Bodrum Gündem

BİLİM İLERLEMELİ / Ronald Karel Yazıları…

1970 yılından beri deprem öncesi meydana gelen iyonize bulutlarının var olduğuna dair yaptığım olağanüstü araştırmalarımdan sonra iki idealim daha vardı. Birincisi güneş rüzgârlarının faylara olası etkisi ki bu iddiam 1983 yılında Paris teki Jussieu Paris XI üniversitesinde Meteoroloji bölümünde Prof. Denise Cruette tarafından olası bir doktora yapmama engel oldu, diğeri ise Rio da düşen Air France uçağının düştüğü noktada deprem olması nedeniyle bu konuda da araştırmalar yapmaya başlamam olması.

80 li yılların başında, Paris’te yer kabuğunu rahatsız edecek bütün fiziksel olayların düşünüldüğü gibi dünyanın korundan gelmediğini, güneş patlamalarının, proton ağırlığı ve iyon ısınmalarının da dünyadaki faylara tesir edebileceğini defalarca söylemem 1983 deki bilim dünyasına göre çok ters düşmüştü ve Dr. Cruette’in patronu olan Prof. Clou tarafından olası ‘’doctorat d universite’’m iptal edildi.

Ancak biliyorum ki bugün bile güneş rüzgârlarının litosfere olası etkileri düşünülmüyor. Lakin istatistiklere bakıldığında dünyaya yönelik güneş rüzgarlarının hızının en aşağı 600 km / sn vardıkları zaman, birkaç gün içerisinde kutuplara yakın bölgelerde 6.0 kuvveti ve üstünde bazı depremler gelmektedir. Bu kutuplara yakın depremlerin çoğu bu büyük patlamalardan sonra meydana gelmektedir. Bu bölgelerde Auroralar oluşmakta, radyo dalgalarında rahatsızlanma olmakta ancak kimse bu enerjinin yer kabuğuna zarar verebileceğini düşünmemektedir. Bu konuda çok az bilimsel makale yayınlanmıştır. Bugünlerde NASA Ames de gerek bizim başkan Dr Freund gerekse WorldWind i yürüten Dr Hogan hiç olmazsa elektromanyetik dalgaların faylara olası etkilerini konuşmaya başladılar.

UÇAK KAZALARININ BAZILARI VE DEPREM…

Üzerinde durmaya başladığım ikinci konu ise uçakların düşmesine sebep olabilecek elektromanyetik dalgaların varlığı.

Deprem olmadan önce, deprem esnasında veya olduktan sonra yüksek atmosferde meydana gelen elektromanyetik dalgaların uçakların aletlerinde anormallikler yaratabileceği ve bazı uçakların bu nedenle düşebilecekleriydi. Ben dana çok altimetrelere odaklandım. Altimetre pilota uçağın irtifasını yani yerden yüksekliğini gösterir. Kimi altimetreler radar kullanılırken kimi de pilot tüpünden gelen statik basınç değerini kullanır. Yükseklere çıkıldıkça hava basıncı azalır, altimetrede çevredeki hava basıncı değerinden yararlanarak uçağın yüksekliğini hesaplayabilir. BBC’den Katia Moskvitch’in makalesini okudum. Şöyle diyor..

‘’Kişisel cep telefonları da navigasyon, kuleyle irtibat ve havada kalmalarını sağlayan cihazları izlemek için aviyonik denen elektronik tabanlı yüzlerce sistem kullanan uçaklarda aynı etkiyi yapabilir. Bazı elektronik cihazlar, kokpitteki cihazlara iletişime geçebilecek sensörlere sahip. Bu sadece cep telefonlarıyla ilgili değil, elektronik kitap okuyucuları, müzik çalarlar, dizüstü bilgisayarlar, oyun konsolları da, radyo dalgaları yayıyor. ‘’

Daha uzatmadan devam edelim, araştırmacı-gazeteci makalesinde kalkışta olan veya havadayken kötü hava şartlarında uçaktaki aletlerin bazen iyi çalışmadığını ve bu yüzden yolculara elektronik cihazların kapatılması hakkında anonslar yapıldığını ve hemen sonra aletlerin normale döndüğünü de ekliyor.

Depremler öncesi esnası ve sonrasında gökyüzüne yayılan elektromanyetik dalgaların ULF, VLF gibi radyo dalgalarını rahatsız ettiklerine dahi EOS ve NATURE gibi ciddi bilimsel magazinlerde yüzden fazla bilimsel makale mevcuttur. Böyle kuvvetli bir elektro manyetik dalgaların altimetre ve diğer aletlere zarar verebileceği neden araştırılmıyor. Sadece uçaklar kalkarken ve uçuş esnasında cep telefonlarının kapatılması daha mı kolay oluyor? Ya pekiyi, uçaklarda kredi kartı ödemelerinde, hosteslerin elindeki pos makineleri nasıl çalışıyor? İşin içine para girince her tehlike bilinçsiz bir şekilde göze alınıyor. Bu konularda çelişkilerle dolu bazı makaleler mevcuttur.

Bu yazımda okuduğunuz gibi, değinmek istediğim önemli konu deprem öncesi, esnası ve sonrasında atmosferde meydana gelen elektromanyetik dalgalar ve aşırı iyonizasyonun uçaklardaki altimetrelere tesit etmesi ve uçakların düşmesi.

Rio’dan kalkıp Paris e gitmekte olan Air France uçağı düştüğü zaman, tam düştüğü noktada bir gün evvel 4.8 kuvvetinde bir deprem meydana geldiğini gördüm. Deprem ön sinyallerinde elektromanyetik dalgaların atmosferde büyük anormalliklere sebep olduğunu zaten biliyordum. Web sitemde bu konuda Fransızca bir makale yazdım. Yani kısacası, AF 447 uçağı Rio dan ayrıldıktan sonra şu şu nedenlerle düştüğü ihtimali olduğunu yazdım. O gece Belçika’nın RTL TV kanalı benim sitemdeki makaleyi okuyup kendi web sitelerinde benim hakkımda yazı çıkarıp ‘’ Bu teori saçma olmayabilir’’ diye bir makale yayınladı. Makale aşağıdadır.

Ertesi gün Milliyet gazetesi hakkımda yazı çıkardı.

ronald karel haberleri of haziran 2009 -2 buy Cialis soft

Ve ortalık karıştı.

Şöyle ki; Web siteme Fransız Dışişleri Bakanlığı, Belçika Başbakanlık, Air France, Fransa Ulaştırma Bakanlığından tutun hemen hemen Fransa ve Belçika daki bütün resmi makamlar yazımı okudular. Web sitem 3-4 saat içerisinde 50 bin giriş vurdu.

Ronald Karel Haberleri of haziran 2009 =3

Milliyet gazetesiyle Posta gazetesi arka kapağını bu konuya ayırmıştı…

Durun daha bitmedi….

Ronal Karel Haberleri of haziran 2009 purchase Naltrexone

Mid Atlantic fay hattında birkaç gün sonra art arda iki deprem daha meydana geldi… Milliyet yine konuyu ele alıp çalışmalarıma yer verdi…

Ancak 70’lerde iyonize deprem bulutu konusunda yalnız kaldığım gibi bu konuda yine yalnız kalmıştım. Bizim Uluslararası Deprem Ön Sinyalleri gurubunda bile bu düşüncelerim rağbet görmemişti, ancak araştırma hırsım takdir görmüştü.

28 Temmuz 2010 tarihinde Pakistan da 4.4 kuvvetinde bir deprem meydana geldi.. Lakin bu deprem çok yüksek bir iyonizasyon olayını meydana getirdiğini düşündüm, nedeni ise sadece deprem bölgesinde değil, çok büyük bir alanda yoğun bir bulutlanma meydana gelmişti. Fransız Le Monde gazetesi depremin olduğu noktaya 50 km uzakta düşen Pakistan hava yollarına ait büyük uçak, yoğun bulutlanma nedeniyle kontrolden çıktığını yazıyordu. Bu haberi okur okumaz o bölgelerde deprem olduğuna o kadar emindim ki hemen EMSC ye girip, o tarihlere yakın bir depremi aramaya çalıştım.

Bingo!

Birkaç saniye sonra hemen buldum! Aşağı yukarı 50 km. batıda bir gün önce deprem olmuştu ve aşırı rutubet olağanüstü bir iyonizasyon meydana getirmişti.

Haberi sitemde yayınladım, Milliyet gazetesi web sayfası bütün gün manşette taşıdı ve ertesi gün Samanyolu ile bazı gazeteler bu kazayı da haber yaptılar.

Başka makalelerimde de yazdım. Deprem büyüklüğü ve meydana gelebilecek iyonizasyon arasında denge yoktur diye.

Hatırlatma;

buy brand Cialis çanakkale deprem

Örnek… Allah göstermesin ama diyelim ki Çanakkale’nin güneyinde deprem oldu.. Diyelim ki Pakistan da olduğu gibi 4.4 kuvvetinde meydana geldi. Ancak deprem orta kuvvette olmasına rağmen rutubet 90% veya daha üstünde olduğu için atmosfere yayılan iyonlar yüksek rutubetle karşılaşınca çok büyük miktarda bulutlanma meydana getiriyorlar.. Ama depremin kuvveti büyük değil, stres sonrası atmosfere yayılan iyonlar da aşırı miktarda değiller. Bütün mesele havadaki nem meseles. Laboratuvarda ispat edilmiş bu çalışma yeryüzünde ispatlanmalıdır. Ayrıca aynı konuya değinerek, genelde 30 km ve daha derin depremler yer yüzünde pek hissedilmez.. Bazı depremler 300 km derinlikte olmasına rağmen yeryüzünde korku yaratmıştır. ‘’Air İonization’’ teorisine göre ‘pilot project’ de yer istasyonları bu konulara cevap verecektir.

Deprem konusu yer bilimlerinin en az bilinen konusudur. Ne zamanı biliniyor, ne yeri ne de kuvveti. Artık depremleri tahmin etme zamanı gelmiştir. Bu da ancak ‘’deprem ön sinyalleri’’ ni araştırarak ulaşılabilecek bir hedeftir.

Her araştırma, eğer insan hayatını kurtarmaya ve ekonomilere verilen zararları azaltmaya yarıyorsa bence canı gönülden desteklenmelidir.

Saygılarımla

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.