Bodrum Gündem

BODRUM KADIN DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI FİGAN EROZAN İLE SÖYLEŞİ…

BODRUM KADIN DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI FİGAN EROZAN İLE SÖYLEŞİ…
05.03.2016
0
A+
A-

BKDroportaj_kapak

4 Mart 2016’da Bodrum Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Sayın Figan Erozan ile yaptığımız röportajın birinci bölümüdür. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!

Serdar Anlağan

Serdar Anlağan: Figan Hanım, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD) ne zaman kurulmuştur, kaç üyesi vardır, amaçları nelerdir?

Figan Erozan : 2008’de ilk kez Fethiye’de bir kadına tecavüz davası ile ilgili bir araya geldik. Dört yıldır bu olayla ilgili dava açılmamıştı. Bu süreçte Bodrum Kadın Dayanışma Platformu kuruldu. 2012’de resmi kurum olduk çünkü o kadar çok başvuru alıyorduk ki, kurumsallaşmayı uygun gördük. Ama esas bir araya gelişimiz 2008’dir. Şu an 75-80 civarında üyemiz var. Bizim için bütün kadınlar derneğimizin doğal üyesidir. Üye olmak isteyenler için “Bilinç Yükseltme Toplantıları” yapıyoruz buradan üye kazanıyoruz. Dönem dönem aktif üye sayımız değişkenlik gösteriyor. BKD’nin amacı kadın taraflı politika üretmektir. Patriyarkaya (mutlak erkek hakimiyeti) dayanan, ataerkil sistemin içinde biz kadınlar hiç yokuz dolayısıyla tüm yaşamı kadın taraflı örgütlemek, dayanışmayla güçlendirmek amacındayız. Biz sorunu dernekte tanımlamayız, bize başvuran kadın tanımlar ve biz o sorun üzerine yeni politika oluştururuz. Günlük hayat zaten politik bir hayattır bizim için, günlük hayata politika üretiyoruz. Bu ulusal gündemi de kapsar, savaşı da barışı da. Biz kadın ve kendini kadın olarak tanımlayanlar için politika üretiriz.

SA : Bodrum’da kadınlara yönelik şiddet, ayrımcılık ve baskı konusundaki izlenimleriniz ve deneyimleriniz nelerdir?

Plan B online FE : Türkiye’de yeni bir araştırma yapıldı, kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz ile ilgili, 6284 sayılı yasanın (AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN), uygulanmasında yetersizliklerin olduğu ve suç oranlarının yükseldiği iller bazında Muğla üçüncü sıradadır. Yani kadına şiddette Muğla ilk üçtedir Türkiye genelinde. Bu kadına ve çocuğa yönelik suçun ne kadar çok arttığının göstergesidir. Bunun nedenini sorgulamak için Muğla’da bir toplantı yapıldı. Burası batı, eğitimli, sanki burada şiddet olmazmış, taciz, tecavüz olmazmış gibi bir algı var oysa yaz aylarında tecavüz oranı Türkiye genelinin ortalamasının üç katına yükseliyor ve bu genellikle yasal işleme konu olmuyor. Çünkü “Turistik Bölge” veya bir içki içtiyseniz “rızanız vardır” gibi gösteriliyor. Türkiye genelinde Bodrum vahim durumdadır. Başka korkunç bir gerçek de ensestin çok yaygın olduğudur. 1990’dan beri araştırma içindeyiz, ensest had safhada ve çok net söylüyorum bütün yerel kurumlar biliyor ve örtbas ediyorlar. Bunu umarım yazarsınız.

SA : Hiç şüpheniz olmasın, biz Handan Çağlayan’ın makalesinden yola çıkarak Siirt’de Pervari’de bebeklerin nasıl tecavüze uğradığını da işledik gazetemizde. Bunlardan hiç korkmayız, yazarız. Merak etmeyin.

FE : Biz bunu herkese ifşâ ediyoruz ama kimse görmek istemiyor.

SA : Ensest konusundaki veriyi neye dayanarak veriyorsunuz?

FE : Başvurularımıza dayandırıyoruz. Tecavüz yabancıdan gelmiyor. Elimizde istatistiksel veri var. Suç yüzde 85-90 civarı yakınlar-tanıdıklar tarafından işleniyor. Bu yan komşunuz, akrabanız olabiliyor. Ensest zaten aile içinde korkunç oranda örtbas ediliyor. Amca, dayı, dede, baba, çok acı bir şey ama kimse bunu ortaya çıkartmak istemiyor. Çünkü bu çok ağır bir leke, kir olarak tanımlanıyor, çok acı bir şey, kadınlar bunu görmek istemiyor, gördüklerinde tüm bir aile yok ediliyor, bölge değiştirmek zorunda kalıyorlar, kaçmak zorunda kalıyorlar. Çocuğun babaya karşı durumu devreye giriyor. Bir duruşmamızda, bir kızımız ifade veriyor, polis, “Yahu! Babandır, affediversen n’olur?” diyebiliyor. Böyle bir uygulamaya maruz kalan bir çocuk ya da ergen kimden güç alabilir? Dolayısıyla o kadar örtbas edilen bir şey ki. Hele burada Bodrum’da, burası titri olan, “eğitimli”, “turizm bölgesi”, “burada olmaz!” deniyor.

SA : Yani Bodrum’un imajı, cilası, ambalajı bozulmasın diye mi örtbas ediliyor bu suçlar?

FE : Evet, “Ne demek? Böyle bir şeyi sokağa çıkartmayalım!” diye yapılıyor. Bir kaç sene önce Bodrum’da öldürülen kadınları ifşâ ettik, insanlar “Yahu! Bunlar cidden Bodrum’da mı öldürüldü?” dediler. Ve bu kadınlar genellikle orta sınıftandı. Bu bilgilerin hepsi örtbas ediliyor. Taciz, şiddet, tecavüz örtbas ediliyor. Çok acı ama, Bodrum barlarında tecavüze maruz kalan kadınlar var. Ve o barların personeli tarafından sokağa atılıyorlar. Bize böyle çok başvuru var. Veriye ulaşmak çok zor değil, zaten adınız bir şekilde duyulunca, taraf olduğunuz ortaya çıktığında hiç ummadığınız yerden size bilgi geliyor. Bize yurt dışından “orada şu kadın var, size yollayabilir miyiz?” diye bilgi geliyor ve siz gidip o kadını buluyorsunuz veya o kadın size geliyor. Çok zor bir yolda yürüyorsunuz, hiç bir kurum size destek olmuyor, tam tersine yok etmek istiyor, tehditler alıyorsunuz. Suç duyurusunda bulunuyoruz, korkmuyoruz, bir şey olmuyor.

SA : Figan Hanım, ensest yani aile içi taciz ve tecavüz olayları konusunda edindiğiniz bilgi üzerine sormak istiyorum. Bodrum 150.000 nüfuslu bir kent oldu. Bu suç Bodrum’a sonradan göçen kesim arasında mı işleniyor yoksa Bodrum’un yerlisinin arasında da var mı?

FE :  Özellikle taciz, tecavüz ve ölümlü olaylar, Bodrum’a göçle gelen, “varoş” tabir edilen, “eğitimsiz”, “köylü” diye nitelendirilen kesimdenmiş gibi gösteriliyor ama tam tersine orta sınıftan ve Bodrum’un yerel insanları arasından çıkıyor. Bu kadar net söylüyorum. Tam da bunu örtbas etmek istiyorlar. Hani, “Bodrum’un adı kirlenmesin” diye. Ama biz çok net biliyoruz. Biz kapı kapı dolaştık, veri topladık. Bir defter açtık, kadınlara sorunlarını yazmaları için ve had safhada şikayet aldık. Örneğin, yeni bir vaka var, Bodrum’a çok yakın bir yerde, eniştesi 13 yaşındaki kızı hamile bırakıyor, suç böyle ortaya çıkıyor, devlet çocuğu korumaya alıyor, biz ihbarda bulunuyoruz, şikayetçi oluyoruz, kızın annesi babası kızı almak istiyor, şikayetçi olmak istemiyor, kürtaja karşı çıkıyorlar. Sonuçta yeni politikaları gereği devlet kürtaja izin vermedi, 13 yaşındaki çocuk bebeği doğurdu ve anne bir yere doğan bebek bir yere verildi.

SA : Bu olay ne zaman oldu?

FE : Üç-dört ay önce. Bu vakada çaresiz kaldık. Çünkü aile kesinlikle eniştenin suçunu kabul etmedi.

SA : Anladığım kadarıyla BKD’nın bugün mücadele ettiği sorun çok büyük ve BKD bu alanda öncelikli mücadele eden tek yer.

FE : Evet tek yer. Herhangi bir kuruma gidin, sizi hemen postalarlar, geri yollarlar ya da uzlaştırmaya çalışırlar. Yasayı uygulamıyorlar. 6284 Sayılı yasa kağıt üzerinde var, uygulamada yok. Orada kadın için çıkarılan, sözüm ona koruma ve uzaklaştırma önlemleri kararları erkekler için de veriliyor. Siz şimdi kimi kimden koruyorsunuz? Bugün bir kadınımızı desteklemek için duruşmasına gittik, kocası alenen kantinin önünde bize saldırdı ve biz savcıya şikayete gittiğimizde “Size orospu dedi mi? Öldürürüm dedi mi?” sorularıyla karşılaştık. “Demediyse suç yoktur” karşılığını aldık. Bu kadar net. düşünün, BKD var, BKD olmasaydı o kadın saçından sürüklenirdi. BKD olduğu için sığınak gündeme gelebiliyor, burada devlet “aile meselesi” diyerek örtbasa gidebiliyor. Bunu özellikle istiyor zaten. Kadınlar evlerine dönmeli ve bu o “Kutsal aile”de halledilebilmeli istiyorlar.

SA : BKD kadın haklarının kazanımı ve dolayısıyla çocuk haklarının korunması konusunda bugüne kadar hangi eylemlerde bulunmuştur?

Purchase Retin-A FE : BKD tüm Türkiye’deki kadın hareketleriyle ortak hareket etmektedir. Kürtaj eylemleri önemlidir mesela. Bu konuda beraber sokaklarda eylemdeydik. Çok ciddi bir katılım olmuştu. Ataerkil sistemin “Başörtülü” diye tanımladığı kadınlar bile katıldı çünkü dindar da olsalar ya da muhafazakar da olsalar onlar başlarına ne geleceğini biliyorlardı. Eylemimizi desteklediler, bu bizim için önemliydi. Barış eylemleri için sokaktaydık, kadınların barışı nasıl tanımladıklarından hareketle. 6284 Sayılı yasa için sokağa çıktık. Kadın Bakanlığı idi biliyorsunuz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı oldu, 297 kadın kuruluşu toplantıya katıldık, nasıl bir anayasa istediğimize dair, ve tabi onlar komisyona gönderdiler ve bakanlığın adını değiştirdiler, o zaman da sokaklara çıktık. Yerelde kadınlarla ilgili her meselede sokaktayız. Davalara gidiyoruz, Fethiye’de Cansu Kaya’nın davasını avukat üyemiz takip ediyor, belediye artık bize araç tahsis ediyor, önceden ciddiye almıyorlardı, sığınak istiyoruz, bu konuyu ciddiyetle takip ediyoruz. Bize başvuran kadınları sığınaklara, güvenli alanlara yönlendirmek amacıyla kaymakamlığın bütçesinden ödenek, örneğin yol parası alabiliyoruz, BKD bunu yaptı. Ama bu BKD’nin belli bir güce gelmesinden dolayıdır. BKD patriyarkal davranan kurumları, kişileri teşhir eder. Hiç bir kurumla da bir göbek bağımız olmadığı için, kendi kendimizi var ettiğimiz için bizim bu teşhirden korkacak hiç bir şeyimiz yok. Ama kurumlarının çoğunun var, elleri temiz değil. Mesela, seçim döneminde “Kadın aday yoksa oy da yok” diye davul zurnayla sokaklardaydık. CHP’nin listesinde bir tane bile kadın aday yoktu, gittik protesto ettik. Uluslararası planda, Türkiye’deki Kadın Koalisyonu’nun paydaşıyız. CEDAW Sözleşmesi(Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) ve GREVIO (İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesi) gereği Türkiye için veri topluyoruz ve Kadın Koalisyonu ile paylaşıyoruz ve buradan da Birleşmiş Milletler’e ve Avrupa’daki kadın hakları lobilerine ulaşıyoruz. Kadınlara yönelik 12-16 hafta arası “Bilinç Yükseltme Atölyeleri”ni gerçekleştiriyoruz. Burada çok verim alıyoruz çünkü yalnızca “kadın” konuşuyoruz. Çocuklara, “küçük genç kadın”lara yönelik bir atölye çalışmasına başlayacağız çünkü böyle bir talep geldi. Bu çocuklar daha çok göçle gelen ailelerin çocukları. Sistemle uyum sorunları var çünkü korkunç bir ayrımcılığa maruz kalıyorlar burada.

SA : Figan Hanım, GREVIO hakkında bilgi verir misiniz? generic Retin-A

FE : Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladı (Mayıs 2011). İstanbul Sözleşmesi ev içi şiddete yönelik önlemler geliştirme ve şiddeti önleme birimleri oluşturma üzerinedir. Çok önemli, kadın hareketinin oluşturduğu bir kazanımdır. Türkiye Aynı CEDAW’a imza attığı gibi bunu da imzaladı. Fakat Türkiye sanki bu sözleşmeye imza atmamış gibi davranıyor. Bu sözleşme ev içi şiddeti önleme yükümlülüğü getiriyor. Bu ŞÖNİM (Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi) kurulmasını gerektiriyordu, peki şimdiye kadar kuruldu mu? 26 İlde başlatıldı ama bizim izlenimimize göre tabeladan ibaret. Cinsel şiddeti önleme merkezleri de kurulması gerekiyordu ama bunların hiç birini devlet yapmadı. Bütün ülkeler, sözleşme gereği birbirlerine denetleme raporları sunmak zorundadır, buna göre örneğin Avrupa’da toplantılar yapılıyor ancak bizim ülkemizdeki “erkek akıl” kağıt üzerinde herşeyi uygun çalışıyor. Örneğin, sözleşme gereği ülkelerin kadın STK’larla (Sivil Toplum Kuruluşu) çalışmaları şart koşulmuş, sistem kendilerine bağlı KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) vs. gibi kendilerine bağlı birimler oluşturdu ve bizim gibi gerçek kadın örgütlenmelerini değil onları toplantılara götürdü. Fakat biz Türkiye’deki kadın hareketi olarak büyük bir kampanya başlattık ve kalktık Avrupa’ya gittik ve lobi çalışması yaptık. Türkiye’nin masaya koyduğu verilerin doğru olmadığını anlattık, gerçek verileri ortaya koyduk. Bodrum, Hakkâri, Diyarbakır, Bursa’da yapılan çalışmalar örneğin bizim kadın grubunun elindeydi. Bizim toplantılara katılmamızı engellediler ancak raporlarımız girdi içeri. Ve adayımız da girdi, ister istemez GREVIO toplantısında Prof. Dr. Feride Acar başkan seçildi. Böylece, buradaki veri, diğer bölgelerdeki veriler büyüyerek Ankara ile, İstanbul’la ve Avrupa ile birleşti ve Türkiye rezil-i rüsva oldu çünkü İstanbul Sözleşmesi’nin hiç bir ilkesine uymadığı ortaya çıktı. Bu devlete hiç bir yaptırım getirmedi, belki bazı fonları almasını engelledi ancak devletin nasıl kadın hakları kazanımlarını yok etmeye yönelik bir politika izlediği teşhir edildi.

SA : Kadın hakları ve özgürlüğü hareketinin Türkiye’de dayanışma içinde bir ağ oluşturduğunu anlıyorum. Bu umut verici.

FE : Tabi. BKD, Hakkâri’de, Malatya’da, Rize’de, Trabzon’da, Bursa’da ne olduğunu anında haber alır ve burada ne olduğunu da diğer kadın dayanışma hareketleri anında haber alır. Desteğe ihtiyacımız olduğu an bir yerden ses gelir. Dolayısıyla çok güçlüsünüz, bu yüzden BKD bu konuda güçlü tek STK. Örneğin avukat üyemiz kanalıyla Muğla’da baroda, emniyetin yanlış uygulamalarını teşhir ettik bu 6284 sayılı yasa ile ilgili olarak ve emniyete iki gün önce BKD sunum yaptı, meslek içi eğitim sunumu. Çünkü biz uygulamayı yapmakla yükümlü olanları da izliyoruz. Kadına yönelik suçlarda bu ve benzeri kurumlar hiç bir hakları olmadığı halde karar verici rolü oynuyorlar. Ben de aynı duruma düşebilirim yarın. O zaman başıma ne geleceğini çok iyi biliyorum. Bu durumda kadın hareketinin, feminist hareketin güçlü ve dayanışma içinde olması gerekir ki biz bunu yapıyoruz.

SA : Bunu bir ivme olarak görürsek, herhalde uzun yıllardan beri süren bir çabanın sonucu. Bunun (kadın hakları kazanımı mücadelesinin) grafiğini nasıl görüyorsunuz? Şiddetli bir yükseliş mi yoksa yavaş seyreden bir artış mı? Örneğin Gezi’den beri bir artış var mı size göre?

FE : Gezi’de kadın grubu her şeyi ile oradaydı. Kocaman feminist çadırı vardı. Gezi’nin doğal oluşanlarındandı. Örneğin en çok dikkati çeken bir LGBT (Lezbiyen-gey-biseksüel- transgender) hareketiydi, onlar meşrulaşma noktasında iyi bir açılım yaptılar ve kadın hareketi de oradaydı. Gezi’de bizi belki daha önce görmeyenler gördü ama biz hep vardık. Bizim yaptıklarımızı sistem hep görmezden gelmiş, ört pas etmiştir bu yüzden ben kadın hareketini hiç bir zaman zayıf, sönümlenmiş görmedim. Örneğin bu pazar (6 Mart 2016) Trafo’da “Osmanlı’dan Günümüze Kadın Hareketi” toplantısı yapacağız. Örneğin “Diren” filmini Bodrum sinemaları getirmedi. Kampanya başlattık ve filmi getirttik. Kendi tarihimize ulaşmak için bile mücadele etmemiz gerekiyor, ona tanık olabilmemiz için. Ama tabi özellikle AKP iktidarında kazanımlarımız gümbür gümbür gidiyor. İktidarın kafasındaki o “erkek”, “yeni bir aile”, “yeni bir devlet”, “yeni bir sistem” yapılanması var ve bu kadın üzerinden inşa edilecek. Dolayısıyla bizim çok daha dikkatli, mücadeleci ve kararlı olmamız lazım. Farklı feminizmlerimiz olabilir, bu bize dinamizm kazandırıyor. Ana meselede hepimiz beraber tepki verip aynı anda sokağa çıkabiliyoruz. Bize rağmen bu sistemi dönüştüremezler. Bizi yok etmeleri lazım. Üreten biziz, yok edemezler bizi. Kadın hareketi yükseliştedir.

SA : Tekrar yerele dönmek istiyorum. Bodrum’da tacize, şiddete uğrayan, ezilen kadın için BKD başvurabileceği, yardım isteyebileceği adrestir diyebilir miyiz?

FE : Tabi. Bütün şiddet olaylarında. Bu LGBT birey de olabilir, çocuk da olabilir, aile içi şiddet, ensest de olabilir, kurum içi şiddet de olabilir, mobbing de olabilir, buraya kapıdan içeri girip şiddete maruz kaldığını belirten (erkek olmayan) her bireyin biz koşulsuz yanındayız.

Yorumlar

  1. Çetin Anlağan dedi ki:

    Çok güncel ve önemli bir konuda yapılmış bir söyleşi. Sorunu gündeme getirenleri kutlarım.

  2. Güzel bir söyleşi olmuş. Söylenmesi gerekenler söylenmiş, kesilmeden yayımlanmış.Bodrum Gündem’e de teşekkürler. Bodrum Kadın Dayanışmaya Adana’dan sevgiler.