Bodrum Gündem

ANALARI AĞLATMAYIN, YETER!

ANALARI AĞLATMAYIN, YETER!
08.05.2014
0
A+
A-

Kadın konusunun içindeki annelik kavramı, diğer canlılarda olduğu gibi bir yönüyle içgüdüsel-doğal, diğer yönüyle de öğretiseldir. Kutsallığı, hepimizin yüreğine doğru ya da yanlış işlenmiştir. Bu, erkeğe karşı bir üstünlüktür, çünkü gerçekten kökünde doğmak, doğurmak daha sonra da büyütmek ve yaratmak vardır. Bu bitmeyen karşılıksız emek, kadının işidir.

İşin öteki yanıysa soyun devamını sağlayan bu sorumluluğumuzu biz, “Ne kadar?, Nasıl?” yapıyoruz ya da “Niçin” yapamıyoruz? Erkek egemen bir dünyada rol arkadaşlarımız kimler? Kanıtlanmış doğrulara karşı, yüzyıllardır süren tek gözlü bir bakışla, tek kanatlı bir uçuş bizi nerelere götürüyor? Kurtarıcı olarak sunulan küreselleşme masalının sonunda kimler zarar görüyor? Kurbanlar kim?

Anne adayları, bir taraftan 4+4+4 eğitim sistemiyle başı gözü bağlanırken, işinden gücünden edilirken, töre cinayetlerine kurban verilirken, erkek ve sokak şiddetine hedef olurken, siyasette ve yönetimde yok sayılırken, tencere-tava çalması yasaklanıp canları, Elvanları öldürülürken, çocukluklarını önemsemeyip gençlikleri korkuyla, olgunlukları emeklilikle, yaşlılıkları yalnızlık ve çaresizlikle geçerken, “Cennet anaların ayakları altındadır.” aldatmacılığıyla “Anneler Günü” kutlanamaz.

Hele hele sermaye grubunun Anneler Gününü gazete ilanlarındaki hediyelik eşyalara, çiçek vitrinlerine, alyans reklamlarına, siyasi söylemlere, çaylara indirgenmesi sömürünün başka yüzüdür. Her gün kadın üstüne kurulan dizilerin, yemek ve magazin programlarının, cinayetlerin, mutsuzlukların yayınlandığı görsel medyaysa analığımızı yok sayan başka bir yanlış politikadır.

Anadolu’muz adından da anlaşılacağı gibi nice sessiz, soluksuz yaşayan, direnen ve başaran analarla doludur. 19-20 Nisanda konuşmacı olarak katıldığım İstanbul’daki Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilim Merkezi Vakfıyla, Yedi Tepe Üniversitesi Tarih Bölümünün hazırladığı “Kadın Anlatıları” başlıklı Uluslararası Sempozyumda nice öncü ve örnek kadın anlatıları arasında “Dişi Şehir Bodrum”daki kadınlar da diğer tüm anlatılarla benzerdi. Bu anlatılanlar yukarıdaki savımı kanıtlıyordu. Güçlenerek döndüm.

Atatürk “Cahil, korkak, cılız, yoksul, ahlaksız analardan doğacak ulus, nasıl olur da yaşar?” sorusunu hala soruyor olmalı. Bence kadın-anne sorunumuz “Anadolu”, “anayasa”, “anakent”, “anadil”, “ana okulu”, “ANAVATAN” sorunudur.

Sorunun çözümünü, “Üç çocuk daha yapın.” diyenlerden beklemek yerine, önce kendimizde arayalım. Üstünlüklerimizin farkına varalım. Örgütlü çalışmanın, hemcinslerimizin yanında olalım. Sanatta, bilimde, hukukta, siyasette öncü olan kadınlarımızın “anne” olduğunu unutmayalım. Doğanın bize verdiği gizil gücü, sistemin olumsuzluklarıyla öldürtmeyelim. Önce, yetiştirdiğimiz çocuklarımızda eşitliği, özgürlüğü, güveni sağlayalım. Özellikle kız çocuklarımızın eğitimini öne alalım.

Bunun kolay olmadığını biliyorum. Ama zor olan güzeldir. Anneler zoru başarır. J. Borgos’un dediği gibi “Zaman beni sürükleyen bir nehir, ama nehir benim.” Evet, nehir biziz. Anneler, kadınlardır.

Bu önemli günde, koparılmış gül istemiyoruz. Diktiğimiz gülleri yaşatın yeter!

Hatice YÜCEL

Eğitimci

8 Mayıs 2014

.

ETİKETLER: ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.