlikte denize girmezdik. Yalı?da iki, üç tane kahve vardı ve erkekler bu kahvelerde oturdukları için, biz Kabakum?a  giderdik denize girmeye.  Bir de Cuma günleri erkekler Bodrum?a  pazara giderdi. O vakit denize elbiselerimiz ya da şalvarlarımızla girerdik, mayo giyilmezdi. Yollar bozuk o zaman atla Bodrum?a gidilirdi. Sonra sonra cipler geldi. Biz Bodrum?a gideceğimiz vakit babam haber ederdi şoför Ekrem?e,  o gelip bizi alırdı.  Bir de Kabaran diye şoför vardı onlar gelip alırdı bizi. Kışın o yolları orman kaplar, yazın oraları biçilir yeniden yol açılırdı. Bu yolların açılması için katip Mehmet?le beraber Ankara?ya gidildi.  Ama bu yollar açılıncaya kadar millette ne laflar. İşte ağacımı kesti,  arazime girdi.  Ondan sonra da rahat etti millet.  Yolumuz yokken hastalandığımızda hekim denizden motorla Bodrum?dan geliyordu.  Mümtaz Ataman?ın babası Hüseyin bey bizim aile doktorumuzdu.?

Eşiniz Şerif beyle nerede tanışıp evlenme kararı aldınız?

?Kayınpederimle babam  kardeş çocukları. Biz beraber büyüdük.  Hele görümcemle, hiç görümce demezsin. Kayınvalidem İstanköy?lüydü, o öldükten sonra Bodrum?a yerleştiler.  Biz evleneli 54 sene oldu. 1956 senesinden bu yana görümcemle hiç birbirimizin kalbini kırmadık.  Kimse bizi gelin görümce bilmezdi, kardeş bilirdi.  Babam ben genç kızken Bodrum?a gittiğinde onu da alıp gelirdi, bizde 15 gün kalırdı. Akşam oldu mu biz lüks ışığında dantel örüp konuşurduk, babam lüksü alıp dışarı çıkarırdı ki biz artık uyuyalım diye.  Şu anda ellerimden ameliyat olmam gerekli, fakat ameliyattan sonra doktor bana el işini yasaklar diye ameliyat olmuyorum.  Her üzüntümü, sıkıntımı ben el işimle almışımdır. Babam istediği için eşimle evlendim.  Babam hastalanmıştı ve çok isteyenim vardı. Ben 25 yaşındayken kayınpederim beni babamdan isteyince o da olsun dedi. Tanıdığı bildiği insanlardı. Yüzüklerimizi Dr.Alim bey taktı.  Nişan istemedi, resmi nikah istedi. Hasta yatağında bütün düğün işlerini organize etmeye çalıştı. Kimler davet edilecek, koyunları kim kesecek hepsini hasta yatağında ayarladı. Fakat gece ağırlaştı babam ve 12 gün sonra vefat etti, bütün arzusu içinde kaldı. O yüzden ben düğün yapmadım ve gelinlik giymedim,  sadece mevlüt okuttum.  Sonra nikahlandık ve eşim askere gitti. Bir buçuk yıl subay olarak Ankara?da askerlik yaptı. Ben de o dönemde Ankara?ya gittim.?

buy metoclopramide

Ankara?da uzun süre kaldınız mı?

?Mahmut?a hamileydim o yüzden fazla kalmadın, ben önden geldim. Doğumuma yakın Ebe Sabiha Öncel gelirdi bebeği kontrol etmeye. Kulaklıkla bebeği dinlerdi, o zaman ultrason yoktu.  Mahmut  61?in son ayı 2 Aralık?ta bu evde doğdu. Mehmet Müskebi otelin orada evimiz vardı orda doğdu. 22 ay arayla ikinci çocuğumu Mehmet?imi dünyaya getirdim. 12 Eylül 63 doğumlu Mehmet.  Doğumuma yakın şoför Ali Kelle?ye bir yer verirdik geceleri beklesin diye.  O zaman gündüz araba bulunur, ama gece o zamanlar araba yok.  Doğum sırasında Mehmet?in boynuna kordon dolanıyor, havasız kalıyor ve morarıyor. Benim bir emektar kadınım vardı, o da doğum sırasında oradaymış,  Beyaz ananın Arap çocuğu oldu demiş.?

Çocuklukları zor muydu?

?Oooo.. Hem de nasıl.  Çok yaramazlardı. Nöbetleşerek uyunur yemek yenirdi. Komşularım gelip sallarlardı ki ben biraz uyuyayım. Yorgunluktan elimde kemik çıktı. Rahmetli doktor Alim bey? sen oraya demir para bağla, geçer? dedi, öyle de yaptım.  Mehmet?e hamile kalınca günah korkusuna doğurdum.  Mehmet?i ayağımda değil bu defa kucağımda salladım, çünkü Şerif (eşi) bu defa ben sallamam demişti. Bir gün yine yorgunum ve Mehmet durmuyor.  Bebek aspirinini dörde böldüm, bir parçasını ezip bir Mehmet?e verdim ki artık ağrısı varsa dursun diye. Ama oğlan bir anda kendinden geçti ve ağzından köpükler çıkmaya başladı. Oğlum öldü diye bir yandan feryat ediyorum, bir yandan da bebeğime suni teneffüs yapmaya çalışıyorum.?

Suni teneffüs yapmasını nereden öğrendiniz?

?Ben çok okurum. Bazı şeyler aklımda kalmış, onu uyguluyorum. Şerif doktor Alim Beyi alması için birini gönderdi ama o gelene kadar ben çocuğu canlandırdım.?

Fatma anne küçük oğlunu (Mehmet?i)  iki defa ölümden kurtarmış. Belediye başkanlığına ilk aday olduğunda da bunu istememiş .

?Mehmet ortaokula Bodrum? gidiyordu. Ben yer sofrası hazırlamıştım, patates yemeği pişirmiştim. Mehmet oğlan sen patatesi ısırırken çataldan büyük bir parça kop boğazına git. Çocuğu tuttuğum gibi elimi ağzına koyup koca lokmayı çıkarttım. İşte bu seçim esnasında Mehmet buraya adaylığını koydu, ben oğlum dedim seni iki defa ölümden kurtardım üçüncüsünü milletin elinden kurtaramam dedim.? Burayı okuduğunuzda gülümsüyorsunuz değil mi?

?Çocukken ben onları dışarı bırakmazdım, kötü bir şey öğrenmesinler diye evin önünde oynatırdım. Mahmut, Mehmet, Dilek kendi kendilerine burada oynarlardı.  Nasılsa bir gün dışarıdaki çocuklardan küfür öğrenmiş Mehmet, onu ağabeyine söyledi. Ne yaptın şimdi senin ağzın koktu dedim. Büyük bir bidonu bitirinceye kadar ağzını yıkattım. Akşam babası gelince ?gelin bakayım hanginiz yaramazlık yaptınız, kulaklarınızın arkasına bakayım? derdi.  Yaramazlıklar çocukların kulağının arkasına yazılır derdik. Şerif, yapma hanım eninde sonunda bunu öğrenecekler derdi. Büyüyünce öğrenmek başka, küçükken öğrenip öyle büyümek başka dedim.  Kızımın arkadaşları olmadığı için ağabeyleriyle büyüdü ve erkek gibi oldu.  Dilek hep Mehmet?le atışırdı ama Mahmut?la iyi geçinirdi.  Oğlanlar yaramazlık yapınca ben onları dışarı çıkarıp eve almazdım, fakat Dilek ne yapar eder pencereden bir şeyler vererek onları doyururdu.?

BÜYÜKLENMEK YOK?

?Kimseye kötü gözle bakılmayacağını, haram yenmeyeceğine,  doğruyu konuşacaklarına, asla büyüklük yapmayacaklarına hep küçük yaşta akıllarına koydum.  Senden büyük Allah var, büyüklenmek yok derdim.?

Çocuklarının öğrenim hayatlarını anlatıyor Fatma anne?

?Çocuklar ilkokulu Ortakent?te, ortaokulu Bodrum?da, liseye de İzmir Türk Kolejine gittiler. Dilek liseye kadar hep Bodrum?da okudu. Liseyi de İzmir Kız Lisesinde bitirdi.?

Büyük oğlu Türk Koleji?ne gidince küçüğü de orayı istemiş. Okul yatılı olduğu için ilk gece yalnız kalan Mehmet çok korkmuş ve Bodrum?a geri dönmek istemiş.

Büyük oğlunuz Mahmut?ta  okuldan şikayet eder miydi?

?O hiç sesini çıkarmazdı. O sakindir,  birden bire kendini açmaz.   Valtrex buy online Ama az konuşur, öz konuşur. Onun esprisi,  Mehmet?in çenesi boldur. Yarı tatil geldi Mehmet?in karne zayıflarla dolu. Arkadaşları burada, aklı da burada. Okula geri dönecekleri sabah geldi başıma ağlayıp duruyor gitmeyeceğim diye. Neyse ki babası yolda giderken konuşmuş Mehmet?le, o da babasına söz vermiş bütün kırıklarımı düzelteceğim diye, aynen de dediğini yaptı. Daha sonra Mahmut Kütahya?yı kazandı, elektrik bölümünü. Oraya 2 sene devam etti, derken oranın insanlarına alışamadı. Hüseyin Yıldızhan?la aynı evi paylaşmaya başladı ama olmadı bıraktı.  Mehmet?te Bursa?da Beden Eğitimi bölümünü kazandı. O dönemler okullar basılıyordu. Buradan okumaya giden bir kızımız ikinci kattan atladı ayağı kırıldı. Biz bunları duyduk Mehmet?i bırakmadık üniversiteye gitsin.  Şimdi zaman geliyor bana ?sen beni okula göndermedin? deyip sitem ediyor.?

Yıllar göz açıp kapayıncaya kadar hızla akıp giderken küçük oğlu ansızın evlenmeye karar veriyor.  Bu konuda ağabeyinden hızlı davranıyor. Fatma Kocadon, oğullarının evlilikleri ile ilgili onların tercihlerine saygı gösterip olur demiş.

?Küçük oğlan aceleci, o önden evlendi.  Hülya?da buranın insanı birbirimizi araştıracak bir şeyimiz yok. Gönül kimi isterse, güzel o.  Oğullarım kimi istediyse biz olur dedik. Çünkü onlar kapılarını kapatınca biz dışarıda kalırız, dört duvar onlara kalır. Buraların töresi ağırdır, düğün dernek dediğin bir hafta sürer. Bir de bildik aile oldun mu, teferruatı bitmez. Adet gereği bir hafta düğün yaptık. Yakın akrabalara bohça gider bizde. Kıza gidecek sandıklar hazırlanır; nikahlık, kınalık elbiseler, gelinlik, ayrıca anneye babaya bohça hazırlanır. Bir devede odun gider, bir devenin de üstüne sandık, diğer tarafına da köfün deriz içine 20 tane ekmek ve helva konulur.  Şimdi meydanda yapılıyor kına ama o zaman ev içinde yapılırdı. Kına gecesinde oğlan evinden kimse kız evine gitmezdi. Oğlan evinin kendi telaşı olur, oğlan evinde kına olmaz, oğlana kına yakılmaz bizim buralarda. Sadece eğlencesi, yemesi içmesi olur.  Hülya ile Mehmet?in düğünlerini meydanda yaptık. Bir hafta hamur işleri yapıldı. Lokum pilavları, baklavalar, sarmalar diğer yemekler. Bizim düğünlerimiz çok ağır olur. Ondan iki sene sonra Mahmut evlendi. Anne dedi sen çok yoruldun bizim düğün salonda olsun dedi. Ama düğün günü sadece salonda oldular diğer günler yine benim telaşım aynı.  Kızımın da ilk günleri burada, sonra da salonda düğünü yapıldı. Kendi kına gecesinde Dilek 38 derece ateşle yatıyor.  Mehmet dedi ki ?Anne biz oğlan kardeş evlendiriyoruz, davul zurna getireceğim?  inanmadım.  Biz de kız tarafının çalgısı başkadır, sadece oğlan tarafı gelince davul zurnayla gelir. Kız evinde keman, darbuka ve cümbüşle eğlence yapılır. Ama Mehmet dediğini yaptı ve davullar zurnalar getirdi kız kardeşinin kına gecesinde.

Dilek erkek gibi yetişmekten memnun mu?

?Memnun herhalde, çünkü ev hayatını sevmiyor. Yazları burada genellikle hazır yiyip içiyor, kışları evine gidince yemek yapmakta zorlanıyor ama yine de her şeyi yapıyor.  Şimdi evine gider 3 gün sonra bir şey olur kalkar gelir. Bütün toplantılar onda, görüşmeler, anlaşmalar onda.

Röportajımızın başında Fatma Kocadon?un anılarına sıkı sıkıya bağlı olduğundan bahsetmiştik. Sanırım bunun en çarpıcı örneği Müskebi otelin yapım aşamasında yaşanandır.

?Müskebi otelin yapımına karar verildi, planlar hazır. Çocuklar geldiler ?anne evin yıkılıyor? dedi.  Ben şöyle bir sallanmışım, benim çocukluğum, benim büyüdüğüm, evlendiğim, sizleri dünyaya getirdiğim yer orası. Babamı orada kaybetmişim.  Beni diri diri mezara koyuyorsunuz dedim.  O kadar yer varken gele gele benim evimin olduğu yere mi otel yapacaksınız. Sonra mimarla konuşup planı değiştirmişler. Şimdi ben gittiğimde başka bir yere oturmam gidip evime otururum. Evin duvarlarıyla, taşlarıyla konuşurum.  Benim hatıralarım hep o evde.?

Her anne evladının büyüyünce iyi mevkilerde olmasını ister. Ne var ki Fatma anne bunun tam tersini istemiş evladından. Ortakent?e belediye başkanı olması için küçük oğlunun adı verildiğinde ısrarla reddetmiş.   Etrafındaki pek çok kişi bu karşı gelmesinin nedenini seçime girdiği partinin CHP olmamasına bağladı. Bunun nedenini kendi ağzından dinleyelim.

?50 senesinde Halk Parti ile Demokrat Parti vardı. Doğup büyümem Halk Partisiyle. Ben Cumhuriyet kadınıyım. Babam CHP?de bucak başkanıydı ve her ay Muğla?ya toplantıya giderdi. Kasım Gülek?ler hep buralara gelip gittiler. Babam ağırladı onları. 50 senesinde seçim yapıldı ve Demokrat Parti kazandı.  O zaman buralarda pek yabancı insan yaşamazdı, yabancılar ekseriye bizim tarlalarda çalışanlar olurdu.  Şimdi babam hesaplıyor hısım akraba, soy sülale işte bizimle çalışanlar dörtte bir çoğunluk var. Fakat Demokrat Parti kazandı.  O vakit bizim evde bir kalabalık var seçimle ilgili konuşuluyor. Bu arada dışarıda meydanda bir davul zurna sesi kalabalıkla beraber bizim eve doğru geliyor. Adamın birini de omuzlara bindirmiş gezdiriyorlar, bir yandan da tezahürat yapıyorlar. Önlerinde 12 aşlarında 2 çocuk var. Kalabalık ?Demokrat Parti yukarı, Halk Partisi aşağı?  diyince o çocuklar ellerinin üstüne havaya kalkıyorlardı.  Ertesi gün, Perşembe günü babam kalkıp Bodrum?a gidiyor. Meğerse milletvekili Zeyyat Mandalinci imiş omuzlarına alıp dolaştırdıkları kişi.  Babamı görünce hemen kalkıp geliyor yanına ?Amca beni köyü dolaştıracağız diye omuzlarına alıp götürdüler. Sonradan öğrendim ki beni getirip dolaştırdıkları ev senin evinin önüymüş. Sonradan öğrendim Mahmut ağaların evinin önüne götürüldüğümü. Eğer bilseydim gelmezdim,  ayaklarım kırılsaydı da gelmeseydim? diyor. Babam da ?Zeyyat bey senin suçun yok ama ben hazırlıksızdım.  Bilseydim sizi getireceklerini birer çevre hazırlardım? demiş.  Bunun acısı içimde olduğu için ben bunu istemedim, kazanmak ta var, kaybetmekte. Kazanırsan başın yukarı kalkar, kaybedersen başın öne düşer. Hülyaların evinin olduğu yer Halk Parti kahvesi, Önderhan otelin olduğu yerin yanında da Demokrat Parti kahvesi oldu. Köy ikiye bölündü.  Bir bayram günü bütün Bodrum?un tekneleri Ortakent Yalısına geldiler insanları gezdiriyorlar. Bizim de bir motorumuz vardı, o da sünger motoru. Tesadüfen kaptanımız da gelmişti. Biz de o yelkenliyle dolaşmaya başladık fakat karşıdan üstümüze doğru bir tekne son sürat geliyor çarptı çarpacak. Allah?tan bir rüzgar geldi ve son anda bize çarpmalarına engel oldu. O teknede benim okuldan bir arkadaşım vardı. İçlerinden biri bizim tekneye çarpmalarını istemiş ve kaza oldu deriz demişler. Bunlar sadece bizim Halk Partili olmamız yüzünden oldu.  Ondan sonra rahmetli babam ?Beni maddi, manevi yönden yıkamazlar.  Sadece yıkarsa benim tek evladım var, beni o yıkar?  dedi. Benim başımı kaldıran da o, eğdiren de o dedi.?

Paxil online

Bu ve buna benzer anılar yüzünden Fatma Kocadon oğlunun belediye başkanı olmasını istememiş. Başkan olunca da oğlunu defalarca kapıdan geri çevirmiş.

?Bu yaşadıklarım yüzünden oğlumun başkan olmasını istemedim ve ilk seçimde  oyumu oğluma vermedim. Konvoy halinde gezerlerken kapımı kilitledim girdim içeri. Bak büyük oğlum (Bunu söylerken yüzündeki mutluluğu sizin de görmenizi isterdim) Halk Partilidir.  Beş sene ben gidip onu belediyede tebrik etmedim ve buraya geldiği zaman da kovdum, ağlayarak çok döndü. Evladım değilsin gel bu işten vazgeç, senin oradan alacağın iki üç kuruş paraya ihtiyacın yok, kendi yerlerimizi çalıştırın dedim dinlemedi.  İlle yaladı bu siyasetin toprağını. İkinci defa aday oldu, o zaman gittim. O zaman belediyenin kadınlar kolunda destek oldum.?

Benim derdim bitmez diyor Fatma Kocadon. Çünkü küçük oğlu siyasete bir kere bulaşmıştı artık. Ardından büyük oğlu Mahmut Ticaret Odası başkanlığını kazandı. Bir de Mehmet  Ortakent?ten sonra Bodrum?a belediye başkan adayı olunca şaşırıp kalmış. Yine istememiş Bodrum?a belediye başkanı olmasını.

?On seneden sonra gitti  Bodrum?a aday oldu. O sıra büyük oğlum da diğer tarafta oldu başkan, ona da gitmedim. Heyecandan ben dayanamıyorum, sürekli telefonla sorup durdum. Ama Mehmet?te daha çok heyecanlandım. Çünkü Mehmet?in derdi çok. Ona dedim ki ?Tamam oğlum başkan oldun oraya, eğer çocuklarına haram bir şey yedirirsen mahşerde yakandayım. Ne kendin yiyeceksin, ne çocuklarına yedireceksin? dedim. Ben size haram süt vermedim, helalıyla dünyaya getirdim dedim.  Yaparsanız hakkımı helal etmiyorum dedim. Aldığı maaşını dahi orada dağıttı. Bodrum?a aday olduğunda arkadaşlarımı aradım oyunuzu vermeyin dedim. Bir gün televizyonda Tuğrul Acar?ı gördüm, o zaman başkandı. Daha sonra oğlunu kaybetti. Eşinin hastalığı sırasında Hülya Doğum yapmıştı, o da hastanedeydi. Oğlum sen muhtaç biri değilsin, insanların lafına bakıp öyle konuşma bırak bu işleri dedim, sonra da ben kendim düştüm bu işlere.?

Bodrum?da en çok kadınlar siyasette çalışıyor, ama erkekler önde. Bodrum?da ki pek çok kadın erkeklerin arkasında siyaset yapmaktan sıkılmış. Siz atadan gördünüz bu siyaset işlerini, bu konuda ne düşünüyorsunuz.

?Biz atadan gördük ama şimdi paralar konuşuyor. İnsanları çevirmek için paralar konuşuyor. Bizim zamanımızda insanlar kalpten konuşuyordu. Her şey ortadaydı, ama şimdi öyle değil ki. Parayla millet kendini satıyor, oy alıyor. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.

Mehmet Kocadon?un seçim ekibindeki isimler Ak Partiye geçince Bodrum halkı da şöyle söylemeye başladı ?Önce ekibi Ak Partiye geçti, sonra kendisi geçecek.?

?Ben razı değilim. Doğru Yola sesimi çıkarmadım, ama bu kadarı fazla.?

Şöyle bir hayatınıza baktığınızda keşke şunu da yapmasaydım dediğiniz bir anınız var mı?

?Mesela 3 çocuğum var, üçüyle de gururluyum. Torunlarım da keza öyle. Allah bana büyük mürüvvetlerini göstermeyi nasip etsin.  Kendimi de herkese karşı sevdirdim, saydırdım.  Kimseyi incitmek istemem,  her zaman kapım açık buyurun gelin derim,  icap ettiğinde ben de giderim. Doğumuna, ölüsüne kalkıp giderim. Şimdi öyle ki benim evlatlarım çok kıymetlidir. Herkesin evlatları çok kıymetlidir ama ben onları dokuz ay yatarak hamilelik geçirdim. Ben şimdiden diyorum; ?bak yavrum, ben yarın ölürsem bana az geçti, sana çok geçti münakaşası yapmayın.  Ölümlü dünyada her şey kalıyor, eğer küser darılırsanız mahşerde yakanıza yapışırım?  diyorum.?

Fatma Kocadon,  her iki oğluyla ilgili çıkan bütün haberleri tek tek takip ediyor. Kim ne demiş, niye demiş hepsinden haberdar. Ama ana yüreği bazı habercilerin olayları bilmeden, öğrenmeden yazmalarından da dertli.  İnsanın iki oğlu da başkan olunca Bodrum?un da dert anası olmuş.  İhtiyaç ve şikayet adresi olmuş.

?Bir annenin sırtı teneşire gelinceye kadar kalbi evladım diye atıyor. Yeter ki Allah bana onların acılarını göstermesin, onlar beni yerime yerleştirsinler.  Memleketime hayırlı evlat yetiştirebilmişsem ne mutlu bana. Mutlu olduğum kadar da üzüntülüyüm.?

Fatma Kocadon?un evi de yüreği de herkese açık.

?Ben hiçbir bayramda kapımı kapatıp bir yere gitmem.  Gelenim gidenim olur kapım açık, varlı vakitsiz kim gelirse sofram hep açık. Allah ne verdiyse ama soğan, ama ekmek beraber yeriz.?

Bodrum  politik gündeminde illaki adı geçen Fatma Kocadon ile sohbetimizi tamamladığımızda merak ettiğim kadar varmış dedim sadece. Sizcede öyle değil mi?

 

Yorumlar

  1. Kazım Arslan dedi ki:

    Bu Annenin eli öpülür.Tertemiz duygularını dile getirmiş.
    Bu günlerde geçer.
    Saygılarımla.

  2. Şahin İmam Akbaş dedi ki:

    Fatma ana o kadar sıcak,samimi içten duygularla anlatmışki. yüreğine sağlık.