Bodrum Gündem

YÜREKLERİYLE BAKAN KADINLAR!

Yıllardır Bodrum-İzmir arası gider gelirim. Ancak her gidişimin bir nedeni vardır; hep bir iş halledip dönülecektir. Oysa yol boyunca karşıma çıkan köyler beni öğlesine çağırır ki, dönüşte uğramaya ant içerim.

İzmir’deki işleri bitirip dönüş yoluna koyulunca, bu defa Bodrum sevdası alıkoyar beni, kıramam direksiyonu köy yollarına, bir an önce Bodrum’a, yaşamımda kendimi en iyi hissettiğim kuytuma sığınmak isterim…

İşte Milas- Selimiye arasındaki Kızılağaç-Çomakdağ ayrımı, hep sapmak isteyip de giremediğim dönemeçlerden biridir.

Bodrum pazarında başlarına çiçekler takan bu bölgenin renkli kadınlarını tanıdıkça, yöreye olan ilgim arttı. Bu köylerde yapılan sembolik düğünlere turistik turlar yapıldığını öğrendim ardından, ancak bana göre değillerdi. Gerçeğini yaşamak varken…

reyhan gönenç fotoğrafları (6)Bodrum pazarında iki çalışkan kadın: Ayşe ve Zeynep.

İkisinin de tezgahına uğrarım her cuma. Soframdaki zeytinyağı Ayşe’dendir, baharda Zeynep’ten aldığım acı biber fidesinin biberlerini yedik bütün yaz, kovaya diktiğim kara fesleğeni hala dizimin dibinde mis gibi kokar…

İkisi de dostumdur; oysa bilmem dünür olduklarını!

Ağustos ayının ilk cuma pazarında Ayşe bana bir ‘okuntu’ verdi. Okuntu bizim buraların düğün davetiyesidir. Bu genellikle bir havlu olur. Okuntu gelen yere gitmek usuldendir. Yaldızlı kağıda sarılmış okuntu modernleşmiş, üzerinde “Ayla&Hasan Evleniyorlar, adres: İkiztaş-Milas” yazıyor.

Düşüyorum yollara, hep sapıvermek istediğim bir yolda olmanın heyecanıyla keyifle sürüyorum. Gittikçe yükseliyoruz, Çomakdağ anayoldan on kilometre kadar içerde, ama bizim düğünümüz daha ilerideki İkiztaş köyünde. Çomakdağ- İkiztaş arası topografya büyüleyici. Koca koca kayalar sanki elle üst üste konmuşlar, dokunsam yuvarlanıverecekler. Son dönemeçte beni karşılayan manzara durduruyor beni, arabadan iniyorum. Karşımda ihtişamlı iki taş dağ kulesi var. Bir büyüklük bu kadar estetik olabilir, hayranlıkla seyrediyorum. İkiztaşların sağında, ceviz ağaçları arasındaki taş köy evleri sırtını dağa dayamış, gururla Milas ovasına bakıyor.

Disulfiram online Buy Brand Viagra reyhan gönenç fotoğrafları (15)Düğün evindeyiz.

Düğün sahibi Ayşe evinin önündeki küçük bostanı sökmüş, ‘düğün yatağı’ yapmış. Masalar hazırlanmış, birine oturuyoruz. Sıra dağların tepelerini seyrediyoruz, uçakta gibiyiz. Bu sıcakta hava püfür püfür, bir bardak su içiyorum ki şerbet!

Hemen köyde küçük bir tur atıyorum. Köy meydanı, taş evleri, en önemlisi insanı beni köye bağlıyor. Söz etmek istemesem de, gelirken uğradığım Çomakdağ’da, köylü kadınların yaptıkları el işlerini satmaktaki ısrarcı tavırları beni çok sıktı. Bu köyün insanı öğle değil, hoş geldiniz değişleri yürekten…

Düğün yemekleri arka komşunun avlusunda köyün kadınlarınca yapılıyor. Beni ilk kez gören bu kadınlar, onca işin arasında gurbetten gelen kızları gibi karşılıyorlar. Bu toprakların kızı olmak çok güzel, bunun için burada doğmak da gerekmiyor. Elimde fotoğraf makinesi bağdaş kurup oturuyorum aralarına… Dibekte dövülen kahvelerimiz pişerken, kırk yıllık dostlarıymışım gibi bütün aile fotoğraflarını önüme seriyorlar.

Kahveler içilirken, fotoğraflarını çekiyorum, bakışları anlam yüklü. Sanki yürekleriyle bakıyorlar…

Düğün yemekleri pişiren kadın, iki hafta sonra yapılacak olan torununun düğününe gelmem için söz istiyor benden, veriyorum.

Ama bu akşam önce Ayşe’nin oğlunun düğün yemeğini yiyeceğiz. Yöremizin vazgeçilmez düğün yemeği olan keşkek başrolde, tavuklu pilav, tatar, etli nohut onun çevresinde, tatlı olarak gelen helva bildiğimiz hazır helvalara hiç benzemiyor, çok lezzetli.

Köye geleli iki saat olmadı ama, düğün sahibi Ayşe diyor ki ” Ben seni bu köylü yapıcam”, anlamaz bakınca, “sana buradan bir ev alalım” diyor. Oysa daha hiç konuşmadık Ayşe’yle, köyünü sevdiğimi bile söyleyemedim . Ama demek ki o anladı. O an Ayşe’yi de, İkiztaşı da daha çok seviyorum.

Yemeklerimizi yerken çalgıcılar için kurulan masaya yaldızlı kağıtlara sarılmış fesleğenler yerleştirildi. Davulcu-zurnacı yerini aldı. Burası oğlan evi, sabaha kadar bu eğlence bu müzik devam edecek.

Hava kararmaya başladı, ilk kez geldiğim bu dağ yollarından geç dönmeyi gözüm yemiyor. Oysa asıl eğlence yemek sonrası köy meydanında yapılacak. Burada, yani oğlan evinde erkekler yemek-içki-davul-zurna düğün yaparken, köy meydanında kadınlar oynayıp, eğlenecekler.

Emine teyzenin torunun düğününe gelip, bir gece köyde kalmayı düşünerek, düşüyorum Bodrum yoluna…

reyhan gönenç fotoğrafları (13)İkinci Düğün

Düğünden bir gün önce Ayşe’yi arayıp, onda kalıp kalamayacağımı soruyorum. Girit’li konuğum Eleni de benimle birlikte gelmek istiyor. Ona köyün modern olmayan yaşam koşulların anlatıyorum, sorun değil, denemek istiyorum diyor. Ben de Eleni’ye Milas’tan bir şalvar almakla başlıyorum işe.

Ardından Eleni ile Milas Arasta’da Milas köftesi yiyoruz. Çöllüoğlu Hanı’nı, Baltalı Kapı’yı, Gümüşkesen mezar anıtını gösteriyorum. Gümüşkesen anıtı yakınındaki Yahudi mezarlığının hali hüzünlendiriyor bizi…

İkiztaş yolundayız. Artık yolları bilmenin güveni ile, sol kolum camdan dışarı; başımda yazma, ayağımda şalvar rahatlığıyla vuruyorum dağlara…

Köye birkaç kilometre kala, tarladan dönen başka bir İkiztaşlı Ayşe bize otostop çekiyor ve bizi neşe içinde düğün evinin kapısına kadar götürüyor.

Düğün sahibi bir elinde koca tahta kaşık, bir eli boynumda “Herkes söz verir, azı tutar. Sen sözünü tuttun, benim düğünüme geldin.” diyor.

Düğün yemeğini yedik, şimdi köy meydanında kurulan düğün yerindeyiz.

Zeynep karşılıyor bizi, gelinleri, torunları, kayınvalidesi Huriye nine bize yer ayırmışlar. Huriye nine saatin ilerlediği, eğlencenin arttığı anda, üç yaşındaki torununa bir salatalık uzattı. Ben, çocuk şimdi buna burun kıvıracak diye düşünürken, o iştahla kemirdi. İkinci salatalık bana uzatıldı gizlice. Beni düğün yatağının en mutlu insanı etti bir salatalık, fotoğraf çantama okşayarak koydum.

Muğla bölgesi yerel oyunlarını tekrar tekrar oynadı köy kadınları. Ardından dans müziği başladı, kadın kadına dans ettiler. Yoldan aldığımız Ayşe beni dansa kaldırdı! Hayır demenin çok ayıp olacağını biliyordum…

get Diflucan reyhan gönenç fotoğrafları (8)İkiztaş köyünün kadınları düğünlerde pırıl pırıl parlayan kumaşlardan yapılmış kısa elbiseler giyiyorlar. Altlarında beş metre kumaştan dikilmiş, üstteki elbisenin rengine son derece uygun çok geniş şalvarlar var. Asıl olay baş bağlamalarında. Altın sakındrak dedikleri bir başlık var. Osmanlı altını dedikleri küçük altınlarla süslenmiş. Başlığın üst kısmına askı deniyor, bir sıra altın oraya dizilmiş. Tam alnın üstüne gelen kısma tura deniyor ve burada otuz altın olması şart. Başlığın çenenin altından geçen bir bölümü var. Buna sakındrak deniyor. Bu kısım da altın veya boncukla süslenmiş. Bu başlığın üzerine ipekten dokunmuş, çemperi dedikleri bir örtü bağlanıyor. Çemperinin de çeşidi var. Küçük kareli olanına kuşgözü, daha büyük karelerden oluşan dokumasına aynalı deniyor. Asıl ilginç olan çemperi ile başlık arasına mutlaka bahçeden toplanan birkaç çiçeğin takılıyor olması. Yöresel oyunlara avur oyun (ağır oyun), hareketli olan müziğe guvrak oyun(kıvrak oyun) deniyor. Guvrak oyunlar devam ederken biz yavaş yavaş Ayşe’nin evine doğru yürüyoruz.

Ayşe bize odasını vermek istese de, açık havada yatmak istiyoruz. Sinek olur diyerek cibinlik kuruyor, yere uzanıyoruz. Aşağıdan katırın kişnemesi geliyor, gecenin içinden bilmediğim hayvan sesleri. Oğlan evinde davul-zurna devam ediyor. Horozlar bu seslere şaşırdı, sabah olmadan ötmeğe başladılar. Düğün sabah ezanıyla bitiyor ve biz uykuya anca başlıyoruz.

Ertesi sabah Ayşe torunu ile birlikte bize bir köy kahvaltısı hazırlıyor. Kahvaltının ardından sakındrak ve çemperi ile Eleni’nin ve benim başımı geleneksel baş bağlamaları ile süslüyor. Karşımıza geçip, çok güzel olduğunuz, bir sonraki düğüne sizi böyle götüreceğim diyor…

Reyhan Bayındır Gönenç/[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. NURAN YÜKSEL dedi ki:

    yaşadığım güzellikleri yorumlarınla bir kez daha hatırlattığın ve beni gerçekten yürekleriyle bakan çiçek kadınların diyarına okurken götürdüğün için sağol sevgili arkadaşım .kalemine yüreğine sağlık.

  2. songül ayan akkaya dedi ki:

    Merhaba Reyhan hanım, yazınız ege köyü kadar renkli…Sizinle bugün telofonda konuştuk ( köy fotoğraflarının ders kitabında yer alması) mail adresimi bir de yazılı olarak iletmek istedim. ( [email protected]) şimdiden çok teşekkür ederim. Fotoğrafların milli eğitim bakanlığı ders kitabında yayınlanmasına izin verdiğinize dair kısa bir yazı ilave ederseniz sevinirim.( Şube md. yayın için izin alınmış olmasını istiyor.) Kitap komisyonum ve kendi adıma, ilginize çok teşekkür ederim.