Bodrum Gündem

ÇIKMAZ SOKAK?

26.10.2012
0
A+
A-

2002 seçimlerinin, getirdiği sonuçlar açısından 1980 darbesinden pek de bir farkı yok. 1980?de silah zoru ile siyaset yeniden şekillenmiş ve din sosuna bulanmış Amerikan pastası ANAP tek başına iktidar olmuştu. Silah zoru ile yapılan bu değişiklik bir süre devam ettikten sonra, Turgur Özal?ın tüm aksi çabalarına rağmen 80 öncesi siyaset yapanların üzerindeki yasak kalkmış ve tek parti iktidarı yerini koalisyonlara bırakmıştı.

Silah zoru ile yapılan değişikliğin fazla uzun süremeyeceği anlaşılmış olacak ki, bu sefer ANAP?tan hem Amerikancılık anlamında hem de dîni eğilimler anlamında daha yoğun bir algı oluşturan AKP, Cem Uzan?ın da unutulmaz yardımları ile iktidar alternatifi olarak görülebilecek diğer partileri sandığa gömdü ve tek parti hükûmeti olarak olarak sandıktan çıktı.

2002?den bugüne kadarki dönemde AKP, kuruluş amacına uygun olarak davrandı ve bunun karşılığını da fazlası ile aldı: Giderek güçlenen bir hükûmet erki, medya hakimiyeti, askerler üzerinde kendileri de birer asker olan Atatürk ve İnönü?den sonra gelmiş geçmiş en etkili denetim ve başarılı bir populist vitrin. Etkin bir muhalefet yokluğu da işin içine girince, o çok eleştirilen 1930?ların tek parti yönetiminden farklı bir durumdan bahsetmemiz oldukça güç.

Merkezî siyaset bu şekilde yeniden tanımlanırken, yerel siyaset de bundan bağımsız düşünülemez elbette. ?İktidar partisinden olmayan hizmet göremez..!? veya ?İktidar partisinden olan belediyeler merkezî hükûmetin kaynaklarından da faydalanır,? anlayışı, güçlü iktidarlar tarafından sürekli pompalanan bir düşünüş tarzıdır. Menteşe belediye başkanı Mesut Karataş?ın partisine yazdığı ?onlar başka partili, ben sizin partinizdenim, niye onlara var da bana yok,? şeklindeki sızlanışı buna tipik bir örnektir. Vatandaşın günlük yaşayışına direkt etkisi olan devlet kurumu belediyelerdir. Bu bakımdan hem iktidarlar belediyeleri elde tutmak isterler, hem de halk daha iyi hizmet alabileceği inancı ile oy vermekte beis görmez. Buradan hareketle, AKP yerel yönetimlerde de büyük bir başarı ile çoğunluğu elde bulunmaktadır.

Bu çarka çomak sokanlar da yok değildir elbette. Özellikle Güneydoğu Anadaolu?nun bazı yerlerindeki belediye başkanları ezici çoğunlukla BDP?li adaylardan oluşmaktadır; problemli bir bölgede bu da anlaşılabilir bir durumdur. Ancak Eskişehir, İzmir, Edirne, Muğla, Çanakkale gibi batı illerimizde AKP?nin uyguladığı Amerikancı ve dîni eğilimleri yüksek politikalara karşı oluşmuş bir tepki vardır ve bu tepki de seçimlere ister istemez yansır.

Bodrum özeline gelecek olur isek; Bodrum Belediye Başkanı Sayın Kocadon, bugüne kadar iktidar alternatifi olabilecek kadar oy alamamış ve muhtemelen de alamayacak olan DP adayı olarak seçimlere girmiş ve kazanmıştır. Bu kendisinin hem Ortakent Belediye Başkanı olarak ?bence- başarılı icraatından hem de Bodrumlu bir aileden gelmesinden ileri gelmektedir. Sevilen ve her ne kadar eleştiriler olsa da, genelde başarılı bulunan bir isim olarak, iktidar partisinden 2010 yılında teklif almış ve kabul etmemiştir.

Son 7-8 ayda yaşanan gelişmeler, kendisini, sevilen biri olmaktan çıkarmış ve bir kahraman yapmıştır. Her yere yapıştırılan ?Başkanımızı geri istiyoruz? posterleri, adına kurulan ve ?canım başkanım benim, en yiğit sensin, ne de yakışıklısın? seviyesindeki internet grupları vasıtası ile bir baskı oluşturulmuş ve en sonunda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, bayram öncesinde ise görevine iade edilmiştir.

order Tadalafil purchase Lamisil online order Orlistat

Siyasette her şey her zaman göründüğü gibi değildir. Görünenin dışında, gerçekten neler olup bittiğini anlamak için ?kime yaradı?? sorusunun sorulması gerekir. Başkanın tutuklanması ve sonra salıverilmesi ve görevine iade edilmesi kime yaramıştır? En başta başkana yaramıştır, elbette. Ancak ben bu yaşananların bir danışıklı döğüş olduğuna inanmıyorum; zira hiçbir danışıklı döğüş taraflardan birine 25 kg. kaybettirmez.

Eylül 2012 ilk haftasında başkan serbest bırakıldığında ben de Bodrum?da, başkanın köyü Ortakent?teydim. Tesadüf eseri, bir dönem CHP ilçe yönetiminde olan ve başkanı da şakalaşabilecek kadar yakın tanıyan biri ile bir masa sohbeti yapma imkânım doğdu. Beyefendi söze öncelikle Mehmet ?Gocudon?un ne kadar harika biri olduğundan, yörenin çocuğu olmasından ve iddiaların asılsız olduğundan bahsederek başladı. Daha sonra dedi ki;

?Gardeşim, ben babadan dideden CHP?liyim. Az çalışmadık buralada. Elimizde altı ok, az goştumadım bi oraya bi burayya. Amma ardık kim hizmet verecekse oralı olcem gari. Unumu eledim, eleğimi astım, kimse bana birşeyle isteyyo diyemez. Aptallık etmeyecez. Hepimiz diyecez ki, bak Memet, sen de aptallık etme. Geç AKP?ye. Biz de artık gözümüzü kapayaceez, basceez mührü. Bak, su meselesi hala çözülmedi. Yol meselemiz hala çözülmedi. Memet nassı olsa bizim adamımız, CHP olsa noolcek, AKP olsa noolcek, gomünist partisi olsa noolcek.?

Daha başkanın salıverildiği akşam, eski bir CHP yöneticisi tarafından sarf edilen bu sözler gerçekten içimi acıttı.

Tekrar sormak lazım şimdi; ?Kim kazandı??

İnsan Aziz Nesin?i hatırlamadan yapamıyor; ?Du bakali n?olcek??

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.