Bodrum Gündem

ANLATTIK, DİNLEDİLER!

03.02.2013
0
A+
A-

2.Şubat Dünya Sulak Alanlar günü gibi anlamı olan bir günde, Mavi Yol Girişimi Bileşenleri tarafından düzenlenen ? Demokratik Kitle Örgütleri Anlatıyor, Milletvekilleri Dinliyor? toplantısı yapıldı. Özenle hazırlanan sunum ile Bodrum yarımadasında yaşanan doğa ve çevreyle ilgili sorunlar, sonuçlarıyla ortaya kondu.

Toplantıya çağrılan Muğla Milletvekilleri, iktidar milletvekilleri hariç sorumluluk göstererek katıldılar. Mavi Yol Bileşenleri, TMMOB üyeleri ve Muğla Barosu katılımcıları ile sınırlı tutulan toplantı da söz alan görevli arkadaşlarımız ayrıntılı bir şekilde; Bodrum da yaşanan deniz kirliliği, kıyı dolguları ve kaçak iskeleler, mavi yolculuğu olumsuz etkileyen tahsisler, özellikle kıyılarda yaşanan betonlaşma, kıyıların kamuya kapatılması, tarihi eserlerimize gösterilen ilgisizlik, hazine arazilerin de jeotermal ile yapılmak istenenler, katı atıkların yarattığı sorunlar görsel sunum ile örneklendirildi ve yasalar ile olan bağlantılarının yarattığı olumsuzluklar ayrıntılı bir şekil de anlatıldı, Muğla Milletvekilleri de sabırla dinlediler.

Öncelikle, yıllardır uyum içinde ?çevreyi savunmak, yaşamı savunmaktır? mantığı ve bilinciyle bir masa etrafında toplanma becerisini gösteren Bodrumdaki sivil-demokratik toplum kuruluşlarını ve toplantıya katılan Muğla milletvekillerimize teşekkür etmek gerekiyor.

Sıkça rastlanmayan, hiçte kolay olmayan bu toplantı ile Muğla Milletvekillerimiz ve sivil/demokratik toplum kuruluşlarımız, çevreye gösterilmesi gereken duyarlılığa örnek bir davranış gösterdiler.

Sunumun bitmesi sonrasında milletvekillerimiz söz almış ve görüşlerini söylemişlerdir. Hangi milletvekilimiz ne söyledi/ne söylemedi ayrıntısına girmeden, söylediklerini, konulara bakışlarını,  tespit ve önerilerine genel bir değerlendirme getirdiğimde; İlk etap da doğal, haklı bile görülse de, geçmişi on yılı aşan bir hükümeti, politikacı gözüyle hedef almışlardır. Yaşanan tüm olumsuzlukların, çevre ve doğada yarattığı sonuçların adresi olarak iktidarı göstermişlerdir.

Bu iktidar döneminde,  orman ve sudan kopartılmış Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Kanun Hükmünde Kararnameler ile çevreye ve doğal varlıklarımıza yaptığı ve yarattığı geri dönülmez olumsuz uygulamaları hatırlandığında, yaşanan sorunların kaynağı ve çözmede öncelikle tek sebebin bu hükümet olduğu söylenebilir.

Öncelikle tespit edilip hararetle söylenen ? bunların nedeni 10 yıllık hükümettir?  yaklaşımının ardından, çözüm arama, öneri başlıklarında getirilen somut görüşlerde kısaca değerlendirildiğinde; Bu hükümet ile zaten birçok yerde yaşanan, benzeri olan Bodrum un sorunlarını çözmek de mümkün değildir, Bodrum a özgü hazırlanacak bir yönetmelik, sokaklara dökülerek çözüm aramak gereği, değerlendirmelerin ana başlıklarını taşımaktadır.

Bu tespit ve yaklaşımlara katılmamak mümkün değildir. Doğrudur da.

Ama doğal varlıklarımızın başına gelenler, sadece son 10 yıllık mıdır?

Bugün,  son 10 yılın hesabı çıkartıldığında ve bu hesabı, hükmü süren hükümete yüklediğimizde bu hesap bizi ne kadar tatmin etmekte, sorumluluklarımız noktasında ne kadar rahatlatmakta ve kaybolup giden doğal varlıklarımızı ne kadar geri getirmektedir?

Osmanlıdan devir aldığımız sınırlar içinde, yaşanan erozyon sonucu toprak kaybı bugünler de bile yılda 743 milyon ton iken, ilk çıktığı 1937 yılındaki 3116 sayılı kanunla başlayıp daha sonra  6831 sayılı kanunu ile devam eden Orman Kanunlarımızın yıllarca adeta yazboz tahtasına çevrilmesi, defalarca değiştirilmesi sonucunda  orman varlığımızın  ?yasal düzenlemeler? adı altındaki tahribi-kaybı %65 iken; Kısaca böyle bir  sabıkalı geçmişimiz varken, bunları son 10 yıla yüklemek doğa adına çözüm aramakta ne kadar doğru ve gerçekçi olur. Doğru ve gerçekçi değildir, sadece politik kolaya kaçmaktır, günü kurtarmaktır.

Bugünü konuşurken sen de ne kadar eskiye gittin diyenleri duyuyorum, onlara da son 10 yıl içinde kalan bir yakın geçmişi hatırlatmak isterim. Son 12 Haziran 2011 genel seçimleri, yine ?Bodrum Gündem?e yazmıştım ?Eyvahhhh Yine Seçim Dönemi? başlığı ile.

Özetle, daha fazla gecikmeden oy uğruna, rant yaratmadan doğaya seçim süreçlerinde daha da fazla sahip çıkmalıyız demiştim. Gönül verdiğim örgütüm TEMA Vakfı da Eko-Siyaset Bildirgesi kitapçığı ile Geleceğin Türkiye?si başlığında siyasi partilere ve seçmenlere; salt ekonomi odaklı siyasetten vazgeçmeleri çağrısında bulunmuş, ekolojik siyaset dönemi başlamalıdır hedefine katkı istemişti.

Şimdi uzak tarihlerde yaşananları; bilmeyenlere, okumayanlara, öğrenmeyenlere, unutanlara dün kadar yakını hatırlamalarını istiyorum. Evet! Hatırlayınız, 12 Haziran 2011 Genel Seçim döneminde, orman vasfını yitirmiş, yani hepimizin bildiği 2/B arazilerinin satışı konusunun da partilerin seçim propagandalarını.

buy albuterol online

İşte size 10 yıl içinde tüm partilerimizin doğaya sahip çıkma anlamında veremediği sınav.

Biri satacağım dedi, diğeri sağ eliyle sağ kulağını, diğeri de sağ eli ile sol kulağını gösterdi, ama satılamaz diyemediler. Üstelik sıkıştığımızda haklı olarak gittiğimiz, Anayasa Mahkemesinin imbiğinden geçmesine rağmen, diyemediler.

order Aciclovir
Viagra without prescription

 ?Devletin elinde 2 tip alan bulunmaktadır: Hazine mülkiyetindeki alanlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlar. Devlet hazine mülkiyetindeki alanları satar, kiralar, istediğini yapar. Ama devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlar; ormanlar, meralar, dağlar, otlaklar, yaylaklar, kışlaklar, sulak alanlar, denizler, karasuları, akarsular ve yeraltı suları Egemenlik Hukuku?na tabidir. Egemenlik Hakkı, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken halkın kendi iradesiyle devlete tanıdığı özel bir yetkidir. Bu nedenle Mülkiyet Hukuku devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlarda işletilemez. Kısacası Egemenlik Hukuku?na tabii olan ormanları satmaya devlet dahil hiçbir kurum ya da kişinin hakkı yoktur.? 

Diyemediler…

Peki kimler satılamaz dedi, oy peşinde koşmayanlar dedi, bu toprakların sivil-demokratik toplum kuruluşları dedi. TEMA Vakfı, TBMM İç İşleri Komisyonunda 6831 sayılı Orman Kanunu?nun 2/A  ve 2/B maddelerinin görüşülmesinde  satmayın dedi,çözüm de önerdi.

Şimdi bu satış dan kim memnun,daha doğrusu hangi parti memnun?

Bu hükümetin hükmü devam ettikçe, diğer partilerin önlerinde doğa adına, daha nice sınavlar olacaktır. Mesela; Çevre ve Orman Bakanlığının 2009 yılında onaylayarak yürürlüğe soktuğu 1/100.000 ölçekli Aydın-Muğla-Denizli  Çevre Düzeni Planı ve Plan Raporuna, bölgedeki  önemli  doğa  koruma  alanlarının ve  tarım alanlarının gerektiği kadar korunmadığı, koruma/kullanma dengesinin her alanda gözetilmediği  ve Plan Raporu ve Plan arasında çelişkiler olduğu tespitleriyle TEMA Vakfı, Mimarlar odası ve Muğla Barosu Danıştay  nezdinde yürütmeyi durdurma  istemiyle dava açmışlardır.Yani sivil-demokratik toplum kuruluşları sınav için derslerini çalışmışlardır .Partilerimiz ve milletvekilleri?

Veya 2014yılında yapılacak yerel seçimleri de, yine doğayı koruma-kollama adına partilerin ve adaylarının önünde bir sınav niteliğinde olacaktır.

Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Sivil-demokratik toplum kuruluşları olarak ve kendi adımıza daha çok çalışmalıyız. İşte bu çalışmanın bir ürünü, bir örneği olan 2 Şubat toplantısı. Sistemden  bir çıkar beklemeksizin,samimiyetle anlattık, dinlediler.

Haluk ORTAÇ

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.