Bodrum Gündem

Ruhi Su Dostlar Korosu 40 Yaşında

26.02.2015
0
A+
A-

ruhi_su_bodrum_gundem (1)HALUK ORTAÇ

Halk müziği ve ona hizmet edenler arasında müstesna bir yeri olan Ruhi Su gerek kişiliği, gerek örnek yaşamı, gerekse sanatıyla müziğimiz içinde önemli bir yapı taşıdır.

Ruhi Su, Anadolu’da yaşanan bu ortak kültür mirasının içerisinde eşine az rastlanır bir şelale olmuş, yüzyıllardan beri söylenen bu güzel söylemlere sesini katmış bir büyük yorumcu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendinden önceki pek çok fikir adamının ve ozanın eserlerini ortak bir payda altında buluşturmanın yanı sıra, bu eserleri sesi ve yorumuyla evrenselliğe taşımanın mücadelesini vermiştir.

Büyük yorumcu Ruhi Su, tek sesli halk müziğimizin batı müziği içinde yer edinmesinin bir yolu olarak “çok sesliliği” işaret eder. Bu güçlü müzik dilini benimsetmek için de , esasında polifonik karakterde olan halk müziğimizden yola çıkar.

Bir yazısında ” Batı tekniği ile işlenmiş müziğimizi dinlerken de kendi dilimizi ve kendi yaşantılarımızı bula bula çok sesliliğin tadını anlamaya alışacağız ve böylece batı müziği içindeki yerimizi alabileceğiz…” der.

İlk koro çalışmasını 1936’da kurduğu Müzik Öğretmenliler Korosu ile gerçekleştirir. Koronun başında öğretmenleri Ahmet Adnan Saygun vardır. Koronun adı, döneme ait belgelerde Ses ve Tel Birliği Korosu olarak geçer.

İkinci koro çalışmasını ise 1944-1947 yılları arasında Ankara Üniversitesi’nde oluşturduğu koro ile yürütür.

Ruhi Su, hapishane yaşamı boyunca da kısa dönemli koro çalışmaları yapar.

Ruhi Su’nun en önemli korosu olan Dostlar Korosu’nun temelleri 1975 yılında, Şişli’de faaliyet gösteren Dostlar Tiyatrosu’nda atılır.

Dostlar Tiyatrosu’nun Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla yayınladığı çağrı büyük ilgi görür. 1975 yılının Aralık ayında, sınav sonucu alınan yaklaşık 60 kişiyle Dostlar Korosu kurulur.

Önceleri tek sesli türküler üzerine çalışan koro, daha sonraları iki sesli küçük denemelerle çok sesliliğe adım atar. Ruhi Su’ ya göre toplum olarak tek sesli bir türküyü hep beraber söyleme konusunda pek de başarılı değildik ve öncelikle bu yeteneğin geliştirilmesi gerekiyordu. Yola böyle çıkılır. Koro , 80 ‘li yıllardan beri çok sesli çalışmaktadır.

Dostlar Korosu ilk defa 1975 yılında, Dostlar Tiyatrosu’nda verilen Pir Sultan Konseri’nde sahne alır. ‘Pir Sultan’ ile ‘Köroğlu ve Türküler’ konserleri o dönemde birer sanat olayı haline gelir.

Ruhi Su, Dostlar Korosu ile 1976 yılında ‘El Kapıları’, 1977’de ‘Sabahın Sahibi Var’, 1978’de ise ‘Semahlar’ albümlerini kaydeder.

12 Eylül darbesi ile birlikte çalışmalarına ara vermek zorunda kalan koronun Ruhi Su ile dayanışması sanatçının ölümüne kadar devam eder. Ruhi Su’nun ölümünden sonra yeniden bir araya gelerek çalışmalarını sürdürme kararı alan Dostlar Korosu, 1987 yılında, ustaya saygının bir ifadesi olarak adını ‘Ruhi Su Dostlar Korosu’ (RSDK) olarak değiştirir. Çalışmalarını Timur Selçuk, Sarper Özsan, Hüseyin Tutkun, Cenan Akın, Öcal Öcalan, Refik Köksal, Cengiz Ünal , Ortaç Aydınoğlu ve Berktay T. Akyıldız gibi değerli müzik adamları yönetiminde sürdürür.

Koro, Ruhi Su’nun ölümünden sonra ilk kez 30 Mart 1987’de Harbiye Konak Sineması’nda gerçekleştirilen “Ruhi Su Anma Gecesi”nde sahne alır.

Koro, her döneminde , bugün de olduğu gibi, çeşitli meslek gruplarından ve üniversitelerden gelen, asıl mesleği müzik olmayan amatörlerden oluşur.

Koro 1975 ‘ten günümüze kadar çok sayıda sanatçıyla sahne almış; yurt içinde ve dışında sayısız konser vermiş, beşyüzün üzerinde korist yetiştirmiştir.

2012 de Ruhi Su Kültür Ve Sanat Derneği kurulur. Koro Dernek bünyesinde çalışmaya başlar. Ruhi Su Dostlar Korosu 2014 yılından beri çalışmalarını, Emin İgüs sanat danışmanlığında, şef Mutlu Ödemiş yönetiminde sürdürmektedir

Bugün halk müziğine katkı veren ve zevkle dinlenen çok sayıda yorumcunun çıkış noktası olmuştur. Ülkemizde, bunca yıldır yaşamını sürdüren, varlığını koruyan bir kaç amatör korodan biridir. Koro, 2015 yılında 40. yaşını kutlamaktadır.

ruhi_su_bodrum_gundem (3)

TÜRKÜLERIN 100’Ü: RUHI SU

(Ruhi Su nun ana başlıklar ile kısa yaşamı)

Adana Öksüzler Yurdu’nda

1912’de Van’da doğdu. Adı Mehmet’ti. Annesini babasını hiç bilmedi. Kendi anlatımıyla “Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi”. Van’dan Adana’ya getirdiklerinde çok küçüktü. Çocuğu olmayan, fakir bir ailenin yanına verilir. Onları; amcası ve yengesi bilir, öyle çağırır.

10 yaşında bir kemancı

10 yaşından başlayarak yatılı okur. Müzik öğretmeni Mehmet Tahir, yurda bir keman aldırıp Mehmet’i kemana başlatır. Dördüncü sınıfta kemana başlayan Mehmet, böylece klasik müziğe de ilk adımını atar.

Kendisi Halıcıoğlu Askeri Lisesi’nde…

Aklı fikri Müzik Öğretmen Okulu’nda!

Ahmet Muhtar Bey, bir gün “Ankara’ya gelebilir misin?” diye sorar. Ruhi, hemen “evet” der. Arkadaşları para toplar, iki kimliği olan bir arkadaşının kimliklerinden birini alır, askeri okuldan kaçar ve Ankara’ya gider, Ahmet Muhtar Bey’i bulur. Ruhi’nin kaçarak geldiğini duyunca “eyvah” der ve Ruhi’yi Askeri Liseler Müdürlüğü’ne gönderir. Ruhi ağlayarak olanları anlatır. Onu dinleyen albayın da gözleri dolar ve “Sen şimdi okuluna dön ve oradan bir dilekçe ile başvur” der.

Tekrar Adana…

Adana Öğretmen Okulu’ndayken aşık olduğu ebe-hemşire olarak çalışan bir kızla evlenir. Güngör adını koydukları bir oğlulları olur.

Klasik Batı Müziği İle Tanışma…

O sıralarda Adana’da bir sinemada sessiz filmler oynatılır. Sinemada bir de küçük bir orchestra vardır. Filmdeki sahnelere gore, bu orkestra müzik yapmaktadır. Orkestradaki Avusturyalı Ervix, Adana Öğretmen Okulu’nun da keman öğretmenidir. Ruhi, ilk klasik batı müziği parçalarını ondan öğrenir.

Ankara Müzik Öğretmen Okulu…

Karısı Ankara Numune Hastanesi’ne tayinini ister, Ruhi de Ankara Müzik Öğretmen Okulu’nun giriş sınavına girer. “Bir konçerto çal” dediklerinde çok şaşırır. Bu sözü ilk kez duymaktadır. Müzik iması ve armoni sozcüklerini de… Öğretmenlerden biri, sınava hazırlanması için Vivaldi Sol Majör keman konçertosunu verir. Bir arkadaşından da ödünç keman bulur. Bir otel odasında gece gündüz çalışır. Sınavı geçer. Ulvi Cemal Erkin’in “son sınıfa girerse zorlanır, bir sınıf aşağısına girmeli” teklifine tüm öğretmenler katılır

Kemanı Bırakma Zorunda Kalış…

Mehmet Ruhi Su, konservatuarın Opera Bölümü öğrenciliğini sürdürürken bir öğretmeni keman çalışmasının ses tellerine zarar vereceğini, sesinin zayıf çıkacağını söyleyerek, bir tercih yapmasını iser. Mehmet Ruhi, kemanı bırakmak zorunda kalır

Operadan

Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor’a…

1936’da Devlet Konservatuarı’nda opera sanatçısı olarak başlar. 1945 yılında Opera Kanunu çıkınca öğretmenliği bırakmak zorunda kalır. 1952 yılına kadar pekçok operada rol alır: Bastien Bastienne, Madam Butterfly, La Boheme, Satılmış Nişanlı, Fidelio, Maskeli Balo, Yarasa, Figaro’nun Düğünü, Rigoletto, Aşk İksiri.

Uzun yol arkadaşı Sıdıka Su ile tanışma…

Sansaryan Han, Tabutluk Önünde Sıdıka’nın Sesi ve Mahsus Mahal…

1946’da Ruhi Su, Ankara’da yedek subaylığını yaparken operada oynamaya devam eder. Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde oluşturduğu bir korosu vardır. Sonradan eşi olacak Sıdıka Umut da, o yıl Dil ve Tarih’in Felsefe Bölümü’ne girer. Bursalı olan Sıdıka Umut, o zamanlar Bursa Hapishanesi’nde olan Nazım’ı ziyaret ettiğinde onun DTCF Felsefe’de okumasını istemiştir.

Ruhi Su ile dünya görüşleri arasındaki yakınlık, türkülere duydukları ortak sevgiyle dost olurlar. 1950 yılında da, hem aşık, hem dost… Her ikisi de, o yıllarda sıkı takip altında bulunan TKP ile ilişkili olduklarını aynı sıralarda keşfederler. İlişkileri gelişirken, geniş kapsamlı TKP tevkifatı başlar. Ruhi Su ve Sıdıka Umut da sıralarını beklemeye…

Ruhi Su da, Sıdıka Su da ikisinin de Sansaryan Han’da olduklarını ancak 5 ay sonra öğrenebileceklerdir.

Ruhi Su, Sıdıka’yı usulcacık çıkan sesinden bile tanıyacak, Sansaryan Han’da olduğunu, üstelik hasta olduğunu anlayacak, içeride çırpınacaktır eli kolu bağlı olarak. Mahsus Mahal’i işte o tabutlukta düşünecek ve üretecektir:

Harbiye Cezaevi…

Ruhi Su ve Sıdıka Umut, ancak Harbiye Cezaevi’nde birbirlerini görürler. Ruhi Su, gördüğü işkencelerden hâlâ tanınmaz haldedir. Görüşmelerini resmi izne bağlamak için nişanlanmaya karar verirler. Ruhi Su, eşe dosta haber salar. Sıdıka Umut için çok güzel bir yüzük getirtir. Oracıkta nişanlanırlar.

Harbiye Cezaevi’nde 3.5 yıl kalırlar. 3.5 yıl her hafta 10 dakika görüşürler ve her gün mektuplaşır, haberleşirler

Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde…

Hasan Dağı Hasan Dağı Eğil de Bir Bak…

1951 tevkifatı sanıkları için Harbiye Cezaevi içinde özel mahkeme salonu yapılır. İstanbul göbeğinde yatıp yargılanırlar, açlık grevleri olur, ama basının kılı bile kıpırdamaz. Basın sadece tutuklamayı duyurur. Ruhi Su ve Sıdıka Umut, beşer yıla mahkum olurlar. Erkekler Adana Cezaevi’ne, iki tutuklu kadından biri olarak kalan Sıdıka Umut ise, (Diğer tutuklu Sevim Belli’dir) Sultanahmet Cezaevi’ne gönderilir.

Ruhi Su, mahkumlarla birlikte, İstanbul’dan Adana’ya otobüsle götürülürken bileklerinden ikişer ikişer zincire vurulmuşlardır. Tuvalete bile birlikte gitmek zorundadırlar. Jandarma o kadar sıkmıştır ki zinciri… “Hasan Dağı Hasan Dağı Eğil Eğil Bir Bak” türküsü bu yolculuğun ağıtıdır.

Nazım Hikmet’ten Kuvay-ı Milliye Destanı’nı cezaevinde düşünmeye başlar, 1960’tan sonra besteyi tamamlar. “Seferberlik Türküleri ve Kuvay-ı Milliye Destanı” plak olarak 1971’de çıkar.

Ve Özgürlük!

Ruhi Su ve Sıdıka Su, Haziran 1958’de tahliye olur. Ruhi Su, sürgün yeri olan Çumra’ya gider. Sıdıka Su, mevcutlu olarak Ankara’ya ailesinin yanına…

Selam vermeyen eski arkadaşlar…

Cüneyt Gökçer’le karşılaşırlar önce. Cüneyt Gökçer, Ruhi Su’yu karşısında görünce neredeyse geri adım atacak olmuştur. Ruhi Su fena halde bozulur, paramparça olur.

1959 yılında oğulları Ilgın doğar.

Atıf Yılmaz’dan Çağrı…

Emniyet nezaretinin son günlerinde Atıf Yılmaz, Osman Nuri Karaca ve arkadaşları Ankara’ya gelir. Atıf Yılmaz “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası” filmini çekecektir. Ruhi Su’yu filmin müziklerini yapması için Adana’ya çağırır. Ruhi Su, Adana Çığşar yaylası’na gider, türküler derler,

Taksim Gazinosu…

Taksim Gazinosu’nda sahneye çıkmak üzere İstanbul’a gider. 2 Mart1960’ta ise ailesini yanına alır. Bu tarihten itibaren türkülerini gazinolarda söyler.

Kazım Taşkent’ten Teklif…

Yapı Kredi Bankası’ndan Kazım Taşkent’ten, kendi adına bir kulüp kurması için teklif alır. Ruhi Su, bunu yapamayacağını, ancak yine aynı bankanın düzenlediği halk oyunları şenliğine gelen ekiplerin müziklerini banda alıp, notaya aktararak

bir arşiv oluşturabileceğini, bankanın da daha yararlı bir işe yatırım yapmış olacağını söyler. Çalışmaya başlar. Bu arşivleme 5 yıl sürer. Notalar basılır, kitap çıkmak üzeredir.

Bedii Faik’in Sorusu: İş adamlarımız Uyuyor mu?

yazarı Bedii Faik, “Kulaklara Kurşun Gibi Akan Ses” başlıklı bir fıkrasında “İş adamlarımız uyuyor mu?” diye sorarak Ruhi Su aleyhinde kampanya başlatır.

İktidara Demirel geçmiştir. Kazım Taşkent, Ruhi Su’yu çağırır, Bedii Faik’in yazısından söz eder, “Sen artık bütün aletleri ve notaları alıp evinde çalışssan” dese de Ruhi Su bunu kabul etmez. “Anlaşıldı. Siz yeni iktidara gore yeni adımlar atacaksınız” der ve her şeyi bırakarak çıkıp gider.

Ses ve Tel Birliği Korosu’ndan

Ruhi Su Dostlar Korosu’na…

Ruhi Su’nun en önemli korosu, 1975’te Dostlar Tiyatrosu bünyesinde, ilk üyelerini sınavla seçerek kurduğu Dostlar Korosu’dur. Aynı yıl, Sümeyra Çakır da Ruhi Su’dan ders almaya başlar, korist olarak Dostlar Korosu’na katılır.

Dostlar Korosu, Ruhi Su yönetiminde, çoksesli türkü çalışmalarının ilk örneklerini, iki sesli türküleri seslendirdiği konserlerde vermeye başlar.

Ana Sütü Gibi Saf,

Dibi Görünen Denizler Gibi Temiz!

1976’nın sonunda El Kapıları, 1977’de Sabahın Sahibi Var, 1978’de Semahlar uzunçalarında Dostlar Korosu, Ruhi Su’ya eşlik eder. Karşılaşılan nice güçlüğe karşın, çok sayıda konser verirler. 1980 yılında 12 Eylül darbesinin baskıcı yönetimi altında çalışmalarına ara vermek zorunda kalırlar. Bu suskunluk, Ruhi Su’nun aramızdan ayrıldığı 1985 yılına kadar sürer.

73 yaşında hastalığına kanser tanısını konulduktan sonra, Ruhi Su’nun yurtdışında tedavisi için girişimde bulunulmasına karşın, yetkililer hiçbir gerekçe göstermeksizin sanatçıya pasaport vermemekte direndiler. Ülkemizin ve dünyanın aydınları, sanatçıları bu nisanlık dışı, utanç verici direnişi kırmak için uğraş verdiler. Ruhi Su’nun “tedavi” amaçlı olarak ve “yalnız bir defaya mahsus olmak üzere” yurtdışına çıkmasına izin verilir. Ama artık çok geçtir.

Ruhi Su, ana sütü gibi saf, dibi görünen denizler gibi temiz, türküler gibi yalansız dolansız, onurlu, inançlı, ödünsüz kişiliği, yalın ve tok duruşuyla bize ışıktır.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.