Bodrum Gündem

BİR KP’Lİ NEDEN HDP’YE KARŞIDIR?

bir-kp-li-intBu yazı SoL Gazetesi  yazarı ve Komünist Parti üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Nevzat Evrim Önal İle 28 Mayıs 2015’te Facebook’ta yaptığımız tartışma metnidir. Buradaki ifadeler bir KP’li olarak Nevzat Evrim Önal’ı bağlar, partisini değil.

Nevzat Evrim Önal, FB’da SoL portalinde yayınlanan “Selahattin Demirtaş’tan ‘İslami söylem’ Açıklaması” başlıklı haberi paylaşarak Demirtaş’a ve HDP’ye ağır eleştiri getirmişti. Evrim’in bazı haklı ve yerinde eleştirilerine katılmakla beraber SoL’un seçim sürecindeki karşı-HDP yayımını sorgulama gereği duyduğumdan düşüncelerimi yazdım. Bodrum Gündem’de de paylaşmanın, bilgilendirici olduğunu düşünüyorum.

DİYALOG

Serdar Anlagan : Değerli Evrim, son derece yerinde eleştiriler getiriyorsun. Teorik bilgine saygı duyarak soruyorum :

1.PKK’nin ve kürt mücadelesinin yönetici aklı marksist-leninist değil midir?

2.HDP’nin yönetici aklı sol-sosyalist değil midir.

3.Stalin’in zaman kazanmak için Hitler’le imzaladığı pakt gibi, HDP’nin de faşist diktatörlüğe dur demek ve insan hakları evrensel beyannamesinde belirtilen hakların korunduğu yeni bir anayasayı yürürlüğe sokmak için dindar kürtlerle pakt kurması yanlış mıdır?

4.Komünizm, hümanizmi kapsamıyorsa neden komünistler “kızıl yıldız” simgesi kullanırlar?

5.Savaşa hayır deyip barışa evet demek revizyonist-reformist bir tavır mıdır?

6.Faşist diktatörlüğün kan dökülmeden, demokratik sistem içinde çökertilmesi için ülkedeki sol-sosyalist birey ve kurumlar büyük çoğunlukla HDP’yi desteklerken, KP’nin tek başına seçime girmesi ve karşı-HDP yayın yapmasının amacı, emekçi sınıfın daha çok ezilmesi ve sonunda ayağa kalkması ile yakın gelecekte KP önderliğinde gerçekleştirilecek bir sosyalist devrim sürecini hızlandırmak amacı mı taşıyor?

Nevzat Evrim Önal :Sevgili Serdar,

1- Hayır. Başta dahi şüpheliydi, artık kesinlikle hayır. Ortada sosyalist iktidar kurmak gibi bir hedef yok.

2- HDP’nin tek bir yönetici aklı var mı emin değilim. Dahası, dinselleşmenin basit bir taktik olduğunu dğüşünmüyorum. Öyle olsa bile, siyasette solcuların takîyye yapma, düpedüz inanmadıkları şeyleri söyleme lüksü yoktur.

3- Yanlıştır, çünkü benzetme yanlış. Stalin partinin merkez komitesine Nazi üyeler almamıştı. Ayrıca Molotov-Ribbentrop paktı sadece saldırmazlık paktıydı. Savaşa girişmeden önce zaman kazanmak için yapılmıştı. Siyasi işbirliği ile uzaktan yakından alakası yoktu. İnsan hakları evrensel beyannamesini merkeze alan bir anayasa yapılacaksa, buna herkesten önce şeriatçı Altan Tan itiraz eder.

4- Kızılyıldız emekçi sınıflar ile deklase zümreler arasında işbirliğinin sembolüdür, hümanizmin değil. Üstelik o işbirliği Where to buy Strattera de eşitler arasında değildir, proletarya öncüdür. Komünizm hümanizmi içermez, çünkü gerçekliği analiz etme temelleri farklıdır. Komünistlerle hümanist hassasiyeti olan insanlar arasında pekala ittifak olabilir, hatta pek çok komünist örgütlenme sürecine hümanist hassasiyetlerden başlar. Ancak gerçekliğin merkezinde bireyin değil, üretim ilişkilerinin durduğu kavrayışı, hümanizmin aşılmasını gerektirir.

5- Koşullara göre değişir. Barışçıllık kendi başına solculuğun garantisi kesinlikle değildir. Gandi pasifisttir, ama sağcıdır. Bugün Türkiye’de tutarlı biçimde barıştan yana olmak için solcu olmak gerekir, sosyalist olmak ise şart değildir.

6- “Faşist diktatörlüğün demokratik sistem içinden çökertilmesi” oksimorondur. Faşist diktatörlük kurulduysa demokratik sistem falan kalmadı demektir.

Sorunun buradan sonrası samimiyetsiz bir kinayekârlık ama yine de cevaplayalım.

KP HDP’nin meclise girmesinden özel olarak rahatsız olmaz. HDP’nin arkasına bu kadar burjuva destek aldıktan sonra meclise girmemesi zaten biraz tuhaf olur. Bunun ötesinde, emperyalist merkezlerin ve TÜSİAD burjuvazisinin HDP’yi AKP’yi terbiye etmek ve belki Tayyip’i tasfiye etmek için kullanacağı görülüyor. Bunda da özel bir sorun yok. Ama biz, burjuva öznelerle böyle ilişkilere, sadece ilkelerimizden dolayı değil, devrimci iddiamızı koruyabilmek için girmeyiz. HDP, senin de söylediğin üzere, düzen içi bir çözüm arıyor. Biz, bu ülkede işçi sınıfının burjuvazinin elinden iktidarı zorla alacağı bir sosyalist devrimin öncüsü olmaya çalışıyoruz. Bu iki hat, başka bir tarihsel dönemde ittifak yapabilirdi, bugün yapamaz.

Yapamaz, çünkü HDP, bir Türkiye partisi olabilmek için batıda solu asimile etmek, onun toplumsal meşruiyetini ele geçirmek zorunda. Doğuda Said Nursi’yi, Şeyh Said’i, bilimum başka gericiyi övebilirsiniz, ama batıda halkın gerilla mücadelesinin ağırlıkta olduğu dönemdeki siyasete onay veren kesimi dahi hadi oradan der.

Dolayısıyla HDP, kendisi sınıf merkezli bir sosyalist siyasi hat izleyemeyeceğine (ve izlemeyeceğine) göre solu kendi liberal-kimlikçi sol hattına çekmek, oraya asimile etmek zorunda. Aynı İspanya’daki Podemos, Yunanistan’daki Syriza gibi.

Bu bir tasfiye operasyonudur ve biz buna karşı bütün gücümüzle mücadele edeceğiz, çünkü bu arzulanan dönüşüm, objektif olarak işçi sınıfının tarihsel çıkarlarına aykırı, hatta bu çıkarlarla taban tabana zıt.

Mesele budur.

Serdar Anlagan : Sevgili Evrim, kesinlikle samimiyetsiz bir kinaye yapmak gibi bir niyetim yoktu, yanlış ifade ettiysem affola, acul bir üslûp hatasıdır ya da çok doğrudan sorulduğu için yanlış anlaşılmış olabilir.

1,2,3 yanıtların aydınlatıcı. “Ancak gerçekliğin merkezinde bireyin değil, üretim ilişkilerinin durduğu kavrayışı, hümanizmin aşılmasını gerektirir” ifadesiyle biten 4’üncü yanıtın komünizmi insancıllıktan ayırmasıyla belki “vülger materyalizm”de karşılığını buluyor ama Nazım’ın “mefkûreciliği” ile çelişmiyor mu? Yaşama yalnız akıl değil sezgi ile de bakmak gerektiğini yoksa sanattan bahsedilemeyeceğini varsayarak, buradan çıkarımımız “sanat propagandadır” olmuyor mu? Burada seninle ayrılıyorum.

5.de savaş karşıtı olmayı pasifizmle eşitlemek gibi bir anlam çıkıyor. Sosyalistlerin, en azından bir bölümünün proleterya diktatörlüğü kurmak için silahlı mücadeleyi yöntem olarak görmelerini teorik olarak anlayabilirim, ama anlayamadığım bu yöntemin dışında bir yöntemin reddinin ne kadar akılcı olduğu ya da ne zaman savaşılacağına nasıl ve kimin karar vereceğinin belirlenmesi sorusunu düşündürüyor. Nedense “tek ülke sosyalizmi-dünya devrimi” meselesi aklıma takılıyor. Müphem bir yanıt gibi geliyor.

6.da haklısın, oksimoron gibi görünüyor, ama değil çünkü içinde bulunduğumuz hızlandırılmış höst-modern çağda demokrasi de faşist diktatörlük de propagandayla birbirine bulanmış durumda. İnsanlar uzun zamandır sisteme güvenemediklerinden işleyişi izliyorlar. Gördüğümüz sömürü. Acımasız bir sömürünün kesintisiz devamı.

Senin üslûptan dolayı keskin eleştirine uğrayan sorunun devamının yanıtı, saygı duyduğum KP hareketinin “resmi” ideolojisini içerebilir ama yanıtımı alamadım. Ne yani, sömürüyü engelleme, sömürüyü azaltma ve böylece KP’nin de daha güçlü mücadele etme şansı yakalayabileceği, örgütlenebileceği, sesini daha çok duyurabileceği bir ortam, özgürlükçü bir anayasa ile yönetilen daha “demokratik” bir düzen kurma çabasından vaz mı geçelim?

Nevzat Evrim Önal : Beyan esastır Serdar, tepkim için özür dilerim. Bilahare yanıt yazacağım.

Nevzat Evrim Önal :

1- Marksizm ve hümanizm. Hümanizm’i insancıllık, insanseverlik olarak ele almanın bu tartışma açısından sınırlayıcı olduğunu düşünüyorum, zira burada felsefeyi değil ideolojiyi tartışıyoruz. İkisi aynı şey değil. Hümanizm, en ileri ifadesini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde bulan idealist bir ideoloji. Bu ideolojinin merkezinde birey var. Dolayısıyla bilimsel sosyalizmle bire bir örtüştürülmesi, sorunsuz biçimde ona içerilmesi mümkün değil çünkü bizim açımızdan öncelik toplumsal yarardır. Zira mevcut üretim biçiminin çelişkilerini dağıtacak olan devrim, yeni üretim biçimini zorunlu olarak yeni çelişkilerle inşa edecek ve bu arada birileri zarar görecektir. Üstelik bu zarar görecek olanların hepsi büyük burjuvalar olmayacak, bazıları basbayağı emekçi olacaktır. Hümanizm bu durumda “kimse zarar görmesin”den öteye gitmez.

(Not 1: Ve hayır, bu vülger materyalizm değildir. Vülger materyalizmi vülger yapan diyalektik olmaması, gerçekliğe yakınsayacak soyutlamanın ancak hareket halindeki ilişkilerin tarafı olarak yapılabileceğini görmemesidir. “Kalpsizliği” değil.

Not 2: Sanat propaganda değildir, ideolojinin estetik halidir.)

2- O halde açalım. Savaş siyasettir. PKK-TC savaşı, PKK-TC pazarlığının bir parçasıdır. Bunun bitmesini temenni edebiliriz, ama bunu bitirecek olan taraflardır. Taraflardan biri haline gelmeden bu konuda bir üçüncü taraf order Xenical online olmanın bir karşılığı olmadığını otuz yıllık pratik öğretmiş olmalı. Ve burada doğal olarak Türkiye solcusu, iktidarı alabileceğini düşünmediği için, HDP’ye iltihak ederek taraf olmaya çalışıyor.

Bunun ötesinde, söz konusu savaşta ben bir sosyalist olarak uzun zamandır haklı bir taraf görmüyorum. 90’lardaki gibi ezilen bir ulusun savunma savaşı falan yok ortada. Aksine, Orta Doğu’da, giderek kararsızlaşan emperyalist şemsiye altında bölge gücü olma çabasında olan Kürt öznenin siyaset aracı olarak, dozajı gayet öngörülebilir biçimde ayarlanan ve yeri geldiğinde sivillerin de sahaya sürüldüğü bir çatışma hali var. Bu yüzden Kürt hareketi yeri geldiğinde açık açık Suriye’nin meşru yöneticisi Esad’ın devrilmesi gerektiğini söyleyebiliyor. Bu bir burjuva muhterislik örneği ve yekten karşıya alınması gerekiyor. Türkiye solunun büyük bölümü bunu yapamıyor. KP yapıyor.

3- “Bu çağda faşist diktatörlük ancak bu kadar olur”a çok katılmıyorum. İşin doğrusu, AKP’nin gücü bu kadar. Daha fazlasını yapamıyor, yapabilecek olsa bir gün durmaz. Çünkü faşizm, yetişkin boyutlarına emperyalist olmayan bir ülkede varamayacak bir hayvan. Faşizm zorunlu olarak işgalci olmayı gerektiriyor. Ama AKP bunu yapamıyor. Açık açık birkaç kez denemiş olmasına rağmen yapamıyor. Çünkü Erdoğan zorlasa da TSK’nın kontrolü onda değil NATO ‘da.

İkinci kısım. Türkiye’nin AKP karanlığından çıkıp normalleşmesi sosyalizm mücadelesi açısından özel bir kolaylık değil, farklı zorluklar getirir. Ama bu ülkenin insaniyeti ve selameti açısından dinci gerici karanlığın burjuva bir çerçevede dağıtılması da kuşkusuz kötü olmaz. Her KP’li dinci propagandanın azalmasını kişi olarak da ister. Ancak HDP’nin siyasi-ideoloji bütünlüğünde buna dair hiçbir şey yok. HDP, dinin laikliğin ona çizdiği alana çekilmesini değil, sivil toplumun tüm koordinatlarına sinmesini öneriyor. Senin deyiminle höstmodern çağa çok uygun bir öneri bu, ama buradan sadece daha fazla gericilik çıkar.

Bir komünist için şeriatçılar, tekfirciler, hizbullahçılar vb. sadece kıyıcı oldukları için tehlikeli değildir. Toplumun bu denli dinselleşmesi eşyanın tabiatı gereği modernitenin kazanımlarını oyar. Kadın-erkek eşit bireyler değil farklı kimlikler olur. Eğitim birliği dağılır order Colchicine online ve her cemaat kendi eğitimini vermeye başlar. Kamusal alan, dinsel ve kültürel hatlardan partisyona tabi tutulur. Bunların hepsi liberal bir özgürlük ortamında şahane görünür ama buna paralel olarak işçi sınıfını iyice parçalayıp sınıf siyasetini tepeler. Sonrasında, bir sonraki gericileşme dönemi geldiğinde ise (ve kaçınılmaz olarak gelecektir, bu coğrafyada gericilik kökü kazınana kadar yoyo gibi gidip gidip gelecektir) o farklı kimliklerin hepsi birbirinin gırtlağına çöker.

Son olarak. Olağanüstü dönemlerden geçmeden yeni anayasa yazılmaz. Anayasa, toplumsal konsensüsün ortadan kalktığı bir ara dönemin ardından, yeniden tesis edilmesinin belgesidir. 23 de böyledir, 61 de 80 de. Sonraki de (ki illa sosyalist olmak zorunda değil) böyle olacak. Nasılını da yaşayıp göreceğiz.

Serdar Anlagan : Değerli Evrim,

“Bir işte maksat ne ise hüküm ona göredir”den başlayıp, “bir eylemin erdemi yargılanırken esas olan sonuçlarıdır”a vararak, KP’nin seçim sürecinde gerçekleri dile getirmek ve sosyalist sınıf mücadelesini yükseltmek amacıyla yaptığı karşı-HDP yayımı, son tahlilde bıçak sırtında meclise girmeye çalışan ve faşistlerin acımasız biçimde saldırdığı HDP’ye zarar verip, Tayyibe yaramıyor mu? HDP’nin içinde gerici adaylar olduğu kadar (belki de onlardan daha çok) insan hakları savunucuları ve sol-sosyalist adaylar da yok mu? John Nash ya da Genrich Saulovich Altschuller de Marx, Engels ya da Lenin kadar bilimsel değil mi?

Burada, çalışmalarına ve samimiyetine saygı duyarak görüşlerinden yararlandığımı, metinlerinden öğrendiğimi belirterek uzun yanıt vermememin bunları olduğu gibi kabul ettiğim anlamına da gelmediğini belirtmek gerektiği düşüncesindeyim.

Nevzat Evrim Önal :

Sevgili Serdar, bizim derdimiz “HDP’ye zarar vermek” değil. Benzer bir toplumsal havuza bakıyor ve burayı kendi siyasetlerimize örgütlemeye çalışıyoruz ve doğal olarak HDP ile ideolojik olarak sık sık karşı karşıya geliyoruz. Oyunu istediğimiz, örgütlemek istediğimiz pek çok insan aklının bir kenarında da HDP’yi düşünüyor.

Ve belki, örgütlediğimiz kimi insanları biz örgütlemesek HDP örgütleyebilir, ama emin ol seçim geçip de pazarlıklar başladığında KP’ye örgütlenmiş her insan HDP’ye örgütlenmiş insanlardan daha yararlı olacak memlekete, sola ve insanlığa. Buna inanıyor olmasaydık, partimize inanıyor olmazdık. O zaman da siyaset yapmanın anlamı kalmazdı.

İşçi sınıfının devrimci siyaseti her koşulda var olmalıdır. Onun varlığının sayılardan bağımsız bir etkisi var çünkü.

Benim açımdan da kıymetli bir tartışma oldu. Çok teşekkür ederim.

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.