Bodrum Gündem

1 KASIM; KARANLIK VE AYDINLIĞIN ARASINDAKİ SEÇİM…

92 yıllık Cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük katliamını, 10 Ekim Cumartesi günü Ankara’da gördük, yaşadık. Hala kendime gelemiyorum. İçimdeki yangını söndüremiyorum. Büyük acı yüreğime kor ateş gibi düştü. Aklıma düştükçe boğazıma oturan bir yumruk, nefes almamı engelliyor sanki.

Ankara’ya yurdun dört bir yanından gelerek “Barış” için toplanan insanlar, gencecik fidanlar, ülkemizin geleceğinin aydınlık yüzleri el ele, omuz omuza halay çekerken, elini kolunu sallayarak dolaşan iki canlı bomba tarafından koparıldılar hayattan.

102 can katledildi.

Onlar hepimizin çocuklarıydı. O bomba sadece onların ailelerini, yüreklerini, ocaklarını değil ülkemizin de geleceğini kararttı. 9 yaşından, 70 yaşına kadar yüzlerce can 10 Ekim Cumartesi günü “Barış” diye hepimiz için can verdiler. Bundan sonra ne dersek diyelim hiçbir şey artık eskisi gibi olamaz.

Olmamalı da!

“Barış” diyerek hepimiz için ölenlere borcumuz var. Bizler, bunları yapanları, yaptıranları, insanlığa bugünleri yaşatanları asla unutmamalıyız. Asla affetmemeliyiz. Onları tarih de asla affetmeyecektir. Ölüm hala etrafımızda kol geziyor. Çünkü güzel ülkemizi Suriye, Irak gibi cehenneme çevirmek isteyenler var. Laik cumhuriyetimizde hala diktatörlük özlemi hayalini kuranlar var.

Suruç’ta, Diyarbakır’da, ülkeyi kimler nasıl kana buladı?

Onlarca çocuğu, kadını, babasız, eşsiz kimler bırakıyor?

Neden terör 7 Haziran’dan sonra bu kadar arttı?

Neden evimizin, kapımızın önünde, parklarda bu kadar insanlık dramı yaşanıyor?

Kimler bu kadar ölümün ve acının üzerine hala “güvenlik zafiyeti yoktur, uygulanan dış ve iç politikalar doğrudur” diyebiliyor ve her şeye rağmen, göz göre göre bunları diyebilenler nasıl hala destek bulabiliyor?

İşte bütün bunları düşündüğüm an boğazım tıkanıyor, nefes alamıyorum.

Evet! Bazen kendimi çaresizliğimin son noktasında gibi hissediyorum. Birçok insanında böyle hissettiğinden eminim, ama yine de yapabileceklerimizin olduğunu bilerek ve düşünerek derin bir nefes almaya çalışıyorum. Bütün bu acıların, çığlıkların, ölümlerin mutlaka aşılacağını ve mutlaka bir çare bulunacağını biliyorum.

İnsanlık, büyük insanlık daha fazla küçülmeden, uyanmak zorunda artık. Bütün olanlara rağmen hala bir araya gelip yüz yüze konuşamayan, birbirlerine tahammül bile edemeyen, kendilerine siyasetçiyim diyerek siyaset yapan yüz karalarını, siyaset bezirganlarını görmek tanımak zorunda.

İktidar için, güç için rantın tek sahibi olabilmek için, barışa kıyanları görmek zorunda.

İnsanlık; “İnadına Barış” diyenleri, “İnadına Savaş” diyerek yok sayanları, bombaları ardı ardına patlatanları görmek zorunda.

İnsanlık; 7 Haziran’da istediği sonucu alamayınca, “tek başına iktidar” hırsıyla insanları çaresiz bırakmaya çalışanların yüzünü görmek zorunda.

İnsanlık, büyük insanlık; eğer hala varsa ve yaşıyorsa, artık gerçekleri görmek ve gereğini yapmak zorunda.

Hayatım boyunca umutlarımdan ve hayallerimden asla vazgeçmeme çabalarımı, en büyük zenginliğim ve gücüm olarak gördüm. Bugün sanki umut ağacımızın dalları kırılmış gibi konuşamıyorsak, boğazımız düğüm düğüm oluyorsa eğer, sebebi umutların sanki tükenmiş gibi düşünülmesindendir.

Bugün toplumdaki derin sessizliğin sebebi de bundandır.

Ancak, hepimiz bilmeli ve inanmalıyız ki, hala elimizde bu kötü kaderi değiştirecek çok büyük bir fırsat var. Ülkemizi kan gölüne çevirenleri, umutlarımızı ölümlerle, acılarla kıranları durdurabilecek çok büyük bir fırsatın sahibiyiz. O güç, 1 Kasım seçimlerinde kullanacağımız oyumuzdur. 1 Kasım’da oyumuzu mutlaka kullanmalıyız. Ancak o zaman canlarımızın hayatlarına son verenleri, yarınlarımızı karartanları susturabiliriz. Onları hak ettikleri kendi karanlık çukurlarında boğabiliriz.

1 Kasım’da yalnız kendimiz için değil, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için “bana ne” demeyeceğiz. Dememeli ve dedirtmemeliyiz. Özellikle hangi koşullarda olursa olsun, gençlerimiz dudaklarından barışı hiç düşürmeden, intikam peşinde kin ve nefretle değil “İnadına Barış” diyerek, daha güzel bir dünya için sandıklara koşmalılar. Sandıklara sahip çıkmalılar.

1 Kasım; karanlık ve aydınlığın arasındaki seçim olacaktır. 1 Kasım toplumsal ayrışmanın, geniş boyutlara ulaştığı sürecin sonu olmalıdır.

1 Kasım; “Demokrasiyi uygulayacağız, Özgürlükleri artıracağız ve Askeri vesayeti kaldıracağız” diyenlere verdikleri desteğin karşılığını alamayan, kandırılan liberal ve solcuların artık ülkeye olan borçlarını ödeme günü olmalıdır.

1 Kasım; bütün demokratik güçlerin beraber olması gerektiğini gördükleri ve gereğini oylarıyla yaptıkları gün olmalıdır.

1 Kasım; Türkiye’yi tek başına iktidar hırsıyla çaresiz bırakanlarla, Mustafa Kemal’in ve Kurtuluş Savaşımızı verenlerin, şehitlerimizin oylandığı bir seçim olacaktır.

Bu memleket hepimizin. İnanırsak, güzel ülkemizin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Yeter ki isteyelim, bir olalım, birlik olalım.

Önce İnsan, Önce Birlik, Önce Türkiye diyebilelim.

Bir sonraki yazımda daha aydınlık bir Türkiye’de buluşmak umuduyla Cumhuriyetimizin 92. Yılı kutlu olsun…

NURAN YÜKSEL-23 Ekim 2015-BODRUM buy Vermox diflucan online order Professional Viagra

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.