Bodrum Gündem

SOL KOL PATİKA 2 : OBSESİF EGOİZM…

SOL-KOL-PATİKA-2--OBSESİF-EGOİZM-serdar-anlağanSerdar Anlağan/03/Nisan 2015-Bodrum

ALEISTER CROWLEY

“Dünyanın en iğrenç adamı”, “adı lâzım değil”, “canavar666”, “AC” gibi isimlerle tanınan Aleister Crowley’i nasıl bilirsiniz? Şairliği, dağcılığı, biseksüelliği, Aiwass adlı “demon”u, uyuşturucu-uyarıcı zehirleri, kara büyü pratikleri, “sex-magick” ritüelleri, Eleusis’e, Gül-Haç’a, ritlere sahip çıkışları, rit kurmaları, lanetleri, satanistliği, sadizmi, insan kurbanı söylentileri, “Thelema Felsefesi” ve sonunda “Do what thou wilt, shall be the whole of the Law” demesi. Yani diyor ki bu şerefsiz : “Kafana eseni yap, seni engelleyecek hiç bir güç yok, olayımız budur.” Sonradan bir de aşkı karıştırıyor işin içine. Crowley’in metinleriyle hep eğlendim, güçlü bir gülmece duyarlığı vardır. Ancak retoriği, zayıf zihinler için tehlikelidir. Üzerindeki o karanlık, ürkütücü pelerin işte budur. Mitos yazdı William Blake gibi ama öyle bir dönemde gelmişti ki, soytarı Marinetti faşist manifestoyu yazıyordu. Aleister Crowley Türkiye’yi etkiledi, Hitler’i etkiledi, bugünü etkiledi.

Sol kol patikanın karanlık, karizmatik prensi ihtiyarladığında patates olmuştu ama yine de bu, götünü göbeğini açmaya bayılıyordu. Oğluna Aleister Ataturk adını verdi, adam sonradan bu adı değiştirdi ve saklandı. Crowley ve Atatürk isimleri bir de şiir ile yanyana gelir. Bu şiirin adı “ANTHEM – Gone are the ghosts and gods”dır. Crowley bu şiiri üç kişiye adamıştır Atatürk’e, oğluna ve bir generale : “To the memory of Mustapha Kemal Pasha Ataturk : For my old friend and pupil Major-General  John Charles Frederick Fuller and my son Aleister Ataturk / Thumbs up! – 1941.”  Buradaki ingiliz general, Hitler’e danışmanlık yapmıştır.

Atatürk’ün 1875 doğumlu bu mübtezel ile doğrudan veya dolaylı bir teması olup olmadığı meçhulümdür.

ANAFARTALAR KAHRAMANI’NI SAVUNMAK?

Kendini türk olarak tarif eden insanların kutsalı, “Anafartalar Kahramanı”, “Halâskârgazi Mustafa Kemal Atatürk” tıpkı diğer kutsallaştırılmış liderler gibi dikkatle, özenle anılması gereken bir isimdir. Bu kültürel bir yaklaşımdır.

Eskiden Anıtkabir’de Atatürk’ün okuduğu kitaplar, vitrinler dolusu teşhir ediliyordu. Bir kamyonun kasasını dolduracak kadar çoktu. Kitapların derkenarına el yazısı ile not aldığı sayfalar gelişigüzel olmayan biçimde açık duruyordu. Bu sayfalardan birinde gördüm, Atatürk el yazısı ile “Attila’nın torunu olduğunu unutma, içindeki kini soğutma” diye yazmış. Burada belirtmeliyim ki -H a n g i    A t a t ü r k ?- sorusunu saçma buluyorum. 1915’te Çanakkale’de savaşırken Madam Corin’e mektubunda yazdığı : “Madam! Bir insanı tek bir eylemi ile değil, tüm yaşamı boyunca yaptıklarıyla değerlendiriniz, tıpkı bir öğretmenin öğrencisi için kanaat notu vermesi gibi” ifadesi kayda değerdir. Üstelik, bir doktrine göre, “bir eylemin erdemi yargılanırken esas olan sonuçlarıdır.” (Genrikh Saulovich Altshuller’i çalışmalı yine!) Buradan hareketle Atatürk’ün eylemlerini ve sonuçlarını “yargılarken” döneminin toplumsal koşulları içinde, bütünsellik ilkesinden hareketle çalışılması gerektiğini düşünüyorum.

CROWLEY VE IRKÇILIK…

Crowley’in ve benzerlerinin beslendiği kaynak ırkçılıktır. “Kellik Kardeşliği”*nin uydurduğu “pseudo (sahte) bilimsel ırkçılık.” Zannediyorlar ki cins atlar, köpekler yetiştirir gibi “zeki kadınlarla zeki erkekleri çiftleştirirsek, daha zeki çocuklar üretiriz.” Tabi temel bir doğa kanununa aykırı gidiyorlar ki bu “tabiatın bastardları yokettiğidir.”** order methotrexate online Bastard “piç” demek, ama buradaki piç, babası belli olmayan bîçare yavruya edilen hakaret değil, “doğaya aykırı giden” manasındadır. Ağacın piçini hayvan yer. İnsan bastard’laştığında bu kural gereği doğa onu da yok eder. Evrime yapılacak müdahaleler x‘in sonsuz karşısındaki değeri kadar olduğundan, dehayı üretmek mümkün değildir. Pis, çamurlu sokaklardan büyüyen, baldırı çıplak, sümüklü, o kara, fakir çocukta güneş gibi doğacaktır deha. İşte bu ırkçılıktır barışın önündeki engel. Crowley’in metinlerinden çık, Blavatsky’nin metinlerine dal hep aynı ırkçılıkla karşılaşırsın. Hakiki Krishnamurti iyi vermişti bunlara derslerini.

KOMPLO TEORİLERİ…

İddiaya göre Pauline Robinson Pierce ile Aleister Crowley birbirlerini şahsen tanıyordu. Kadın, 1924’te Fransa’da yakın arkadaşı Nell O’Hara ile beraber Crowley’in “sex-magick” ritüellerine katılmış, Amerika’ya döndükten bir süre sonra üçüncü çocuğunu doğurmuştu ve bu çocuk 1.Bush’un karısı, 2.Bush’un anası Barbara’dır. Şimdi diyorlar ki, Aleister Crowley, George W. Bush’un anne tarafından dedesidir ve Pauline Robinson Pierce ABD’ye döndüğünde zaten gebeydi. Komplo teorisi şöyle gelişiyor ; dünyayı yöneten gizli örgüt(ler) -artık illüminati midir, nedir?- Crowley gibilerin döllerini yönetime getirmektedir. Amerika’yı kuran sol kol patikadır, 20.yy Lusifer’indir.

2006’da ortaya atılan bu komplo teorisini analiz ettiğimizde George W. Bush’un anneannesi 1896 doğumlu Pauline Robinson Pierce hakkında Wikipedia’daki makalenin silindiği gibi, gizem kültlerine ilgi duyan bu kadının 1949 yılında kocasının kullandığı otomobilin ağaca çarpması sonucu öldüğünü, Crowley ile ilişkisinin William Butler Yeats ve Arthur Edward Waite’in yazılarından tespit edildiği iddialarını öğreniyoruz. Pauline Robinson Pierce’in hayatı üzerine bir örtü çekilmiş olması şüphe uyandırıyor.

Bu tür komplo teorilerini New Age masallarına bulayıp yayan lavukların yazdıklarından ziyade ilginç olan Crowley gibilerin “kara büyü”sünün etkisinin ABD’nin başkanlar çıkaran ailelerine kadar bulaşmasıdır. Skandaldır.

Düşünceme göre antiamerikanizm ırkçılıktır çünkü BARIŞ ve SEVGİ yolunda mücadele eden amerikalıları da kapsamaktadır. İmparatorlukların çağı sona ermiştir. 2.Irak savaşından sonraki hedef, İran savaşı tehdidi, küresel bir “tic, tac, toe” oyununa dönmüştür. Persepolis, dünyanın direğidir, yıkılırsa gökkubbe üzerimize çökecektir. “Canavar” sıkışmıştır, Suriye’deki gibi bölgesel çatışmalar ona yetmemektedir. Demokratik cumhuriyetin temelini, yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığını ve halkın barışçı iradesini hiçe sayarak, gizli ordular kurup, besleyerek ülkelerini iç ve dış savaşa iten siyasetçiler “vatana ihanet” suçundan yargılanırlar. Tarih bunları affetmeyecektir.

AYN RAND VE NARSİZM… Accutane online

“Yapabileceğini yap…Olabileceğini ol” diyordu amerikan ordusuna davet sloganı. Crowley’in tüm manevi engelleri ortadan kaldıran sloganı da Ayn Rand’a uyuyor. “Fedakarlığın saçmalığı”, üst zekanın alt zekaya hükmü, güçlünün kazanması, faşist kafanın, “doğanın kuralı bu, güçlü zayıfı ezer” dogması (Alles Leben ist Kamf) Ayn Rand’ta var. Bunlarda yaşama, yaşatmaya duyulan sevgi yok narsizm var. Irkçılığın temel içgüdüsüdür “narsizm.” Ayn Rand’ın “felsefesi” Aleister Crowley’inkiyle aynı : “Obsesif Egoizm.” Bu ikisi birbirini tanıyor mu bilmiyorum. Ama, 1905  doğumlu Ayn Rand ve 1902 doğumlu Baron Philippe de Rothschild birbirini tanımaktadır. Söylentiye göre Ayn Rand ve Philip Rothschild sevgilidirler, Philip Rothschild sevgilisine “Atlas Silkindi” kitabını yazmasında ve reklamında destek olmuştur. Komplo teorisi şöyle gelişiyor ; bu Philip Rothschild, o dönemdeki dünyayı yöneten gizli örgüt(ler) -artık illüminati midir, nedir?- onun “Üstad-ı Azam”ıdır.

Kuralsız, sınırsız bir sömürü özgürlüğü faşist plütokrasinin nihai amacı olduğundan, Aleister Crowley ve Ayn Rand türü sübliminal propaganda pek kıymete bindi höst-modern çağda. Gizliden, alttan, açıktan propaganda yapıldı. KENDİNİ DÜŞÜN, TÜKET, EZ…Müslümanlar cahil mi bırakılıyor? “fuck them”…İşçiler sömürülüyor mu? “fuck them”…Kürtler eziliyor mu? “fuck them”…Ya çocuklar?…Kendi çocuğu Harvard’a gitsin, başkasının çocuğu savaşta ölsün…”fuck them all”…HOLLYWOOD Aleister Crowley’in “felsefesi” üzerine kurulmuştur.

Sol kol patika, kestirmeydi. Tersineydi. Mutlak gerçeğe, tanrılaşma katına giden bu yol “günahlardan” geçiyordu dedik ya.

TEZLER…

Şimdi sona geliyoruz ; Osmanlı’yı batıran İttihat ve Terakki Partisi’ni ve modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran dinamiklerden en önemlisi Selaniklilerdir, Selanik sabetayistlerin merkezidir, Atatürk, Selanik’te sabetayistlerin okulunda okumuştur, Aleister Crowley’in beslendiği kaynaklardan biri kabbaladır, onunla aynı nakaratı söyleyen Ayn Rand’ı yukarı çıkaran Rothschild’in ailesi Polonya’daki Frankist (sabetayist) tarikatındandır ve eğer bu doğruysa ve bu bilgilerin ışığında :

Tez 1: Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk onyıllarında, türklerin kökeninin efsanevi Mu kıtasına hatta Mars’tan gelen dünya dışı varlıklara dayandığını ileri süren, ve tüm insanların aslında “türk” olduğunu varsayan “Güneş Dil Teorisi” gibi mitosların yazılmasında tıpkı Hitler’in Aryan “Kara Güneş” mitos’unda olduğu gibi, Aleister Crowley ve öncülü-benzeri tiplerin etkisi vardır.

Tez 2: Neo Sabetayizm, sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Geniş ve güçlü bir oligarşik ideolojidir ve ırkçılık yapılmaktadır.

Ayn Rand’ın Atlas Silkindi kitabını ve başkalarını Türkçe’de yayımlayan, reklamcı Sinan Çetin’dir.

*Kellik Kardeşliği – Bodrum Gündem arşivi 13 Mart 2013 tarihli yazı
**Prof. Dr. Ercüment Gürel’i rahmetle, sevgiyle anıyorum. buy brand Kamagra online

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.