Bodrum Gündem

BALIKÇILIKTA KURALLAR KOMEDİSİ? (VİDEO)

BALIKÇILIKTA KURALLAR KOMEDİSİ? (VİDEO)
12.12.2012
0
A+
A-

Evet… Önümüzdeki dört yıl boyunca ticari ve amatör su ürünleri avcılığımızı düzenleyecek tebliğimiz, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 1 Eylül 2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayınlandı. Derneğimizin ön ayak olmasıyla yapılan çalışmalar sonucu, ilgili tüm tarafların ortak görüşleri doğrultusunda tespit edilen sorunlar ve çözüm yolları ilgililere iletilmesine rağmen, tebliğde yer almaması anlaşılır gibi değil. Zaten pek çok uygulamayı anlamak da mümkün değil. Ne yapılmaya çalışılıyor? Herşeyi tüketip bitirdikten sonra, böyle tebliğler hazırlamanın da bir anlamı kalmayacak nasıl olsa! Her halde o zaman herkes rahat edecek.

Sanki gerçekler ortada değil, sanki gözler kör olmuş görmüyor, akıllar tutulmuş düşünmüyor, anlamıyor, söylenenleri dahi algılamıyor. Her geçen gün işler daha da kötüye giderken, farkına varılıp da radikal tedbirlerin alınmasını beklerken yapılanların izahını bulmak mümkün olmuyor.

Yine durumu idare ettik, yine bugünü, yine bu anı, yine insanı kurtarmanın yolunu bulduk. Öyle mi acaba? Bugünü düşünmenin, günü kurtarmanın aslında yarını kurutmak, geleceği bitirmek olduğunu neden anlıyamıyoruz. KurtarMIŞ, önleMİŞ gibi yapmakla, bir yere varamayacağımızı ne zaman anlayacağız? Merak etmeyin, çok vakit kalmadı. Gerçekler balyoz gibi kafamıza indiğinde, neye uğradığımız şaşırıp çok pişman olacağız. Ama iş işten geçmiş olacak. Artık yapacak bir şey kalmayacak.

Yahu kör müsünüz, sağır mısınız, saf mısınız? Bugüne kadar “koruyorum” diye kendinizi kandırarak koyduğunuz kurallar, yazdığınız kanunlar, yasaklar ortada ve 30-40 yılda canlı stokları %10 düşmüş. Demek ki kağıt üzerine şimdiye kadar yazdığınız kurallar hiç bir işe yaramamış. Yaramamış ki, hiç bir deniz canlısının çoğaldığı, bırakın çoğalmayı, azalmasının dahi önüne geçilemediği gayet net iken hala nasıl -MIŞ gibi yapabiliyorsunuz. Siz ne iş yaparsınız ey kural koyucular, göreviniz nedir? Sahip olduğumuz su ürünleri stoklarını korumak değil midir? Yıllardır ne kadar korudunuz, neydi, ne kaldı  biliyor musunuz? Görevinizi yapmıyorsunuz, gereğini yapmıyorsunuz. Neden bir kerede balık gibi, deniz canlıları gibi düşünüp, onların tarafında olmuyorsunuz.

Önümüzdeki 4 yılı kapsayan bir tebliğ yayınladınız. Hadi, korumak ve sürdürülebilirliği sağlamak adı altında koyduğunuz kurallara bir bakalım. Gerçekler ne, siz ne sanıyorsunuz? Dedik ki, her tür balığın stokları hızla eriyor. Kontrol mekanizmasını çalıştıramadığımız an, kural koymanın bir anlamı yok, çünkü kağıt üzerine yazılmış her kural çiğneniyor. O halde kontrolü mümkün olan bir takım önlemler almak lazım. Bazı körfezlerimizi her türlü avcılığa kapatalım. Kapatalım ki, insan etkisinin ortadan kaldırıldığı yerlerde doğa kendini toparlayabilsin, canlılar üreme, çoğalma imkanı bulabilsin ve bu yerler bizim su ürünleri açısından geleceğimizin teminatı, yastık altındaki altınlarımız olsun. Ne kadar basit ve etkili olabilecek önlem değil mi? Ama o ne, tısss. Bazı tür avcılığa kapatılmış devede kulak bile olmayan alanlar dışında bir şey yok.

Ama efendim, gırgır avcılığını 24 metreden daha az derinlikte yapılmasını yasakladık. İyi halt ettiniz! Hadi gidin, gece gündüz kontrol edin, metreyi elinize alın da ölçün bakalım, ağlar 23 metreye mi atılmış, 25 metreye mi? Kaldı ki bu derinlik uygulamasını bile sulandırdınız. Her şeyde Avrupa Birliği kriterleri diyorsunuz da, orada ki 50 metre olan derinliği neden uygulamıyorsunuz? Gerekçe balıkçı mağdur olur. Siz tedbirleri düzgün almadıkça, kuralları gereği gibi koymadıkça, bugün mağdur olacağını düşündüğünüz balıkçı, yarın ölecek. Kurban pazarlığı yapar gibi 30 metre olsun. Hadi olamadı, daha önce 18 metre olan derinlik, siz 6 metre çıkın, biz 6 metre inelim 24 metre  de anlaşalım diyerek tespit ediliyor. Çok bilimsel bir tespit. Derinliği 18 metreden 24’e çıkardık, balığı kurtardık. Bir kaç seneye kalmaz balıklar karaya çıkar. Aferin. 90 kulaç(180 metre) yüksekliğine müsade ettiğiniz gırgır ağlarını attığınız derinlik 24 metre olsa ne fark eder, 50 metre olsa ne fark eder? Gırgır avcılığına izin verdiğiniz alanları, trol avcılığına kapatma komedisi gibi!

Güllük Körfezi’nde de gırgırın ışıkla avcılığını yasakladınız. Müthiş bir iş başardınız, helal olsun! Gırgırın bu gelişen teknolojide ışığını artık bir nostalji gibi kullandığını, esas avcılığını hiç bir kural ve düzenleme yapmadığınız elektronik balık bulucularla, balıkların ışığa toplanmasını beklemeden kendisinin arayıp bulduğunu, o 180 metre yüksekliği  bulan, hiç bir uzunluk sınırı olmayan ağlarıyla devasa alanları çevirip, dipte, ortada, yüzeyde ne var ne yok silip süpürdüğünden haberiniz yok değilmi? Işık yasak ama gırgır avcılığı serbest, sevsinler sizin kuralınızı.

Kota uygulayın dedik. Avlanılan balık çeşidine göre yapılacak tespitlerle, türün toplam avlanma kapasitesine göre, balıkcıların kotası olsun, herkes o kotası kadar avlasın ki, türün sürdürülür üremesi garanti altına alınsın. Nerdee… Biz daha stoklarımızın ne olduğunu bile bilmiyoruz ki! Kim ne kadar, ne cins balık tutuyor, haberimiz var mı? Her şey karakucak, kendi halinde işliyor. Ne kural,  ne nizam, tut tutabildiğin kadar…

Plan B online

Çipura balıklarının toplandığı Kardak Kayalıkları civarını, hiç değilse balığın toplandığı zamanlarda gırgır avcılığına kapatalım, anaç çipuralar yumurtlayamadan toptan katlediliyor dedik. Anlayan kim?! Efendim, biz tutmazsak, Yunanlılar tutacak, anlayışınızı seveyim! Herşeyi yitirmemizin bir sebebi de bu değilmi zaten? Ben tutmazsam başkası tutacak anlayışı… Kalmayınca tutacak bir şey, bir birimizi tutarız artık.

cheap Retin-A

Komedi gibi kurallar. Efendim 1000 metreden derin sularda trol avcılığı yapmak yasakmış. Yaşasın!

Okuyunca bir kural getirilmiş sanki değil mi? Evet ama, bizim karasularımız içerisinde 1000 metre derinliği olan yer yok ki. Haa biz evrensel düşünüyoruz, Akdenizde, okyanusta da olsa 1000 metreden derin sulardaki canlıları koruyoruz diyorsanız, helal olsun, tebrik ediyorum. Ama gırgır avcıları için yıl boyu ibaresiyle yazılmış olan , Akdeniz’de 6 millik alan dışında, orkinos, tombik, gobene izninin amacı ne? Canım bizim sularımız da olmayan balıktan bana ne mi diyorsunuz, yoksa derinliği 18’den 24′ e çıkartmanın tavizi mi? Bu verdiğiniz izinle Akya’nın da nasibini alacağından haberiniz yok değil mi, ya da 6 millik mesafe uygulamasının sürekli delineceğinden!

buy esomeprazole

Ama şu Ege Denizi’ndeki trol avcılığına yasaklanmış sahaları tespit edip, koordinatlarıyla birlikte  verdikten sonra, bu alanlarda her türlü trol avcılığı yasaktır ifadesinden önce,”gün doğumundan gün batımına kadar” lafını oraya kim sokuşturdu merak ediyorum. Bunu sokuşturduktan sonra yasak sahaları yazmak için niye zahmet ettiniz?

Birde balık boy limitleri var. Sanki balıkların avlanabilir boy limitlerini 3-5 santim arttırınca, balıkları koruyorsunuz. Hangi balık hangi usulle avlanır, pratikte boy yasaklarının uygulanması mümkün olur mu, olmaz mı haberiniz bile yok değil mi? Genelde bırakma veye paragat ile avlanan orfoz, lahos balıklarını korumak için yemlerin üzerine, ”45 cm’den küçüklerin yemesi yasaktır”diye yazarsanız kuralınız işlevlik kazanır ya da gırgır ağlarının çevirdiği lüfer sürüsünü güverteye çıkarmadan önce ağlarda bir aralık açıp ”20 cm’den küçükler dışarıya” komutuyla küçükleri salarsanız, lüferleri de korumuş olursunuz, ki bir kaç yıla kadar denizlerimizde lüferden geçilmez. Yazın bunları kağıt üzerine, yazdınız mı? Sorunlar çözülüyor. Pratikte uygulanma imkanı var mıdır, yok mudur, önemli değil. Siz kağıt üzerine yazmakla görevinizi yaptınız. Kim size bir şey diyebilir ki? Deniz canlılarını, insanın gazabından kurtardınız. Daha nereye kadar kendimizi kandırmaya devam edeceğiz bakalım.

İşin garibi, bir takım tanınmış,dünya çapında örgütler de bunları kazanç olarak görüp, o yönde beyanlar vermiyor mu, şaşıyorum. Neymiş efendim, yaptıkları çalışmalarla balıkların avlanma boy limitlerini arttırmışlar. Bravo!

Eskiden sularımızda 50-100 kiloluk orfozlar-lahoslar yaşarken, avlaya avlaya neredeyse soyunu tüketeceğiz. Üstelik bu balıklar yerli, sabit yuvalı balıklar olduğu için avlanmaları kolaydır. Çünkü her zaman aynı yuvada bulunurlar. Bugün tutamazsanız yarın, olmazsa öbürgün mutlaka vurursunuz, avlarsınız. Çünkü yuvası bellidir, hiç bir yere gitmez. Bu yüzdendir ki, amatör balıkçılıkta zıpkınla avlanması yasaklanmıştı. Hoş sadece kağıt üzerine yazılmış bir kural olmaktan öteye gidemedi. Avlayan, genellikle kontrol edilemediği için ve satan da umursamadığından, amatör avcılarca bu balıklar vurulup vurulup satıldılar. Her halde nasıl olsa kağıt üzerine yazdığımız yasaklara uyulmuyor veya nasıl olsa kontrol edip önleyemiyoruz, o halde legal hale getirelim de ne biz uğraşalım, ne de avlayanlar zor durumda kalsın diye olacak, serbest bıraktınız. Ama hakkınızı yemeyelim, şartınızı da belirtmişsiniz,günde en fazla bir adet avlanabilir. Bu kadar artan orfoz- lahos popülasyonuyla, günde bir adet avlanmayla başa çıkılır mı, şunu 3’e 4’e çıkarın, hatta kısıtlamayı kaldırın da bir an evvel kurtulalım şu orfoz- lahoz belasından!

“Kusura bakmayın çocuklarım, torunlarım! O heybetli orfoz-lahoslarımız artık olmayacak, ama merak etmeyin resimlerini çektikdi, hem de dijital, onlara bakıverin gari.”

Bir de amatör balıkçılık belgesi komedisi var. Her Türk vatandaşı kurallara uymak şartıyla,  amatör balıkçılık yapabilir. Güzel… İstedikleri takdirde amatör balıkçı belgesi alabilir. Tamam… Ama bu belgeyi almak ve bulundurmak zorunlu değildir. Hopalaa… Nasıl? Tam bize göre bir ifade değil mi? Yahu şunu adam gibi mecbur etsenize! Hiç değilse her önüne gelenin avlanmasına engel olur. Amatörde olsa, nerede, ne kadar amatör balıkçın var bilirsin. Bunlar bile, denizlerinin kontrolü açısından lazım olacak istatistiki bilgilerdir. Sizin denizlerimizi koruyup, kollayabilmeniz için her şeyi bilmeniz, her türlü kontrolü yapabilmeniz gerekir.

Yukarıda yazdıklarım, ilan edilen tebliğden işe yaramayacak kuralların sadece bir kaçı. Bu tebliğle bir dört yıl daha kaybedemeyiz.

Sayın Daire Müdürleri, Sayın Bakan, Sayın Başbakan, gelin şu işe bir el atın. Beş tarafı denizlerle çevrili şu güzel ülkemizin denizleri de, bu ülkenin toprakları! Bu milletin tümünün hakkının olduğu varlıklarıdır. Gelişen teknolojiler ve teknik imkanlarla donatılmış insanoğlu, sürekli artan nüfusuyla birlikte, tüm dünya nimetlerini düşüncesizce tüketmektedir. Denizlerde bundan, fazlasıyla nasibini almış ve tüm canlılarıyla birlikte tükenişe doğru gitmektedir. Türk milleti olarak, belki bugüne kadar bu tükenişi tam olarak algılayamadık yada umursamadık, fakat sona doğru gidişte artık vakit kalmadı. Bugüne kadar kağıt üzerine yazarak uygulamaya çalıştığımız tedbirlerle geldiğimiz nokta burası. Artık bir kaç kişinin ya da küçük  grupların menfaatleri uğruna, genelin ve geleceğin menfaatlerini yok edemeyiz. Denizlerdeki canlı stokları, tüm milletimizin ve gelecek kuşaklarımızın da malıdır. Şu sonsuz zamanın kısacık periyodunda yaşayan nesiller olarak, bu süre zarfında geleceği de etkileyecek zararlarımızı tamir etme zamanıdır. Bunu yapamadığımız takdirde hiç hakkımız yokken, gelecek nesillerin haklarını çalmaktan, bu günahın hesabını ahirette de  vermek zorunda kalacağız. Artık gelecek, verdiği zararları görüp de gerekli önlemleri alabilen milletlerin elinde şekillenecektir. Hem avlanma, hem de kirletme yönünde radikal tedbirler alarak  kurtaracağımız denizlerimiz, kuşaklar boyunca milletimizin güvencesi olacaktır. Alacak olduğumuz tedbirleri yarına bırakmak, bir gün geç kalma anlamındadır. Ve geç kalınan o bir gün, belki de bir canlının soyunun ebediyen tükendiği gündür.

Haydi hep birlikte yarınlarımızı kurtaralım. Yereldeki ilgililerinde görüşleri dikkate alınarak, en önemlisi sadece deniz canlılarının geleceği düşünülerek, doğru tedbirleri alalım. Bu tedbirlerin aslında en kısa vadede bile insanlığın, balıkçının menfaatine olacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Denizlerimiz çöl olmasın.

Saygılarımla…

Mustafa Demiröz

Bodrum Denizciler Derneği Başkanı

[youtube_sc url=” http://youtu.be/YObr23HaCXk”]

ETİKETLER: ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.