Bodrum Gündem

NİÇİN YAZIYORUM?

Bu köşede yazılarım yayınlanmaya başladığından itibaren herkes aynı soruyu soruyor: Neden? Niçin ve kimin torpili ile bu köşedeyim? Amacım nedir?

İlk olarak ?torpilli? olduğumu iddia edenlerin içlerini ferahlatayım; evet, torpilliyim. Gazeteniz ?Bodrum Gündem?in sahibi sevgili Fatih Bozoğlu ile Dünya Gazetesi?nde teşrik-i mesaide bulunmuştuk. Gazete çıkarmaya başladığı günden beri yazmam konusunda rica etti, sağolsun.

Peki ben niye kabul ettim? Ukalalık yapmak için mi? Biraz öyle herhalde. Bir köşede yazıyor olmak, peşinen insanın fikirlerinin başkaları tarafından okunmak isteneceği tezi üzerine kurulu bir durumdur. Bu bakımdan, her köşe yazarı ne kadar ukala ise ben de bu anlamda o kadar ukalayım.

İlk yazımın başlığı ?Aynaya Bakmak? idi. Amacımı şu şekilde anlatmıştım o ilk yazımda;

?Toplum olarak da ancak kendimizi tanımaya çalışmak ile ilerleme sağlayabilir, daha müreffeh bir gelecek yaratabiliriz. Bu ülkenin yapıtaşları, sadece kendi iktidar ve para hırslarını yonttukları ölçüde aralarından su sızmayacak hale gelirler ve güvenle yarına bakabilirler.Bu minvalde, yapılan yanlışları söylemek, eleştirmek ve düzeltilmesini talep etmek, topluma ayna tutmak olarak algılanmal Robaxin online ıdır. Bu da engellenmesi gereken değil, ancak teşekkür edilmesi gereken bir davranış biçimi olabilir. Dilim döndüğünce aynayı tutmaya order Topamax Toradol without prescription çalışacağım. Kimi isteyen bakabilir, kimi isteyen görebilir. Takdir okuyucunundur.?

Toplumun aynası gazetelerdir, televizyonlardır. Halkımız neler olup bittiğini basın yolu ile öğrenir. İddia edildiği gibi basının ?tarafsız? olması teknik olarak imkân dahilinde değildir. İki farklı insan grubuna birebir aynı kelimelerle yazılmış bir dizi haber verseniz ve bu haberlerden bir gazete yapmalarını isteseniz, ortaya bambaşka iki gazete çıkabilir. Gazete hazırlanırken kullanılan fontlar ve resimler, hangi haberlerin yan yana verildikleri ve hatta hangi haberin yanında hangi reklamın yer alacağı gibi detaylar, bilinçaltınızda tahmin edilemeyecek derecede büyük bir etki yapar. Bu bakımdan, her yayın organı bu tercihleri ile farkını ortaya koyar. Bu tüm dünyada böyledir; iş ki haberler çeşitli bakış açıları ile verilsin. Farklı mizanpajlar, farklı haber dili kullanımları ve farklı haber seçimleri okuyucunun ufkunu açsın, gerçeği algılamasına yardımcı olsun.

Totaliter rejimlerin çoğunda basın ciddi bir baskı altındadır. İktidarın istediği haberler, istediği şekilde ve istediği yoğunlukta çıkar. Dolayısı ile halk, bir lunapark aynasına bakıyormuşçasına bazı şeyleri olduğundan büyük, bazı şeyleri ise küçük görür. Kimi haberler daha şişmandır, kimi haberler daha uzun boylu, kiminin kafası kocamandır, kiminin burnu uzun.

Çok bilinen bir hikâyedir; adam sahile vurmuş denizyıldızlarını denize geri atmaktadır. Arkadaşı; ?ama,? der, ?yüzlerce denizyıldızı var, atamazsın ki hepsini..? Adam bir tane daha alır eline ve denize fırlatır; ?Bak, bunun için farketti..!?

Yerel bir gazetede arada sırada yazılar kaleme almamın sebebi, hikâyedeki adamın yaptığı gibi, bazı gerçekleri gösterecek bir ayna tutma ihtiyacının tezahürüdür.

Her yazar gibi bana da eleştiriler geliyor. Önce yandaş olmakla suçlandım. Kimin yandaşı, ne için yandaşlık yapıyor, çıkarı nedir, gibi sorular cevapsız kaldığından, ?İstanbul?da viskisini yudumlayıp Bodrum?a ahkâm kesiyor,? seviyesine geçti eleştiriler. Köşe yazılarımı takip edenler veya merak edip inceleyecek olanlar göreceklerdir ki, yazdıklarım Bodrum?un özelinden çok genel değerler ve sorunlar üzerinedir. Bugüne kadar yazdığım en yerel yazılar Sn.Mehmet Kocadon?un tutuklanma süreci ile ilgili yazılardır. Hatta bu konuda ilk sansürümü de yemiştim; Sn.Kocadon?a hitaben ?seçiminizi yapın, yoksa sizi de bir gün götürürler,? anlamına gelecek bir yazı yazmıştım. Yazının yayınlanacağı gün Sn.Kocadon gözaltına alınmıştı. Bu yazı, gözaltına alındığı günden 1-2 gün sonra, benim durumu açıklayıcı bir notum ile tekrar yayınlanmıştı. Arşivde mevcuttur.

Filhakîka, yerel konularda yazmış ve yazacak dahi olsam, güzel bir Bodrum sabahında uyanıp penceresinden derin nefes alan ve duyduğu mis gibi çiçek kokusunu ?Barış Kokusu? olarak nitelendiren ve Bodrum?un barış dolu, çiçek kokulu ortamından, kan kokusunun ve barut dumanının tütmekte olduğu topraklar hakkında ?ahkâm? kesenlerin olduğu bir ortamda çok da garip karşılanmayacağımı sanıyorum.

Okuyucularımdan, farklı seslere sahip çıkmalarını ve her ne kadar aykırı ve sinir bozucu olursa olsun, renklilikten asla vazgeçmemelerini rica ediyorum. İş ki yazılanlar doğru olsun, yalan olmasın.

Bir de merak edenlere minik not;

Viski severim ama çok tercih ettiğim bir içki türü değildir. İlla ki bir şey içmem gerekiyorsa, daha çok gündüzleri ayran, akşamları meyve suyu, şarap veya rakı tercih ederim.

Başar C.MÜNİR

22.05.2013

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.