Bodrum Gündem

MERHABA…

18.01.2014
0
A+
A-

baris_anil_bodrum_gundem

Barış Anıl/Eğitimci

Son yıllarda ‘eğitim şart’ klişesiyle dillere pelesenk olan eğitimin gerekliliği, konuyla ilgili olsun olmasın hemen herkesin üzerinde uzlaştığı bir konu. Ancak bu uzlaşma konunun odak noktası olan eğitimin  kalitesini sağlama noktasında başta yasa koyucular olmak üzere eğitime yön veren mekanizmalarca sağlanabilmiş değil.   

Örgün öğretimdeki sistem değişiklikleri nedeniyle ‘sistemsizliğin’ artık ‘sistem’ olarak algılanması, genel olarak eğitimin kalitesini düşüren en önemli etken.  Oysaki eğitim, toplumsal yapıyı oluşturan diğer kurumlar arasında da öncelikli ve adeta tümünün değişim dinamiğinin temeli konumunda ve sorumluluğunda. Değişen yaşam koşullarına göre kurumsal eğitimin pozisyon alması ve kendi içinde dinamizm sağlaması en büyük gereklilik. Bilişim devrimi ile yaşanan dönüşüm yaşam tarzlarımızı etkilediği gibi kuşak çatışmalarını da keskinleştiriyor. Bu süreçte belki de yaşamlarına yön verdiğimiz gençleri ‘anlamaya’ daha fazla ihtiyacımız olduğunu kabullenmek gerek. Geçmişten getirdiklerimizi geleceğe uyarlamadan, ‘açı’mızı değiştirmeden süreci anlama şansımız maalesef olmuyor. Yöntemleri gözden geçirmek, koşullara uyarlamak, paradigmaların geçerliliğini sorgulamak, alternatiflere şans vermek ve en önemlisi sorumluluk bilincini ve sağduyuyu elden bırakmamak gerek.

Nesil araştırmalarında olumsuz sonuçlarını çok net görebileceğimiz istikrarsız eğitim politikalarının, başta eğitim sisteminin temel dinamiğini oluşturan öğretmenler, öğrenciler ve veliler için yarattığı kaos, pek çok travmatik durumun da nedeni. Yakın geçmişte tartışmalara ve tepkilere rağmen uygulamaya başlanan 4+4+4 eğitim modelinde, süreç içinde hem inatlaşmalara hem de geri adımlara şahit olduk. Türkiye’de hemen herkesin öğrenim hayatı boyunca birkaç sistem değişikliği yaşadığı ve kendisini kobay hissettiği, kimi ciddi değişikliklerden kıl payı kurtularak kendisini şanslı addettiği bilinen bir gerçek. Bu gerçek elbette ki bir süre sonra süreci ve sorunları meşrulaştıran bir misyon üstleniyor. Sorun şu ki çok sık yapılan değişikliklere yöneltilen eleştirilerin de ‘yanlışsa düzeltemeyelim mi?’ şeklinde bir demogojiyle püskürtülmesi sorunun boyutlarını ortaya koyuyor. Ortada bir yanlış varsa elbette en kısa zamanda düzeltilmeli ve buna sanırım kimsenin itirazı yok. Ancak artık yanlış kararlar almasak, bir neslin geleceği hakkında karar alırken biraz daha dikkatli olsak, altyapısını hazırlamadan, adeta ‘kervan yolda düzülür’ mantığıyla hareket etmesek fena mı olur?

İlk yazı için daha iyimser bir başlangıç yapmayı tercih edebilirdim fakat belirtmeliyim ki yeryüzünün en saf varlıkları olan çocukları ve onların algılarını etkilemesi bakımından henüz çok azından söz ettiğim eğitime dair sorunların yeteri kadar dile gelmemesi, toplumda genel olarak cılız bir tepki ve giderek duyarsızlaşma-uyuşma-kayıtsızlıkla yankı bulmasının tehlikelerine vurgu yapmadan söze başlamak olmazdı. Çocuk yetiştirme tavrımız yaşamımızda kelebek etkisi yaratacağı için üzerine daha çok düşünmeli, daha çok tartışmalı, daha çok fikir üretmeliyiz. Hareket noktamızı, çocukların doğuştan sahip oldukları merak ve felsefi bakış açısını korumak olarak belirleyebilirsek sanırım düşünen, sorgulayan ve dönüştüren bireyler olarak kendilerini gerçekleştirebilmelerine katkı sağlayabiliriz.

.

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.