Bodrum Gündem

KARŞI DAVALILARIN BODRUM’U

19.04.2013
0
A+
A-

Hukukumuzda ” Karşı Dava ” deyimi,  açılan bir davada, aleyhine dava açılan tarafında, davacıya karşı çözümlenmesi gereken bir talebi olduğu takdirde , davalının karşı dava açarak her iki davanın da aynı dava içinde  görülmesidir. Eski deyimle davay-ı mütekabiliyye denilen karşı davada, tarafların duruşma salonundaki yeri değişmiyor, dava sonuna kadar davacı/karşı davalı ve davalı/ karşı davacı olarak anılıyorlar.

Türkiye’nin en önemli turizm kentlerinden birisi olan , imarlaşma ve yerleşme talebinin en yüksek olduğu yerlerin başında gelen Bodrum ilçemiz, 1970′ li yıllardan bu yana artan yerleşik nüfusun getirdiği sosyal ve ekonomik ilişkiler sonucu kozmopolit yapısı nedeniyle her türlü davanın da, karşı davanın da artarak devam ettiği bir yargı çevresi olmuştur.

Gökçebel-Tilkicik koyuna bakan bir sitede oturan Dışişlerinde mütercimlikten emekli Sündüz hanım, site yöneticisi olan komşusu emekli albay Yusuf beyi geçen yılın site genel kurulunda eleştirince hiç beklemediği bir davanın davalısı olduğunu söylüyor;

-Evimin giriş kapısındaki yanlarından tül sarkan branda gölgelik projeye aykırıymış, güneşini ve rüzgarını kesiyormuşum, kaldırılmasını istiyor, kendisi deniz tarafındaki  salon duvarını kaldırdı, komple cam yaptı, sitede herkes balkonlarını kapattı, salona kattı bende herkesi şikayet mi edeyim ? araya kimleri koymadım ben asker adamım davamdan vazgeçmem diyormuş, bende asker kızıyım babam İstanbul Boğazı bahriye komutanı idi, Sarıyer’deki evimizin önünden geçen gemiler selam dururdu, ben de ona öyle bir dava açacağım ki, sancak tarafından torpil yemiş gemiye dönecek.

Sündüz Hanım açtığı karşı davada, “davacı Halil bey, ön cephedeki iki pencereyi kaldırıp yerine yere kadar sürgü kapılı cam yapmıştır, site  ortak mülkiyetine oturma platformu inşa etmiş ve benim ihlal ettiğimi söylediği  site yönetim planını misli ile ihlal etmiştir.” derken yönetici Yusuf bey, karşı davaya verdiği cevap dilekçesinde belediyeden ” güneş enerjisinden daha çok faydalanmak için deniz yönündeki pencerelerin büyütülmesinde sakınca yoktur ” şeklinde izni yazısı aldığını,  müellif mimarın proje tadilatlarına izin yazısını sunarak yasal olduğunu savunmuş.

Adliye koridorunda duruşma öncesi karşılaştığım Sündüz hanım, site yöneticisi davacı Halil beyin imzasını taşıyan tüm kat maliklerine gönderilen yeni bir yazı geldiğini söyledi, yazıda;” Belediye ile yapılan görüşmede 2007 yılında deniz tarafındaki pencerelerin birleştirilmesi ile ilgili olarak izin alındığı, ancak tadilat projesi hazırlatılarak onaylattırılmadığı için yasal sürecin tamamlanmadığı , dolayısıyla yapılan işlemlerin imar planına aykırı olduğu belirtilmiştir. ” diye yazıyordu. Sündüz hanıma “bu yazıyı duruşmada hakime ver davanın seyri değişecek? dedim. Duruşma çıkışında “Davacı Yusuf bey , kendi imzasını taşıyan yazıyı hakime verdiğimde önce çaydanlık gibi kaynamaya başladı, sonra bacasından top mermisi girmiş Çanakkale ‘deki İngiliz gemisine döndü”  diyordu, elindeki duruşma zaptında “Gereği Düşünüldü , Davanın bittiği bildirildi : Tül perdelikli branda mimari projeyi rencide etmeğinden davacının davasının reddine , davalının açtığı karşı davanın kabulü ile cam cephenin projedeki eski haline iadesine” yazıyordu.

Başka bir davaya konu olayda; arsa sahibi Salih beyle, müteahhit Yaşar bey, 58 adet daireyi 30 aylı sürede yarı yarıya inşası için 2004 yılında sözleşme yaptılar. Sözleşmedeki 30 aylık süre dolduğundan   mal sahibi , her daire için 500 Euro gecikme tazminatı ile 300 bin lira eksik işler bedeli iddiasıyla 2007 yılında müteahhit aleyhine dava açtı.

Müteahhit Yaşar, karşı dava açarak esasen mal sahibinin kusurlu olduğunu, hak ettiği tapuları vermeyerek zarar uğradığını, sözleşme dışı işler bedeli olarak 300 bin lira ve 28 adet tapusunun verilmesini istedi. Anıtlar Kurulun 2006 ağustos  ayında belediyenin ruhsat yetkisini aldığından, iskan harcını yatırdığı halde belediyenin koruma planını yapmadığından iskan alamadığını savundu. Müteahhit evlerin bakım masrafını karşılamak için şantiye elektrik ve suyu kullandırarak evlerin hepsini kiraya verdi.

Dava sürerken altı defa bilirkişi incelemesi yapıldı, beş kere hakim değişti, müteahhitten ev alan turistlerde davaya müdahale ettiler. Onlarca klasör birkaç çuvalla taşınacak hale gelen dosyada, son bilirkişi heyeti daha önceki bilirkişilerin hiç değinmediği bir konuyu  raporda belirtti,” Kral çıplaktı, bu sitenin çifte projesi vardı, belediyeye ayrı proje, uygulamaya ayrı proje çizilmiş, 2.800 m2 inşaat yapılacak bir yere 3.500 m2 inşaat yapmışlardı, hukuka aykırı binalarda anlaşamamışlar mahkemeye taşımışlardı, geçen dönemde iki ineğin barındığı ahırlara bile ceza kesen belediye de hiçbir şey görmemişti.

Altı sene süren dava sonunda, mahkeme müteahhite inşaatı projeye uygun hale getirmesi için  altı ay süre verdi, bunun için projeyi tadil edilmesi , fazla blokların yıkılması gerekiyordu ki , projeyi yapan Mimar Güner, “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği eserime dokunamazsın” diye ihtar çekti, arsa sahibi de müteahhidi vekaletten azletti , şantiye elektrik sayacını iptal ettirdi, atmaya kurşunları kalmadı diyecek hale geldiler.

Nihayet;  Hakim karar aşamasında İskenderin düğümünü adaletin keskin kılıcı ile kesti : “Davanın bittiği bildirildi;  Hukuka aykırı yapılmış binalardan dolayı bir hakkın açıkca kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağından  her iki tarafın da davalarının reddine, binalar hukuka uygun hale  getirilinceye kadar kat karşılığı sözleşmesinin devamına, müteahhitten daire satın alan turistlerin davalarının ancak binalar hukuka uygun hale getirilince  dinlenmek üzere tüketici mahkemesine gönderilmesine, arsa sahibine düşen dairelerin tedbiren boş olarak teslimine, temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.”

Yurdumun diğer yerlerinde adliyede  davaların tarafları arasında tartışmalar olur,  bazen kanlı cinayetlere dönüşür. Adliyeden çıkarlar sokaklarda uzun süre döğüşürler. Niçin insanlar adliyede döğüşürler, çünkü devlet güvencesinde bir döğüştür, birazdan polis gelir ayırır ayıramazsa ek kuvvet çağırır ama mutlaka ayırır, yaralananı hastaneye taşır, diğerlerini karakola götürür, karakolda genelde barışırlar, şikayetçi olmazlar.

Bodrum için sevindirici olan kısmı, atmaya kurşunu kalmayacak derecede hasım olan insanlar, karşı taraftaki bir hakkı için burada cebir ve şiddete başvurmuyor, karşılıklı dava açarak hak arama özgürlüğünü kullanıyorlar, mahkemeler kaç sene sürerse sürsün sonucu bekleniyor.

  order Levitra purchase Naltrexone Colchicine online

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Yasemin tutal dedi ki:

    Süper