Bodrum Gündem

BİR İSTANBUL GEZİSİ, BİR İSTANBUL MASALI (2)

sabahattin-efe-bir-istanbul-masalı-yazıları

    Yeni yılda karlı bir günde 2 Ocak Cumartesi günü Kapalıçarşı‘dayım. Tarihi yarımada gezisine önce Kapalıçarşının eski lokantalarından başladım ki bu gezi aç karnına olmaz. Bu lokantalar içinde yüz elli yıldır, altmış yıldır aynı yerde çarşı çalışanlarına, turistlere hiçbir yerde rastlanamayacak ev yemekleri, pide, kebap zevkini ucuz bir fiyata tattıran, en ünlüleri Bahar, Burç, Havuzlu, Fahri Usta, Şehmuz Restaurant gibi bir çok lokanta vardır, tarihi bir mekanda havuz başında veya esnaf lokantasında sokaktan gelen geçenlerin bakışlar arasında yemeğin tadına doyum olmaz.

sabahattin efe bir istanbul masalı (21)     Büyük Valide Han’a ve diğer iş hanlarına ”destursuz” Viagra online girilmez, önce “Odabaşına” görünmek gerekir, Odabaşı hanın girişinde yüksekçe yerde camekanlı bir odası vardır,  geleni gideni görür. Bu hanları Osmanlıdan beri “Han Odabaşıları” yönetir, çay ocağını işletir, çöpünü toplar, güvenliği sağlar, akşam ana kapıyı kapatır, sabah açar, sırt hamallarından komisyon alır, , vergisini öder, bu iş babadan oğula geçer, kiracılardan yüzde on odabaşı ücreti alarak geçinirler.

Önce odabaşının işlettiği çağ ocağında, kürsü denilen hasırdan küçük taburelere oturup çay içmek gerekir, fotoğraf makinalı gelenin derdinin çatıya çıkmak olduğunu odabaşı zaten ilk görüşte anlar, bu karlı günde çatıya çıkılmaz, han bekçisi “yukarıda durum kotidir (kötüdür), bu yıl Pütürge’de dağların karı erimez“ diyerek memleket hasretini de belirtti, çay içerek esnafın durumunu konuştum.

Çatıya gruplu çıkışlarda kişi başı bir lira olan çatı kapısını açma ücreti, tek kişilerde beş lira olabilir. Çatıya çıkış tam bir “Aç kapıyı bezirgan başı” çocuk oyunu şeklinde gelişir, önde bezirgan başı İran tüccarı rolünde Odabaşı bekçisi, iki yanda ellerini havada birleştirmiş harem ağaları rolünde odabaşı yamakları, nedimeler ise oyundaki gibi öndekinin iki omuzuna elleri uzatmaca şeklinde olmasa bile, turist kafilesi uzun bir sıra halinde, basamakları aşınmış çok dik merdivenlerden, ortaçağ karanlığındaki yüksek hatıllı kemerli katlarda tırmanışa geçilir, öndeki odabaşı yamağı koşarak yolu açar, hamalları duvar dibine dizer, yaz gününde sıcaktan don gömlek çalışan işçileri, varsa dilencileri kovalar ki, memleketin kötü imajının Avrupa’ya nam olması önlenmiş olur.

sabahattin efe bir istanbul masalı (20)       İcabında sol cenah kemerli katta, sırt hamalları arasında mal kapmadan doğan, semerlerini kalkan olarak kullanarak elde sopa kafa göz yarmaya varan meydan muharebesi varsa rota değişir, güvenlik yönünden sağ cenahtaki koridordan yol verilir ki, geçmişte karanlık koridorda sırt çantalı turistlerin sulietinin hamala benzemesi yüzünden arada kalıp dayaktan nasibini alanlar olmuştur. Nihayet çatıya çıkınca tüm dertler unutulur, ezan seslerinin akustik yankıları birleşir, İstanbul ayaklarının altındadır, çatının kubbeleri üzerinde zıplayıp havada iken fotoğraf çektirmek ünlüdür. Turistler ve rehberler bu çatıyı yıllar öncesinden bilirken İstanbullu daha yeni öğrenmeye başlamıştır.

sabahattin efe bir istanbul masalı (15)     Büyük Valide Han, geçmişinde İranlı tüccarlara ev sahipliği yapması nedeniyle “İstanbul’un yek bir taşına, yekpare tüm Acem mülkü fedadır” deyiminin çıkış yeri olarak bilinir. Ben çatıya hızlıca çıkmak yerine katları gezerim, altına, gümüşe can veren mavi büz alevi fışkıran atölyeleri, el dokuması tezgahlarını, el nakışı işlemecilerini, nargile imalatçısı, terazi dirhemcisi gibi şimdi yok olmuş mesleklerin cıvıltı içinde çalıştığı dönemi geçmişte görmüştüm. Şimdi dokumacılar sur dışına taşındığından, şimdi iki yüz elli odadan hanın yarısı boş, avluda tekstil toptancıları dükkanları büyütmüşler, eski halinden eser kalmamış vaziyettedir.

Buy Viagra online treatment of depression sabahattin efe bir istanbul masalı (25)     Tam karşısındaki Yeni Çarşı Han, Selçuklu mimarisinde inşa edilmiştir, tüm dükkanlar safran renkli bakımlı revaklı balkonlardan avluya bakar. Ünlü Kürkçüler Han’da eskiden camekanlı vitrinlerde tam boy zarif kürkler, deriden kadın mantoları, süet montlar satan bir piyasa vardı, değişen ekonomik şartlar, krizler hanları şekilden şekile sokmuştur. Kürkçüler Han’ı şimdi ilk görenin aklına bu İstanbul ahalisinin birinci işi evlenmek, sünnet olmak mıdır? Gelir ki; en ucuzcu evlilik, sünnet giyimleri, kına, çeyiz, hacı malzemesi dükkanları sarmıştır.

Görüştüğüm eskiden tanıdığım dükkan sahipleri; çok yakında büyük bir kavganın çıkacağını, belediyenin ve Vakıflar idaresinin tarihi hanlar el koyarak turizme açma projesi yaptığını, kentsel dönüşüm adı altında hisse sahiplerinin eline bir miktar para tutuşturularak sokağa atılacaklarından endişe duyduklarını söylüyorlar. Yaygın bir söylentide iktidara yakın kişilere hülle yoluyla devirden sonra yabancı yatırımcının eline geçeceği iddia ediliyor. Bence İstanbul’da yeteri kadar çok sayıda otel var, böyle tarihi bir mekanda fonksiyon değişikliği bir katliamdır, geleneksel ticaret, eski sanatlar, kuyumcu atölyeleri yaşatılmalıdır, o zaman daha çok turist gelecek, Türkiye kazanacaktır ve tarihi korumaktan dolayı itibarı kat be kat artacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.