Bodrum Gündem

CHP ÜZERİNE BİR ANALİZ…

CHP ÜZERİNE BİR ANALİZ…
12.12.2014
0
A+
A-

taşkın_atılgan_bodrum_gundem_yorum

Kılıçdaroğlu CHP’nin İktidar Anahtarını Yanlış Yerlerde Aramaktadır;

Doğal Tabanından Kaydırılmış CHP, Bu Doğal Tabanı ve Çıkarları

Üzerinden Yapılanarak İktidara Yürüyüşünü Başlatabilir!

Bir yandan yayınlanan en son istatistikler 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının (ayda) 4000 TL’ye dayandığını ve açlık sınırının da 1200 TL’yi geçtiğini göstermektedir. Bu da, Türkiye’de yaşayan ailelerin yüzde 80 civarında bir kesiminin yoksulluk sınırının altında yaşadığını ve milyonlarca ailenin de açlık sınırının altında kaldığını söylüyor!

Öbür yandan ise, Türkiye’de seçmen nüfusunun yüzde 70 civarında olan kesiminin “muhafazakâr” eğilimli olduğu tahmin ediliyor.

Kılıçdaroğlu da, son zamanlarda ortaya koyduğu siyasetlerle ve partisinin üst yönetimine yaptığı atamalarla, yüzde 80’lik yoksul kesim üzerinde yoğunlaşıp, Sosyal Demokrat siyasetlerini bu yoksul emekçi tabanın çıkarlarını savunan siyasetler üzerinde inşa etmek yerine, işin kolayına kaçıp, “yüzde 70’lik” muhafazakâr kesimin oylarından pay almak için siyasi manevralar yapıyor.

Ancak, kökü tarihin derinliklerinde olan ve orta-sağ ve dinci sağ partiler tarafından 10’larca yıldır başarılı bir şekilde istismar edilen; daha önceki orta-sağ iktidarlara kıyasla dinciliği çok daha ağır basan ve siyasi rantla oluşturulan güçlü ve baskın “Havuz” medyası tarafından militanca desteklenen, muhafazakâr “yüzde 70’e” yönelik söylemin çok başarılı uygulayıcısı ve gerçek sahibi AKP ortada dururken, CHP’nin, siyasi yelpazenin bu sağ tarafındaki seçmenlerden oy alma şansı nedir?

CHP’nin doğal hedefi; eşitlikçi, sosyal adaletçi, sosyal dayanışmacı Sosyal Demokrat siyasetleriyle, doğal tabanı olan emekçiler, köylüler, üretenler ve dar gelirli yoksul yığınlar, yani toplumun yüzde 90’den fazlasını oluşturanlar olmalıdır.

CHP, bu hedefe yönelik, dinamik ve Sosyal Demokrat kadrolarla, inandırıcı söylemler ve bir kısmını şimdiden hayata geçirmeye başlayabileceği somut toplumcu projelerle halkın karşısına çıkıp oy istemelidir. Bunları başarmak için de enerjik Sosyal Demokrat kadrolara ve vizyona gerek vardır.

Gerçek sorunlarla uğraşıp, Katılımcı Demokrasi ruhuyla, Sosyal Demokrat çözüm yolları önermek ve bunun için örgütlenmek varken, işin kolayına kaçıp, muhafazakâr kesimden, Sosyal Demokrasiye ve Cumhuriyetin temel ilkelerine ters düşen siyasetlerden ve siyasetçilerden medet ummak ve hatta din istismarı yollarına sapmak, bir Sosyal Demokrat parti için çıkmaz sokaktır.

Kılıçdaroğlu CHP’yi Sosyal Demokrat bir Partiye Dönüştürmekte, kadroları oluşturmakta geç kalmıştır. Ancak, CHP’yi seçimlere götürecek lider olarak, zararın neresinden dönülürse kardır demeli ve geç de olsa, doğru adımları atmaya çalışmalıdır. Bu Buy cheap Lasix aşamada atılacak doğru adım da; parti içi demokrasiyi hayata geçirerek delege ağalığına son verip, genç, dinamik ve Sosyal Demokrat kadroları oluşturup önünü açmak ve seferber etmek olmalıdır.

Türkiye gelir paylaşımı en bozuk olan 3 OECD ülkesinden biridir. 10 milyonlarca insanımız aç, sefil, yoksul veya işsizdir. Milli gelirin çok büyük bir kısmına el koyan “mutlu azınlık”, gelirlerinin çok büyük bir kısmını aşırı lüks tüketime harcamaktadır. Türkiye’yi, refah ülkeleri seviyesine çıkaracak yatırımlar yerine, yüksek faizlerle alınan, dış “sıcak para” kaynaklı borçlar, uzun vadeli getirisi olmayan yatırımlara, beton yığınlarına çarçur edilmektedir…

…ve, dar gelirli vatandaşların büyük çoğunluğu da, ülkenin çok ihtiyaç duyduğu tasarrufu ve yatırımları bir tarafa bırakın, iki yakasını bir araya getirmek için, zorunlu olarak alıp da ödeyemediği veya ödemekte zorluk çektiği, toplamı yüzlerce milyar doları bulan kredi kartı ve tüketici kredileri borçlarının ve AKP’nin “sadaka ekonomisinin” tutsağı ve bağımlısı olmuştur ve bu borç batağı içinde debelenmektedir.

Böyle dönemlerde, normal demokratik ülkelerde, gelir dağılımını düzeltici, yoksulluğu giderici, fırsat eşitliğini yaratıcı, özgürlükleri, demokrasiyi, refahı ve insan haklarını yükseltici, doğayı ve çevreyi koruyucu çözümler Sosyal Demokrat partiler tarafından ileri sürülür ve iktidar yolları aranır ve bulunur.

CHP’nin iktidar yolu ise, üreten köylüleri, emekçileri, dar gelirli yığınları, yani ülkenin nüfusunun yüzde 90’den fazlasını oluşturan geniş halk yığınlarının çıkarlarını öne çıkaran, üretici ve tüketici kooperatif ağlarını örgütlemekten geçer. Böylece, üretilen değerler, tüm emekçiler arasında, insanca bir hayat için hakça paylaşılacaktır. Aracıya kaptırılan karın büyük kısmı üretici ve yoksul tüketiciler arasında, ucuz ve sağlıklı yiyecek, giyecek, barınak ve kooperatiflerin daha iyi ve kaliteli üretim ve dağıtım için eğitim, planlama, stoklama, araştırma, bilgi, teknik ve alet-edevat parkları ihtiyaçlarını karşılamak için seferber edilmelidir.

Ülke ekonomisinin yarısı kadarını oluşturduğu tahmin edilen kayıt dışı kısmı kayıt altına alınmalı ve vergilendirilmelidir. Türkiye’de toplanan vergilerin yüzde 70’i dolaylı ve adaletsiz vergilerden elde edilmektedir. Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması neticesinde, daha adaletli olarak toplanan vergilerin büyük bir kısmı da, fırsat eşitliği ilkesine bağlı kalarak, kaliteli ve çağdaş eğitime, bilim ve teknolojiyi yaratabilen, yüksek teknoloji ürünlerinin oranını arttıran, dünya pazarlarında rekabet edebilen, bilgi toplumunun inşa edilmesine; sağlıklı nesillerin yetişmesi için sağlık hizmetlerine, özerk üniversitelere, sanat ve kültüre, araştırma ve geliştirme kurumlarına ayrılmalıdır.

Sosyal Demokrat bir partinin ekonomik, sosyal ve siyasal tabanı böyle oluşturulur ve bu yurt çapında örgütlü ve çıkar birliği yapmış tabanın desteği ile iktidara yürünür.

Nasıl ki, AKP’nin doğal tabanı, yandaşlarına kazandırılan ihalelerle beslenen müteahhitler, daha fazla kar için AKP tarafından çıkarılan ve emekçilerin iş güvenliğini hiçe sayan kanunlarla desteklenen maden ve kömür şirketleri, tersaneler, taşeron şirketleri, emekçilerin haklarının gaspında işverenin yanında buy Valtrex online no prescription yer alan sarı sendikalar, başta milyarlarca dolarlık ihaleler olmak üzere, alınan milyarlarca dolarlık komisyonlardan ve ranttan oluşturulan “Havuzlardan” beslenen yandaş medya kuruluşları, ulusal ve küresel yolsuzluk AĞLARI ve bu ağlara eklemlenmiş, aynı kaynaklardan ve devlet olanaklarından aktarılan fonlarla beslenen “sadaka ekonomisinden” ölmeyecek kadar yararlandırılan ve dinle aldatılan yoksul kitlelerdir…

…Sosyal Demokrat bir partinin doğal ekonomik ve sosyal tabanı da, üretici ve tüketici kooperatiflerinde örgütlenmiş köylüler, dar gelirli vatandaşlar, memurlar ve işverenler, işçi sendikaları, bilgi toplumunu yaratacak olan entelektüel ve teknik kadrolar, üniversiteler, demokratik kitle örgütleridir. Ülkenin ırmaklarını, denizlerini, dağlarını ve ovalarını hızla zehir kanallarına, çukurlarına, çirkin beton yığınlarına, çöplüğe dönüştüren açgözlülere karşı özveriyle mücadele eden çevreci vatandaşlar ve örgütleri de unutulmamalıdır.

CHP, bugünkü yapısıyla, bu doğal Sosyal Demokrat tabanla, çok büyük ölçüde, irtibatını kuramamıştır veya koparmıştır. Parti teşkilatı bu tabanla aynı dili konuşmamaktadır ve bu tabana yabancıdır. CHP teşkilatı, büyük ölçüde, Sosyal Demokrat bir partinin doğal tabanı olması gereken bu kesimlerden korkmakta ve bundan dolayı da, koltuklarını kaybetmemek için, dışlamaktadır.

CHP’nin, bu doğal tabanıyla organik ilişkiler kuramazsa ve bu tabanın, başarılı bir şekilde partiye demokratik entegrasyonunu sağlayamazsa, Sosyal Demokrat bir parti olma, bu geniş tabanın desteğini kazanma ve iktidara gelme şansı yoktur, sıfırdır!

Yani CHP’nin iktidara yürüyüşünün önündeki en büyük engel; toplumun doğal Sosyal Demokrat tabanıyla bağlarını koparmış, koltuklarını delege ağalığına borçlu, “küçük olsun benim olsun”cu yapısıdır.

Çıkış yolu da, başarılı Sosyal Demokrat kooperatiflerin yöneticilerini ve sendika liderlerini, çevre örgütleri liderlerini, Sosyal Demokrat işverenleri, bilim kurumları çalışanlarını ve yöneticilerini partiye çekmek ve aktif görevlere getirip, partiyi doğal tabanı ve ekonomik ve sosyal çıkarları üzerinde yeniden inşa etmeye başlamaktan, çok ve ciddi çalışmaktan geçer; muhafazakâr yüzde 70’den oy kapmaya yönelik, göstermelik siyasi atamalardan, ayak oyunlarından değil!

Ancak, toplumcu Sosyal Demokrat siyasetlerle, gözleri yarınki karlarından başka bir şey görmeyen emekçi düşmanı, açgözlü, yolsuzluk, rüşvet ve rant için her şeyi yapmaya muktedir siyasetçilerin, bu ülkeyi; dağlarını, denizlerini, nehirlerini, ormanlarını ve ovalarını, gözlerini kırpmadan, fosseptik kuyularına, maden ocaklarının zehirli ve kanserojen atık göletlerine, yeşilin ve doğanın rant uğruna yok edildiği beton yığınlarına, çöplüğe dönüştürmeleri önlenebilir.

Ve ancak, toplumcu siyasetlerle, bize milyarlarca dolara mal olan, atmosferimizi ve çevremizi kirletip zehirleyen pahalı fosil (petrol, doğal gaz, kömür gibi) yakıtlar yerine, bilgi toplumunun özgür ve çağdaş üniversitelerinde ve araştırma geliştirme kurumlarında teknolojilerini geliştirip toplumun hizmetine sunabileceği, enerji üretim ve tüketim kooperatiflerinde örgütlenip, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklar sayesinde, çevremizi ve doğamızı koruyabilir, ucuz ve temiz enerji kaynaklarına ulaşabilir, rekorlar kıran, ekonomik istikrarsızlığımızın kaynağı olan, cari açığımızın en önemli nedeni olan enerji ithalatımızı kontrol altına almayı başarabiliriz.

Kısaca tekrarlarsak; CHP, yaratıcılığını büyük ölçüde kaybetmiş, delege ağalığına dayanan, PARTİ İÇİ DEMOKRASİDEN yoksun parti aparatının tutsağı olmuştur. Çözüme ve iktidara yürümeye; parti içi demokrasiyle adım atıp, aydın, dinamik ve Sosyal Demokrat kadroları oluşturup seferber etmekle başlanmalıdır. Dürüst bir siyasetçi olarak, bu aşamada, Kılıçdaroğlu’nun atabileceği en olumlu adım, partide, hazırlayacağı DEMOKRATİK bir ortamda, genç, dinamik, çok iyi eğitimli, dünyayı ve ülkeyi tüm sorunlarıyla ve çözüm önerileriyle kavramaya ve harekete geçirmeye hazır SOSYAL DEMOKRAT kadroları yapılandırmak olmalıdır. Çünkü parti içi DEMOKRASİ olmadan SOSYAL DEMOKRASİ olmaz ve gerçek bir SOSYAL DEMOKRAT tabana (emekçi kitlelerin ekonomik ve sosyal dayanışma örgütleri olan kooperatifleriyle, sendikalarıyla, demokratik sivil toplum örgütleriyle, çevrecileriyle, aydınlarıyla…) sahip bir parti olmadan da aydınlık, demokrat, adaletli, mutlu, refah ve barış içinde bir Türkiye’nin önü açılamaz.

Ülke, hırsız, yolsuz, cehaletten ve din sömürüsünden beslenen çapsız yönetimlerin elinde terörün, iç ve dış savaşların, karanlığın, açlığın, yoksulluğun ve sefaletin tutsağı olur, hızla sömürgeleşmeye (şimdi de büyük ölçüde öyle!), parçalanmaya ve buy Kamagra online yok olmaya mahkûm olur!

77 milyon insanımıza yazık olur!

 

Yorumlar

  1. yaşar kefeli dedi ki:

    77 milyon insanımıza yazık olur!
    yoksulluk .açlık, yoksulluk, açlık, muhafazakâr, yoksul, yoksul, muhafazakâr, istismar, dinciliği, siyasi, rantla, dar gelirli, yoksul, yığınlar, medet, istismarı, sapmak, delege ağalığı, bozuk, aç, sefil, yoksul, işsizdir, çarçur, dar gelirli, iki yakasını bir araya, ödeyemediği, sadaka, yoksulluğu, dar gelirli, yığınları, yığınlarının, ağlarını, yoksul barınak, adaletsiz, Kayıt dışı, yandaşlarına, müteahhitler, gaspında, sarı sendikalar, ranttan, yolsuzluk, sadaka ekonomisinden, dinle aldatılan, yoksul, kitlelerdir, dar gelirli, zehir, kanallarına, çöplüğe, açgözlülere, irtibatını kuramamıştır, aynı dili konuşmamaktadır, iktidara gelme şansı yoktur, sıfırdır, emekçi düşmanı, açgözlü, yolsuzluk, rüşvet, rant uğruna, yok edildiği, çöplüğe, bize milyarlarca dolara mal olan, kirletip zehirleyen, istikrarsızlığımızın, cari açığımızın, kaybetmiş, delege ağalığına, hırsız, yolsuz, cehaletten, din sömürüsünden, çapsız, savaşların, karanlığın, açlığın, yoksulluğun, sefaletin, sömürgeleşmeye
    SEVGİLİ DOSTLARIM ŞAYET BÜYÜK HARFLERE KADAR OKUMAYA DAYANABİLDİYSENİZ YUKARIDAKİLERİN NE OLDUĞUNU DA ANLAYABİLECEKSİNİZ.
    YUKARIDAKİ NEGATİF KELİMELERİN HEPSİ ANA METİNDEN SIRASIYLA ALINTI YAPILMIŞ TAMAMI TAŞKIN ATILGAN BEYİN KALEMİNDEN ÇIKMIŞTIR. VE OLUMLU DÜŞÜNMENİN TÜMÜNÜ ORTADAN KALDIRIR AYRICA İÇİNDEN ÇIKILAMAZ BİR DURUM ORTAYA KOYAR VE SİNERİZ.
    EMİNİM Kİ BİR İNSAN OLARAK TAŞKIN BEY ÇOK SAYGIN DIR. TÜM “CHP” LİLER İÇİN BU YAKLAŞIMIM VARDIR.
    ARANIZDA BULUNAMAMA NEDENİM DE YUKARIDAKİ SÖYLEMLERDİR. 1973 YILINDA İLK KEZ KARŞILAŞTIĞIM BU SÖYLEMLER, BİR UMUT BEN YANMASAM SEN YANMASAN NASIL ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA DİYE PEŞİNDEN KOŞTUĞUMUZ, İNSAN OLMA SANATIYLA KARŞILAŞTIĞIMIZ İLK GÜNLERDİR. HALA BİZDEN SONRAKİ NESİLE BU SÖYLEMLER İLE İNSAN OLMA SANATINI ÖĞRETİYOR OLMAMIZ DA BİZİM AYIBIMIZDIR.
    DOĞA İÇİNDE HİÇBİR ŞEY BU KADAR UZUN YILLAR BOYUNCA TAZELİĞİNİ KORUYAMAMIŞTIR SANIRIM. DİKKAT ETTİYSENİZ HEM CHP İÇİN HEMDE SOSYAL YAŞAMIN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM TESPİTLERİNDE HERHANGİ BİR DEĞİŞİM İZLENMEMEKTE. DAHA KÖTÜ OLMADIĞI GİBİ DAHA İYİYE DE YÖNELMEMEKTEDİR.
    SEVGİLİ DOSTLAR. BU SÖYLEMLER ÖNDERLİĞİNDE TEKRAR TEKRAR YOLA ÇIKILDIĞINDA AKILLARA GELMESİ GEREKLİ BİR DEYİM VARDIR. “AYNI YANLIŞLAR YAPILARAK FARKLI SONUÇLARA ULAŞILAMAZ.” 30 YILDIR TEKRARLADIĞIMIZ NE SÖYLEM NE DE EYLEM BİLİNENİN VE YAPILANIN DIŞINDA BİRŞEY DEĞİL DOĞRU BİLDİĞİMİZ AMA SONUÇ ALAMADIĞIMIZ ÖNERİLERDİR. BİR BAŞKA BAKIŞ AÇISI YAKALAMAK NİYETİNDE DEĞİLSEM BIRAKILAN YERDE OTLAMAYA DEVEM EDERİM DİYE DÜŞÜNÜYORUM. “ BU CÜMLEYİ HEPİMİZE SÖYLEMEYE KIYAMADIM” 
    YUKARIDAKİ MAKALE DEN BİRAZ DETAYA BAKAYIM İSTEDİM.Sosyal Demokrat kadrolara ve vizyona gerek vardır. DENİLMİŞ OYSA BU ÜLKEDEKİ EN YÜKSEK VİZYONU İÇİNDE BULUNDURAN PARTİ CHP DİR. YANILMIYORUM. ÇEVRENİZE BAKARSANIZ, ELİT BİR KESİM OLDUĞUNUZU HATTA “LORDLAR KAMARASINI” TEMSİL ETTİĞİNİZİ GÖRÜRSÜNÜZ.
    ÜLKEME YAKIŞAN DA BU PROFİLDİR. ANCAK BU KESİMİN İKTİDARA GELEBİLMESİ İÇİN ÖNCE İKTİDARI İSTEMESİ GEREKLİDİR. BUNUN İÇİN TAHTTAN AŞAĞIYA İNMEK SAHAYA ÇIKMAK GEREKİR. YUKARIDAKİ MAKALELERİN DIŞINDA “YIĞIN DENİLEN” İNSAN TOPLULUĞUNUN ALGISINDA MAKALELER GEREKLİDİR.
    KONTROL EDİLMESİ GEREKEN ŞEY CHP İKTİDAR OLMAK İSTİYOR MU?
    LAF YAPMAK YERİNE İŞ YAPMAYA HAZIR MI?
    İÇİNDEKİ BİLİMSEL KADROLAR İLE Mİ SEÇİMİ KAZANMAYI DÜŞÜNÜYOR, YOKSA KAZANILMIŞ ,İKTİDARDA O KADROLARIMI DEĞERLENDİRMEYİ DÜŞÜNÜYOR. ?
    ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA KAPİTALİST ÜRETİM İLİŞKİLERİNİN SÜREGELDİĞİ BİLİNMEKTEDİR, CHP NİN SOSYAL İÇERİKLİ BİR KAPİTALİST EKONOMİ POLİTİKASI VARMI ? YOKSA KENDİSİNİN DIŞINDA HAZİNEYİ DOLDURAN BAŞKA BİR PARTİNİN ELİNDEN O DEĞERLERİ ALIP HALKA MI DAĞITMAYI PLANLIYOR.
    KISACASI FAKİRLİĞİ Mİ PAYLAŞALIM DİYOR, ZENGİNLİĞİMİ.?
    EĞER ZENGİNLİĞİ İSE BU NASIL VE HANGİ YOLLA VE HANGİ DEĞERLER ÜZERİNDEN OLACAK.
    BU VE BUNUN GİBİ HAYAT DAİR BİNLERCE SORU ÖNÜNÜZDE DURUYOR. CEVAPLAYIN DA ŞU İKTİDARI ALALIM DİYORUM. OTORİTEYİ ELİNİZE GEÇİRMEDEN SÖZDE ÇEVRECİ DEN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAYACAĞINIZI. VEYA OLAMAYACAĞIMIZI BİLMEMİZ GEREKLİDİR. BİLİRSEK EĞER.

    İŞTE O ZAMAN 77 milyon insanımıza yazık OLMAZ

    SAYGIYLA VE SEVGİYLE Yaşar kefeli

  2. Taşkın Atılgan dedi ki:

    Sayın Kefeli;

    “77 milyon insanımıza yazık olur!
    yoksulluk, açlık, yoksulluk, açlık, muhafazakâr, yoksul, yoksul, muhafazakâr, istismar, dinciliği, siyasi, rantla, dar gelirli, yoksul, yığınlar, medet, istismarı, sapmak, delege ağalığı, bozuk, aç, sefil, yoksul, …”
    diye başladığınız “eleştirinize”, yazımdan aldığınız bu “negatif” kelimeleri sıralayarak devam ediyorsunuz.
    Bu kelimeleri kullanarak memleketimizin içinde bulunduğu durumu yansıtmaya çalışıyorum. İsteyenlerin rüyalarında, gerçek dışı, güllük gülistanlık bir Türkiye görme ve düşünme özgürlüklerine bir şey diyemem.
    Gün geçmiyor ki basından çıkan haberlerden, Türkiye’nin, çeşitli özgürlük alanlarında, insan hakları ihlallerinde (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından en çok tazminat ödemeye mahkûm edilen ülke!), gelir paylaşımı adaletsizliğinde, yolsuzluk ve rüşvet konularında, refah seviyesinde, eğitimde vs. vs. uluslararası istatistiki sıralamalarda en geriler arasında olduğumuz veya daha da gerilere düştüğümüz yüzümüze çarpılmasın.
    Bu uluslararası göstergelere ek olarak, 17 ve 25 Aralık “operasyonlarıyla”, ortaya dökülen, bir kamu bankasının genel müdürünün evinde ayakkabı kutularından çıkan milyonlarca dolar, bir bakana “hediye” verilen 700 bin liralık saat ve sonraları, aynı “işadamı” tarafından ödenen 200 bin liralık cezalı gümrük vergisi. Başka bir bakanın oğlunun evinden çıkan kasalar dolusu dolarlar vs. ve yolsuzluktan dolayı istifa etmeye zorlanan başka bir bakanın, “Başbakanın her şeyden haberi ve onayı var, onun da istifa etmesi gerek” anlamında sözleri, başka bir bakana çikolata kutularında ve elbise torbalarında sunulan milyonlarca dolarlık “hediyeler” vs. vs.
    İşte bunlar, üzülerek ve üzerek belirteyim ki, bizim memleketimizde son bir yılda gördüğümüz, güllük gülistanlık ve “olumlu” olmakla ilgisi olmayan, “negatif” manzaraların küçük bir kısmıdır!
    Üzülerek belirteyim ki, yaptığınız bazı genel eleştirilerin benim yazdıklarımla çok az ilişkisi var ve “BÜYÜK HARFLERLE” yazmanız da yazdıklarınızı daha anlaşılır ve somut yapmamış.
    Ben yazımda, CHP üyesi bir vatandaş olarak, CHP’nin bugün içinde olduğu durumu eleştiriyorum ve bunun içinden çıkmak için öneriler öne sürüyorum.
    Şunu söylüyorum: Cumhuriyeti kuran ve bir merkez parti olan CHP, kapitalizmin gelişmesi ve sınıfların ortaya çıkmaya başlaması ile birlikte, 1960’larda, siyasi yelpazenin orta-sol tarafını doldurma ihtiyacını hissetti ve Ecevit döneminde, 1970’lerde Sosyal Demokrat bir partiye dönüşmeye başladı. Yani, doğal tabanını, emekçilerin, dar gelirli vatandaşların ve memurların etrafında oluşturmaya başladı. CHP’nin bu evrimi, maalesef, ABD ve Sovyetler birliği arasında süren Soğuk Savaş’ın Türkiye’de yaşanan şekliyle bir iç savaşa dönüşmesi neticesinde, ABD’nin “bizim çocukları” darbeci generaller tarafından, 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle engellendi. CHP kapatıldı ve doğal tabanıyla olan ilişkisi, bilinçli olarak darbelendi ve kopartıldı. Ve bugün bile, CHP’yi yüzde 42’lere ulaştıran ve emekçi kitlelere “UMUT” vadeden söylem ve eylemler, daha da geliştirilerek tekrar hayata, daha da geliştirilerek geçirilememiştir.
    Bugün, Türkiye’nin içine sokulduğu “negatif” durumdan çıkmasının çarelerini, en iyi sunabilecek siyasetler Sosyal Demokrat siyasetlerdir. Ve, maalesef, CHP, bugünkü yapısıyla Sosyal Demokrat bir partiye dönüştürme kadrolarına sahip değildir.
    Türkiye insan kaynaklarının tümünü, fırsat eşitliği ve sosyal dayanışma ruhu içerisinde, yeteneklerine göre, en kaliteli eğitimle yetiştirip BİLGİ ve REFAH TOPLUMUNU yaratmak için seferber etmelidir. Başka YOL YOKTUR! Bugünkü rejimle (AKP rejimi), ilkokullara zorunlu din dersleriyle, ilkokuldan başlayarak OSMANLICA öğreterek, kızları oğlanlardan ayırarak, İmam Hatipli öğrenci sayısını 60 binden 1 milyona çıkararak, özgürlükleri ve demokrasinin gelişmesini engelleyerek ve bunlar gibi boş ve kafa karıştıran yöntemlerle, Türkiye’yi OECD’nin eğitim testlerinde sondan ikinci konumundan üst seviyelere taşımanız imkansızdır!
    Türkiye’nin ekonomisinin yüzde 50’lik bir kısmının kayıt dışı olmasından, vergi toplanamamasından bahsediyorum. Türkiye’de toplanan vergilerin yüzde 70’inin dolaylı ve adaletsiz vergiler olmasından bahsediyorum; siz ise “ben yanmasam sen yanmasan…” şarkılarını söylüyorsunuz. Ben üreticilerin ve tüketicilerin daha kaliteli, sağlıklı, ucuz ve bol üretim için, adaletli paylaşım için kooperatiflerde örgütlenmelerinden bahsediyorum siz ise, tipik bir Amerikalı sağcı siyasetçi gibi, solu “vergilendir ve harca” anlamına gelen sözlerle suçluyorsunuz, ben maden işçilerini güvensiz ve denetimsiz ocaklara mahkûm eden, işverenle işbirliği yaparak işverenin karını daha da fazlalaştıran sarı sendikalardan ve iş güvenliğini hiçe sayan kanunlar çıkaran siyasi partilerden bahsediyorum, siz, işçi pastayı büyütsün patronyesin ve lükse harcasın ve gerisi Allah kerim diyorsunuz. Türkiye’nin 400 milyar dolayında dış borcu var. Türkiye’nin kişi başına düşen geliri son 6 yıldır 10 bin dolara çakıldı kaldı; “sıcak para” bitti, büyüme gitti. Türkiye’nin yüzde 70’inin geliri 10 bin doların çok altında. Türkiye’deki dolar milyarderleri sayısı 2012’de 44 idi. Bizden kat ve kat daha zengin olan Japonya’nın ise dolar milyarderi sayısı 34 idi. Türkiye’de küçük bir azınlık işçilerin sırtından kazandıkları paralarını aşırı lükse yatırıyor ve Türkiye ihtiyaç duyduğu yatırımlar için dışarıdan borç alıyor. Böyle bir Türkiye’nin yükselmesi imkânsız ve nihayet yükselemiyor da, tam tersi her alanda gerilemelere şahit oluyoruz.
    Yani Yaşar Bey, ya yazdıklarımı doğru dürüst okuyun ve hep beraber tartışalım, birbirimizden öğrenelim, daha iyi çözümler geliştirelim, ya da kızgınlığınızı giderecek başka çarelere başvurun!
    Teşekkürler.

  3. yaşar kefeli dedi ki:

    Sevgili Taşkın Atılgan.
    Büyük harfler ile ilgili bakış açınıza çok güldüm ve şunu öğrendim. Büyük harfle yazılınca daha anlaşılır olma çabası varmış.
    Profesyonel yazar olmadığımdan bağışlamanızı rica ediyorum. 🙂

    Alt alta yazdığınız durum tespitlerini dikkatlice okudum. Ancak kızgınlığım üstüne sonuçlandırdığınız yazınızın yanılgı olduğunu düşünüyorum. Sizin özgün düşüncelerinize kızmak haddime olabilir m,?. Şayet CHP nin iktidar olmama isteğine duyduğum kızgınlığı algılayıp ta buna başkaca bir çözüm aramamı kastediyorsanız, bu konuda çaba göstermeye her zaman hazır yaşadığımı ifade etmek isterim.

    Yazdıklarınızı da dikkatlice okuduğumu ve karşı görüş veya başka bir bakış açısı ortaya koymayı planladığımı düşünmenizi öneririm. Sizinle aynı hizadan bakmadığımı, duruşumuzun farklılılığının bir zenginlik olabileceğini, kabul ederseniz zenginleşebiliriz diye düşünüyorum.

    Negatif durum tespitlerinize yapabileceğim katkıları özellikle gizli tuttuğumu ve bunlardan çıkış yollarının duragan olmadığını, çözümlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini dile getirmeye çalıştım. Bu konuda da ısrarcıyım. İkna edilemez de değilim. ancak yine önemli noktayı tekrarlamak istiyorum.

    Aynı Hatalar Yapılarak Farklı Sonuçlara Varılamaz.

    Sevgi Ve Saygıyla.