Bodrum Gündem

YARIN YİNE GEZİ?DEYİM

YARIN YİNE GEZİ?DEYİM
06.06.2013
0
A+
A-

Bodrum?dan Gezi Parkı Direnişine giden 23 yaşındaki Deniz Ersan?ın gözünden bir çok kişiye farklı bakış sağlayacak yorumlar.

?A Politik bir Gencin Gözünden Taksim Gezi Direnişi? Allergies

İstanbul şimdilik iyi gibi.

Son oksijen kaynağımız olan Gezi Parkı ağaçlarının mahvedilecek olması üzerine, zaten nefes almakta zorlanan toplum geçmişini de hesaba katarak ayaklandı.  Bastırılmışlıklar, kısıtlamalar?

Burayı görseniz. İstanbul?u tanıyamazsınız.

Neden mi?

Hayır, aklınıza gelenlerden biraz uzak benim söyleyeceğim. İnsanlar o kadar sevgi dolu ve yardımsever ki?

Tanıdığım İstanbul?a hiç benzemiyor şu anda. Metrolarda, kapılardan önce geçmek için birbirlerini ittiren insanlar, trafikte yanındaki arabaya duyulmamış küfürler sallayanlar, birbirlerine sarılıyorlar, yemeklerini paylaşıyorlar. Herkes gülümsüyor. Herkes hoşgörülü. Sanki yıllardır içlerinde tuttukları iyilik yapma isteği, iyi olma arzusu sonunda patlamış gibi.

Acı çeken, zor durumda olan insanlara yardım etmek için bir yarış var. Direnişte gizli bir anlaşma yapılmış adeta. Herkes bir görev paylaşmış. Direnişi savunanlar, bağları güçlendirenler, sağlık görevlileri, biber gazı etkisi hafifleticileri, moral verenler, yemek yapanlar, şiir okuyanlar, şarkı söyleyenler, haberleşmeyi kuranlar, bir de bütün bu hareketin daha büyük çaplı bir harekete dönüşmesi, insancıllığı temel alan bir toplum bilincinin yaygınlaşması için uğraşanlar var. İdeolojik nedenlerden de orada olanlar var elbet; ama o kadar büyük bir çember çizilmiş ki o parkın etrafında içinde herkes eşit, herkes ait. İnsanların aradıklarını, o huzuru veren bir kalabalık Gezi?deki. Dışarıda delicesine gözlerimin yanacağını bilsem de her gün beni Taksim?e yürüten bir çekim var o parkta. Orada aidiyet duygusu var. Biliyorum ki o kalabalığın içine karışınca güvendeyim. Polis gelse beni yaralasa bile güvendeyim.

O kadar rahat içim.

Gözlerimi açamadan yürürken kaç kişinin yardımıma gelip gözlerime bir şeyler sürdüğünü, koluma girip bana destek olduğunu hatırlamıyorum bile.  Bir yabancıya karşı hiç bu kadar güven duyduk mu daha önce? Sabaha kadar parkta beklerken bir sürü insanla tanışacağımı biliyorum. Hiçbirine kendimi açıklama derdim olmayacak. Hiçbirine karşı toplumsal etkilerden biriktirdiğim önyargılarımı kullanmam gerekmeyecek. Kimse de bana kendimi dışlanmış, uzak hissettirmeyecek. Para derdini düşünmeden elimde ne varsa paylaşacağım ve paylaştıklarım bir o kadar değerlenecek gözümde. Kendimi mutlu hissedeceğim. Kimse çıkarlarını gözetmeyecek o alanda. Zaten böyle bir durumda kişisel çıkar ne olabilir ki?

Son olaylara daha farklı bir yönden bakınca, insan, özellikle de genç ise yaşanan bütün bu durumların etkisiyle biraz umutsuz ve sorgulayıcı bir ruh haline bürünebiliyor.

Kafam karışıyor.

Şiddet olayları bittikten sonra parkta oluşan o güzel, bütüncül havayı eve geldiğim zaman özlüyor olmam kendimi sorgulatıyor her şeyden önce bana. Oradaki insanları özlüyorum ve ertesi gün kimse orada olmazsa diye bir rahatsızlık duymaya başlıyorum. Sanki park dışında, insanlar aynı sıcaklıkta olmayacak korkusu…

Sonra oradaki kalabalığın şenlikler için toplanmadığını sıklıkla hatırlatan polis şiddeti ve yaralanmalar. Eylemin başlangıç noktasına ve parktaki gidişata baktığım zaman aradaki bu tezatlığın bir şey söylemeye çalıştığı çok açık. Kafamda hep dönüp dolaşan soru: Neler oluyor? Tabii ki de bütün olaylar benim bir anlık düşünme çabamla çözebileceğim basitlikte değil; fakat zihnim başlayan direniş olaylarını değişik noktalarından bırakmamacasına tutuyor. Sonuçta içinde yaşadığımız ülke bu ve bu direnişten de görebileceğimiz gibi bu kadar saf ve yüksek düşünce gücünde olan bir sürü insan normalde ne yapıyorlar, neredeler? Böyle büyük insancıl bir kesimin bulunduğu bu ülke neden gündeminde gaz bombalarını ağırlıyor?

Bizim jenerasyona apolitik dediler.

Bence bir bakıma haklıydılar da. En başta kendimi bu grubun içine sokabilirim; çünkü gözüken o ki politika denen şey maalesef insan odaklı işleyen bir sistem değil. Politika karşıtlıklar üzerinden çalışıyor. Politika bir grup yaratıyor ve demokrasi vaatleriyle bu yarattığı grubun karşısına onu yok edecek başka bir ideoloji sunuyor. Bizler apolitik olduk; çünkü bu zamana kadar politikanın yasalarını insancıllığımızı ve belki de biraz romantikliğimizi öne koyarak reddettik. Politik partiler çoğumuzu temsil edemez oldu; çünkü sen ve öteki tanımları artık bizler için anlamsızlaştı. Herkes için konuşamasam da kendim için Gezi Parkı olaylarını politikaya yeni bir başlangıç olarak gördüğümü söyleyebilirim.  Gezi Parkı politika anlayışını değiştirdi. Gezi Parkı direnişi bana ayrımcılık ve halk arasında uçurum yaratmadan da belli bir ortak amaç adına direnmenin mümkün olduğunu gösterdi. Yıllarca, özellikle de Kemalist ideoloji ağırlıklı eğitim hayatımın sonucuyla politik hiçbir tutum almıyor olmam beni rahatsız ediyordu. Sanki hayata karşı ilgisizmişim ve toplumsal sorunlar beni ilgilendirmiyormuş gibi bir tavır içerisindeydim. O kadar duyarlı olmama rağmen, bana rahatsızlık veren durumlara karşı sesimi çıkarma ihtiyacı duymuyordum. Meğer sesimi duyurabileceğim bir yol henüz yokmuş da ondan.

Hep siyasal bir aidiyet aradım. Her seferinde ideolojiler duvar gibi çarptı yüzüme. Ezileni, sesi kısılanı gördüm ona ulaşmaya çalıştım. Baktım onların seslerini duyurmak isteyenler de o kadar uzaklara itilmişler ki tek çareyi bağırmakta, tepki göstermekte bulmuşlar. Bu da benim yolum değildi. Herkes aktivist olarak gelmiyor bu dünyaya sonuçta. İnsan hakları, özgürlük ve saygı için herhangi bir ideolojiyi araya sokmanın gerekliliğini hiçbir zaman anlayamadım. Bu zamana kadar da kendimi çektim hep. Söylemek istediklerimi tuttum içimde. Anlaşılamamak sıkıntısı ve gerginlik çıkması endişesiyle düşüncelerim hep sayfalara aktı yalnızca.

Yazdıklarımı okuyup okuyup yalnız hissettim kendimi.

Ben belki yine şanslıyım. 23 yaşında, bütün toplumu ve her görüşten insanı ilgilendiren bir olay karşısında ilk kez görüşümü bildirme konusunda istekli ve heyecanlıyım. Bu hareketin bir parçası olmak anlamlı geliyor; aynı zamanda anlamsız olan birçok şeyi su yüzüne çıkarıyor, yapılan yanlışlıkların durdurulmasına katkı sağlamak adına beni harekete geçiriyor, teşvik ediyor. İlk kez inandığım bir amaç uğruna sesimi yükseltmek istiyorum. Toplumsal yönüne ek olarak bu direnişi içselleştirdiğimin de farkındayım. Bu da umut veriyor bana. Beni geride tutan önümdeki bütün engellere direniyorum 1 haftadır, direnmekten çok yıkıp geçiyorum engelleri. Bu özgürleşmenin ardından daha da iyi anladım topluma aidiyet hissinin önemini. Sağlıklı bir toplumun üyesi olmanın nasıl da hayat kalitesini farklılaştırdığını anladım. Ben bunu istemiyorum diyebilmenin, hayır diyebilmenin huzurlu ve özgür bir yaşam için ne kadar önemli olduğunu anladım.

Ventolin price Neden politikadan ve toplumsal olaylardan uzak durduğumu düşünüyorum da; kendimi çok iyi tanıyorum sanırım. İnsanların özünde iyi olduğuna dair bir inancım var. Değişik nedenler dolayısıyla asıl amaç sapsa da herkesin hayatında ulaşmak istediği noktanın huzur ve aidiyet hissi olduğuna inanıyorum. Bu söylediklerim tecrübesiz, canı hiç yanmamış bir genç kızın hayal dünyasından çıkıp gelmiyor. Aksine yaşadığım tatsız tecrübelere rağmen koruyup güçlendirebildiğim bir inanç bu. Bu inancım nedeniyle hep yanlış yolda olduğumu söyleyen insanlar arasında büyüdüm. Rekabeti öğrenip sevmem gerektiği, bazı durumlarda acımaz olmanın çok önemli olduğu, yeri geldiğinde bencilce başka hiç kimseyi düşünmeden kararlar alıp kendimi yükseltmem gerektiği söylendi bana. Günü yaşamaktan çok her günümü kariyer denen kalenin duvarlarını örerek geçirmem gerektiği öğretildi. Farklı düşüncelere saygı, insan sevgisi, anlayış, paylaşım, uzlaşma gibi konular sürekli kafamda gezinirken Kemalist ideolojiyle en üst ırkın üyesi olduğum bilgisi aklımda yer etsin diye uğraşıldı. Oysa kendimi bırakın üstün hissetmeyi, yeterli bile hissettiğimi hatırlayamıyorum o zamanlarda; çünkü olduğum gibi olma şansı bana verilmiyordu. Var olan tanımlar içinde düşündüğümüzde çok da alternatif bir karakter olmadım hiçbir zaman. Sadece özgür olmak, özgür düşünmek, hayatta bana çizilen yoldan başka bir yolu kendime çizebilmek istedim. Para kazanmak için kurumsal bir firmanın geniş bir masasında oturmak benim yolum olsun istemiyorum.

Kulaklarımı tırmalayan cümleler: order Strattera ?Başarıya ulaşabilmek için çok donanımlı bir insan olmalısın; ekonomiyi, medyayı, politikayı takip etmelisin. Bilgi sahibi olunca güç sahibi olursun. Güç sahibi olunca da yönetme hakkın doğar?.

Bilginin bu amaç adına kullanılması ne kadar yazık!

Bilgi, yönetmek ve kontrol etmek için değil paylaşmak ve beraber yaratmak için kullanılmalı. Güç sahibi olma hırsı ve yönetme isteği, bu hırsın bilgi kavramına hakaret ediyor olması nedeniyle benden her zaman uzak olmuştur. Siyasetin ve medyanın bilgi üzerinden bu kadar oyunlar oynaması, gelişim ve iletişim amaçlı var olması gereken haberleşme sistemini değişik çıkarları adına manipülasyon aracı olarak kullanması nedeniyle siyaset ve medya ikilisi hayatımdan uzak oldu hep. Politikayı kendime yakın görmedim, anlayamadım da.

Yavaş yavaş politika gözümde yeniden tanımlanıyor Gezi Park?ı hareketiyle. Artık benim düşüncelerimin de önemli olduğuna inanıyorum. Benim de söyleyeceklerim olduğunu ve bunları söylememin önemli bir sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Eşitlik, özgürlük, düşünce özgürlüğü, insancıllık, anlayış gibi içi boşaltılan kavramların dolu dolu ifade edildiğini görmek bana da umut verdi. Belki bu umudun doğması ve insanların böyle bir dayanışma içine girmesi için gaz bombalarının atılması gerekmese daha iyi olurdu; ama zannediyorum kendimde gözlemlediğim gibi herkes uçlara itilmiş ve bastırılmışlık nedeniyle toplumsallıktan uzaklaşmıştı. Bu etkiyi kıramadığımız için nefrete yöneldik istemeden. Bir araya gelmemizin mümkün olmadığına inandığımız için birbirimizi ezerek var olmaya çalıştık. Kimse birbirine tehdit değil. Umarım bu anlaşıldı artık. Herkes dahil bu topluma ve herkes aynı saygıyı hak ediyor.

Bundan sonra umarım ?Sürücü kadınmış tabii, şaşmamalı böyle sürdüğüne?, ?Allah?ın Kürt?ü?, ?İbne misin, top musun??, ?Allahsız alkolik?, ? Yobaz dinci, başı da kapalı? gibi saldırıları kullanmayan bir toplum olacağız. En azından bu nefret söylemlerine karşı duracağız. Umarım Türkiye?nin batısının tomayla tanıştığı bu günlerin sonucunda artık TOMO?lar da polis şiddeti de doğuda da batıda da son bulacak.

İşte benim böyle düşünmemi sağladığı için yarın sabah yine Gezi?deyim.

ETİKETLER:
Yorumlar

  1. didem öneş dedi ki:

    Sevgili DENİZ,

    Ağlattın beni, çok yaşa sen ve senin gibi tüm gençlerimiz. Size uyuyor bunlar diyen yetişkinler utansın. Sen 23 yaşında bizim 40-50-60-70 yaş jenerasyonunun ayamadığı gerçekliğe Aymış ve bileri aydınlatan bir nesilin parçasısın. Helal olsun…Muhalefet yaptığını zanneden partilerin ve iktidarın takılı kaldığı kavramlara saygımız sonsuz ama şunu da demek lazım “geçiniz bunları artık DENİZ gibi gençlere masallar anlatamazsınız!”

    Sen hep yaz ve paylaş DENİZ’cim adın gibi DENİZLERİ OKYANUSA çevir emi?

    KAlemine, aklına, yüreğine sağlık izin ver yazını paylaşayım

    Sevgilerimle gözlerinde öpüyor, büyüklerine özellikle Mustafa Kemalin Askerleriyiz diye slogan atan halen 1930 larda kalmış büyüklerine yazını armağan ediyorum…

    Didem Öneş

  2. Ayla Gürpınar dedi ki:

    Sevgili Deniz, bu kararlı tutumun ve çok içten anlatımının çeşitli yaşlardaki pek çok kişinin gözünü açacağı gibi senden büyüklere de ” biz ne yaptık ? ” sorusunu sorduracaktır. Gezi Parkı ilk gününden beri her konudaki ” alışılmışlıkları ” kökünden değiştirmiştir. Burada bir tarih yazılmaktadır, sen de bu gencecik yaşında buna şahit ve direnişe dahil olanlardan biri olduğun için çok şanslı olanlardansın. Direnişçilerin talepleri gerçekleşene kadar direnişe devam edileceği ve bu ” ailenin ” çığ gibi büyüyeceği kesindir. Yolun açık olsun, anlatımlarına devam etmelisin. Dediğin gibi, bir dönem yazdıklarını okudukça kendini yanız hissediyordun ama şimdi senin gibi düşünenlerin ne kadar çok olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyorsun. Gaz vız gelir, vız gider. Sevgiyle kal.