Bodrum Gündem

ÖNEMLİ OLAN NE KONUŞULDUĞU DEĞİL, KONUŞABİLMEK!

03.07.2012
0
A+
A-

            Kürt önderlerinden bağımsız milletvekili Leyla Zana? nın Başbakan Erdoğan?la yaptığı görüşme üzerine çok şeyler yazıldı, çizildi.

            Leyla Zana, sıradan biri değil kuşkusuz. Kürt halkının hakları konusunda yılmadan mücadele etmiş, bu konuda ağır bedeller ödemiş bir kanaat önderi

            Peki ne yapmış Leyla Zana?

            ?Yeter artık bu anlamsız kavga, akan kana, dökülen gözyaşlarına bir son verelim. Bu konuda sorumluluk duyan herkes elini taşın altına soksun, en çok da siyasi iradenin başındaki insan, yani Erdoğan? demiş.

            Hem de bu açıklamayı; içindeki statükocu, Silivri bağımlılarına rağmen, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu? nun yaptığı barış ve diyalog çağrısının hemen ardından yapmış.

            Kılıçdaroğlu? nun çağrısında olduğu gibi, Leyla Zana?nın bu çağrısına da Erdoğan, anlamlı bir jestle karşılık vererek, bir buçuk saatlik bir görüşme gerçekleştirilmiş.

            Kemal Kılıçdaroğlu? nun ?koltuğumu kaybetme pahasına da olsa bu barış girişiminin arkasında duracağım? açıklamasının toplumda yarattığı umut ve beklenti kadar olmasa da Leyla Zana? nın bu girişimi ,özellikle kürt demokratları arasında hem olumlu karşılandı, hem barış yanlılarını cesaretlendirdi.

            Şimdi oluşan bu fotoğrafın ardından bu gün gelinen noktaya bakacak olursak, kimler ve hangi gerekçelerle bu durumdan rahatsız olurlar? MHP ?nin ideolojik yapısından kaynaklı tavrını anlamak mümkün de, sol cenahtan gelen eleştirileri doğrusu anlamakta zorlanıyorum.

            Kendi içlerinden birinin, üstelikte sabah akşam ? bu iş ne AKP? yle ne Erdoğan?la çözülemez? iddialarına inat ?isterse bu işi Erdoğan çözer? demesini, BDP? in hazmedememesini de bir kenara koyuyorum.

            BDP nin hangi kulvarda, hangi stilde ve kimlerle yüzeceğini bilemeyen yüzüler misali şaşkınlığına, politikasızlığına verelim.

            Ya diğerleri? Devrimciler, demokratlar, Marksist solcular, solcu olduğunu sanan Marksistler!, solculara söven sosyalistler, sosyalizme küskün solcular???????.

            Türkiye? nin kanayan yarası terör sorununa ve özellikle de Kürtlerin cumhuriyet döneminden bu yana esirgenen haklarına kavuşmasına yönelik olumlu her adımda, paranoyak senaryolarla karşı saflara geçen ya da devrimci pozisyonlarına halel gelmesin diye defansa geçen bu çevreler, barışa ve demokrasiye ne kadar çok zarar verdiklerinin bir farkına varabilseler.

            Leyla Zana-Erdoğan buluşmasında neler konuşuldu, buradan ne sonuç çıkar konusuna hiç girmek istemiyorum. Çünkü benim için bu görüşmenin, konuşmanın yapılabilmiş olması, içeriğinden çok daha önemli.

            Çünkü, toplum olarak bizim bugün en önemli sorunumuz konuşamamak, konuşur durumda olamamak, birbirimize tahammül edememek. Bir araya gelmeden, konuşmadan dyalog nasıl mümkün olacak. Halk içerisinde çok söylenen bir deyiş vardır.? Söz utanmaz, yüz utanır.?

            Verilen sözler tutulmayabilir, unutulabilir ama yüz yüze gelen insanların bir birlerine hata yapmaları zorlaşır, bu görüşmeler sıklaştıkça da imkansız hale gelir. Önemli olan, farklı görüş ve yaşam tarzlarımız olsa da birbirimizi anlamaya, dinlemeye çalışmak, diyalog ortamını sürekli ve canlı tutabilmek.

buy topamax treatment of mania

            Keşke siyasi parti liderleri her gün bir kez olsun karşılaşabilseler, günaydın deyip, el sıkışabilseler, eşinin sağlığını, çocuğunun okul durumunu sorsalar birbirlerine!

Cialis Soft online

             Aynı tribünden farklı kulüplerin taraftarları olarak maç izlemeden, izleyen yancıların içtiklerine iddialı bir tavla oynamadan, bir konserde aynı coşkuyla bir sanatçıyı alkışlamadan, yani yaşam içerisindeki en insani duygu ve ilişkileri yaşamadan ne dost olunabiliyor ne de adam gibi düşman.

            Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının hepimizin takdirini kazanan barış atağının ardından Suriye konusuyla ilgili bir sert çıkışı, ardından Kasımpaşa?lı Erdoğan?ın her zamanki kibirli tavrı, Leyla Zana? nın iyi niyetli çabalarının ardında başka politik gerekçeler ya da dış güçler arama hevesi, barış ve diyaloğ ortamını yeniden kararttı.

            O zaman ne Kahramanmaraş ta, 1 Mayısta Taksim?de, Çorum?da yitirdiklerimizin, ne 12 eylül zindanlarında yok edilen hayatların, ne de 19 yıl önce Sivas? da diri diri yakılarak öldürülenlerin hiçbir anlamı ve değeri kalmıyor.

            Eğer yeniden darbeler yapılmasın, devlet kendi halkına zulmetmesin, yargısız infazlar olmasın, köylüler karakollarda öldürülüp, kalorifer kazanlarında yakılmasın ve bunları yapanlar ödüllendirilmesin, tüm bunları yapanlar adil yargılansın, cezalarını çeksinler istiyorsak;

            Bu güzel ülkede insanlar; dil, din, ırk farkı gözetmeden özgürce, kardeşçe, eşit yurttaşlar olarak barış içerisinde yaşasınlar istiyorsak eğer, bunun yolu konuşmaktan, görüşmekten, danışmaktan geçiyor.

            Her koşul ve durumda bizim gibi düşünmeyenlerle de konuşabilir, uygarca tartışabilir, birbirimize tahakküm etmeden fikirlerimizi açıklayabilir konumda olacak iklimi ve ortamı birlikte yaratmalıyız.

            Aksi halde usta yazarın dediği gibi? insanları mahkum olmadan hapis yatırıp, mahkum olunca serbest bırakan; şii diktatörle savaşmanın eşiğine gelip, Sünni diktatörle anlaşmalar imzalayan? bir iktidara ve böyle bir iktidara bu ülkeyi mecbur eden beceriksiz muhalefete mahkum oluruz.

[email protected]

03.07.2012  BODRUM

(Gazeteci-yazar)

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.